Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Yeni yasa futbolun sorunlarını çözecek mi? (3)
 
Yazının son bölümünde “TFF Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki” Kanunda yapılan değişikliklerin, ülkemiz futbolunun sorunlarına yönetsel, hukuksal ve iktisadi/mali yönden ne ölçüde çözüm getirip, getiremeyeceği tartışılacaktır.
 
Tuğrul Akşar
NTV-MSNBC
 
5 Temmuz 2004—  Bu yasal değişikliklerin temelde, mevcut yönetsel yapıya bir tepki değişikliği olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Gerçekten de yapılan yeni yönetsel değişikliklerle, başkanlık sultasından, kurulların egemenliğine doğru daha katılımcı, daha kitlesel bir yapılanmaya gidilmiştir.

   
 
       
    MSNBC News Yeni Yasa, futbolun sorunlarını çözecek mi? (1)
MSNBC News Yeni yasa futbolun sorunlarını çözecek mi? (2)
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
“YÖNETSEL YÖNDEN YASADAKİ DEĞİŞİKLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ”
       Bu yapılanma ile, geçmişte özellikle Başkan şahsında yaşanılan ve çoğu zaman ucu her türlü spekülasyona açık olumsuzlukların önüne geçilmeye çalışılmış; bu amaçla, başkanın atama yetkileri neredeyse tamamen budanarak, kurulların daha aktif ve katılımcı olmaları sağlanmıştır. Yani, bu uygulamada başta Genel Kurul olmak üzere, diğer yardımcı kurulların egemenliği, başkanlığın egemenlik gücünün yerine ikame edilmiştir.
       Bu gelişim, federasyonun demokratikleşmesi sürecinin en önemli halkalarından birisini oluşturuyor. Nitekim Genel Kurul’un yeni yapısına baktığımızda, bu değişikliği daha somut olarak görüyoruz. Yeni yasal değişikliklerle; futbolla ilgili kişi ve kuruluşların Genel Kurulda yeterli ve etkin bir şekilde temsilini sağlamak üzere, Genel Kurul üye sayısının arttırılması demokratikleşme ve daha katılımcı yönetim açısından olumlu olmakla birlikte; Genel Kurul’un ülkenin ulusal futbol iradesini yansıtması bakımından bazı eksiklikleri de bünyesinde barındırdığını burada ifade etmeliyiz.
       Daha demokratik bir yapılanmanın, daha etkin bir temsil sağlayacağı su götürmemekle birlikte; kurulların çokluğu ve aşağıdan yukarıya doğruya bu yapılanma, hızlı karar alma ve uygulamaya geçme konusunda bazı sıkıntılara da yol açabilir.
       Yine, tüm dünyada olduğu gibi bu demokratik yapılanmanın zayıf karnını, ne yazık ki Genel Kurul üyelerinin her zaman etki altında kalmaya müsait yapıları oluşturuyor. Nitekim bu yapı nedeniyle, kolaylıkla yönlendirilebilir üyelerin oylarıyla, bir başkan adayı veya bir kurul üyesi adayı rahatlıkla istediği kurula kendini seçtirebilir pozisyondadır. Yani, ülkenin ulusal futbol iradesini yansıtmayı amaçlayan Genel Kurul, bu iradeyi çeşitli nedenlerden dolayı yanlış yansıtabilir.
       Bu türden bir olumsuzluğun önüne geçebilmek için, belki Kurullar üstü, bir üst kurul oluşturmanın, bu sistem içinde yeri olup olmayacağı tartışılabilir. Bu konuyu tartışmaya açmakta yarar görüyorum.
       Bu konuya ilişkin bir başka öneri ise şu şekilde olabilir. Başkan seçilmesine ilişkin maddede: “ Başkanın görev süresi dört yıldır. Başkanın seçimi, Genel Kurulda Yönetim Kurulunun on dört üyesinin seçiminden önce yapılır” ifadesi bulunmaktadır. Genel Kurul üyelerinin manuple edilmesinin önüne geçilmesi bakımından, bu madde metninde belirtildiğinin aksine; başkanın genel kurulca seçilmesi yerine, öncelikle yönetim kurulu üyelerinin genel kurulca seçilmesinden sonra, başkanın bu üyelerin arasından seçilmesi, belki bu soruna bir çözüm olarak düşünülebilir.
       Her ne kadar, sporda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de futbolun alt yapısını oluşturan spor kulüplerinin üye sayıları ile spor ürününün asıl sahibi olan spor kulüplerinin oy oranı % 42’den, % 72’ye çıkartılarak, Genel Kuruldaki temsil oranları yükseltilmesine karşın; futbolun gelişim ve değişimine olumlu katkı sağlayabilecek spor basınından/medyadan hiçbir temsilcinin olmayışı, sporla ilgili bilimsel disiplini futbola taşıyabilecek herhangi bir akademik üyenin Genel Kurul’da bulunmayışı ve en önemlisi futbolun olmazsa olmaz unsurlarından seyirci/taraftar sivil yasal örgütlenmelerinin temsiline olanak verilmemesi, belki önemli bir eksiklik olarak görülebilir.
       Genel Kurul’un oluşumuna yönelik ikinci eleştiri konusu ise, Süper Lig temsilci sayısının, diğer Liglerin katılımcı sayısına göre kıyaslanmayacak üstünlüğüdür. Futbolun endüstriyelliği ve yaratılan katma değer dikkate alındığında, belki bu durum normal görülebilir. Ancak, konuya demokratik açılım ve ulusal futbol iradesinin yansıması bakımından bakıldığında, aynı şeyi söyleyemiyoruz. Süper Lig’den katılacak üye sayısı toplamda 96’ya ulaşmaktadır.
       Yukarıdaki söylediklerimizin ışığında, Genel Kurulda yer alabilecekleri belirtelim. Buna göre; Profesyonel futbolun en üst ligi olan Süper Lig’de, kulüplerin başkanları ile yönetim kurullarınca belirlenecek dörder temsilci, İkinci Lig (A) kategorisindeki kulüplerin başkanları ile ilk on sırada yer alan kulüplerden birer temsilci, İkinci Lig (A) kategorisi dışında kalan diğer gruplardaki ilk üç sırada yer alan kulüplerin başkanları ile yönetim kurullarınca belirlenecek birer temsilci, Üçüncü Ligde her gruptan ilk üç sırada olan kulüplerin başkanları, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığını asaleten altı aydan fazla yapanlar, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Başkanı ve Yönetim Kurulunca belirlenecek üç temsilci, FIFA ve UEFA’nın icra kurullarında görev yapanlar ile komisyonlarında en az beş yıl görev yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve büyükler kategorisinde olimpiyat, dünya şampiyonalarında çeyrek final, Avrupa şampiyonaları ile dünya kupalarında yarı finallerden birini yönetmiş faal olmayan hakemler, bünyesinde futbol dalı bulunan federasyonların başkanları, (A) Millî Takım teknik direktörlüğünü en az altı ay yapmış olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, en az yetmiş beş defa (A) Millî olmuş ve Genel Kurul tarihinden en az altı ay önce faal sporculuğu bırakmış olanlar, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu tarafından belirlenecek dört temsilci, Türkiye Futbol Adamları Derneği, Profesyonel Futbolcular Derneği ile Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği başkanları ve Yönetim Kurullarınca belirlenecek birer temsilci, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Yönetim Kurulu tarafından belirlenecek FİFA kokartlı ve Genel Kurul tarihinde faal olmayan hakemleri temsilen üç kişinin katılımı ile Genel Kurulun oluşacağı düzenlenmiş ve ayrıca en üst ligde şampiyon olmuş takımlara ilave iki temsilci bulundurma hakkı verilmiştir.
       Yeni yasal değişikliklerin gerekçeleri içerisinde yer alan “UEFA kriterleri sürekli değişmekte ve buna uyum sağlanması zorunlu olmaktadır” ifadesi, yerinde bir gerekçe olmakla birlikte; UEFA 2004 kriterlerine uyum konusunu, sportif, hukuksal, yönetsel, mali ve tesis kriterleri yönünden denetleyecek ve gözleyecek ayrı bir kurulun(organın) oluşturulmayışı, yeni yasanın en büyük handikaplarından birisidir.
       
HUKUKSAL YÖNDEN YENİ YASAL DEĞİŞİKLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
       Yeni yasal değişikliklerle, Federasyon Başkanının üst üste en fazla iki dönem için seçilebilmesi karar altına alınmıştır. Aslında bu yasal değişiklik, Başkanlık sultasının sona erdirilmesi açısından son derece önemli olmakla birlikte, bu durum yeni yasada eksik olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar, yasaların geri işlemeyeceği ilkesi, hukukun temel ilkelerinden birisi ise de, bu konuda Danıştay’ın iki farklı karar ve görüş bildirmesi, mevcut başkan Haluk Ulusoy’un yeniden seçilmesi durumunda, yeni hukuksal bir kaosa da neden olabilir.
       Zira, başkan Ulusoy’un çok doğal olarak “yasanın geriye işlemeyeceği” ilkesinden hareketle, yeniden başkan seçilebilme olanağına sahip olmasının yanı sıra, Danıştay’ın farklı görüşlerinden dolayı, muhalif kesimin bu durumun mevcut başkanı da kapsayacağı savından hareketle, başkanlık seçimlerini de iptal ettirebilme olasılığını da gözden uzak tutmamak gerekir. Oysa bu durum yasa da çok açık ve net olarak yazılabilir ve yayımlanabilirdi. Ne var ki, bu durum bilerek ya da bilmeyerek, es geçilmiş ve böyle bir bilinmezliğe zemin hazırlanmıştır.
       Başkanlık seçim kriterlerine yeni kriterler eklenmekle birlikte, en önemli kriterlerden birisi olan yüksek öğrenim ve yabancı dil bilme koşulu, Başkan Ulusoy’a karşı, deyim yerindeyse, “eyyam” yapılarak, yasa metnine yazılmamıştır.
       Yasal değişikliklerin bir yandan, mevcut başkan özelinde başkanlık sultasını sona erdirmeye yönelik, başkanın atama yetkilerini son derece sınırlandırmaya yönelirken (yani mevcut başkana bir tepki olarak yasa maddeleri değiştirilirken); diğer yandan Başkan seçilebilme kriterlerine, yukarıda ifade ettiğimiz koşulun eklenmemesi, yasanın kendi içinde tutarlı olamadığını ortaya koyuyor.
       Bir başka eleştiri konusu ise: Federasyonda görev yapan personelin sosyal ve mali haklarının tespiti, huzur hakkı ile ilgili düzenlemeler yapılmasına ilişkin maddedir. 10 uncu maddenin (f) bendinde yapılan değişiklikle, Federasyonda görev yapan personelin sosyal ve mali haklarının tespiti görevi ile gerek görülen hallerde kurullarda görev yapan üyelere huzur hakkı verilmesi düzenlenmiştir. Eski madde metninde yer alan Başkanvekilleri, Yönetim Kurulunun bir üyesi ile Merkez Hakem Kurulunun üç üyesinin ücretleri ve sosyal haklarını tespit etme görevi yeni yasa metninden çıkartılarak, Yönetim Kurulu’nda görev yapan üyelere huzur hakkı verilip verilmemesi, verilecekse kimlere ve ne miktarda verileceği konusunun Yönetim Kurulunun taktirine bırakılmıştır. Başkan ve diğer yönetim kurulu üyelerinin, katılacağı yönetim kurulu toplantılarından alacakları “huzur hakları”nın maddi olarak alt ve üst limitlerini belirlenmesini Genel Kurul yerine Yönetim kuruluna bırakılması, her zaman bazı spekülasyonlara ortam ve zemin hazırlayabilecektir.
       Başkanlık seçiminde yasa metninde genel şartlar belirtilmekle birlikte; yasada önemli bir boşluk ve düzenleme eksikliği de, tek başkan adayı ile seçime gidilebilmesi olanağının bulunmasıdır.
       Bilindiği üzere, yasaya göre, Genel Kurulda Başkan adayı olabilmek için Genel Kurul üyelerinin beşte birinin yazılı teklifi gerekmektedir. Bu metin genelde doğru olmakla birlikte, demokratik katılımcılığın da önünde ciddi bir engeldir. İşte tam bu noktada delege pazarlıkları başlamaktadır. Çünkü, aday olmak için yeter sayıda delegenin oyunu alarak önerilme zorunluluğunun bulunması, genel kurullarda daha çok sayıda başkan adayının çıkmasının önünü kesmektedir. Bu konu tartışılabilir, ancak tartışılmaması gereken ve yasaca da atlanılan en önemli konu: tek başkan adayı ile seçimin yapılması durumudur.
       Oysa, demokratik ve katılımcı bir ruh getirmeye çalışan yasanın en önemli zaafı, burada ortaya çıkmaktadır. Birden fazla başkan adayının olmadığı koşullarda seçimin yapılmaması ya da seçimin yapılabilmesi için en az iki başkan adayının bulunması zorunluluğunun getirilmesi, yasanın ruhuna daha uygun düşerdi. Bugün bu durumun çok tipik bir özelliği olarak, Haluk Ulusoy’un tek başına başkan adayı olması ve olası seçilmesi durumu, yeni düzenlemenin hem ruhuna hem de özüne aykırı bir durumu oluşturacaktır.
       Yukarıda ifade ettiğimiz konuyu bütünler bir başka eleştiri konusu da: Başkanın önceden seçilmesi ve daha sonra yönetim kurulunun oluşturulmasıdır. Bu durumun aksine, yönetim kurulunun başkandan önce genel kurulca seçimi, delege yönlendiriminin de önünü kesebilecek, önleyici bir tedbir olabilirdi.
       
İKTİSADİ VE MALİ YÖNDEN YENİ YASAL DEĞİŞİKLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
       Yeni yasal düzenlemelerin gerekçesinde, Türk futbolunun UEFA kriterlerine uyumunu sağlamak ve buna ilişkin gerekli önlemlerin alınması ile denetim ve gözetiminin gerekliliğinden çok kısaca bahsedilmekle birlikte; bu kriterlere kulüplerin uyumunu ve bu kriterlerin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin denetiminin, Denetleme Kuruluna bırakılmış olması, çok ciddi sorunları beraberinde getirebilecektir. Çünkü, asıl itibariyle Denetleme Kurulu, Türkiye Futbol Federasyonunun mali işlemlerini denetlemek üzere oluşturulmuş bir denetim organıdır.
       Bu kurul, federasyonun her türlü işlemlerini mevzuata, belge ve kararlara uygun olup olmadığını Genel Kurul adına denetler ve her yıl hazırlayacağı yıllık denetleme raporunu Genel Kurulun onayına sunar. Hal böyle iken, UEFA kriterlerine ilişkin Kulüplerin uyum, denetim ve gözetimi gibi çok önemli ve uzmanlık gerektiren, yaşamsal öneme sahip bir görevin denetleme kuruluna bırakılması, yasanın önemli bir eksikliğidir.
       Oysa, UEFA 2004 kriterlerine uyum ve buna ilişkin gerekli denetimin sağlıklı yapılabilmesini sağlamaya yönelik ya Federasyon bünyesinde doğrudan Genel Kurula bağlı, ayrı bir kurul/organ oluşturulmalıydı ya da Federasyon dışında özerk bir yapıda, en azından Spordan sorumlu Devlet Bakanına bağlı bir uyum ve denetim organı oluşturulmalıydı.
       Çünkü, TFF’nun resmi sitesinde UEFA Kriterleri adı altında yayınlanan 44 no.lu talimatta da belirtildiği gibi; UEFA Ulusal Federasyonlara, futbol kulüplerinin mali yapısını ve işlemlerini incelemeye mecbur bırakan bir lisans verme sistemini getirmeyi teklif ediyor.
       2004 UEFA kriterleri sadece kulüplerin mali yapılarının disipline edilmelerini değil; aynı zamanda Sportif, Tesis, hukuksal ve yönetsel kriterler bakımından da gerekli uyumun sağlanmasını teminen denetimi zorunlu kılıyor. Böylesine yaşamsal ve ciddi yaptırımları olan bu kriterlere uyumun sağlanıp sağlanmadığının denetimi konusunu, Denetleme Kuruluna yüklemek, bu görevin yerine getirilmesi konusunda sekter bir tavır takınmak demektir.
       Yeni yasa ile, Federasyonun en önemli organlarından Denetleme Kurulunun, Genel Kurulun onayına hangi içerikle rapor sunacağı da belirgin hale getirilirken; Denetleme Raporu’nda yer alması gereken mali tablolar da ayrıca belirtilmiştir. Bu durum kurulun etkinliğinin arttırılması bakımından önemli bir gelişme olmakla birlikte; TFF’nun UEFA kriterleri başlığı ile yayınladığı 44 no.lu talimata göre; “denetçilerin kulüp hesaplarını 31 aralık itibariyle ilgili yasalara ve federasyonca belirlenen kriterlere uygun bir şekilde denetlemek zorundadır” ifadesi, kulüplerin özel bilanço dönemleri olmasına karşın, 31 aralık tarihli bilanço ve gelir tablolarına göre, yıllık hesap analizi yapmaları bir çelişkiyi ortaya koyuyor. Zira kulüplerin bilanço dönemleri, sezonun bitiş tarihini takip eden Mayıs ayından başlamakta olup, bir sonraki yılın haziran ayında bitmektedir.
       Bu nedenle tüm faaliyetlerin sonlandığı tarih Haziran sonu olduğundan 31 Aralık rakamları, kulüplerin gerçek finansal durumlarını yansıtmayacaktır. Federasyonun kendisi 01 haziran 31 mayıs tarihleri arasında bütçe hazırlarken, kulüplerden 31 Aralık itibariyle finansal tablolarını istemek, doğru bir yaklaşım değildir.
       Ayrıca ülkemizde kulüplerin çoğu kayıtlarının gerçeği yansıtmaması nedeniyle, kulüplerin mali tablolarında beyan ettikleri finansal duruma, ne ölçüde güvenileceği de çok önemli bir sorundur. Bu durumda, alınacak aksiyomlar ne kadar sağlıklı olacaktır? Yani kulüplerin bilançolarının güvenilirliğinin nasıl sağlanacağı bilinememektedir. Ülkemizde Türk Ticaret Kanunu’nun 75. maddesine göre, her ne kadar bilançoların elverdiği ölçüde açık, anlaşılabilir ve doğru olarak düzenlenmesi öngörülmüşse de, yükümlülerin bu konuda hukuksal açıdan yeteri derecede hassas olduğunu söyleyemeyiz.
       Kulüplerce Federasyona gönderilen/gönderilecek mali tabloların, UEFA kriterlerine uyum kapsamında denetlenmesi ve incelenmesi görevinin, bağımsız bir kurul aracılığıyla gerçekleştirilmesi, uygulamanın selameti bakımından son derece önemlidir. Çünkü, kulüplerin aynı zamanda Genel Kurul üyeleri olduğu da göz önüne alındığında; bu durum, denetim fonksiyonunun işlerliği önünde bazı sorunlar oluşturabilir.
       Ayrıca, yine Federasyonun sadece 01 ocak ile 30 haziran tarihleri arasında, kulüplerin nakit akışlarını kontrol etmeye çalışması da eksik ve yetersiz bir çalışma olacağından, çıkan sonuçlar sağlıklı olmayacaktır. Bu nedenle Bilanço dönemine ait en az iki yıllık finansal tablolardan hareketle, nakit akışının çıkartılarak yorumlanması daha anlamlı olacaktır.
       Yasada belirlediğimiz en önemli boşluklardan birisi de; geçen sezon İstanbulspor ve Adanaspor örneğinde yaşadığımız gibi, mali sıkıntı içine düşen kulüplere yönelik ne tür aksiyomların alınacağına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemesidir. Diğer ülke liglerinde olduğu gibi bu durumda olan takımlar, küme düşürülebileceği gibi; sorunun çözümüne katkı sağlamak açısından Federasyon nezdinde bir sigorta ya da yardımlaşma fonu da oluşturulabilirdi.
       Yasanın yine en önemli eksikliklerinden birisi; ülkemizde cirosu yıllık 200-300 milyon dolar civarında olan futbolda, yıllık gelir gider toplamı (bütçesi) 85 Trilyona, Bilanço büyüklüğü ise 73.6 Trilyon TL’na ulaşan TFF.’nun mali denetiminin, sadece Başbakanlık Teftiş Kurulu ya da Federasyonun denetleme kuruluna bırakılamayacak kadar önemli bir büyüklüğe ulaştığını görememesidir. Bu anlamda TFF.’nun Sayıştay denetimine benzer bir denetime tabi tutulması kaçınılmaz bir zorunlululuk olarak orta yerde durmaktadır. Ya da futbolun ekonomi politiği üzerine ciddi çalışmaları olan saygıdeğer bilim adamı Kutlu Merih’in önerisinde olduğu gibi, ayrı bir Futbol Sayıştayı mı kurulmalıdır yoksa? Bu konuyu tartışmaya değer buluyorum.
       Yasada çok detay olarak yer almasa da, TFF.’nun 44 no.lu talimatında, kulüplerin mali durumlarına ilişkin istenecek belge ve doküman ile yapılacak analizler, futbol kulüplerinin özel konum ve muhasebe sistemleri dikkate alınmadan bire bir herhangi bir ticari şirketin mali analizi yapılacakmış gibi, talimata konulmuştur. Oysa, bir futbol kulübünün finansalları ile ticari bir işletmenin finansalları arasında başta gelir ve gider kalemleri olmak üzere çok farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkları gözetecek şekilde, futbol kulüpleri için ayrı bir denetim ve analiz yapısı oluşturulması daha sağlıklı olabilirdi.
       
SONUÇTA
       Yeni yasal düzenlemelerle, futbol federasyonun yönetiminde başkanın yetkileri ciddi ölçüde budanarak, kurulların egemenliği sağlanmıştır. Bu durum demokratikleşme ve daha katılımcı bir yönetimi de beraberinde getirirken; diğer taraftan yasanın hazırlanmasında bazı eyyamlara yer verilmesi, yasanın özü ile ruhunun çelişmesine yol açmıştır. Diğer yandan yasada denetim, UEFA kriterlerine uyum gibi konularda ciddi boşluk ve eksiklikler bulunmaktadır. Özellikle bu konularda, kısa süre içinde yasadaki eksik yönlerin giderilmesi sağlanmalıdır. Bu anlamda Yasa ile oluşturulacak organların, Federasyonun insiyatifine bırakılması ve bu işin sadece talimatlarla halledilmeye çalışılması, soruna gerçekçi olmayan bir yaklaşım sergilemek demektir.
       Futbolun bir endüstri haline geldiği günümüzde, yeni yasal değişiklikler, TFF. yasasında bazı iyileştirmeler sağlarken; diğer yandan yasanın yeni haliyle de olsa, ülkemiz futbolunun temel sorunlarına kalıcı ve kesin çözümler sağlayamayacağına inanıyorum.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları