Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Sizin ‘CV’niz maç başına kaç dolar eder?
 
Belki de, pırıltılı futbol topunun etrafında dönen çarka en çok da içinde bulunduğum(uz) ekonomik ortamdan baktıkça bu çelişkiye düşüyorum.
 
NTV-MSNBC
 
28 Temmuz 2003—  Bazen kafam karışıyor. Hem bizim takımların Avrupa’da ses getiren başarılar yakalamasını, o dünyanın zengin klüpleriyle başa baş mücadele etmesini istiyorum hem de harcadıkları paraları, gerçekleştirmeye çalıştıkları, astronomik rakamlara endeksli transferleri gördükçe/duydukça için için kızıyorum.

   
 
       
    MSNBC News Dünya futbolunda "Top 20" kulüp
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Belki de, pırıltılı futbol topunun etrafında dönen çarka en çok da içinde bulunduğum(uz) ekonomik ortamdan baktıkça bu çelişkiye düşüyorum. Bir tarafta bir türlü belimizi doğrultamadığımız, krizlerle kısırlaştırılmış karamsar bir ortam ve yıllardır bir türlü daha genele yayılamayan bir refah(sızlık) durumu, diğer tarafta da alt tarafı iki ezeli rakibin bilmem kaçıncı sezon öncesi yaşadığı ve daha bilmem kaç kez yaşayacağı o şişirilme rekabetle beslendirilen transfer yarışları. İmza törenine kadar adeta açık artırma usulü sürüp giden milyon dolarlık af buyurun, sidik yarışları.
       
       Tam anlamıyla uygulandığında, UEFA kriterlerini bile yakalayamayacak olan bir dolu kulübümüzün, pek tabii ki en çok da üç büyüğümüzün bu tür transfer çılgınlıklarına baktıkça hem ülkemiz açısından hem de klüplerimiz açısından “kel başa şimşir tarak” durumları hissediyorum.
       
       Örneğin son yıllarda çok moda olan şu “maç başına” formülü var ya, o bile bir kandırmaca gibi geliyor. Hani, iyi bir futbolcuyu (ki bunlar genellikle yaşı 30’un üzerinde olanlar oluyor) çok ucuza kapattılar havası vermek için yöneticilerimizin altını çize çize ve gururla yaptıkları o meşhur açıklama var ya: “Maç başına Xxbin dolara anlaştık”, işte onu kastediyorum.
       
       O, ‘Xxbin’lerin de genellikle, eşittir en az 20-30binler olduğu mâlumunuzdur.
       
       Bu ne demek biliyor musunuz? (Bu yıl sonunda ekonomimiz %7 büyüyecek gibi gözükse de kişi başına gayri safi milli hasılamızın 3,000 dolarların çok üstünde olmayacağını biliyoruz.) Mikrofon uzatıldığında iki cümleyi doğru bir gramerle ve gerekli/yeterli kelimelerle bir araya getiremeyen adamın biri, çıkıp 90 dakika top oynayacak ve ortalama bir Türk insanının (hatta bunların içinde çok çok okumuş ve sınav sınav yazmış insanlarımız da var) bir yıl boyunca kazanabileceği paranın tam 10 katını sadece bir buçuk saat içinde kazanacak, demektir. Diyeceksiniz ki, iş o 90 dakikayla bitmiyor ki, bunun antrenmanı var, deplasmanı var, maçlarda işittiği bir dolu küfrü vesairesi var... Vah, vah..!
       
       Bu ülkede, yılda kaç 1,5 saat, iş başında küfür işite işite ve fakat yine de koca bir yıl sonunda o 30 bin doları bir arada göremeden yaşamaya çalışan adam tanıyorum/tanıyoruz, düşünsenize.
       
       Son yıllarda artan işsizlikle, hemen her iş güç sahibi tanıdığına bin bir ümitlerle (ya da ümitsizlikle) CV’sinden bir kopya veren o kadar çok, o kadar pırıl pırıl insan varken etrafta, futbolun ne antrenmanları ne de deplasmanları bu uçuk kaçık dolarları içime sindirmeye yetiyor.
       
       Bir de o meşhur, “ama futbolcunun aktif sporculuk dönemi 10, bilemediniz 15 yıldır” söylemi var ya, ona da pek katılamıyorum. Yılda 3,000 dolara çalışan insanlar(ımız) o paranın 10 katını bir 90 dakikada kazanabilselerdi eğer, zaten 10-15 yıldan fazla çalışmalarına gerek olur muydu acaba?
       
       “Ya sakatlanmalar..? Futbolcuların sakatlıkları ve para kazanmaya erken veda etmek zorunda olmaları da söz konusu ama..!” dediğinizi duyar gibiyim.
       
       Çevirin yoldan bir ortalama 3,000 USD/yıl’lık memuru, işçiyi veya işsizi ve sorun bakalım: “Hesabına bu aylarda bir-iki milyon dolar yatıracağız, ama kendine iyi bakmazsan menüsküs olabilir ya da Allah koru Yarabbi, aşil tendonundan sakatlanabilir, uzun süre çalışamayabilirsin, ne dersin?”
       
       Muhtemelen o adam, sorunuz karşısında küçük dilini yutacağından sevinç çığlığını bile atamayacaktır. Ve menüsküse de dünden razı olduğunu bakışlarından hemen anlayacaksınızdır.
       
       Öte yandan, bal gibi biliyorum işte. Son 10-15 yıldır, futbol zevkimiz ve keyfimiz devasa bir endüstriyel çarka, dönsün diye su vermekte. Sahaya çıkıp maçı kazanmaya çalışan 11 kişinin 90 dakikalık mücadelesi de olsa olsa bu endüstrinin vitrin kısmı aslında.
       
       En başta da dedim ya: Bazen kafam karışıyor...
       
       Diğer endüstrilerde olduğu gibi futbola da, işin perde arkasını kurcalamadan mı takılmak lazım yoksa?
       
       O halde otomotiv sektörü, tekstil sektörüymüş gibi bir muameleme mi yapmak lazım futbol sektörüne de?
       
       Son model bir arabayı, sergilendiği “show room”da görünce, “nasıl üretildi acaba?” diye düşünmeden, “saatte bilmem kaç km hız yapıyormuş” demelerimiz gibi, ya da şatafatlı bir mağaza vitrininde bizi çok cezbeden bir gömleği ya da kravatı gördüğümüzde “buraya gelene kadar kaç saatlik/paralık bir işçiliğin ürünü oldu acaba?” diye düşünmeden “kumaşı, rengi ne güzelmiş” demelerimiz gibi, sahadaki futbola ve futbolcuya da o kadarcık mı kafa yormamız gerek yoksa?
       
       “Vay be! Ne güzel gol attı! Ne biçim şut çekti!” demekle yetinmek mi en doğrusu?
       
       Zor işler, bu işler...
       
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları