Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
“Hatice’ye Mektuplar”
 
Ben bu yazımda size, illa ki okumanızı istediğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Bir süredir başucumda duran ve bu hafta sonu bitirdiğim “Hatice’ye Mektuplar”dan söz edeceğim.
 
NTV-MSNBC
 
10 Haziran—  Ligler bitti. Futbolun azalan keyfini birkaç milli maçla ve şişirilen transfer haberleriyle yetinerek çıkarmak zorunda kalıyoruz şimdilerde... Milli maçlara diyeceğim yok da, ben, son birkaç yıldır transfer haberlerine göz ucuyla ve zoru zoruna bakar oldum. Hangi habere inanacağımı şaşırıp durmaktansa beklemeyi yeğliyorum. Ta ki, falanca futbolcu, flaşlar ve deklanşör sesleri altında (ve illa ki forma ya da bayrak öptürülerek) filanca takımımızın sözleşmesine imzasını atana kadar hevesimi dizginleyip beklemek bana daha doğru geliyor.

   
 
       
    MSNBC News Dünya futbolunda "Top 20" kulüp
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Gazeteler, muhtemelen kulaktan dolma bilgilerle yakaladıkları küçük transfer pirelerini dahi gönüllerimize kocaman birer deve yapadursunlar biz işimize bakalım. Hele ligler bir başlasın, o vakit çıkartırız tadını ve o vakit yazarız, Van Hooijdonk’ları, Overmars’ları, gelecekse, De Boer’leri...
       Ben bu yazımda size, illa ki okumanızı istediğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum.
       Bir süredir başucumda duran ve bu hafta sonu bitirdiğim “Hatice’ye Mektuplar”dan söz edeceğim.
       Yazacaklarımın “reklam”a girmesinden de gocunmuyorum çünkü 3 küsur yıl önce, bir yerlerde yazmaya çabalarken temel içgüdüm ya da en azılı dürtüm hep şuydu: Nüfusunun yarısına yakını 18 yaşın altında olan ve yaş ortalaması sadece 26 olan bu genç ülkede spor gibi bir nimetten olma futbol gibi bir ganimeti çıkarları ve popülariteleri uğruna kötüye kullanan, genç insanlara her fırsatta öznellik pompalayarak, onları yanlı yorumlarla yanlış yönlendiren insanlara bir nebze olsun karşı cepheden bayrak açabilmekti. Zaman zaman beni, bu işi gırgıra vurarak yaptırmaya iten şey de aynı dürtünün uzantısı aslında; futbolun bize unutturulmaya çalışılan, eğlendirme ve keyif verme özelliğini hâlâ koruduğunu hatırlamak ve hatırlatmaya çalışmak...
       İşte sözünü ettiğim ve adından da anlaşılabileceği gibi “Hatice’ye Mektuplar” da yukarıda saydığım türden bir uğraşı/özen içinde kaleme alınmış. O yüzden, bitirir bitirmez karar verdim, size, “Bu kitabı alın okuyun” demeye.
       Üstelik kitabın yazarı Yiğiter Uluğ, benim gibi “uzaktan atış”larla değil, bizzat medyanın ve sporun içinden olma/gelme özelliğiyle klavyeye çok daha sağlam basarak ve bilerek yazmış her şeyi. Netice ne olursa olsun, Hatice’nin de sevilesi ve üzerinde durulası yönleri olduğunu bir kez daha hatırlıyorsunuz okurken.
       Hayatın genelinde olduğu gibi futbolda ve sporda da asıl tadın damaklara, detaylardan yayıldığını anlamış ve anlatmaya çalışmış, Yiğiter Uluğ.
       Kimi 8-10 yıl önce kaleme alınmış yazılarında o dönem gözlemlediği olaylardan çıkarımlar yaparak dile getirdiği çekincelerin, sevimsiz kuşkuların, cânım spor sevgimizi nereye sürüklediğini o zamanlardan gören yazarın anlatmaya çalıştıklarının bugünden bakınca bir bir gerçekleşir olduğunu fark ediyorsunuz ve içiniz burulur gibi oluyor. Üstelik, yazar karşınıza geçip de “Ben dememiş miydim?” demediği için, aksine sizin yanınızda yer alan bir sporsever gibi dert yanar olduğunu fark ettiğiniz için, siz de sorumlu tutuyorsunuz kendinizi ve biraz biraz utanır oluyorsunuz bugün gelinen noktadan, bu, sizi birbirinize düşman eden skor fanatizminden...
       “Hatice’ye Mektuplar”ı sıradan tanıtım formatında tanıtmayacaktım güya! Şimdi düşünüyorum da, asıl, bir kitabı ancak ve ancak popülist tanıtımlardan etkilenirlerse satın almaya kalkışabileceklere, belki de en çok onlara özendirmem gerek “Hatice’ye Mektuplar”ı.
       O halde söyleyeyim: Kitapta Fatih Akyel’in Fenerbahçeliliğinin eğretiliğinden, Tugay’ın milli takımdan kovuluşu ve tekrar bugüne gelişinin ardında yatanlardan, Daum’un parayı sosyal sorumluluğun üstünde tutuşundan, Hidayet’in milli formayla ilk basketinin salise salise detaylandırılışına kadar her şey var.
       Hatta, bugünlerde adeta yeniden doğan ve benim de izlemeye doyamadığım bir ‘star’ımızın, 1997 yılında söylediği sözleriyle (“Onlarla oturup ne konuşacaktım ki..? (Beşiktaşlı yöneticileri kastederek) Bana teklif yapan yöneticilerin benim kadar parası yoktu!”) birlikte, onun Michael Jordan’la kıyaslanması bile var...
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları