Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
İlahi adalet dün İnönü’deydi...
 
Bu sezonun son derbisi zamanlama açısından ve sonuç açısından bu sezona cuk! oturdu doğrusu.
 
NTV-MSNBC
 
26 Mayıs—  Bitime 2 hafta kala Sergen’le gelen (Sergen’e haksızlık olmasın diye özellikle, sadece “Sergen’in golüyle gelen” demiyorum) bu 1-0’lık galibiyet bence her açıdan bu sezona en adil noktayı koymuş oldu.

   
 
       
    MSNBC News Dünya futbolunda "Top 20" kulüp
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Eğer puan farkı, İnönü’deki bu maç öncesinde 3 ya da daha az olsaydı, o zaman, sezonun ortasında Galatasaray’ın ikinci yarıdaki fikstür avantajını neredeyse hazırlop bir şampiyonluğa eş tutanlar, eminim bu kez bitime 2 hafta kala Beşiktaş’ın fikstür avantajından dem vuruyor olacaklardı. Bu derbiyi 5 puan farkla oynamanın öyle bir misyonu da vardı sanki.
       Şunu da hemen söylemeliyim: Bana göre Beşiktaş, bu şampiyonluğa iki hafta evvel, Galatasaray kendi sahasında Gençler’le berabere kalınca ulaşmıştı zaten. Bugünkü derbiyi kaybetse de bu durum değişmeyecekti. Lâkin, bu derbiyi de galibiyetle geçip 5 değil, tam 8 puan fark (şimdilik) sağlamak zaten hak edilen şampiyonluk konusunda cümle alemin ağzına siyah-beyaz bir fermuar diktirmek anlamına geliyordu. Dikilmiş oldu mu; orasını bilemem tabii!
       Bu maç, şayet berabere bitseydi, Beşiktaş yine şampiyon ama birazcık daha az mutlu, Galatasaray ise yine ikinci ama biraz daha az mutsuz olacaktı, o kadar. O açıdan da berabere bitmediği çok iyi oldu.
       Eğer bu maçı Galatasaray kazansaydı, o sonucun şampiyonluk hikayesini 1 hafta daha uzatmaktan başka hiçbir şeye faydası olmayacaktı. Gerçi hep 1/3 oranında dönüşümlü şampiyonlar çıkaran bir ligde “şampiyon son hafta belli oldu” dedirtmek gibi bir kıyak geçilmiş olurdu futbolseverlere ama, yine de bunun aynı futbolseverler açısından, 7 gün 7 gece boyunca teşvik primleri söylentileriyle yatıp “son haftaya lider giren hangi takım şampiyonluğu vermiş ki?” istatistiklemeleriyle kalkmaktan başka bir şeyciğe faydası olmayacaktı. Üstelik, olan Samsunlulara olacaktı.
       İki sene önce de, yine bir son hafta şampiyonluğunda yine kendi sahalarında, o kez Fener’le oynamak zorunda kalmışlar, “kazansak bir türlü, kaybetsek bir türlü” olmuşlardı. Şampiyonluğun son maça kalması Beşiktaş’a da, Samsun’a da haksızlık olacaktı. İyi ki kalmadı.
       Dönelim yine bu sezona ve derbiye :
       Sezon boyunca sinirli olan Terim, sakin olan Lucescu’ydu. Sürekli bir şeyler deneyen Terim, elindeki kadroyu doğru tanıyıp bir an önce oturtan ve hep aynı şeyi deneyen ise Lucescu’ydu. Erman Toroğlu’nun reyting getiren tabirlerinden biriyle sezon boyunca “önce arkayı sağlam tutan” Beşiktaş, bu kez de aynısını yaptı. Boşluk bulunca nasıl olsa atardı; attı da. Hiçbir maça 3 ya da daha fazla fark için çıkmamıştı, Lucescu. O, hep 1-0’ın hamurunu verirdi, o hamuru 3, 4-0’lık pastaya dönüştürmek oyunun gidişatına göre sahadaki oyunculara kalırdı.
       Bakınız, bugün de aynısı oldu. Kalabalık ve garantili defansta Ümit Karan’ın çırpınışları dışında gollük pozisyona girebildi mi, tek umudu daha doğrusu azalan umudunun süresini uzatacak tek şeyi, galibiyet olan Galatasaray? Dahası, genelde baskılı oynayan taraf gibi gözükse de, rakibe daha çok net pozisyon veren yine Galatasaray oldu.
       Bir de şu söz doğrulandı dün : “Derbilerde sakin olan kazanır”.
       Galatasaray’da tek ve pek sakin (!) oyuncu Revivo’ydu, (Ergün’ü saymıyoruz, o hep sakin) gerisi yine sinir küpüydü. O Revivo ki, takıma “saha içi lideri” olsun diye alınmamış mıydı? Olamadan, “10 numara”sı dolamadan sezon bitti.
       Kapalı defansları, kilitlenmiş oyunları tekniği yüksek, yıldız oyuncular çözermiş. Koca bir ikinci yarı, rakip sahaya daha çok yığılmışken oyun, frikiklerin dışında ekrana bile gelmedi Revivo. Öte yanda, kendisi gözden/elden çıkarıldığı için Cimbom’u Revivo (evvelce de Felipe) gibilerine ekmek kapısı yaptıran Sergen, sezonun sanki ilk ve rahat bir maçını oynarmış gibi döktürürken...
       İlhan, artist gibi değil, forvet gibi oynasa, daha önce gelirdi gol. Ama 32 haftanın çoğunda olduğu gibi yine bir golcüden ziyade, artist gibi oynadığı için atamadı. Allahtan atamadı. O güzelim golü atmak bu sezon Beşiktaş’ı en kritik maçlarda sırtlayan Sergen’e nasip olmalıydı. Oldu da...
       Kendi yarı sahasından başlattığı fuleli koşusunu ve teke tek yakaladığı Bülent’in başını döndürerek yine bir asist yapar gibi topu Tümer’e en uygun zamanda ve açıda çıkarışını görünce, “geliyorum” deyiveren gol için ben de o an içimden “keşke seni Sergen atsa” deyiverdim. Haksız mıydım? Şükür ki Tümer, topu Sergen’e geri verdi. İmzası bakımından bu derbinin golü de bu sezona çok yakıştı doğrusu.
       Maçtan önce gazetelerden birinde bir GS’li yöneticinin (belki de başkanın, tam hatırlayamıyorum) “İlahi adalet varsa, şampiyon olmalıyız” dediğini okumuştum.
       Kusura bakmayın ama, bence tam tersi; ilahi adalet varsa, asıl Beşiktaş şampiyon olmalıydı. Hem de su götürmez bir puan farkıyla. Şöyle, bu sezonu bir gözlerinizin önünden geçirin; Avrupa macerasıyla, kupa macerasıyla ve lig serüvenindeki istikrarıyla Beşiktaş’ın performansını taptazeyken bir “flash back” yapın bakalım, ondan sonra hangi ilahi adaletten medet ummanız gerektiğini beraberce düşünürüz!
       Aslında o ilahi adalet, dün İnönü’nün orta yerindeydi; yoksa görmediniz mi?
       Tebrikler Beşiktaş...
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları