Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Herkesin tanıdığı, sevdiği hakem
 
Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, “Gölgede ve Güneşte Futbol” adlı kitabında ne kadar güzel, ne kadar doğru ve aslında ne kadar da hüzünlü tarif eder ‘hakem’i...
 
NTV-MSNBC
 
4 Mayıs—  “Sahada en çok koşan odur. Tüm oyun boyunca koşmak zorundadır. Maç boyunca, yirmi iki oyuncunun arasında dörtnala giden bir at gibi... Bu denli büyük bir özverinin karşılığında gördüğü ödül ise seyircilerin uluyarak kellesini istemesidir.

   
 
       
    MSNBC News Dünya futbolunda "Top 20" kulüp
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  O, kan ter içinde kalarak her maçın sonuna dek başkalarının ayakları arasında gidip gelen topu izlemek zorundadır. Onun da zaman zaman bu topla oynamak isteyebileceği açıktır; ama bu fırsat asla verilmemiştir hakemlere. Top kazara bedenine çarptığında dahi öbür seyirciler annesini hatırlarlar. Tüm yanlışların bahanesi, tüm felaketlerin nedenidir o.
       Sahaya girerken, yani kükreyen topluluğun arasına daldığı anda haklı olarak salavat getirir. İşi, kendinden nefret ettirmektir. Futboldaki tek ortak nokta herkesin ondan nefret etmesidir. Onu hiçbir zaman alkışlamazlar, o hep ıslıklanır.
       Belki de bu yüzden yüzyılı aşkın bir zaman, hakemler karalara büründüler. Tuttukları hiç kuşkusuz kendi yaslarıydı.”
       Gözlerimizi kapayıp bu yaşımıza kadar izlediğimiz binlerce futbol maçının hakemli enstantanelerini yeniden canlandırmaya çalıştığımızda, Galeano’nun 90’lı yılların başında yaptığı bu tarifin hemen her sahnemize “cuk” oturduğunu görür gibi oluruz.
       Ancak son yıllarda tüm dünyanın tanıdığı, beğendiği daha da önemlisi çok güvendiği bir hakem var ki, o, bu tariflere pek uymuyor sanki.
       Yıllarca her milli sınavı, hakemi de “rakip” kategorisine sokarak beklemeye alıştırılmış, hemen her maçı o önyargıyla oynamış ve izlemiş ‘futbolmanik’ bir ülkenin insanı olmamıza rağmen bizler bile son zamanlarda uluslararası bir maç öncesinde onun düdüğüne teslim olacağımızı öğrendiğimizde rahatlayıveriyoruz.
       Üstelik saha içindeki karizması bir yana “sokaktaki vatandaş”tan, evdeki “ev hanımı”na kadar futbolla alâkası olsun olmasın herkesin yüzüne gözüne(!) aşina olduğu birisi o.
       Evet. Pierluigi Collina’dan söz ediyoruz.
       Yönettiği maçlardaki halini, tavrını, çaldığı düdüklerdeki isabetliliği hayranlıkla izlediğimiz Collina’yı bir de Fourfourtwo dergisinin sorularını yanıtlarken dinleyelim.
       Bir maç sırasında ne kadar stresli oluyorsunuz?
       
Kolay değil; bizim oradaki rolümüz dinlendirici bir rol değil elbette. Üzerimizdeki baskı çok
       büyük; bu yüzden de bizim en gelişmiş yeteneğimizin strese katlanma ve onun üstesinden gelme olması gerektiğini düşünüyorum. Daha geçen gün, Genç İtalyan İşadamları’nın katıldığı bir seminerde “stres altında karar verme” konulu bir söylevde bulundum.
       Futbolda bir inanış vardır: İyi hakem, maç içinde pek göze batmayan hakemdir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
       
Hiçbir şey, gerçeğe bu söylediğiniz şey kadar uzak olamaz. Hiçbir şey! Bu iş asla göze batıp batmama meselesi değil ki. Bu iş, verdiğin kararların doğru ya da yanlış olması meselesi.
       Bir maçta üç tane penaltı kararı vermek zorunda kalabilirsiniz ve verirsiniz. Penaltıların her üçü de doğru karardır. Ertesi gün herkes sizden bahsedebilir ama neticede iyi bir maç yönetmişsinizdir. Karar verme en önemli şeydir. Karar vermekten korkmamalısınız. Bazen maç içinde vermesi gereken kararları veremeyen bir hakem göze batmadan o maçı tamamlayabilir ama iyi bir hakem zor ve önemli kararları doğru zamanlarda verebilen hakemdir.
       Sizin hakemlik felsefeniz nedir?
       
Hakem oyundaki en önemli rolü üstlenen kişidir ama başrol oyuncusu değildir. Başrol oyuncuları futbolculardır. Hakemin asıl rolü oyuncuların daha iyi bir oyun çıkarmasını ve kurallara uygun oynamasını sağlamaktır.
       Futbolda bir tane kuralı değiştirme şansınız olsaydı, hangisini değiştirirdiniz?
       
Çok şükür ki, ben kuralları yaratan kişi değil, uygulayan kişiyim.
       Bir sezonda kaç tane düdük değiştirirsiniz?
       
Son düdüğümü birkaç yıldır kullanıyorum. Kullanmakla tükenmiyorlar ki. Sadece her maçta değiştirdiğim bir damaklık kullanıyorum. Bazen düdüğümü hayranlarıma hediye ettiğim olsa da düdük üreticileri için iyi bir müşteri olduğum söylenemez.
       Oyuncu ve hakem olarak en unutulmaz anılarınız hangileri?
       
Oyuncu olarak kariyerim çok kısa ömürlü oldu. Ama hâlâ İtalya’da hakemler takımında defans oyuncusu olarak oynuyorum ve bazen gösteri maçlarımız oluyor. İtalyan Pop Yıldızlarına karşı oynadığımız ve 28,000 kişinin izlediği maçı kolay kolay unutamam.
       Hakem olarak da hiç şüphe yok ki, en unutamayacağım maç 2002 Dünya Kupası Finali’dir. Zaten bir Dünya Kupası finalinde resmen rol almak sadece bir hakem için değil, oyuncu, teknik adam hatta bir basın mensubu için bile muhteşem bir olaydır. Bir de Şampiyonlar Ligi finali var. 1999’da son dakika golleri ile Manchester United’ın Bayern Münih’i yendiği final maçını da unutamam. Ama Dünya Kupası finali bambaşka bir olay.
       “Dünya Kupası” dediniz de, İtalya’nın Güney Kore’ye yenildiği o garip maçı da izlediniz mi?
       
Hayır. O maçtan birkaç saat önce Brezilya-Türkiye maçını yönetmiş dönüyordum. O sırada trendeydim.
       Peki bant gösterimlerini de mi izlemediniz?
       
Hayır! Ayrıca bu konuyu konuşmak bana pek ilginç gelmiyor.
       Bir hakemin hatalarını itiraf etmesi sizce yanlış mıdır?
       
Kesinlikle değil. Aksine kendi hatalarını farketmek büyük bir güçtür. İtiraf etmek ise asla utanılacak bir şey değildir. Gazeteciler yorumlarında hata yapar, oyuncular gol kaçırır, hakemler de yanlış karar verir. Sonradan “üzgünüm hata yaptım” demek kötü bir şey değildir.
       Televizyonun hakemlik üzerindeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
       
Şu sıralar televizyonun hakemliğe faydalı olduğunu söylemek çok zor. Ekranda görülenlerin bir hakemin sahada gördüklerinden daha doğru olduğunu ispatlamaya çalışan anlayış hakemliğe zarar veriyor. Bu yüzden bir dolu genç hakem adayının bu işten vazgeçtiğini düşünüyorum.
       Bu sizin için önemli olmalı. Italya Hakemler Derneği aracılığıyla bir kampanya başlatarak daha çok genci hakem olmaya özendirmek istediğiniz biliniyor...
       
Evet bu çok önemli. Örneğin dernek, çocukların kendi aralarında oynadıkları maçlara bile hakem ayarlamaya çalışıyor. Bu da önemli. Çünkü çocuklar maç yaparken aslında sadece eğlenmiyorlar aynı zamanda bir ekibin parçası olarak sonuca gitmeyi öğreniyorlar ki bu bir hayat dersidir. Bence gençlere küçük yaşta soğuk, yağışlı bir havada ve mükemmel olmayan bir zeminde hakemlik yaparak destek olmak çok önemli bir şey.
       Favori bir hakem kıyafetiniz var mı?
       
Siyah. Oldum olası siyahı severim ve her fırsatta zaten giyerim. Kaldı ki, bence siyah forma, hakemlik için en uygun olanı.
       Maçlardan sonra hatıra olarak topladığınız şeyler olur mu?
       
Evet. Özellikle de futbolcuların formaları. Dünya Kupası Finali’nden sonra hem Ronaldo’nun hem de Hamann’ın formalarını aldım. O maçta oynanan topu da aldım.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları