Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
World Cup 2002’nin bilançosu çıkmaya başladı
 
Dünya Kupası sonrasına ait bazı ekonomik değerlerin yer aldığı, World Soccer’ın Ağustos sayısından derlemeye çalıştığım bu yazı ilginizi çeker diye ümit ediyorum.
 
NTV-MSNBC
 
16 Eylül—  Başlığa bakıp “Süperlig daha beşinci haftadan kızışmış, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası maçları kapıya dayanmışken, üstünden 3 ay geçmiş bir Dünya Kupası’nın, hele onunla ilgili bilançoların falan sırası mı şimdi?” diye düşünebilirsiniz ama, örneğin bugünlerde Ortega gibi bir futbolcu bir maçta yedek kaldığı zaman, Lorant’a yönelik eleştirilerimizin hemen hepsinde, cümlelerimize “28 milyon dolarlık adam oynatılmaz mı?” diye başlıyorsak, bu işin kapitalist/endüstriyel boyutunun aslında çoktan içimize işlemiş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

   
 
       
    MSNBC News Bozcaada, Süreyya ve Reklamlar...
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  O halde, hem Dünya Kupası’nda üçüncü (‘Dünya Üçüncüsü’ değil) olmuş hem de dünya kupası, olimpiyat gibi büyük organizasyonlara ev sahipliği yapmaya bir kere niyetlenmiş bir ülke sporseveri olarak kupa sonrasına ait bazı ekonomik değerlerin yer aldığı, World Soccer’ın Ağustos sayısından derlemeye çalıştığım bu yazı ilginizi çeker diye ümit ediyorum.
       Yalnızca bizim mi, daha nice ülkenin (hatta önceden yapmış olanların dahi) en büyük rüyası bir Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak. Bu organizasyonun bu kez ve ilk kez Asya’ya konuk olacağı yıllar öncesinden belli olduğunda Japonya ve Kore gereken hazırlıklara kendi üsluplarınca başlamışlardı.
       
KUPA ÖNCESİ BEKLENTİLERİ VE SONRASI...
       
İki ev sahibinden biri olan Japonya’da yetkililer, bu organizasyona hazırlanırken, daha ziyade dünyanın bu en popüler sporunu Japon halkının ayağına getirmekten mutluluk duyduklarını, parasal beklentilerinin ikinci planda kaldığını söylüyorlarmış. Muhtemelen, zenginlik bakımından Kore’den daha şanslı oldukları içindir! Koreliler ise ev sahipliği olayına daha farklı yaklaşmışlar. Öyle bir organizasyonu ülkelerine çekebilmekle sosyal, kültürel ve pek tabii ki ekonomik değerlerin cazip menfaatlerine de kucak açmış olacaklarının bilinci içinde olduklarını söylüyorlarmış.
       Son yıllarda Japon pazarı istatistiklerinin en büyük “data bank”ı sayılabilecek Dentsu Şirketi’nin geçen yılın sonlarına doğru yaptığı bir değerlendirmeye göre, Japonya’nın bu kupa organizasyonundan beklediği gelir 23 milyar doların üzerindeymiş. (“Vay canına” demeye hazırlananlar için hemen belirtelim: bu rakam Japonya’nın GSMH’sının sadece %1’ine denk geliyor)
       
       Kore ise daha baştan, nominal olarak Japonya’dan daha az gelir (9 milyar dolar) bekliyor olsa da ülke zenginliğiyle kıyaslandığında bu rakam göreceli olarak Kore’yi çok daha fazla memnun edecek boyutlardaymış. 9 milyar doların göze, kulağa hoş gelen büyüklüğü kadar bir başka beklenti daha varmış Korelileri çok mutlu eden. Havayolları, elektronik, iletişim, otelcilik, oto kiralama, hediyelik eşya, inşaat, yiyecek-içecek ve servis sektörlerindeki üretim artışı sayesinde 350,000 kişiye yeni iş imkanı doğacakmış ki bu da ülkedeki işsizlik oranının bir süreliğine de olsa %3 oranında düşmesi anlamına geliyormuş.
       Bu arada bundan sonra kupa ev sahipliğine heveslenen ülkeler için uyarı niteliğini taşıyacak bir hayal kırıklığı da söz konusu olmuş. O da, turizm sektörü. Organizasyon öncesinde, örneğin Kore’ye gerçekleşecek olan turist akını konusundaki tahminler 1 ay boyunca 790,000 kişi olacağı yönündeymiş. Oysa organizasyon sonunda Kore Turizm ve Kültür Bakanlığı resmi açıklamasını yaptığında (463,000 turist) gelen turist sayısının bir önceki yıl ile aynı kaldığı görülmüş.
       Turizmciler her kupada olduğu gibi yine aynı yanılgıya düşmüşler; bir Dünya Kupası’nı yerinde izleme sevdalısı ne kadar yeni turist varsa, genelde futbol düşkünü olmayan bir o kadar turist de o günlerde organizasyonun yapıldığı ülkeden uzak durmayı tercih ediyorlarmış.
       
       Turizmdeki hayal kırıklığını bir yana bırakalım, Kore Başbakan yardımcısı Jeon Yun-churl 2002’nin ikinci yarısında Kore ekonomisinde %6’lık bir büyüme beklediğini açıklamış ve bu büyümeyi Dünya Kupası organizasyonuyla sebeplendiriyor ki bu tahmin bir başka araştırmanın sonucuyla da destekleniyor. Son 12 Dünya Kupası’nın 8’inde ev sahibi ülkelerin ekonomileri kupa sonrasında bir yıl öncesine göre daha fazla büyümüş. Bu nimetten yararlanamayan ev sahipleri ise : Şili (1962), B.Almanya (1974), İtalya (1990) ve A.B.D. (1994).
       
       Bir ilginç istatistik daha: Şimdiye kadar yapılan tüm kupa organizasyonlarının hemen ardından ev sahibi ülkelerin sergilediği ekonomik büyüme performansının ortalaması : %0,85. Hem ev sahibi hem de kupa şampiyonu olanların büyüme ortalaması ise %1,1.
       
       Bana ilginç gelen ise, Kore Menkul Kıymetler Borsası endeksinin Kore’nin İtalya’yı 2-1 yendiği gün % 4 oranında düşmüş olması. Her ne kadar, World Soccer dergisi muhabiri bu düşüşü, yatırımcıların, Kore endüstrisindeki işçilerin o gün işlerine konsantre olamayacaklarından endişe etmelerine bağlasa da ben bu konuda iki alternatifli ve biraz fantastik bir tahmin yürütmekteyim. Ya, o maçta, biri avut diğeri faul kararlarıyla sayılmayan iki İtalya golü sayesinde galip gelerek yarı finalist olununca, iyi niyetli Kore halkının vicdanı aynı gün bir de hisse senedi zengini olmayı kaldıramamış olabilir diye düşünüyorum! Ya da, ekonominin genel kuralı (birileri kaybediyorsa, birileri mutlaka kazanıyordur) o gün, orada da işledi ve o maçın Mısır’lı hakemi borsa hacmi çarpı %4 kadar zengin edildi!
       
SPONSOR OLMAK YA DA OLMAMAK...
       
Bu gibi organizasyonlarda resmi sponsor olunmadan ve baştan dünyalarca para ödeyerek sözleşmelere imza atıp taahhüt altına girmeden de çok para kazanmanın mümkün olabileceğine dair birkaç örnek verelim.
       Dilerseniz, önce “resmi”lerin listesine bir göz atalım:
       Adidas (toplar ve maç görevlilerinin kıyafetleri)
       Avaya (iletişim)
       Budweiser (bira)
       Coca-cola (soft drink - yumuşak içecek!)
       Fuji-Xerox (baskı ve kopyalama)
       Fujifilm (film)
       Gilette (jilet)
       Hyundai (motorlu araçlar)
       JVC (video)
       KT-Korea/NTT-Japan (telefon hizmetleri)
       Mastercard (kredi kartları)
       McDonald’s (fast food)
       Philips (elektronik)
       Toshiba (bilgisayar)
       Yahoo (web sitesi)
       
       Bu 15 katılımcı, bugüne kadar yapılan tüm organizasyonlar içinde gerçekleşen en fazla (bir önceki kupadan da 3 fazla) sponsor katılımı anlamına geliyor. Resmi sponsorların her biri minimum 15 ile maksimum 35 milyon dolar arasında değişen bedelleri daha baştan FİFA’ya ödemişler. Ödenen paranın tamamı ise 450 milyon dolar. Bu para karşılığında her maçta, yayınlarda, statta ve etrafındaki reklam panolarında isimleri gözüksün diye!
       
       Resmi sponsorlardan biri olan dünya devi Hyundai katılım payı ile birlikte bu organizasyona odaklanarak yapacağı harcamalar için 100 milyon doları gözden çıkarmış. Çünkü yöneticiler uluslar arası pazarda artacak olan satış hacmi sayesinde bu bedelin 50 kat fazlasıyla geri döneceğine inanmışlar. Yine de, bu kupanın diğer markalar ve kuruluşlar için bahşettiği ekonomik getiriler göz önüne alındığında bundan sonra bu tür organizasyonlara “resmi sponsor” olmaya gerek var mı konusunda ciddi soru işaretleri doğuyor.
       
       Örneğin Hyundai’nin en büyük rakiplerinden olan Daewoo ve Kia, organizasyonun gerçekleştiği tarihten aylar önce başlattıkları promosyonlu satışların ve yaptıkları fiyat indirimlerinin karşılığını finallerin başlamasıyla gerçekleşen satış patlaması sayesinde, daha ikinci haftadan (yani bizim Çin’i yenebilecek miyiz diye gerim gerim gerildiğimiz aynı günlerde) alarak artıya geçmişler bile.
       
       Bir başka resmi-gayrı resmi(!) katılımcı çelişkisi de elektronik sektöründen: Philips’in rakiplerinden olan LG şirketinin bu organizasyon sırasında Kore ve diğer ülkelerde reklama harcadığı paranın 10 milyon dolar civarında olduğu söyleniyor. Buna karşılık, aynı LG’nin kupa sonrasında satışlarında %100’e varan bir artış gerçekleştiği de iddia edilmekte.
       
       Sponsor olmadan malı götüren markalardan bir diğeri de Nike firması olmuş. Kore takımını giydiren Nike firmasının ürünleri başlarda Kore halkına çok pahalı gelse de, Kore bulunduğu gruptan bir üst tura çıkınca “kırmızı tişört” dalgası bütün ülkeyi sarmış ve Nike’ın bu kupada o şeytan kırmızısı ürünler sayesinde en büyük voliyi vurduğu iddia edilmekte.
       Günümüz koşullarında bir Dünya Kupası’na ev sahibi ya da sponsor olmanın bedelini/nimetini daha net görebilmek için belki Kore ve Japon ekonomilerinin yıl sonu değerlerini, bazı uluslar arası şirketlerin yine bu yıl sonunda açıklanacak bilançolarını da beklemek gerek. Ama şimdiden görünen bir köy var ki, kılavuz istemiyor. 11 kişi topu topu 90 dakika boyunca sahada hesaplaşırken, yüzlerce marka, binlerce insan saha dışında harıl harıl çalışarak çok başka hesapların içine dalıyor.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları