Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Hakan Şükür sanal mahkemede
 
Salonu ikiye bölüyorum; Sol tarafa (kalp tarafına) “gönül” jürisinin üyeleri, sağ tarafa da “mantık” jürisinin üyeleri buyursun, otursun lütfen.
 
NTV-MSNBC
 
12 Ağustos—  Yıllarca futbolun en ağır işçilerinden biriydi o. Son zamanlarda daha çok çenesini yoruyordu ama bedeni de yorgundu. Son dünya kupasında, Şenol Hoca hariç herkes görüyordu ki, o, çok güçsüzdü. Oysa şimdi... Şimdi o, resmen işsiz-güçsüz.

   
 
       
    MSNBC News Bozcaada, Süreyya ve Reklamlar...
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Evet, bugünkü konumuz Hakan Şükür.
       Hadi gelin, sizinle şuracıkta, sanal alemin nimetlerinden yaralanarak bir mahkeme salonu oluşturalım. (Zorlanmayız... Ne de olsa hepimiz her 90 dakikada bir, üç-beş hocayı, bir dolu hakemi, yusyuvarlak bir topa vuran/vuramayan ayakları yargılayan bir toplumun evlatlarıyız!)
       
       Salonu ikiye bölüyorum; Sol tarafa (kalp tarafına) “gönül” jürisinin üyeleri, sağ tarafa da “mantık” jürisinin üyeleri buyursun, otursun lütfen.
       Baştan söyleyeyim: Sonunda 1.90 küsurluk bir darağacı kurmak yok ! O bize, spor sevdalılarına yakışmaz. Hem malûm ya, Avrupa Birliği’ne de sözümüz var !
       
       Önce gönül jürisine söz veriyor, dinliyoruz:
       Yıllarca hem Türk futboluna hem de Galatasaray’a hizmet etmiş ve bir müddet sabredilse daha da hizmet edecek bir oyuncu, belgeli bir golcü o. Yıllarca söyledi durdu: “Ben tribünden Galatasaraylıyım, küçükken maçlara, henüz o âdet edinilmemişken, yüzümü sarı-kırmızı boyayarak giderdim...”
       
       Galatasaray, onu yeniden kabul etmeliydi. Hem çocuk, (sağ taraftan mırıldanmalar : “ço-cuk mu?”) tedavi olma bahanesiyle günlerce Florya’ya gitmiş durmuş. Türkiye’de özellikle Kocaeli ve Trabzon onu istemiş, o, dönerse sadece Galatasaray’da oynamak istediğini belirtip reddetmiş. Üstelik de Galatasaray golcü aramıyor muydu? Sayısız golleri bir yana, sadece bir sezonda, sadece ligde 38 gol atıp 13 asist birden yaptığını dün gibi hatırlıyoruz. Form bulduğunda onun kadar yıpratıcı, üretken forvet var mı? Ya devamlılığı? Toplam 4 sezonda, sezon başına ortalama 60-65 maç yapan bir takımın tüm resmi maçlarında sadece 5 kez oynayamamış olmak, haftada bir lig maçı oynayan, milli de olamayan bir Anadolu takımı oyuncusu için bile kırılması zor bir rekor değil midir?
       
       Sağ tarafta oturanlar daha fazla dayanamıyor; söz sırası onların :
       Bir kere, futbolda dün yoktur, bugün vardır. 3-4 sezon önce aynı kulüpten gönderilmeye karar verilen, bonservis bedeli karşılığında son anda kalan Bülent Korkmaz, çalışıp çabalayıp (bir de “susup” tabii ki) vazgeçilmez adam oluyor ve hatta gidip Dünya Kupası’nda gol atabiliyorsa, yani “dün” unutuluyor “bugün”e bakılıyorsa, bu anlayış Hakan için niye tersten işletilsin ki? Üstelik de İtalya’ya zorla mı gönderilmişti ? (Bu kez sol tarafta mırıldanmalar... “Zorla gönderildi tabii. En azından gitmeye zorlandı. Para için satıldı!”) Ya çenesi? Giderken “birileri bizim sayemizde kariyer yaptı” diyen, cip krizini başlatan o değil mi? F.Terim’in yerinde kim olsa, gelişini veto ederdi. Üstelik, kulüp yönetimi de Terim’i destekliyor, Hakan’ı istemiyorsa... O kulüp ki, kadrosunda geçen sezonun iki gol kralından birini (hem de altın çağındayken) barındırmakta olduğu halde ve yanında “yer tutma” zaafından gayrı bir eksiği yok denebilecek Ümit Karan varken ( 2 sezon önce 7 küsur milyon dolar vererek alınan bir başka gol kralı Serkan’ın geri gönderilişini saymıyoruz bile) hâlâ forvet arıyor. O zaman, iki sezondur bağı gitmiş, ağı kalmış bir görünüm sergileyen Hakan’ın istenmemesi hem doğal hem de mantıklıdır. En azından tutarlıdır.
       
       Kalp jürisindekiler söz ister:
       Bir kulüp, büyük başarılara imza atmış bir futbolcusunun yaptığı boşboğazlığın çok benzerini yapan, İtalya’ya gider gitmez TV aracılığıyla telefonda, en başarılı olduğu dönemde ekmeğini yediği kulübün yönetimine “benim sayemde başarılı oldunuz” diyerek çıkışan, hakaret eden bir hocayı affediyor da, onun oğlu yaşındaki bir oyuncusunu affedemiyor mu? Bu mudur tutarlılık? İtalya’da takıma giremeyip, iki sezon performans düşüklüğü sergilemiş olmak ve sonunda işsiz güçsüz bırakılarak kapı önüne koyulmakla, bizzat aynı ülkede, aynı süre boyunca bir önceki sezonlarda elde edilen başarıların hiçbirisine imza atamayan bir teknik direktörün yine benzer şekilde, bir günde kapı önüne koyularak işsiz-güçsüz bırakılması arasında bir fark var mı?
       
       Sağ taraftan savunma :
       Elma ile armudu karıştırmayalım. Biri amirdir, diğeri işçi. Görevi iş yapmak, gol atmak olan bir işçi/insan, çocuk değil insan, bunca yıl bunu öğrenmiş olmalı. Terim gibi bir hocanın onayına ihtiyaç varsa, ona göre davranmasını bilmeli. Hem herkes bu düzende/alemde/dünyada kendi tekerini kendisi döndürüyorsa, Florya’ya tedavi amacıyla gidip nazlı gelin gibi susarak, bir kez bile hocasıyla konuşmadıysa başına gelecekleri hak etmiş demektir. En azından, onca birlikteliğe rağmen hocasını tanıyamadığı için hak etmiş demektir.
       
       Sol taraf :
       Hani Fatih Hoca, (pardon “imparator”) baba gibiydi. Futbolcusuna hem kızar, (hatta sahanın ortasında döver) hem de onu affederdi? Hani orası bir aileydi? Bugün, bir zamanlar “kefen giyerim de sarı-kırmızı formayı giymem” demişliğiyle tartışılan Baliç, o ailede kendisine yer buluyor da, kendisini çok tutan son hocası tarafından bile “onda davranış bozukluğu var” teşhisi (!) konulan, bir eski Galatasaraylı mı yer bulamıyor?
       
       Sağ taraf:
       Sözler belki unutulabilir ama Hakan’ın son dönem performansı da içler acısı
       
       Sol taraf :
       Baliç’in son iki sezondaki performansı çok iyi olduğu için mi bir türlü kulübeden kalkamıyor? En formda döneminde bile devamlılığı şüpheli olan Baliç’i yeniden kazanmak bir hocanın antrenman icraatından ve burnunun dibindeki kulübeden geçiyor da, Hakan’ı kazanmak neden aynı akıllardan geçemiyor?
       
       Sağ taraf :
       Ya davranış bozukluğu? Yanlış teşhis mi? “Türkiye’de Hakan Şükür’den bir tane var, başka yok!” gibi sözleri kendisinin söylemesi... Bunlar normal şeyler mi?
       
       Sol taraf :
       Bu kültür düzeyi, bu toplumsal baskı, bu, bir topla gelen çelişkili yaşam standardında davranış bozukluğu konusunda laf edemeyeceğiniz kaç tane Türk futbolcusu var ki?
       
       Sağ taraf :
       Hakan’ın bugünküne benzer çöküş döneminde, Torino macerasından dönüşünde ona golsüz ve formsuz geçen haftalar boyunca şans tanıyarak, arka çıkan, tüm eleştirileri göğüsleyerek sahiplenen Fatih Terim değil de kimdi? Neden oyuncusunun nankör davranışlarına rağmen ona ikinci kez katlansın ki?
       
       Tam bu sırada, sanal mahkememizin çok kızıştığı sırada, salonun kapısı gıcırdayarak açılıyor.
       Hepimiz, tüm jüri üyeleri susup kalıyoruz.
       İçeriye iki kişi giriyor. Biri yurt dışından koşmuş, gelmiş “Gülen” bir şahıs, diğeri ise oldukça “Ağar”.
       Kafamız iyice karışmış. Hep birlikte, ikisinin gözlerinin içine bakmaktayız.
       Onlar bizden salonu boşaltmamızı istiyor, baş başa verip konuşmaya başlıyorlar. Giderayak
       “Bu işi biz bile(!) zor çözeriz. Çok yazık !” dediklerini duyar gibi oluyoruz.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları