Home page
Haber Menüsü


 
Bencilliğin Fazileti - Objektivist Ahlak -3
 
Kişi sadece kendi hatırı için yaşamalıdır, ne kendisini başkaları için kurban etmeli ne de başkalarının kendisi için heba olmasını istemelidir.
 
Engin Enüstün
NTV-MSNBC
 
19 Ocak—  Bu Satırların Yazarı (BSY) iki haftadır sürdürdüğü Objektivist Ahlak konulu anlatımını bu yazıda artık toparlayarak bir bütüne oluşturmayı planlıyor. Şimdiye kadar yazılanlar ahlak ve değer yargılarının aslında fiziksel ve metafiziksel temellerinin aslında varolduğu ve diğer “ahlakçı” doktrin ve söylemlerde olduğu gibi; ahlakın insan hayatını yönlendirecek bir akıl olmadığı, insanın hedef ve değerlerinin istek ve arzuları ile bağlantılı olduğu, ahlakın hedefinin mezardan sonraki hayatla ilgili olduğu, bunun sonucunun da ahlakın yaşayanlar için değil ölüler için geçerli olduğu önermelerinin tersini ispat etmeye çalışıyordu.

   
 
       
   
MSNBC News Engin Enüstün: Bencilliğin Fazileti- Objektivist Ahlak -2
MSNBC News Engin Enüstün: Bencilliğin fazileti - Objektivist ahlak - 1
MSNBC News Engin Enüstün: Bencilliğin fazileti
MSNBC News Engin Enüstün: Bankaların kâr hırsı ne zaman bitecek?
MSNBC News Engin Enüstün: Varlık bilimi ve yaşama sanatı
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Ahlak mistik bir fantezi, sosyal bir gelenek, bir tehlike durumunda değiştirilebilecek veya vazgeçilebilecek öznel bir lüks değildir.
       Ahlak, nesnel, insan yaşamının devamı için metafizik açıdan gerekli bir kavramdır. Bu gereklilik ne doğa üstü bir güç, ne komşunuz ne de sizin arzularınız keyfiyeti için değildir.Bu, gerçeğin ve yaşamın doğasının bir gerekliliğidir.
       İnsan rasyonel bir varlık olarak adlandırılır ancak rasyonellik bir seçim sonucu oluşur.Doğa bu konuda insana iki seçenek sunuyor:rasyonel bir varlık olma veya kendi kendini imha eden bir hayvana dönüşme…
       
DÜŞÜNME VE VERİMLİ ÇALIŞMA
       Objektivist ahlakın standart değeri, insanın neyin iyi neyin kötü olduğunun standartı insanın hayatıdır veya bir başka deyişle insanın, “insan sıfatıyla” yaşamını sürdürmesi için ne gerekiyorsa odur.
       İnsan yaşamının temel aracı akıl olduğu için rasyonel varlık olarak hayatını sürdürmeye uygun herşey iyi, buna karşı çıkan veya engelleyen herşey kötüdür.
       İşine yarayacak ihtiyaçları kendi zekası ile keşfetmek ve kendi çabası ile bunları karşılamak zorunda olduğu için, rasyonel bir varlık olarak hayatını sürdürmek konusunda iki temel yöntemi bulunmaktadır: düşünme ve verimli çalışma.
       Düşünmeden, terbiye edilmiş hayvanlar gibi taklit veya tekrarla hayatta kalmaya çalışanlar için dahi bu geçerlidir, çünkü bu tip “zeka parazitleri” de düşünme ve keşfetmeyi seçen insanların bulduklarını taklit ederek veya sömürerek hayatta kalabilirler.
       Kimi taklit edecekleri, kimin peşinden gidecekleri de körlemesine bir şansa bağlıdır kendilerini “düşünme zahmetinden kurtaracak” her eylemin ve kişinin peşinden giderek uçuruma doğru uygun adım yürüyen insanların durumuna benzerler.
       Akıl yerine kaba güçle hayatta kalmaya çalışan insanlar, hayvanların hayatta kalma yöntemini kullanan insanlardır.Ancak nasıl hayvanlar, bitkilerin hayatta kalma yöntemini kullanarak başarılı olamıyorlarsa bu insanlar da hayvanların yöntemini kullanarak çok uzun müddetçe hayatta kalamazlar. Örnek olarak suçlular ve diktatörler gösterilebilir. Belli bir süre için yıkıcı eylemlerinin bedelini ödeyerek (kurbanlarının veya kendilerinin yıkımı) başarılı olsalar da.
       
YAŞAMIN ANLAMI SADECE FİZİKSEL DEĞİL
       İnsanın insan sıfatı ile yaşamını sürdürmesinin anlamı anlık/geçici veya sadece fiziksel değildir.Bütün yaşamı boyunca seçimi kendisine bırakılmış varlığının devamında tanım, yöntem şart ve hedefler anlamına gelir.
       İnsan, insandan başka bir şey olarak yaşamını sürdüremez. Yaşamına, zekasına son verme hakkı vardır. Kendisini insanın aşağısında bir varlığa dönüştürebilir ve bütün hayatını çekilmesi gereken bir ızdırap haline getirebilir ancak bu seçimle başarılı olma yeteneği yoktur. İnsan ancak kendi isteği ile insan olabilir ve nasıl insan gibi yaşayacağı ahlak biliminin görevidir.
       İşte bu anlamda objektivist ahlak insan yaşamını standart değer olarak görür - her bireyin ahlakî amacı kendi yaşamıdır.
       
ÜÇ TEMEL DEĞER
       Objektivist ahlakın en temel 3 değeri Akıl, Amaç ve Öz-saygıdır…Bu üç değer, hepsi bir arada kişinin nihai değeri olan kendi yaşamının gerçekleşmesinin araçlarıdır ve 3 erdemle uyumlu hale gelirler:Rasyonalite, Verimlilik ve Gurur
       Verimli çalışma, rasyonel insan hayatının temel amacı ve değeridir.Bu amaç ve değer bütün diğer değerlerini tamamlar ve hiyerarşik bir düzene sokar. Verimli üretimin kaynağı ve ön şartı akıl, sonucu ise gururdur.
       Rasyonellik erdemi bilginin kaynağı, değer yargıları ve kişinin eyleme geçmesindeki tek rehber olarak sadece aklı görmek ve kabul etmektir. Mistisizmin her hangi bir şeklini yani hissedilemeyen, rasyonel olmayan, tanımlanamayan, doğa üstü bir bilgi kaynağının reddedilmesidir.
       Verimlilik erdemi yaşamı insanın kendi zekası ile sürdürme sürecinde verimli çalışma gerçeğinin tanınmasıdır. Bu süreç kişinin, hem kendisini içinde bulunduğu ortama uydurma (hayvanların yaptığı gibi) ihtiyacından kurtulmasını sağlar hem de içinde bulunduğu ortamı kendisine uydurması için güç verir.
       Gurur erdemi “hayatını devam ettirmek için üretmesi gereken fiziksel değerleri üretirken, yaşamını buna değer hale getirecek karakter değerlerine sahip olması, kendi servetini kendisinin yaratması gibi kendi ruhunu da kendisinin yarattığı” gerçeğinin tanınmasıdır. Bu erdem “ahlaki hırs” olarak da adlandırılabilir.Kurbanlık koyun olma rolünü reddetme, kişinin kendisini bir erdem veya görev adına heba etmesini öğütleyen her türlü doktrine karşı çıkmaktır.
       
KİŞİ KENDİ HATIRI İÇİN YAŞAMALI
       Objektivist ahlakın sosyal prensibi yaşamın kendisinin bir sonuç olması gerektiğidir. Her canlı varlığın amacı kendisidir, ne kendi ne de başkalarının amacı için bir araç. Bu yüzden kişi sadece kendi hatırı için yaşamalıdır, ne kendisini başkaları için kurban etmeli ne de başkalarının kendisi için heba olmasını istemelidir.
       Psikolojik açıdan insanın yaşamını sürdürmesi sorununda bilinci “ölüm/yaşam” sorunu olarak değil “mutluluk/mutsuzluk” sorunu olarak ele alır. Mutluluk yaşamın başarılı bir durumu, mutsuzluk ise başarısızlığın uyarıcı sinyalidir.
       Ne hayatın kendisi ne de mutluluk, akıl dışı arzuların peşinde koşarak ulaşılamaz.Kişi rastgele araçlar kullanarak yaşamını bir asalak, otlakçı veya yağmacı olarak sürdürmekte serbesttir ancak belli bir zaman diliminn ötesinde başarılı olma özgürlüğü yoktur. Mutluğu akıl dışı sahtekarlık, gerçeklerden kaçış, arzu, hayallerle arayabilir ancak sürekli olarak bunda başarılı olamaz veya sonuçlarına katlanma gerçeğinden kaçamaz.
       Hayatın devamı ve mutluluk arayışı iki ayrı konu değildir. Kişinin kendi yaşamını nihai değer olarak görmesi ve mutluluğu en üst değer olarak düşünmesi aynı başarının iki cephesidir.
       Ancak burada özellikle üzerinde durulması gereken nokta, bu düzeneğin sadece bu yönde işlemesidir. Yani, öncelikle kişinin kendi yaşamını temel değer olarak görmesi ve bunun için rasyonel değerler peşinde koşması ile mutluluk sağlanabilir.
       Rasyonel değer standardı açısından doğru bir şeyin peşinde koşmak sizi mutlu edecektir. Ama tanımlanmamış duygusal standardlardan doğan mululuk, her zaman iyi olmayabilir. Sizi mutlu eden şeyi kendinize rehber almak demek duygusal arzuların rehberliğini kabul etmek demektir.
       Mutluluk ahlak biliminin amacı olabilir ama standardı değildir.
       Objektivist ahlakın gururla savunduğu rasyonel bencilliğin anlamı insanın insan sıfatında yaşaması için gerekli değerlerin savunulmasıdır.
       Objektivist ahlakın kabul ve tasdik ettiği şudur:İnsan için iyi olan özveri gerektirmez ve birinin birine fedakarlık göstermesi ile ulaşılamaz. Objektivist ahlak, insanın rasyonel isteklerinin çatışmayacağını savunur.Yani hakkı olmayan bir şeyi istemeyen, fedakarlık yapmayan - fedakarlık istemeyen ve biribirlerine, değer değiş tokuşu yapan tüccarlar olarak muamele eden insanlar arasında çıkar çatışması olmayacağını savunur.
       Ticaretin ilkesi kişisel veya sosyal, özel veya genel, maddi veya manevi bütün insan ilişkilerinde tek rasyonel ahlaki değerdir. Bu değer, adalettir.
       Bir tüccar hakkı ne ise onu kazanır, hak edilmeyeni almaz veya vermez.İnsanlara efendi veya köle olarak değil, eşiti olarak davranır. Alışverişi bağımsız, zorlamayı içermeyen, baskıdan uzak, isteğe bağlıdır. İki tarafın da rızası ile ve iki tarafın da yararlanacağı bir alışveriş olacaktır.Başkalarının hatalarını üstlenmez ve kendi hatalarını başkasına yıkmaz.
       Manevi alanlarda bu alış verişin ilkesi aynı olmakla birlikte ödeme cinsi değişiktir.Sevgi, arkadaşlık, saygı, hayranlık bir insanın erdemlerine yapılan manevi ödemedir.
       Sadece zorba veya altruist biri, kendi çıkarını düşünmeyen birinin erdemlerine saygı duyulmasını bekler. Manevi anlamda tüccar, kendi zayıflıkları veya hatalarına rağmen sevilmeyi beklemez.Ve aynı şekilde birini de zayıflıkları ve hatalarına rağmen sevmez.
       Erdemleri için sevilir ve erdemli gördüğü insanları sever.
       
SEVMEK DEĞER VERMEKTİR
       Çok klasik olacak ama bu anlamda sevmek değer vermektir. Sadece rasyonel bencil biri, özsaygısı olan biri, sevme yeteneğine sahiptir çünkü sadece o sağlam, tutarlı, ödün vermez değerlere sahiptir. Kendine değer vermeyen biri hiçbir kimseye veya hiçbir şeye değer veremez.
       Ancak rasyonel bencillik temelinde insanlar hür, barış içinde, verimli, yardımsever ve rasyonel bir toplumda yaşayabilirler.
       Kişi “insan toplumu” içinde yaşayarak kişisel yarar elde edebilir mi?Evet - eğer o bir “insan toplumu” ise… Sosyal birliğin sağladığı iki önemli değer vardır:bilgi ve ticaret.İnsan bilgisini saklayabilen ve geliştirerek nesilden nesile aktarabilen tek canlı türüdür. (Hayvanların öğrendikleri ve kendilerinden sonrakilere aktardıkları aslında aynı zaman/yaşam döngüsünün tekrarıdır-”havalar ısınınca yiyecek arayacak/bulacak/depolayacak-soğuyunca kış uykusuna yatacaksın” gibi.)
       Bu bilgi bir insanın bütün hayatı boyunca sahip olabileceğinden çok daha fazladır. Her insan başkalarının sahip olduğu bilgiden sayısız yarar sağlar.
       İkinci büyük yarar ise iş ayrımıdır. Bu sayede kişi, gücünü belli bir alanda yoğunlaştırarak diğer alanlarda uzamanlaşmış insanlarla ticaret yapabilir. Bu işbirliği sayesinde insan ihtiyacı olan herşeyi kendisinin üretmesi zorunluluğu yerine, belli bir alanda daha fazla bilgi toplama olanağına sahip olur.(Bu sayede ayakkabıya ihtiyacımız olmasına rağmen bu ihtiyacı karşılamak için ayakkabı üretmeyi bilmemiz gerekmiyor.)
       Ancak bütün bu yararlar, kişilerin birbirlerine olan değerleri ve ne tip bir toplumda yaşadıklarına göre tanımlanabilir ve sınırlanabilir.
       
ÜRETKEN VE HÜR TOPLUM
       Bu toplum rasyonel, üretken ve hür bir toplum olmalıdır. Asalak, otlakçı, yağmacı, zorba ve haydutların insan için bir değeri yoktur. Sadece onların ihtiyaç, istek ve korunmaları ile donatılmış bir toplumdan kazanacakları birşey yoktur. Onları kurbanlık koyunları olarak gören ve erdemlerini onların sefahatları için cezalandıran bir toplumdan kazanacakları birşey yoktur. Yani altruizmin ahlak yaklaşımında temellenmiş bir toplumda kazanacakları birşey yoktur.
       Bedeli, insanın yaşam hakkının teslim edilmesi olan böyle bir toplum için insan hayatının bir değeri yoktur.
       Objektivist ahlakın politik ilkesi hiç bir kişinin, bir başkası üzerinde fiziksel güç kullanamamasına dayalıdır. Kişinin fiziksel güç kullanmasını haklı çıkartacak tek durum bu fiziksel gücü kullanan kişiye karşı misilleme olarak fiziksel güç kullanmasıdır. Temel ilke şudur: Hiç kimse fiziksel güç kullanarak bir başkasının değerini ele geçiremez.
       Bir hükümet için fiziksel güç kullanımın tek doğru alanı, insanı fiziksel güçe karşı korumasıdır.Yani, kişinin yaşam hakkının, özgürlüğünün, sahip olduklarının, ve mutluluğu arama hakkının fiziksel güçe karşı fiziksel güçle korunması. Mülkiyet hakkı olmadan, diğer haklar mümkün değildir.
       Ahlak konusunda 3 ana ekol - mistik, sosyal ve öznel (subjective) - aslında altruizmin değişik biçimleridir. İçeriğinde değil sadece yaklaşımlarında fark vardır.
       
FEDAKARLIK KİME YAPILACAK?
       Sonuçta bütün bu yaklaşımlar insanı kurbanlık koyun, kendisi için birşey isteme hakkı olmayan, varlığının tek sebebinin başkalarına hizmet etmek olduğu, fedakarlığı en yüce görev, erdem ve değer olarak gören yaklaşımlardır. Fark, sadece bu fedakarlığın kime yapılacağında oluşuyor.
       Altruizm nihai hedef ve değer standardı olarak ölümü savunuyor ve vazgeçme, boyun eğme, kişinin kendinden feragat etmesi ve kendini yok etmeyi de içeren acı çekmenin her türünü erdem olarak adlandırır. Ve doğal olarak da altruizm destekçilerinin şimdiye kadar elde ettikleri ve bundan sonra da elde edecekleri bunlardan başka şeyler olmayacaktır.
       Objektivist ahlak konusunu Ayn Rand’ın bütün düşüncelerini bir roman formatında sunduğu “Atlas Shrugged”ın kahramanı John Galt’ın geçmiş ve günümüzdeki altruizm ahlakçılarına söylediği kelimelerle bitirmek en doğrusu:
       “Şimdiye kadar korkuyu silahınız olarak kullandınız ve sizin ahlak kurallarınızı reddeten herkese ölümle (veya ölümden sonra) cezalandırmayı getirdiniz. Biz kendi ahlak kurallarımızı kabul edenlere ödül olarak yaşamı öneriyoruz.”
       Sevgi, saygı, çubuk krakerin ne kadar ölümcül bir silah olduğunun bilincinde bir Türkiye.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları