|
Pek çokları için Erik Satie; eserlerine çoğu zaman
gülünç, garip isimler veren eksantrik bir kişiliktir:
Soğutulmuş Parçalar, Saçma Preludeler(bir köpek
için), Kurutulmuş Döletler
Bazıları bunun sadece Erik Satie'nin tuhaf doğasından
kaynaklanmadığını, bunun bir nedeninin de Satie'nin
eleştirmenlerle alay etmesinin bir yolu olarak görmesi
olduğunu düşünüyorlardı. Zira Satie'nin eleştirmenlerden,
eleştirmenlerin de Satie'den hoşlanmadığını biliyoruz.
Onun eserlerini icra edenler, eserlerini çalmak
isteyenlere verdiği garip talimatları çok iyi bilirler.
Bu talimatlar bestekar ile icraatçı arasında bir
monolog olarak karşımıza çıkıyor:
“Her kimseniz. Müzikal icraat süresince, herkese,
metni yüksek sesle okumayı yasaklıyorum. Eğer bu
talimatıma uymamak gibi bir yanılgıya düşen bir
haddini bilmez çıkarsa, en şiddetli öfkeme maruz
kalacaktır. Bu kuralla ilgili hiçbir istisna kabul
görmeyecektir.”
Piyano için yazılmış kısa bir eser olan Vexations
(Sıkıntılar - 1893) için yazılmış talimattan: "Bu
eseri 840 defa başarıyla çalabilmek için, önceden
son derece derin bir sessizlik içinde hareketsiz
kalmak tavsiye olunur."
Bu tavsiyeler pek çok piyanist tarafından ciddiye
alınmış, dünya çapında pek çok başarılı performanslar
gerçekleştirilmiştir. Ancak belki de; Satie sadece
icraatçı ile alay etmektedir? Sonuç itibariyle piyaniste
parçayı 840 defa çalmasını söylemez; bu talimat:
"Bu parçayı 840 defa başarıyla çalabilmek için..."
der. Elbette gerçek motivasyonunu asla bilemeyeceğiz.
Satie ayrıca gerçek bir kolleksiyoncuydu. Bir seferinde
birileri kendisine doğum gününde ne hediye istediğini
sorduğunda; "geçen gün şu harika mendili gördüm..."
demiş. Ölümünden sonra gardrobunda 84 adet imzalı
mendil, 12 adet kadife kostüm ve düzinelerce şemsiye
bulunmuştur. Satie yaşadığı ortamda bir yabancı,
kendi projelerine kapanmış bir yalnız kurt olarak
tanınıyordu. Mesela kendi kilisesini kuracak kadar
toplumdan soyutlanmıştı. Sonuç itibariyle kendi
özel alanını ve yaşantısını büyük bir gizlilik içinde
sürdürmeyi yeğlemiştir. Öyle ki; hayatının 27 senesini
geçirdiği Arceuil'deki dairesine hiç kimseyi kabul
etmemiştir. Hayatı boyunca bilinen tek ilişkisi
1893 yılında, model, ressam ve eski trapez sanatçısı
Suzanne Valadon olmuştur.
Satie gerçek bir sanatçı gibi yaşamıştı: müziği
ve idealleri için. Paraya asla saygı duymadı, ve
uzun yıllar çok fakir bir hayat sürdü. Asla gerçek
fikrini dışavurmaktan korkmadı. Eğer bir kişinin
aptal olduğunu düşünüyorsa, sonuçlarını göze alarak
bunu karşısındakine son derece net bir biçimde hissetiriyordu.
Satie pek çok açıdan son derece ilginç bir insan
olmasına rağmen gerçek popülaritesini müziği ile
elde etmiştir. Çok yaratıcıydı ve Claude Debussy,
Maurice Ravel ve Francis Poulenc gibi sanatçıları
son derece etkiliyordu. Müziğinin çağının çok ilerisinde
hatta neredeyse "çağsız" olması onun modern bestekarların
bile üzerinde etkili olmasına yol açmıştır.
Satie minimalizmin öncülerindendi. "Eşya müziği"
diye tanımladığı, dikkatlice dinlenmektense, bulunan
mekanda bir art alan müziği olmasını istediği bir
müzik yaratmaya çalışıyordu. Sadece dinlenmek için
müzikler de bestelemiştir. Eserlerinde ortaçağ fransız
bestekarlarının izlerini görmek mümkündür. En meşhur
eserleri; Gymnopédies, mistik Vexations (Sıkıntılar,
840 kere çalınan parçası), popüler piyano suiti
Trois Morceaux en forme de Poire, Parade adlı bale
(son derece garip enstrümanlar kullanılmştır.) ve
Relache adlı balesi(Film sekansları eşliğinde) Müziği
1960’lara kadar hak ettiği yere gelememiş ve fazlaca
da bilinmemiştir. Bu tarihten itibaren giderek popülarite
kazanmaya başlamıştır.
Gerçek Müzisyen (Yazan: Erik Satie)
Bilgelik içinde yükselir...Hayranlık uyandırıcıdır...Yoklukta
yaşamasını öğrenir ve fedekarlıklar yapmaya hazırdır...
büyük fedekarlıklar...Söylemem gerekirse...enerjisi
olağanüstüdür... Başka bir deyişle savaşa ve mücadeleye
hazırdır... ve bunu tam bir dürüstlük içinde yapar...
Sanat tam bir kendini adama gerektirir... ...Az
önce söylediklerim şaka değildi... fedakarlıkla
ilgili olanlar... Müzik kendisini ona adayanlardan
ağır taleplerde bulunur...Dikkatinizi çekmek istediğim
budur... Gerçek bir müzisyen, sanatı karşısında
kendini ikinci plana atmalıdır; ...kendini insanlığın
acılarından daha yukarıları biryerlere koymalıdır;
...cesaretini içinden almalıdır...sadece içinden...
Kaynak: http://www.af.lu.se/~fogwall/intro.html
Çeviren: Yunus Halit Türe
|