Home page

Haber Menüsü


Tayfun Öneş
 
Süper Lig süper başladı
 
Ağustos sıcağında golsüz geçen sadece bir maç vardı ve tam 33 gol atıldı. Haftanın maçı 1-8’lik skorla Antalya’daydı.
 
Tayfun Öneş
NTV-MSNBC
 
13 Ağustos—  Geçen sezonu maç başına 3.32 gol ortalamasıyla tüm zamanların en gollü sezonu olarak geride bırakmıştık. Bu hafta başlayan Süper Lig o sezonu en azından gol açısından aratmayacağının (ilk haftanın gol ortalaması 3.66) sinyallerini veriyor. Ağustos sıcağında golsüz geçen sadece bir maç vardı ve tam 33 gol atıldı. Haftanın maçı 1-8’lik skorla Antalya’daydı.

   
 
       
    MSNBC News Cansun'un ziyareti üzerine...
MSNBC News Boğalar, Çizme'yi aşmak üzere...
MSNBC News İki portre: Biri elma, biri armut
MSNBC News Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi istatistikleri
MSNBC News BABALAR ve OĞULLARI...
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Geçen sezonu maç başına 3.32 gol ortalamasıyla tüm zamanların en gollü sezonu olarak geride bırakmıştık. Bu hafta başlayan Süper Lig o sezonu en azından gol açısından aratmayacağının (ilk haftanın gol ortalaması 3.66) sinyallerini veriyor. Ağustos sıcağında golsüz geçen sadece bir maç vardı ve tam 33 gol atıldı. Haftanın maçı 1-8’lik skorla Antalya’daydı.
       
ANTALYA’DA TURİZMDEN SONRA ANKARAGÜCÜ DE PATLADI
       
Antalya geçen sezonun ikinci yarısında büyük bir düşüşe geçmiş, ilk yarıda topladığı puanlar olmasa ligden de düşecek duruma gelmişti. Ankaragücü ise Ersun Yenal ile yakaladığı performans ve güzel futbolla sezon boyu dikkat çekmişti. Her iki takımın geçen sezondan devraldıkları çizgileri bu maçta da devam edince Antalya aleyhine tarihi bir skor çıktı.
       Kennedy’nin hat-trickli performansı ve Yılmaz’ın iki frikiği Antalya’yı çökertti. Maçın başında 1-1’i yakalayan Antalya kendi evinde sıcağa mağlup düştü ve ilk maçta havlu attı. Seyirci futbolun en güzel meyvesi olan “gol”ün keyfine 90 dakikada tam 9 kez vardı. Hele Ankaragücü’nün, Kennedy’nin ayağından kazandığı 5. gol var ki, hiç kuşkusuz “haftanın golü” niteliğindeydi.
       Rogerio’nun sağ taraftan yaptığı ortaya öyle bir revaşata vurdu ki Kennedy, stadın oradan geçmekte olan turistler bile o golü alkışlamıştır.
       
SEKİZ SEZON SONRA TRABZON
       
Dedik ya; Lig süper başladı diye... Yıllardır “Dördüncü Büyük”lüğünü arayan Trabzon ne zaman eski günlerini yakalar gibi olup da puan cetvelinde üst sıralara yerleşse fikstür gereği karşısına bir Beşiktaş maçı çıkar, fark yer, tepetaklak olur, “Üçbuçuk”uncu büyüklüğüne gerisin geri dönerdi. Dile kolay, tam 8 sezondur İnönü’den zaferle çıkmışlığı yoktu.
       Nihayet bu yıl şeytanın bacağını kırdı. Zafere giden yolun iki köşebaşında Zafer ile Da Silva otururken, karşı köşede de onlara hizmet eden Ahmet Dursun vardı. Bir gol atan Dursun, bir de penaltı kaçırınca, kartal hamsiden umduğunu değil, bulduğunu (daha doğrusu kendi kendini) yedi.
       Maç berabere de bitebilirdi ama bu sene adlarından çok söz ettirecek olan Güney Amerika orijinli bordo mavililer Beşiktaş’ın hala Pascal’ı unutturamayan yabancılarına oranla daha iyi oynayınca 89. dakikada skor Beşiktaş için “bir musibet, bin nasihatten iyidir”e dönüştü. Herr Daum, maç öncesi “burası benim koltuğum ve ben misapirperver bir ulusun evladı değilim(!)” diyerek sahaya kendisinden önce çıkan Tekelioğlu’nu oturduğu “coach bench”den nazikçe kovdu ama ondan devralarak kurulduğu yerde 90 dakika boyunca pek huzurlu oturamadı.
       Koskoca sezonun daha ilk haftasından “İlhan’ın sakatlanması oyun planlarını mı bozdu ne?” ya da “yılların -vazgeçilmez ası- Tayfur’u neden yedek soyundurdu?” gibilerinden sorulara takılmak erken ahkam kesmek olur. Tıpkı, maçın bitimine bir dakika kala gelen bir galibiyet golüne Tekelioğlu’nun çok fazla sevinmesinin ve bülbül kesilmesinin çok erken olması gibi...
       
EFSANE DE REVİVO DA KALDIKLARI YERDEN DEVAM...
       
Mayıs Ayının futbolu çok stresli günleriydi. Galatasaray Istanbul’da Trabzon’a golleri yağdırmaya başlayınca, Samsun’da 1-0 yenik durumdaki Fenerbahçe’yi ölüm sessizliğinden Revivo’nun “usta işi” 2 golü kurtarmıştı. Araya tatil falan girdi ama Süper Lig’in ilk haftasında Fener adeta “o gün stresten birşey oynayamamıştık, gelin İstanbul’da bir rövanş yapalım” der gibi Samsun’u konuk etti.
       Gerçi İlhan’ını, Tümer’ini ve Ali’sini yitirmiş Samsun sanki “Puansun” olup, çıkmıştı ama Fener’in de havası yerindeydi. Önce son kupayı, “efsaneyi geri döndürten” o meşhur kupayı aldı (hem de yuhaladığı federasyon başkanının elinden) sonra da o moralle çıktığı maçta ilk 3 puanını. Hat-trick Revivo’dan geldi ama eğer Revivo bu maçın yıldızıysa, genç Serhat da “galaksi”si olur vallahi! Süper oynadı Serhat.
       Hele ikinci golde Allum Buker’in inadı ve balı tutmasa, o gol topu söke söke getiren Serhat’ın hakkıydı ama yine son noktayı Revivo koydu. Ertuğrul’un Glasgow’lu Molls gibi Johnson’la didişip kırmızı kart görmesi dışında, bir “gelin-görümce” çekişmesi kadar bile olamadı bu maç Fener için.
       Ortada Yusuf, solda Aptullah, ileride Rapaiç futbol adına sarı-lacivert parlayan diğer isimlerdi. Bu maçın bizi şaşırtan tarafı fiziksel olarak zaten yarıya inen tribünlerin boş kalmış olmasıydı. Şaşırmamız efsaneye ilgi azlığından değil, futbolseverimiz “kriz”in bilincine futbola rağmen varmış ve 10 milyonluk açık tribün fiyatlarına kafa tutmuştu. Ona şaşırıverdik işte !
       
GAZİANTEP GELENEĞİ BOZAMADI
       
Galatasaray tam 10 yıldır Antep’ten puanla dönüyordu yine öyle oldu. Sezon başı olabilir ama Gaziantep 6 as oyuncusunu göndermiş (ya da elinde tutamamış), mevcut aslarından Ümit Karan’ını Hasan Şaş’ını sahaya sürememiş, sürdükleri içerisinden Hakan Ünsal’ını da ilk dakikalarda sakatlık sebebiyle yitirip yerine hazırlık maçlarında bile forma giydirmediği Victoria’yı oynatmış, son 20 dakikayı 10 kişi tamamlamak zorunda kalmış bir Cimbom’u yenemeyecekse bu gelenek daha uzun yıllar bozulmaz gibi geliyor.
       Üstelik henüz 17. dakikada Mondragon’un (bir hediye paketine sarmadığı kalmıştı) hediyesiyle 1-0 da öne geçmişti Antep. Cimbom gayretkar Sergen’le bir de gol bulup devreyi berabere kapadı. İkinci yarı özellikle de 10 kişi kaldıktan sonra sarı kırmızılılar çok bastırdı ama olmadı. Puanlar eşit paylaşıldı.
       Bu maç için Tevfik Lav’a sözümüz yok ama Lucescu’ya bir çift laf etmezsek gözümüz arkada kalır. Ümit Karan yok, Jardel var ama yok, peki Serkan böyle bir kadroda bile niye yok??? Ya Ayhan? O ne zaman oynayacak? “Bülent Akın’dan vazgeçince” derseniz eğer, inanmam. B. Akın’dan vazgeçmiyor ki Romen Hocam!
       
GÖZTEPE İYİ BAŞLADI...
       
Lige yeni gelen takım için (her ne kadar bu ligin gediklisi de olsa) ilk maç çok önemlidir. Ve Göztepe “hem sahamda oynuyorum hem de Bursa gibi son yılların az parlak Anadolu takımlarındna biriyle oynuyorum” deyip gaza gelmedi. Çalımbay ilk ciddi antrenörlük sınavında kendi takımının güç bilincine varmış bir hoca gibi davrandı. Bekledi Bursa saldırsın, o atakları kesince de, Ersen Martin imzalı iki golle 3 puanı kaptı.
       
KOCAELİ İLK DEPLASMAN PUANINI ALDI.
       
Bu sene Gençlerbirliği, Ankaragücü hatta Gaziantep kadar iddialı bir “baş altı” takımı var Süper Lig’imizin. Kocaeli. Diğerleri yıldızlarını “3 Büyük”lere satarak para kazanmayı kendilerine “ilk hedef” edinirlerken (gerçi hülle-mülle derken “Midyata prince giderken evdeki bulgurdan da oldular” ama) Kocaeli kimseyi satmadığı gibi kadrosunu daha da güçlendirerek, geçen sezonun ikinci yarısında yakaladığı başarılı grafiği sürdürmek niyetinde.
       “Alt tarafı Rize deplasmanı” demeyin, Rize geçen sezon sahasında herkese kök söktürürken bu maçta biraz da Tetteh’in sezon başı formsuzluğundan dolayı Kocaeli önünde 1 puana razı oldu. Neticede elalemin gol olup yağdığı bir haftada iki takım tek gol kaydedemedi.
       
GENÇLERBİRLİĞİ-DİYARBAKIR
       
Dile kolay 1. Lige yıllar sonra yeniden “Merhaba” diyorsun ve ilk maçını Türkiye Kupası sahibiyle deplasmanda oynuyorsun. Gençlerbirliği hemen öne geçti ama hem Ümit Karan’ını kaybetmiş olmak hem de eski golcüsü Kona’yı karşı takım forveti olarak görmek onları sarsmıştı sanki.
       Kısa sürede Kona’nın golleriyle yenik duruma düştüler. Diyarbakır farkı 3-1 bile yaptı ama Süper Lig uzun maraton, maç 90 dakika... Bunu unuttular ve yavaşlayınca önce 3-3 oldu sonra da 4-4. Karşılıklı 8 gol birden atılan maç için her türlü yorum yapılır ama bizce en doğrusu:
       “İki takım da henüz lige hazır olmadığından bol pozisyon hatası yaptılar, gol düellosunu doğuran gerçek de bu oldu.”
       
BİR YARI MALATYA, BİR YARI İSTANBULSPOR
       
Seyircisiz İstanbulspor kendi sahasındaki maçları da deplasmandaymış gibi oynamaya alışık nasıl olsa! O yüzden tribünleri tıklım tıklım dolduran Malatya taraftarlarından etkilenmediler. İlk yarı Malatya 40 yıllık 1. Lig takımı gibi oynadıysa da golü bulamadı.
       İkinci yarı Bushi 1-0 yaptı skoru. Hemen ardından kazanılan penaltıyı Malatya’dan Abdülkadir günün en başarılı isimlerinden Zdravkov’a teslim edince Malatya Süper Lig’e yeni çıkan 3 takımdan ilk haftayı puansız kapatan tek takım oldu.
       
DENİZLİ COŞTU, YOZGAT SUSTU...
       
Yozgat geçen sezon ligin en dişli takımlarındandı. Başta Ayew olmak üzere birkaç usta ayağını sezon sonunda yitirince tek dişi kalmış canavar gibi etkisizleşmiş sanki.
       Bir de maçın hemen başında aleyhlerine verilen penaltının golle sonuçlanması ve ardından 10 kişi kalmaları buna eklenince, Denizlispor belki de sezon boyu görüp göreceği en kolay farklı galibiyeti daha ilk maçta görmüş oldu. Bu maçta Muzaffer’in kendi adına ikinci, takımı adına attığı üçüncü gol de görülmeye değerdi.
       Topla birlikte 30-35 metre sahayı diyagonel geçen Muzaffer, kalecinin yanından ters çapraza nefis vurdu.
       
       
 
       
    MSNBC News Yazarlık patladı, peki ya okuyuculuk?
MSNBC News Onu yazmazsam olmaz...
MSNBC News Sarı-lacivertliler erdi muradına...
MSNBC News Bu-ra-sı Tür-ki-ye bur-da in-saf yok !
MSNBC News Waldir Pereira Didi...
MSNBC News Bir derbinin ardından
 
     
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları