|
Derviş'in zor misyonu:
Türk perestroykası ABD Türkiye'den ne istiyor? |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Sayın Devlet Bahçelinin de elinde kongre ve mitinglerde zaman zaman yükselen Bozkurt kafasını kaldırıp dünyaya bakmak zorunda. Türkleri Ergenekondan çıkaran Asena bakalım, globalleşen dünyanın ortasında yakalandığımız ekonomik krizin demir duvarlarından çıkışın yolunu da gösterecek mi? MHP milliyetçiliği, İslamcı RP-FP çizgisinin duvara toslaması ve Yılmaz-Çiller kavgasının merkez sağı bölüp parçalaması sonucu tarihi bir fırsat yakaladı. MHP şimdi merkez sağın ana partisi olma şansını gördü. Devlet Bahçeli bu yüzden partisini olağanüstü bir dikkat, sağduyu ve metanetle aşırı ve radikal sağ görüntüsünden kurtarıp, aklın ve mantığın emrettiği çizgiye getirmeye çalışıyor. Bu çabası pek çok çevre tarafından dikkat ve takdirle izleniyor. Bahçeli hem partisini iktidarda ve kamuoyunda meşrulaştırmaya çalışıyor hem de sağda ana parti olmanın hazırlıklarına yapıyor. Ama bütün bu strateji içinde Bahçelinin de pek dikkat etmediği temel bir eksik var: MHPnin ideolojisi ve zihniyeti. İşte Bozkurtun yumuşak karnı burası. Çünkü MHP hükümet ortağı olarak tek başına iktidar hesapları yaparken yükselen milliyetçilik hareketine dayanıyor, ama 20. Yüzyılın geleneksel ve muhafazakar milliyetçiliğin globalleşme çağındaki zayıf yanlarını ve eksiklerine hiç dikkat etmiyor. Tam aksine Bahçeli ve MHP Biz değişmedik sloganı ile derin bir değişim ihtiyacı içinde olan Türkiyenin önünü tıkıyor. Erbakanın RP-FP çizgisi İslamcı ve dinci bağnazlığı ve katılığı bayrak yaptığı için iktidara gelmesine rağmen, Türkiyenin önünü tıkadı ve 28 Şubat sürecinde ağır bir darbe yiyerek bölündü. Bugün RP-FP hareketinin yenilikçiler-gelenekçiler diye bölünmesi bu hareketin çağını ve globalleşmeyi kavramaması sonucu ortaya çıktı. Değişimi kavrayan kesim temel ilkelerini gözden geçirerek, değişme ve kendini yenileme çabasında. MHP TABANINDA TAŞRA TEPKİSİ MHP için aynı şey çok geçerli değil. Çünkü MHP politik sahnede bir tepki hareketi yükselmesini o tepkiyi aynen çevresine ve kamuoyuna yansıtarak ilerlemeye çalışıyor. Kendi tabanını dönüştürmek ve o tabandan gelen bağnaz milliyetçi duygu ve tepkileri çağını kavrayan çağdaş ve yenilikçi bir milliyetçiliğe yöneltmek için gayret göstermiyor. Herhalde kendileri de henüz böyle bir ihtiyacın farkında değil. Ünlü Anadolu hilalinde, Orta Anadoluyu çevreleyen o bozkır bölgesinden yükselen çiftçi-esnaf-tüccar kesiminin milliyetçi tepkiler MHPnin ana tabanını oluşturuyor. Ama aynı kesimler 21. Yüzyılda globalleşen dünyada Türkiyenin değişmesi gereken taşra zihniyetini de oluşturuyor. Kamu bankaları sırtından politika yapmak, ziraat odaları ve taban fiyatı üzerinden politika yapmak, devlet kaynaklarını dağıtarak ve bakanlıklarda kadrolaşarak politika yapmak devri sona eriyor. Çünkü bütün bunlar Türkiyede asalak devlet ve asalak politik yapı doğurarak Türkiyeyi içinde bulunduğumuz derin ekonomik krize sürükledi. MHP kendisini destekleyen taşrayı üretim-ihracat-dışa açılım gibi yeni perspektiflere yöneltmek zorunda. Yapısal değişim bunu gerektiriyor. Sorunların yalnızca Türkeşin 60lı yıllar Türkiyesinde kaleme aldığı ünlü 9 Işık doktrini ile çözülemeyeceği açık. Unutanlar için 9 Işık doktrinini hatırlatalım: 1) Milliyetçilik 2) Ülkücülük 3) Ahlakçılık 4) Toplumculuk 5) İlimcilik 6) Hürriyetçilik ve şahsiyetçilik 7) Köycülük 8) Gelişmecilik ve halkçılık 9) Endüstri ve Teknikçilik. |
|||
MHPnin ideolojisi ve zihniyeti. İşte Bozkurtun yumuşak karnı burası.
|
Aslında Türkiyede sağdaki ve soldaki bütün politik akımlar, solcusu, sosyalisti, İslamcısı, ülkücüsü, milliyetçisi birbirine çok benzeyen doktrin ve ilkelerle donanmıştır. Örneğin Türkeşin tarım kentleri projesi ile Ecevitin köy kentleri arasında hiç fark yoktur. Türkeşin planlı sanayi kalkınma hamlesi ile Erbakanın ağır sanayi hamlesi aynı özlemleri dile getirmektedir. Türk politikasında 60lı yılların tüm liderleri ve partileri devleti ele geçirip, halkı doğru dürüst teşkilatlayarak, sanayi ve kalkınma hamlesine yöneltmek fikriyle doludur. Bugün CHPnin de savunduğu özünde budur. Ancak bütün bu doktrin ve fikirlerin zayıf noktası devleti ele geçirme ve devleti güçlendirme hedefine yönelmeleridir. Bu eğilim devlet kadrolarını ve devletin ekonomideki rolünü şişirirken, sonunda yüksek faizle geçinen asalak devlet yapısı ile Türkiyede hür teşebbüsün, reel sektörün ve sanayicinin gelişip güçlenmesini engellemiştir. Bugün gelinen krizin özünde asalak devlet-asalak politika modeli yatmaktadır. DEĞİŞMEDİK SLOGANI DEĞİŞİMİ ENGELLİYOR Şimdi Kemal Dervişin yürütmeye çalıştığı ABD destekli reform politikasının özü de bu yapının değişmesidir. Bu nedenle kamu bankalarının tasfiyesi hedefleniyor. Kamu bankaları politik rant dağıtım kasası olmaktan çıkarılmak isteniyor. Aynı şekilde köylü ve esnafa yönelik subvansiyon ve bankacılık sistemi de tasfiye edilmek isteniyor. |
|||
Ünlü Anadolu hilalinde, Orta Anadoluyu çevreleyen o bozkır bölgesinden yükselen çiftçi-esnaf-tüccar kesiminin milliyetçi tepkiler MHPnin ana tabanını oluşturuyor. Ama aynı kesimler 21. Yüzyılda globalleşen dünyada Türkiyenin değişmesi gereken taşra zihniyetini de oluşturuyor.
|
Böylece daha önce DP-AP-DYP çizgisinin dayandığı Anadolu çiftçisi ve esnafı da verimli bir üretim sistemine geçmek zorunda. Ürettiği ürünle dünya çapında rekabet şansı olmayan, rasyonel ve verimli bir üretim yapısı oluşturamayan tüm kesimler bundan sonra zora girecek. Ama bu kesimler kendi varlıklarını ve yapılarını zorlayan böyle bir değişime ve böyle bir reforma tabii ki direnecekler. Onlar populist söylem kullanan partilerin peşinden gidecekler. Bu yüzden MHPnin değişmedik sloganını esas alan milliyetçi tepkileri, Türkiyede değişimin ve çağını yakalama özleminin önünü tıkıyor. MHP son zamanlarda, ekonomik ve sosyal reform çabaları güçlendikçe bunu engelleyen direnç noktalarından birisi haline geldi. MHPnin hangi konularda direnç gösterdiğine kısaca göz atalım: Telekom, THY satışları Özelleştirmeler Kamu bankalarının tasfiyesi Esnaf ve çiftçi subvansiyonun kalkması Evlilikte mal paylaşımı getirilmesi Güneydoğuda dil-kültür serbestliği Kafkasyada Türk-Ermeni-Azeri işbirliği Türk-Yunan dostluğu Bütün bunları altalta saydığınız zaman MHPnin esas olarak Türkiyenin değişimine direndiğini görüyorsunuz. MHP bu çizgide ısrar ederse ve kendi tabanına değişim gereğini anlatmak, kavratmak ve benimsetmek gibi tarihi bir misyonu üstlenmekten kaçınırsa, Türkiye çok daha büyük sıkıntılara sürüklenebilir. Çünkü MHP milliyetçiliği 20. Yüzyılın savunma milliyetçiliği anlayışında hapsolup kalmıştır. Oysa 21. Yüzyılın globalleşme çağının milliyetçiliği saldırı milliyetçiliği gerektiriyor. Ama bu saldırı topla tüfekle saldırı değildir. Kaliteyle, ürünle ve kültürle dışa dönük ataklardır. Globalleşme bunu gerektiriyor. Çünkü artık başını kaldıran kazanır. Başını kaldırıp dünyana bakan ve ne üretip nereye ne satacağına, turizmde hangi ülkelerden ne kadar turist çekeceğine bakan kazanır. 21. Yüzyılın neo-milliyetçiliği dışa dönük, dinamik ve atak bir milliyetçilik gerektiriyor. |
|||
Türkeşin tarım kentleri projesi ile Ecevitin köy kentleri arasında hiç fark yoktur. Türkeşin planlı sanayi kalkınma hamlesi ile Erbakanın ağır sanayi hamlesi aynı özlemleri dile getirmektedir.
|
Oysa MHP milliyetçiliği 20. Yüzyılın içedönük savunma milliyetçiliğini içeriyor. Türkiye Batı Emperyalizmine ve 7 düvele karşı istiklal savaşı ile yaratılan bir devlet olduğu için savunma refleksi üzerinde kuruldu. Türkün Türkten başka dostu yoktur bu dönemin ruh halini yansıtır. 20. Yüzyıl Türk milliyetçiliği komünizm tehlikesi ve Sovyet Blokuna karşı yine savunma anlayışı ile ayakta durdu. Güneydoğudaki terör ve teröre karşı savaş yine ülkenin bütünlüğünü savunma ve bölünme tehlikesine karşı mücadele temelinde yürüdü. Böylece Türk milliyetçiliği bir kez daha içe dönük savunma psikolojisinden beslendi. Ama 21. Yüzyılda bu ideoloji, bu doktrin ve bu psikoloji ile ayakta kalmak mümkün değildir. Sırp milliyetçiliği önümüzdeki benzer bir kötü örnektir. Sırpların kör, bağnaz ve geleneksel milliyetçiliği etnik çatışmalar, din kavgaları ile ülkelerinin derin bölünmesi ile kalmadı, tepelerine ABD ve Batının bombalarını da yediler. Türk milliyetçiliği geleneksel olarak hiçbir zaman Sırp milliyetçiliği kadar kör ve bağnaz olmadı. Hitlerin peşinden giden Alman milliyetçiliği kadar vahşi de olmadı. Çünkü Türk milliyetçiliğinen temelleri Mustafa Kemal tarafından çöken Osmanlı imparatorluğunun üzerinde Batı değerlerine Batı uygarlığına bağlı olarak atıldı. Bugün Türkiyenin AB üyeliğine aday olmasındaki çağdaşlık ve ileri çizgi Atatürk milliyetçiliğinin çağdaş uygarlık hedefini Türk milliyetçiliğinin özüne oturtması sonucu gerçekleşmiştir. Ama Bozkurt ve MHP milliyetçiliği 21. Yüzyıl ve globalleşme çağının gerçeklerini Atatürk milliyetçiliğinden daha geri bir çizgide kavrayıp yürütmek lüksüne sahip olamaz. MHP milliyetçiliği hızla duygusal tepkiden akıl yoluna geçmek zorundadır. Dünya şartları da bunu gerektiriyor. MHPNİN ESİR TÜRKLER EDEBİYATI ÇÖKTÜ |
|||
MHPnin değişmedik sloganını esas alan milliyetçi tepkileri, Türkiyede değişimin ve çağını yakalama özleminin önünü tıkıyor.
|
Globalleşmenin doğrudan sonuçlarından birisi Sovyet blokunun yıkılışı Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsız devletler olarak ortaya çıkışıdır. Ama bu süreç MHPnin yıllardır Türkiyede sürdürdüğü Esir Türkler edebiyatının da çökmesine yol açtı. Rus baskısı kalkınca bütün Türk devletlerinin tek bayrak altında birleşeceğine dair ülkücü propaganda ve hayaller, bu devletlerin dünya sahnesine çıkışı ile çöktü. Çünkü Türkiye, bu Türk devletlerinin kendisinden beklediği sermaye, yatırım ve organizasyon desteği konusunda yetersiz kaldı. Buna hazır değildi. Bu ülkelere giden MHPli ve ülkücü gruplar karşılaştıkları Kazak, Özbek ve Kırgız milliyetçiliği karşısında şaşkına döndüler. Bozkurt, Orta Asyalı kardeşlerinin peşinden gelmemesine şaşırıp kaldı. MHP daha yeni yeni Orta Asya Türk devletleri ile gerçekçi temelde işbirliğinin yollarını aramaya başladı. Ama Batının Almanyanın ve Japonya, Kore gibi ülkelerin bu ülkede altyapı ve diğer alanlarda çok daha etkili ve aktif olduğu da gizlenemez bir gerçek. Bütün bunlar Türk milliyetçiliğinin kendi doktrinlerini yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor. Bugün 21. Yüzyılın bölgesel işbirliği, katılım, şeffaflık ve multi-kültürel yapılanması gibi değerlerini kavramak ve ona uygun davranmak ulusların bölgelerindeki güç ve kaderini de tayin ediyor. Ekonomik güçlenme, adam başına milli geliri attırma, yabancı sermaye yatırımlarını daha çok çekme ve işsizliği azaltmaya dayanıyor. Dünya ekonomisi ile işbirliğine gitmeden ve bölgesel pazarlarda güçlenmeden tek başına ayakta kalmak zorlaşıyor. Bölgesel ve iç çatışmalar ülkeleri zayıflatıp ekonomik olarak güçsüz düşürüyor. İç ve dış barış, bölgesel barış ve işbirliğinin güçlenmesi ülkelerin ve ulusların ekonomik kalkınmasını olumlu etkiliyor, hatta şahlandırıyor. Türkiye Trakyada Yunanistanla, GAPta bölge ülkeleri ile bu tür işbirliği ve barış projelerini deniyor ve geliştirmeye çalışıyor. Bozkurt yalnızca çevresine öfke ve korku saçarak global dünyada ayakta kalamayacağını bilmek zorunda. GAGAVUZ BOZKURTUN BALKAN SERÜVENİ |
|||
21. Yüzyılın globalleşme çağının milliyetçiliği saldırı milliyetçiliği gerektiriyor. Ama bu saldırı topla tüfekle saldırı değildir. Kaliteyle, ürünle ve kültürle dışa dönük ataklardır.
|
Çağımız zaten ayakta kalmak için gerçekçi yaklaşımların çağı. Dünyada Türk boylarının en eski simgesi olan Bozkurtun bayrağa işlendiği bir tek yer vardır: Gagavuz Türklerinin diyarı. Bin yıl önce Karadenizin kuzeyinden dolaşıp Balkanlara gelen ve zamanla hıristiyanlığı benimseyen Oğuz boylarının torunları Gagavuzlar Sovyet bloku yıkılırken önce üstü Kurt amblemli mavi gök sancağı bayrak yaptılar. (Çünkü onlar Kurt efsane ve simgesini bin yıl ötesinden taşımış ve masallarla, ağıtlarla, türkülerle yaşamlarının bir parçası haline getirmişlerdi. Kutup yıldızı onların dilinde Yıldız canavardır, yani Kurtu simgeler). Ve ilginç gelişmeler sonucu Moldavyalı milliyetçilere karşı direnen Gagavuzlar, yine Moldavyalı milliyetçilere karşı direnen Komünist Rus milliyetçileri ile ittifak yapmak zorunda kaldılar. 90lı yılların başında Reuter ve AP ajanslarının dünyaya geçtiği yanyana dalgalanan orak-çekişli kızıl Sovyet bayrağı ile Kurt amblemli Gagavuz bayrağı globalleşmenin dünyaya sunduğu en renkli en ilginç görüntülerden birisiydi. Gagavuzların şu sıralar Moldavyadaki seçimlerde yine Rus komünistleri ile Moldavyalı milliyetçilere karşı işbiliği yaptığı da biliniyor. Yani Gagavuzların Bozkurtu dünyayı kavramak ve esnek davranmak konusunda hayli mesafe almış durumda. Darısı MHPli Bozkurtun başına... Katılık ve esneklik konusunda bir öykü daha var. Doğu Anadoluda kurtları nasıl yakalarlar bilir misiniz? Soğuk havada karlı ovalarda Kurtun koştuğu yönde yanda bir atlı koştururlar. Kurt boynunu çevirmeden atlıya baka baka koşar. Ve kurdun kalın ve sert olan boynu bir süre sonra tutulur. Kurt başını öte tarafa çeviremez hale gelir. Böylece Kurtun diğer yanına geçen atlılar onun boyuna ilmeği geçirip rahatça yakalarlar. Kıssadan hisse: Bozkurtun globalleşme çağında boynu tutulmaması için kafasını tek konuya, tek yöne takmayıp sağa sola çevirmesi gerekiyor. Türk milliyetçiliği yalnızca önüne bakmaya devam ederse Türkiyenin önünü tıkar. Kafasını kaldırıp dünyaya bakmaya başlarsa krizin demir dağlarını delip, geniş ufuklara açılma şansını yakalayabilir... | |||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||