|
Oğluma Avrupa Mektupları 1: "Sınırlar ve Avrupalı Horoz" Onların silahları var: Avrupa Ordusu Yarının Avrupası ve Türkiye Erkek erkeğe Avrupalı olunmaz |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Ben çocukken bu adaya gelemezmişiz. Yunan toprağı olduğu için yasakmış. Daha doğrusu vize, pasaport gibi şeyler gerekiyormuş. Halbuki büyükbabamdan kalan Türkiye kıyısındaki evimizden bota binip buraya çıkmak beş dakikalık iş. Çok şükür şimdi artık adanın Türk mü, yoksa Yunan mı olduğunun pek bir önemi kalmadı. Meisteki plajda yalnızım bu erken sabah saatinde. Burada tek sınır, Doğu Akdenizin ufuk çizgisi. Şezlonga uzanıp düşündüm de, dünyada hala varolan dikenli teller sinir bozucu. Sol koluma gömülü bilgisayardan Türkistan Neti çağırdım. Niyetim günün haberlerini dinlemek. Çinin Sincan Özerk Bölgesinin Türk Alanına katılmasıyla ilgili yoruma kulak kesildim. Sincana biz Doğu Türkistan deriz. Yüzyılın başından itibaren en yavaş demokratikleşme süreci Çinde yaşandı. Doğu Türkistanlılara yapılan baskıları dünya uzun süre görmezlikten geldi. Benzer konumdaki Tibetlileri desteklemek modaydı. Düşünüyorum da, bu devirde ve Türkiyede doğduğum için şanslı sayılırım. Bizim komşularımızla olan eski sınırlarımızın kalktığı günleri hatırlıyorum. Avrupa Birliği sayesinde Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan ve Gürcistanla olan sınırlardan kurtulduk. Türk Alanı kurulduğundan Nahcivan ve Laçin koridoru üzerinden Azerbaycanla da sınırsız komşu olmuştuk zaten. Türk Alanı bir zamanlar Sovyetler Birliği denilen ülkenin sınırları içinde kalan bütün Türk dilli cumhuriyetleri kapsıyor. En ilginci ise Doğu Türkistan denilen bölgenin de Çinden kopmaksızın nihayet Türk Alanına katılımı. Bizim doğumuzda referandum yapıldı. Kürt kökenlilere ayrı devlet isteyip istemedikleri soruldu. Cevap beklendiği gibi yüzde 90 Hayır istemiyoruz çıktı. Kürt kökenlilerin çoğu batıya göçtüklerinden referanduma katılmadılar zaten. 2005ten itibaren GAP Serbest Bölgesine tersine göç olduğunu anlatırdı annem. Yozgat, Kırşehir neredeyse boşalmış. Türkiyenin orta ve batı bölgelerinden doğuya gitmiş insanlar, nüfusumuz iyicine karışmış. Sanal ekranı güneşe karşı tıklayıp GAP Olimpiyatlarını seyretmeye başladım. Atatürk Barajı gölündeki yarışlarda Iraklı kadın sörfçülerle Filistinli yelkenciler geçen yıllara göre epey başarılı. Yüzmede ise Vanlı gençler tüm madalyaları kazanıyor. |
|||
zeynepgogus@ superonline.com
YAZARA MAİL GÖNDERMEK İÇİN TIKLAYIN |
Güneyde GAPın yarattığı Gaziantep merkezli serbest ticaret bölgesi Suriye ve Irakı da kapsıyor. Bir tek İranla hala sınırımız var, zira İran Azerbaycanı ya da Güney Azerbaycan denilen bölgenin kopuşu en zoru oldu. İranlı Azeriler Türk Alanına katılmadan önce kuzeydeki Azerbaycan Cumhuriyeti ile federasyona gitmişlerdi. Gerek Türk Alanı gerekse GAP-Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesi, zamanla Türkiye üzerinden Avrupa Birliği ile örtüştüler. Annemlerin zamanında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi diye bir kuruluş daha vardı, ama ona epeydir gerek kalmadı, çünkü Karadenize kıyısı olan ülkelerin hepsi de bir şekilde Avrupaya eklendi. LİDERLİK VE AVRASYA ONLINE Türkiye Avrasyanın merkezinde bir çekim merkeziyse bunda bir grup Türk entelektüelinin yönlendirici çabaları rol oynamış. 2000lerin ilk yıllarında internetteki Türkiye hızlı bir atılım yapmış. American On Linea rakip Avrasya On Line çıkmış. Bu arada ikibin beşlerde iktidara gelen vizyon sahibi genç siyaset adamları işi gücü bırakıp Türkçenin bölge diline dönüşmesi projesine öncelik vermişler. Bu sayede pazar bütünleşmesindeki kültürel zorlukları yıkılmış. Türk cumhuriyetlerindeki alfabeler birleşmiş, diller herkesin birbirini rahatça anlayabileceği ölçüde yakınlaşmış. Küresel düşünen işadamları için Türk Dilli Alan büyük bir kolaylık ve Avrupa ile kıyaslandığında üstünlük oluşturmuş, özellikle de kültür, müzik, ve gıda ürünlerinde. Avrupayı bir daire gibi çizersek, bu yuvarlak ile Türkiye sayesinde kesişen iki halkadan biri Türk Alanı, diğeri GAP Serbest Bölgesi. GAPın bölgeye yaydığı refahtan bütün Ortadoğu pay alıyor. Türkiye geçiş noktalarında olduğu için karlı çıkıyor. AVRUPANIN DEĞİŞEN KÜLTÜRÜ GAPı bırakıp Euro-Türk Nette gezintiye çıktım. EuroTürk inter-mantı yarışmasını Finlandiyalı Nadide kazanmış. Tatar mantısı geleneğini en iyi yaşatanlar Helsinkideki Volga Tatarı Türkler olmalı çünkü 150 yıldır orada yaşıyorlar, zırnık değişmeden. Almanyadan katılan Kayseri kökenli Egon Pastirmaci ikinci gelmiş bu yarışmada. Dönerin ardından, sarımsaklı yoğurt ve kırmızı biber eklenerek servis edilen mantı da geleneksel Alman yemekleri listesinde. Almanyada mantıcı sayısı ikibinsekizyüzotuz. Mc Donalds nihayet pes edip menüsüne Mc Döneri de yerleştirdi orada da. Almanyadaki Türk usulü dolmuş uygulaması ilk kez benim doğduğum yıl Berlinde başlamış ve oradan da tüm Avrupaya yayılmış. Ne eğlenceli... Salt yemek ölçütünden hareket etsek bile göçler Avrupa kültürünü hızlı bir dönüşüme soktu. Avrupa kültürünün tarih üstü bir olgu olmayıp aslında diğer tüm kültürler gibi değiştiğini gözümüze sokan iki iyi örnek mantı ve dolmuşun öyküsü... Değişim dedim de aklıma geldi. 2000 yılında Almanya başbakanı olan Schroeder adlı adam bir gün demiş ki, Çok kısa zamanda bizim 60 bin yabancı bilgisayar uzmanına ihtiyacımız olacak. Bu açıklamayı yayınlayan Alman basını hala gasterbeiterden söz ediyormuş o zaman: Misafir işçi... Böyle bir kavramın ne çabuk demode olabileceğini hiç düşünmemişler demek ki. Zaten basın -annemin söylediğine göre- o zamanlar pek bir tutucuymuş, hem de dünyanın her tarafında. NÜFUS AÇIĞINI TÜRKLER ÇÖZDÜ Hayat arkadaşım Emineyi aradım. Sanal ekranda belirdiğinde Brükseldeki ofisine varmıştı bile. Eminenin babası Hans Demircioglu Avrupa Orduları Yüksek Komutanlığında general. Eminenin büyük büyükbabası ise uzak bir Türk köyünden yola çıkıp 1960larda göç etmiş Almanyaya. Annesi Burcu ise 2002 yılında giden ilk kuşak bilgisayarcılardan. Emine Avrupa Parlamentosunda Türk Alanını temsil ediyor. Ona milletvekili denemez çünkü yeni düzende her parlamenter birkaç milleti birden temsil ediyor. Hayat arkadaşım Avrupa Parlamentosunun Nüfus Komisyonunda üye. Avrupa nüfus açığı meselesini göçle çözümlediğinde bizim Türkiyede kadınlar hala Avrupalı hemcinslerinden daha fazla sayıda çocuk doğuruyorlardı. Yabancı işgücüne ihtiyaç duyulunca, ta 1960tan itibaren deneyip tanıdıkları Türkleri tercih ettiler elbette, özellikle de Almanlar. Ne de olsa Türkler Kuzey Afrikalılardan falan daha az korkutucuydu. Aslına bakarsanız Türkler ucu ucuna yetiştiler, çünkü artık Türk kadınları da bir iki çocukla yetiniyor. Vehbi Koç adlı geçen yüzyılda Türkiyenin bir numaralı zengini olan işadamının kurdurduğu bir vakıf varmış, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı. İşte o vakıf kendini feshedip Yaşlıları Koruma Vakfına dönüşeli neredeyse 20 yıl oluyor. Annem beni kriz çocuğu diye severmiş. İkinci yaşımı doldurduğum günlerde Türkiyede çok saçma bir sebeple büyük bir ekonomik kasırga kopmuş ve milli gelirimiz adam başına 2500 dolara inmiş. Herkesin aklı başına gelmiş o zaman. Bugünse benim çocuğumun payına 35 bin dolar düşecek. Hayat bir tahteravelli. Emine bebek için sırada bekliyor. Ona sanal ekrandan bir demet kır papatyası gönderdim. | |||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||