Home page
Haber Menüsü




 
Türkiye’nin liberalleşme sancıları
Mehmet Sami’nin işaret ettiği temel sorun, telekom sektöründe olduğu gibi diğer sektörleri de kapsayan bir olgu, yani piyasaların gerçekten liberalleşip liberalleşmemesidir.
Emine Uşaklıgil
NTV-MSNBC
    21 Şubat—  Türkiye kendini siyasi ve ekonomik istikrasızlık ortamından kurtarmadıkça, hele şu gittikçe kızışan rekabet şartlarında, sermaye hareketlerinden hakkettiği payı kesinlikle alamayacaktır. İstikrar programı çerçevesinde bu yılın olası gelişmelerini değerlendiren Ata Yatırım Başkan Vekili Mehmet Sami, Türkiye’nin risk alan kısa vadeli yatırımlar dışında yabancı sermaye çekecek konumda olmadığını vurguluyor. Türkiye böylece geri plana düşüyor ve bir türlü kalkınamıyor.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
TÜRKİYE YABANCI FON ÇEKEMİYOR
       
Malum, çok büyük uluslararası ve emeklilik fonları riskten çekinirler. Mehmet Sami: “Bu ortamda bu fonlar gelmez” diyor.
       Oysa dünya sermaye hareketleri ABD endeksli olduğu için, ABD ekonomisinin yavaşlamasıyla, ABD ve teknoloji sektörlerine yönelmiş sermaye hareketlerinde tersine bir hareket başlayabilir, fonlar da farklı bölgelere ve farklı ürünlere yönelebilir. İstikrar programını kararlı bir şekilde yürüten, yapısal reformları kararlı bir şekilde gerçekleştiren bir Türkiye bu ortamdan yararlanıp, portföy ya da doğrudan yatırım çekiyor olabilirdi, ve önemli kaynakları ekonomisine yönlendirebilirdi.
       Ne ki, Ankara’nın performansı bu gelişmenin önüne set çekmektedir. Sonuç olarak, Türkiye ancak ve ancak dünya sermaye hareketlerinden riski göze alan son derece düşük bir pay alabilmekte ve çok önemli fırsatları kaçırmaktadır.
       
DEĞER EROZYONU
       
Kaçırılan fırsatların bir simgesi de Türk Telekom. İstikrarsızlık yüzünden kayıp yıllar olarak tarihe geçecek olan 1990’lı yıllar, özelleştirmenin gündemde görünüp de bir türlü gerçekleşmediği bir dönemdir. Bu dönem, aktifleri çok değerli olan Türk Telekom’un yatırım hamlesi yapmadığı, kendini büyütemediği, dışa açılamadığı dönemdir.
       Mehmet Sami, bu durgun stratejiye kıyasla, özelleştirmeden sağladığı gelirle yurtdışına yatırımlara yönelen, Balkanlar ve Kafkasya’da şirketler satın alan, stratejik ortaklıklar kuran Yunanistan OTE’sini gıpta ile başarılı bir örnek olarak gösteriyor. Şirketin, değer artışı sayesinde, kurumsal finansmanı işler hale getirdiğine de işaret ediyor. Oysa aynı dönemde Türk Telekom’un varlık değeri düştüğü gibi, siyasi kaygılar halen tartışmalara yol açıyor, halbuki teknoloji gelişiyor, mobil telefonun değeri artarken sabit hatların değeri düşüyor, yeni teknolojiler Türk Telekom’un değerini sürekli erozyona uğratıyor.
       
YABANCILAR TAMAMEN CAYARSA...
       
Mehmet Sami’nin işaret ettiği temel sorun, telekom sektöründe olduğu gibi diğer sektörleri de kapsayan bir olgu, yani piyasaların gerçekten liberalleşip liberalleşmemesidir.
       Bugünlerde gündemde olan telekom, enerji ve finans sektörlerindeki liberalleşmenin gerçekleşmemesi halinde, yasalarını sürekli değiştirip de uygulamayan istikrasız ülke imajını büsbütün pekiştiren Türkiye, bu sektörlere ilgi duyan yabancı yatırımcıları caydıracak ve bugün olduğu gibi, enerji ve telekomda Avrupa ortalamasının çok üstünde maliyetler ödemeye devam edecek. Böylece hem kurumların hem de bireylerin rekabet avantajı törpülenecek.
       
ZORUNLU VERİMLİLİK
       
Reformların yavaşlaması ve kasım ayı krizi global pazarda istikrar programına bağlı olumlu havayı dağıttı. İstikrar sürecinin devam edip etmeyeceği tartışılmaya başladı, siyasi endişeler baş gösterdi, güveni sarstı.
       Mehmet Sami, Türkiye’nin içinden geçtiği bu zor dönemi doğum sancısına benzetiyor. Zorunlu yapısal değişiklikler kısmen gerçekleşmiş bile olsa, sistemi sallarken, son on beş yıldır yüksek enflasyonun yarattığı sağlıksız zemin de yok olamaya yüz tuttuğu için, şirketler artık farklı bir ortamda büyümeyi öğrenmek durumunda. Yapı taşlarını yerinden oynatacak bu süreçte, şirketler artık verimli olmak zorunda. Bu süreç, iyi örgütlenmiş, teknolojiyi iyi kullanan, stratejisini iyi belirlemiş olan, global piyasada rekabet edecekler düzeye gelmiş olanları öne çıkartacak, siyasi ve ekonomik şeffaflık getirecek.
       
PARADİGMA DEĞİŞMESİ
       
Bugünse, büyük holding ya da ufak şirketlerde olsun, sanayiinin resmine bakılınca, ayakta durmaya ya da yeniden yapılanmaya çalışanlarda panik görünüyor. Eğer reform süreci devam ederse, uzun vadeli düşünen ve kendisini yeniden yapılandıran kazanacaktır. Ancak, Türkiye’deki sermaye ve ölçek ekonomisi yetersizliği, ekonominin küçülmesi, yabancı sermayeye ne kadar da muhtaç olduğumuzu açıkça gösteriyor.
       Bu olumsuz tabloya karşın, Mehmet Sami aslında önemli doğabilecek önemli fırsatlara dikkat çekiyor.
        İstikrar programının başarıya ulaşması halinde, bir paradigma değişikliği yaşanacak, düşük enflasyon ve büyüme sayesinde, Türkiye kalkınacak, tüketecek, orta sınıfı güçlenen bir ülke olabilecek. Ayrıca, vergi avantajlarının yaratılması halinde, emeklilik fonlarının yapısal reformların önemli bir parçası olacağını anlatıyor.
       Türkiye’de en büyük yatırım aracı olan emlak sektöründe orta ve uzun vadeli krediler çıkmasına bağlı olarak, bireylerin birikimlerini tasarrufa ya da tüketimi yönlendireceklerini, bu temel davranış değişimi ile bu değişimle sermaye piyasasının canlanıp gelişeceğine belirtiyor. Bu değişim ise, yabancı sermaye akışını teşvik edecektir.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları