Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 15:02 TS 17 May., 2000
Süleyman Demirel, gelecekte ne yapacağına ilişkin sorulara net yanıt vermekten kaçınıyor.
Süleyman Demirel
6 kez gitti, 7 kez geldi ve yine ...
Parti liderliği, başbakanlık, ana muhalefet liderliği, darbeler, siyasi yasaklar ve nihayet Çankaya Köşkü’nde görev. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 35 yıllık siyasi hayatına çok şey sığdırdı.
İstanbul
NTV-MSNBC
    16 Mayıs —  Süleyman Demirel, Çankaya Köşkü’nde yaptığı 7 yıllık görevin ardından Güniz Sokak’taki evine yeniden dönüyor. Uzun siyasi hayatına, devletin en tepesinde hizmet vermeyi de kattı. O artık, her vesile ile “Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı” olarak anılacak. Gittiği her yerde, katıldığı her toplantıda kendisine, “Sayın Cumhurbaşkanım” diye hitabedilecek. 35 yıllık siyasi hayatı boyuca Türkiye’nin yaşadığı acı-tatlı olaylarına tanık oldu. Kendi deyimiyle 6 kere gitti, 7 kere geldi.  

   
 
       
    MSNBC News Demirel, incileriyle de ünlü
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  1950’li yıllardan bugüne kadar sayısız kamu veya özel sektör tesisinin temelini attı veya açılışını yaptı. Siyasi hayatı boyunca iki kez askeri darbeye maruz kaldı. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’deki darbelerin ardından, Türk siyasi literatürüne yerleştiği şekliyle, “şapkasını alıp gitti.” Darbelerin, partilerin, siyasetçilerin ve demokrasinin gelişmesini engellediğini, özellikle siyasetten yasaklı olduğu yıllarda, her fırsatta dile getirdi. Siyasilerin, sadece seçimle işbaşına gelmesi veya seçimi kaybederek görevi kazanana devretmesinden başka demokratik ve meşru bir yol tanımayan Batılı ülkeler ve demokrat Türk kamuoyu, O’nu iktidardan uzaklaştıran darbelere karşı çıktı. Ancak, yine aynı çevreler, “postmodern darbe” olarak nitelenen ve Refahyol’un iktidardan uzaklaşmasına yol açan 28 Şubat sürecindeki rolü dolayısıyla da kendisini yadırgadılar.
       
“SİYASET DUAYENİ”
       Sadece Türkiye değil, dünya da onu siyaset sahnesinden tanıyor. Daha 1975’te, Helsinki’de başbakan olarak Sovyet lideri Brejnev’in yanında Helsinki Nihai Senedi’ne imza koymuştu. 1999’da ise İstanbul’da Cumhurbaşkanı olarak ABD Başkanı Bill Clinton ile AGİT zirvesi belgelerine ve Bakü-Ceyhan boru hattı anlaşmasına imza attı. 1975’ten 1999’a dünya liderleri ya siyaset sahnesinden çekilmiş ya da bu dünyadan ayrılmıştı. Türkiye’de neredeyse üç kuşağa, başbakanlık, ana muhalefet partisi liderliği ve cumhurbaşkanlığı yaptı. O hala aktif görevdeydi ve “siyasetin duayeni” özelliğiyle, belki de dünyada “tek”ti.
Demirel

Demirel, görevi bırakmaya bir hafta kala, Foto Muhabirleri Derneği'nin ödül töreninde gözyaşlarını tutamadı.
       
KAÇAN FIRSATLAR
       Siyasi hayatında, Türkiye’nin tek parti döneminden gelme alışkanlıkları o da devam ettirdi. İktidara geldiği 1960’lı yıllarda kırsal kesimlere yönelik popülist politikalar izledi ve devleti büyüttü. Anarşi ve yoklukla boğuşan Türkiye’nin siyasi uzlaşmaya en çok ihtiyacı olduğu 1970’li yıllarda gerginlik ve inatlaşma politikasını ısrarla sürdürdü. 1990’lı yılların başında eski Doğu Bloku ülkeleri kısa zamanda demokrasiye geçerken, ülkenin ihtiyacı olan yapısal reformları gerçekleştiremedi. Antikomünist kişiliğiyle çok övündü. Çankaya Köşkü’nde düzenlediği veda ve görev dönemini değerlerlendirme toplantısında dile getirdiği devletin ekonomiden elini çekmesi ve demmokrasinin AB standartlarına uygun hale getirilmesi konusunda kendi uzun iktidarları döneminde dişe dokunur bir icraat yapmadı. Yapısal ve siyasal reformlar bir yana, siyasi parti-iktidar-mafya üçgeninin çok işine gelen İhale Yasası’nı bile şeffaşlaştırmadı. Demokrasiye alışması ve hoşgörülü olması, ancak Sovyet sisteminin çökmesiyle, kendini göstermeye başladı. 1970’lerde uzak durduğu uzlaşma kültürünü son dönemde benimsediği işaretlerini verdi.
       Şimdi, yeniden yuvaya döndü. Bundan sonraki yaşamı, sade mi olacak? Yeniden siyasi hayata mı atılacak, yoksa “bir bilge siyaset danışmanı” olarak mı kalacak? Kendi ifadesinden, “siyaset virüsü taşıdığı ve boş durmayacağı” anlaşılıyor. Bir vakıf kurarak, hükümetlere Türkiye’nin sorunlarına, özellikle de Avrupa Birliği ile sorunlarda çözüm önerilerinde bulunacağı ileri sürülüyor. İleri yaşına rağmen, “hizmete devam” işareti veriyor. Isparta’nın İslamköyü’nde başlayan hayatına, şimdi başkentte nasıl devam edeceğini herkes merak ediliyor.
       
ZOR KOŞULLARDA EĞİTİM
Demirel çifti

Nazmiye ve Süleyman Demirel, evliliklerinin ilk yıllarında
       İslamköylü “Paşa Dayı” lakaplı Yahya ile aynı köyden Ümmühan, 1921 yılında evlendi. Bu evlilikten 1922 yılında Afife, 1924 yılında Süleyman Sami, daha sonraki yıllarda da Şevket ve Hacı Ali dünyaya geldi. Soyadı kanunu çıktıktan sonra aile “Gündoğdu” soyadını aldı. İlkokula “Süleyman Sami Gündoğdu” adıyla kaydoldu. Daha sonra demir ustası olan aile büyükleri nedeniyle “Demirel” soyadı alındı.
       İlkokulu, 1930-1935 yılları arasında İslamköy’de, altı ahır, üstü dersane, kerpiç köy okulunda bitirdi. Ortaokula kaydolmak için Isparta’ya merkep sırtında gitti. Okulun üç şubesi vardı. A şubesinde memur, B şubesinde esnaf, C şubesinde köylü çocukları okuyordu. Onun kaydı C şubesine yapıldı.
       
AFYON LİSESİ
       Türkçe, tarih, coğrafya, fen bilgisi, matematik derslerinde çok başarılı, müzik, resim, beden eğitimi ve yabancı dil derslerinde daha zayıftı.
       1937’de parasız yatılı sınavlarını kazandı. Muğla Pansiyonlu İlkokulu’na gitti. Okuldaki imkansızlık nedeniyle yatakhanede bir yatakta iki kişi yattı.
       Öğrenimine, “ünlülerin lisesi” olan, Afyon Lisesi’nde yine parasız yatılı olarak devam etti.
       1941 yılında Afyon Lisesi’nden mezun oldu. Mühendis Mektebi sınavlarını kazandı. Mühendis Mektebi, 1945 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi adını aldı.
Demirel çifti

Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti, 1948'de evlendi.
       
SİYASİ HAYATA GİRİŞ
       1949 yılında İTÜ’den inşaat mühendisi olarak mezun oldu. 1954’te Devlet Su İşleri Barajlar Dairesi Başkanı oldu. 1955’te Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne atandı. DSİ Genel Müdürü olarak, barajlar ve sulama projelerine imza attı. 27 Mayıs darbesinden sonra bir süre serbest mühendislik, müteahhitlik yaptı. ODTÜ’de öğretim görevlisi olarak çalıştı. ABD’ye görevli olarak gitti. Boğaz Köprüsü’nün ilk projesini (1954) hazırlayan ABD’nin uluslararası mühendislik ve müteahhitlik firması Morrison Knudsen Inc.’in Türkiye temsilciliğini üstlendi. Bu nedenle adı “Morrison Süleyman”a çıktı.
       1990’lı yıllardaki “Baba”, o zamanlar “Barajlar Kralı”ydı. “Barajlar Kralı” lakabı, 1962 yılında Adalet Partisi’ne (AP) girerek başladığı siyasi hayatında epey işine yaradı.
       1964’te, partide etkili “Koca Reis” Sadettin Bilgiç’in adaylığına rağmen AP’nin genel başkanlığına seçildi. Bu görevi 16 yıl aralıksız sürdürdü.
       1965 yılında, Ürgüplü hükümetinde, TBMM dışından Başbakan Yardımcılığı’nı üstlendi.
       1965 seçimlerinde AP’den Isparta Milletvekili oldu. Partisi TBMM’de çoğunluğu kazandığı için Başbakan olarak atandı. 1971’e kadar üç hükümet kurdu.
       12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin verdiği muhtıra üzerine, kamouyundaki deyimiyle “şapkasını alıp gitti.” AP, 1973 seçimlerinden ikinci parti olarak çıkınca muhalefette kaldı.
       
YOKLUK VE ANARŞİ
       1975 yılında, Milli Nizam Partisi lideri Necmettin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş ile birinci Milliyetçi Cephe (MC) hükümetini kurdu. Bu hükümet iki yıl görev yaptı. 1977 yılında, yine aynı liderlerle, ikinci MC hükümetini kurdu. 1979 seçimlerinden sonra ise MSP ve MHP’nin desteklediği azınlık hükümetini kurdu.
       1970’li yıllar, yokluk, pahalılık, anarşi,iktidar destekli ülkücülerin ve aşırı solun kanlı eylemleri, toplu katliamlar, faili meçhul cinayetler ve toplumsal huzursuzluklarlageçti. Görev süresi dolan Fahri Korutürk’ün yerine cumhurbaşkanı bile seçilemedi.
       
12 EYLÜL DARBESİ
       Bu koşullar altında 12 Eylül darbesi geldi ve yine “şapkasını alıp gitti.” Partisi de diğerleri gibi, faaliyetten men edildi. 13 Eylül-11 Ekim tarihleri arasında Hamzakoy’da zorunlu ikamete gitti. 1982 Anayasası ile 10 yıllık siyasi yasaklı oldu. 1983’te dört ay boyunca Zincirbozan’da yine zorunlu ikametteydi.
       1987 yılında yapılan referandumla siyasi yasağı kaldırıldı. Bu gelişme üzerine, “emanetçi” Hüsamettin Cindoruk’tan DYP genel başkanlığını devraldı. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde milletvekili oldu.
       DYP 1991’de yapılan genel seçimlerden birinci parti olarak çıkınca, kendi başkanlığında DYP-SHP koalisyonu kuruldu.
       1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün ardından cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıktı. Eşi Nazmiye Demirel de artık “first lady”ydi.
Demirel çifti

Eşinin uyarısı üzerine Nazmiye Demirel siyasete karışmadı.
       
“NAZMİYE, BEN GELDİM!”
       Zaten uzun ve yorucu siyasi hayatının arkasında hep onun desteğini buldu. Liseyi bitirdiği yıl uzaktan akrabası olan Nazmiye Şener ile nişanlandı. Ailesi, İstanbul’a üniversiteye gitmeden oğullarının başını bağlamak istemişti. Üniversitede hiç kimseye nişanlı olduğunu söylemedi. Nazmiye ve Süleyman Demirel çifti, 12 Aralık 1948 tarihinde evlendi. 52 yıldır evli olen çiftin hiç çocuğu olmadı. Çünkü, 1951 yılında Nazmiye hanım ateşli bir hastalık geçirdi. Yanlış tedavi yüzünden de çocuk sahibi olamadı. Ancak siyasetçi eşi onu daima yüksekte tuttu.
       Nazmiye hanımın, hayatındaki önemini, gazeteci Hulusi Turgut’la yaptığı mülakatta şöyle anlatıyor: “Yaşamımı dolduran eşimdir. Eşim bana güç ve kuvvet verir. Beni eleştirir. Kendisi ile herşeyi tartışırım. Çok konuşmasını sevmez. Çok fazla kimsenin şusu, busu ile meşgul değildir. Ama önümüze katıp getirdiğimiz bir hayatı buraya kadar iyi getirmiştir. Bilmiyorum eşim olmasa ne yapardım.
       Eve gelirim ve ‘Nazmiye, ben geldim’ diye bağırırım. Bu benim tabii halimdir. Her güne şevkle başlarız, sevinçle bitiririz. Benim hayatımdaki kadın olarak eşimin değerini anlatamam. Bir karşılık ve değer biçmem de mümkün değildir.”
Süleyman Demirel şapkasıyla, Nazmi Demirel de kırmızı mendiliyle ünlü.
Demirel çifti        
ŞAPKA VE KIRMIZI MENDİL
       Başbakan ve cumhurbaşkanı eşi olarak Nazmiye hanımın siyasetle ilgili yorum yaptığı hatırlanmıyor. Bir defasında böyle bir durum ortaya çıkınca, eşi ona, “Sen sus Nazmiye!” demişti. Deyiş, o deyiş. Ama, usta bir aşçı olduğu biliniyor. Önemli davetlerde tuttuğu aşçılar hariç, yemekleri kendi yapıyor. Çankaya Köşkü’nde bile tarhanasını kendi kuruttu. Eşinin favori yemekleri arasında yer alan kuru fasulye, yalancı dolma ve irmik helvasında yakaladığı lezzet çizgisini ustalıkla koruyor. Siyaset yorgunluğunun akşamında eşine, soyulmuş buzlu cevizler hazırlıyor.
       Eşi nasıl şapkasıyla ünlüyse, Nazmiye hanım da elinden bırakmadığı kırmızı mendiliyle tanınıyor.
       Ama “yardımseverliği bilinmiyor.” Namazını kılıyor, zekatını veriyor, düşkünlere yardım ediyor. Ancak, yardımı alanlar, bunun Nazmiye hamından geldiğini bilmiyor.
       Çankaya Köşkü’nde protokollere alışan Nazmiye hanım, First Lady’liğinin sona ermesiyle Güniz Sokak’taki mütevazı hayatına yeniden döndü.
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları