Home page
Haber Menüsü


Dehşet örgütü Hizbullah’ın içyüzü
 
Özellikle Beykoz’da Hizbullah’ın başı Hüseyin Velidedeoğlu’nun da öldürüldüğü operasyonla başlayan süreçte maskesi tam düşen Hizbullah bugünlerde köşeye sıkıştı.   DİYARBAKIR DGM

 
İstanbul
NTV-MSNBC
11 Mayıs—  İran destekli Hizbullah örgütü istihbarat birimlerinin başarılı operasyonları sonucu köşeye kıstırıldı. Örgüt dağılma sürecine girdi. Gazeteci Uğur Mumcu’nun katil zanlıları yoğun bir sorgunun ardından önümüzdeki günlerde mahkemeye çıkacak. Hizbullah’a yıllardır her türlü desteği veren İran’la ilişkilerde yeniden masaya yatırılacak. Uzmanlar bundan sonra örgütün köşebucak kaçan militanlarının farklı yöntemlere başvurabileceklerini belirttiler.

   
 
       
    MSNBC News Hizbullah'ın çöküş tarihçesi
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Beykoz operasyonun ardından DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, hazırladığı Hizbullah iddianamesinde, örgütün halen bitmediğini vurgulayarak “Örgütün bir kısım militan yöneticileri halen firarda olduğu gibi devlet dairelerinde yuvalanan mensupları da tam olarak saptanmış değil” görüşünü dile getirdi.Yüksel, Hizbullah’ın yurtdışı ve yurtiçi organizasyonu ve eylemlerini anlattığı 66 sayfalık iddianamesinin değerlendirme bölümünde şu uyarıda bulundu:


Polis Batman'da tarlada ceset arıyor.
       “Devleti ele geçirmeye çalışan irticai faaliyetler aralıksız sürüyor. Bu nedenle hassasiyetin de sürekli olması gerekir. Bu hassasiyet gösterilmez ve irticaya karşı verilen mücadelede taviz verilerek irticayla mücadeleye imkan veren yasa maddeleri kaldırılır veya işlemez hale getirilirse daha çok Hizbullah’lar çıkar, daha çok Konca Kuriş’ler işkenceyle ölür ve daha çok Ahmet Taner Kışlalı’ların arkasından yas tutulur.” İşte devlet kayıtlarında Hizbullah böyle anlatılıyor.
       
1979’DA VELİDEDEOĞLU KURDU
       Yüksel, ayrıca kitap haline getirdiği iddianamesinde şu görüşleri de dile getirdi:
       “Hizbullah İran kaynaklı bir örgüt. Şeriat devleti kurmayı amaçlayan örgüt, eylemlerini kesinlikle üstlenmiyor. Bu da ‘casus bir örgüt olduğunu’ ortaya koyuyor. Hizbullah, Türkiye’de, ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünden etkilenilerek 1979’da Hüseyin Velioğlu tarafından Batman’da kuruldu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyan Velioğlu, bu dönemde Milli Selamet Partisi’nde de görev aldı.”
       Türkiye’yi baştana başa bir ağ gibi ören Hizbullahçılar’ın faaliyet göstermedikleri il yok gibi. Hatta önemli buldukları ilçeler de bile yoğun faaliyetlere girdiler. Genelde “iman kuvvetiyle” hareket eden örgüt son yıllarda “bomba” dışındaki silahlara da yöneldi.
       
YÜZDE 60’I OKUMA YAZMA BİLMİYOR
       Hizbullahçılardan yüzde 60’ının okur yazar olmadığı ve ifade tutanaklarına imza yerine parmak bastıkları biliniyor. Terör uzmanları, örgütün Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde özellikle kırsal kesimde taraftar toplamak için yeterli dini bilgisi olmayan sahte şeyhleri kullandığına dikkat çekerek, Hizbullah’ın büyümesinde şeyhlik kurumunun etkili olduğunu söyledi. Hizbullahçıların dindar insanları yanlış vaaz ve fetvalarla kendi saflarına çekmeye çalıştığını kaydeden uzmanlar, “Örgüt kırsal alanda sözde şeyhleri ve din görevlilerini kullanarak güçlenmeye çalıştı. Örgütün sorumlu düzeyindeki militanları dışında kalanların büyük çoğunluğu halen okuma - yazma bilmiyor” dedi. Diyarbakır DGM’de değişik suçlara karıştıkları iddiasıyla yargılanan Hizbullahçıların yüzde 60’ı savunmalarında, okur - yazar olmadıklarını, evlerinde yakalanan örgütsel dokümanların da örgüt üyeleri tarafından emanet olarak kendilerine bırakıldığını belirtti.
       Diyarbakır’da aranan Hizbullahçı sayısı dört bin... Türkiye genelinde ise 8 bini buluyor... Hepsinin isimleri belli, resimleri elde. Oldukça yüksek bir rakam. Acımasızca insanları katleden örgütün binlerce militanı aramızda. Cezaevleri ise tıka basa Hizbullah’çı doldu.
       
HASTANELERE DE GİRDİLER
       Örgütün kamu kurum ve kuruluşlarındaki uzantılarını inceleyen Diyarbakır Emniyeti, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli beş hemşirenin örgütle bağlantısını belirledi. Hizbullahçılar’ın tedavi edilmesinde, örgüte ilaç ve tıbbi cihaz sağlamada yardımcı oldukları belirlenen Kadın Doğum Servisi’nde görevli üç, Cildiye Servisi’nde görevli bir ve İntaniye Servisi’nde görevli bir olmak üzere toplam beş hemşire gözaltına alındı. Bu da örgütün ihtiyaç duyduğu her sektörde bir faaliyet içinde olduğunun bir göstergesi.
       Hizbullahçılar Van’da beş polisin şehit edilmesi altı polisin de yaralanmasıyla sonuçlanan olayda da isimlerini farklı duyurdular. Bu sırada istihbarat birimleri halen yakalanamayan, ancak etraflarındaki çemberin daralmasıyla moral çöküntüsü yaşayan örgüt üyelerine moral vermek amacıyla terör örgütünün Van’da polis şehit edildiği eylem gibi ses getirici yeni eylemler yapabileceği belirtildi. Böylece Hizbullah’ta bu eylemle yeni bir süreç başladı. Bundan sonra yeterli silah ve militan sayısına ulaşan örgüt devlete karşı kanlı çatışmalara girmeyi göze almaya başladı.
       
BİNBİR SURAT MİLİTANLAR
       Hizbullah operasyonlarında halen ele geçirilemeyen militanların sakallarını kestikleri, tesbih ve takke taşımadıkları, yöresel kıyafetleri giymeye özen gösterdikleri belirlendi. Kılık değiştiren teröristlerin üzerlerinde manken fotoğrafları, aşk şiirleri ve iskambil kağıdı taşıdıkları da açıklandı. Uzmanlar Hizbullah’ın bir terör örgütü olduğunun anlatıldığı ve camilerde gece yatıya kalınmasına kesinlikle izin verilmemesini istedi.
       Hizbullah’ın halkın en çok önem verdiği camileri kendilerine mekan edindiği vurgulanan araştırmalarda, “Hizbullah, halkı en duyarlı olduğu İslami inanç sisteminden yola çıkarak kendi tarafına çekmeyi amaçlamaktadır. Halk için çok önemli olan ‘kafir’, ‘din düşmanları’, ‘cihat’, ‘şehadet’ ve ‘cennet’ terimlerini kullanarak o insanların inançları üzerinde hakimiyet kurmak istemektedir. Olayın en büyük tehlikesi de budur” denildi.
       
BİNLERCE FAİLİ MEÇHUL

       Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Arif Altunkalem de Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Bingöl ve Siirt illerindeki toplam 11 bin 256 faili meçhul dosyanın bulunduğunu anımsattı. Altunkalem, Hizbullah örgütüne yönelik operasyonlarda yüzlerce faili meçhul dosyanın aydınlatılmasının bölge açısından oldukça iç açıcı olduğunu söyledi. Hukuk düzeninin gerekleri içerisinde faili meçhul dosyaların aydınlatılmasıyla toplumun ve hukukun önünün açılacağını kaydeden Altunkalem, toplumsal düzen ve hukuk devletinin ancak böyle bir zeminde güçlü oturabileciğini ifade etti.
       
İSLAMİ HOLDİNGLER VE GURBETÇİLER
       
Konya, İslami terör örgütlerine finans desteği sağlayan holdinglerin ana merkezi konumunu elinde tutuyor. Holdingler Konya’da kuruluyor ama, asıl çalıştıkları alan, başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri. Çünkü, holdinglerin paralarını elde etmeye çalıştığı kişiler, yani gurbetçiler, buralarda. Holdingler, kuruluş işlemini tamamladıktan sonra Avrupa’nın, daha çok da Almanya’nın yolunu tutuyor. Almanya ve diğer avrupa ülkelerinde de camiler ve bazı din adamları kullanılıp, bazı dini örgütlerle işbirliği yapılmakta.
       Avrupa’da para toplayan “İslami holding” sayısındaki artış ve bunların çalışma şekli, birçok kesimi rahatsız etti. İslami kesimdeki bazı aydınlar bu holdingleri eleştirmeye, para yatıran gurbetçilerin de dikkatini çekerek, “geçmişte bankerzedeler türediği gibi yarın holdingzedeler türeyebilir” uyarısı yaptı.
       İslami holdinglerin sayısının hızla artması ve çalışma şekilleri, Alman hükümetinin de dikkatinden kaçmadı. Federal hükümet bu holdingleri yakından izlemeye aldı ve bazı holdingler ile bir havayolu şirketiyle ilgili soruşturma başlattı.
       
ŞİFRELİ MESAJLARLA ANLAŞIYORLAR
       Beykoz operasyonun ardından sanıkların sorgusu sonucu bir dehşet daha ortaya çıktı. Örgüt kendisine ihanet edenleri kendi “mahkemelerinde işkence altında sorguluyor” ve infaz ediyordu. Domuz Bağı diye adlandırılan işkence yöntemi ile militanlarını sempatizanlarını sorgulayan örgüt daha sonra bu insanları canlı canlı gömdüğü ortaya çıktı. Emniyet Güçleri aylarca tarlalarda örgüt evlerinin altında ceset aradı. Bu sırada belli bir süre önce toprağa gömülmüş onlarca ceset bulundu.
       Uğur Mumcu’nun katil zanlılarına ilişkin “Umut” kod adlı operasyonun ayrıntıları böylece geçmişe de ışık tuttu. Cezaevindeki Hizbullah üyesi Murat Filiz’in, öldürülen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’na yazdığı şifreli mektubun deşifre edilmesi üzerine zanlıların peşine düşüldü. İstanbul - Beykoz’da 17 Ocak’ta başlayan Hizbullah operasyonları sırasında polis, bir örgüt evindeki aramada, öldürülen örgüt lideri Velioğlu’na “ebced” yöntemiyle yazılan şifreli mektubu buldu. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nda oluşturulan özel değerlendirme ekibi, mektubun, halen cezaevinde bulunan ve polisteki yedi sayfalık ifadesinde itiraflarda bulunan Yusuf Karakuş’un kayınbiraderi olan Murat Filiz tarafından yazıldığını belirledi. Yaklaşık 20 bin doküman arasında tesadüfen bulunan mektupta, Filiz’in, Velioğlu’na hitaben, “Gaziantep’teki Yusuf (büyük olasılıkla Karakuş’u kastediyor) geri dönmek istiyor. Uğur Mumcu işinden dolayı İranlılardan para alınmasından rahatsız” şeklinde not düşmesi, suikast bağlantısının ortaya çıkarılmasını sağladı. Bunun üzerine polis, “iğneci” kod adıyla tanınan Yusuf Karakuş’u takibe aldı.
       
İRAN BAĞLANTILARI
       Bu arada, polis, Mumcu’nun yakın dostları olan ve faili meçhul saldırılarda hayatlarını kaybeden Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok’un öldürülmesiyle ilgili de önemli bilgilere ulaştı. Örgüt üyelerinin sorguları sonucunda İslami Hareket ve Mumcu eylem grubunun dışında “Kayserililer Grubu” adıyla yeni bir eylem grubunun varlığı ortaya çıkarıldı. Halen gizlenen grubun da diğer iki örgüt gibi İranlılarla bağlantı içinde olduğu saptandı. Poliste sorgulanan dokuz kişi arasında bulunan Mehmet Şahin’in, “Bizim bildiğimiz bir de Kayserililer Grubu var” dediği öğrenildi. İstanbul’da yakalanan Şahin, ifadesinde, bombalı paketin patlamasıyla yaşamını yitiren Bahriye Üçok’a gönderilen bombalı kitabı Ankara’da gördüğünü söyledi.
       
KİLİT İSMİN ANNESİ İRANLI
       İran bağlantılı suikast soruşturmasındaki ifadelerde kilit isim olarak beliren ve saldırı ekibini Uğur Mumcu için Ankara’ya götüren Abdülhalim Çelik’in annesinin İranlı olduğu saptandı. Sorgular sırasında Tevhid - Selam grubu içinde faaliyet gösteren Çelik’in annesinin İranlı olması nedeniyle Farsça ve Acemce’yi çok iyi bildiği belirlendi. Çelik’in, bu nedenle grupların İran’a gidiş - geliş ve kalışları sırasında İranlı diplomatlarla aracılık yaptığı da öğrenildi. Çelik’in İran’ın Kum kentindeki tüm faaliyetlerde adının geçtiğine dikkat çekildi.
       Beykoz’daki operasyon sonrası evden çıkan dokümanlara göre, Hizbullah, Adana’nın İncirlik bölgesindeki askeri üssü hedef olarak seçtiğini kaydeden yetkili, “Hatta planlarını yapmışlar. Bombalı araçla intihar eylemi yapacaklarmış. Böylece, şimdiye kadar üslenilmeyen öldürme eylemleriyle Güneydoğu’da tam olarak ortaya çıkmayan örgüt, bu sansasyonel eylemle varlığını resmen açıklayacaktı” dedi. Hizbullah Anıtkabir’deki 10 Kasım törenlerinde de uçak kiralayarak ölüm uçuşu yapacaklardı. Yapılan istihbaratlar sonucu olay anda önlendi.
       
GÜNEYDOĞU’DA GAZETECİ ÖLDÜRDÜLER
       Hizbullah cinayetlerinin yoğun olduğu dönemlerdeki gazeteci cinayetleri de aydınlanmaya başladı. Gazeteci Halit Güngen, Hafız Akdemir ve Namık Tarancı cinayetlerinin, Cemal Tutar’ın talimatıyla işlendiği belirlenirken, Hizbullahçılar ifadelerinde “Özgür Gündem muhabirlerini, bize ‘Hizbi - kontra’ dedikleri için öldürdük” dediler. Hizbullah operasyonları çerçevesinde yakalanan ve Diyarbakır DGM tarafından tutuklanan Abdülkerim Kaya, Faysal Bozkuş ve Fuat Balca, “2000’e Doğru” muhabiri Halit Güngen ile “Özgür Gündem” muhabiri Hafız Akdemir’i öldürdüklerini itiraf ettiler. Halen Diyarbakır 2 nolu DGM’de 20’si idam istemiyle yargılanan 26 sanıklı Hizbullah davası dosyasında ise, 1992’de öldürülen “Gerçek” dergisinin Diyarbakır Temsilcisi Namık Tarancı’nın öldürülmesi talimatını da Tutar’ın verdiği belirtiliyor. Güneydoğu’nun çeşitli illerinde 1992 ve 1993’te Hizbullahçılar tarafından öldürülen “Yeni Ülke” gazetesi muhabiri Cengiz Altun, “Özgür Halk” dergisi Batman temsilcisi Çetin Abayay, “Özgür Gündem” muhabirleri Kemal Kılıç, Hüseyin Deniz, Yahya Orhan, Orhan Karaağar, “Deng” dergisi çalışanı Sait Erten ile aynı tarihlerde uğradığı Hizbullah saldırısında omuriliği zedelendiği için felç kalan Burhan Karadeniz’in faillerinin de ortaya çıkarılması için son operasyonun ardından sanıkların ifadeleri doğrultusunda operasyonlar devam ediyor.
       Gözler şimdi Hizbullah’a her türlü desteği veren İran yönetimine karşı Türkiye’nin alacağı tavıra çevrildi.
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları