Home page
Haber Menüsü


Unuttuğumuz insanlar: Evsizler
 
Kışın kendini hissettirdiği şu günlerde İstanbul’un “öteki” yüzünde yüzlerce insan “ağır” yaşam mücadelesi veriyor. Yaşlısı genci sokağa terkedilen insanlar yardım eli bekliyor.   Sokaklar

 
Hesna Onbaşı - İstanbul
2 Aralık—  Sokaklarda, köşe başlarında, köprü altlarında yatan insanlar sıkça rastladığımız ve gittikçe alışıp duyarsızlaştığımız bir manzara oluyor. Sokakta yaşayan ve hayatını tamamen kaldırımlara, bankamatik köşelerine kuran bu insanlar yavaş yavaş devlet kayıtlarındaki yerlerini de kaybediyor. 10 yaşındaki çocuktan 60 yaşındaki ihtiyara kadar her yaştan insan ev olarak sokakları seçiyor. Hem de kışın kapıyı çaldığı şu günlerde. Peki neden bu insanlar sokaklarda yaşıyor ? Sokaklarda yaşamanın nedeni ve bedeli ne? Kışın kendini hissettirdiği şu günlerde sokaktaki insanımızın durumu daha da güçleşiyor.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Sokaklayarda şu an yaklaşık 3500-4000 civarında çocuk var. Yetişkinlerin sayısı tam olarak bilinmiyor ama onlarında sayısının gittikçe arttığı kesin.

       Dünyada pekçok ülkenin sorunu olan evsiz insanlar yavaş yavaş Türkiye’nin de sorunu haline geliyor. Sayıları hızla artan bu insanlar ailevi, ekonomik, yada ruhsal nedenlerden dolayı sokağa düşüyor. Pek çoğunun nüfus cüzdanı yok. Kimisinin hiç olmamış kimisi yıllar önce kaybetmiş. Yani artık bu ülkenin vatandaşı olduklarını kanıtlayan hiç bir resmi belgeleri yok. Son sayımlarda hemen hiç birisi defterlere işlenmedi. Artık devlette onları vatandaşlık listesinden düşmüş durumda. Peki kim bu insanlar? Neden sokaklarda yaşıyorlar? Kurtulmak için yaptıkları yada yapabilecekleri bir şey var mı? Kim onlara yardım elini uzatıp sahip çıkacak?
       Başta İstanbul olmak üzere pek çok yerde evsiz insanla karşılaşmak mümkün. Yaşamlarının küçük am önemli detaylarını onlara sorduk ve sokakları onlardan dinledik.
       
NERELERDE KALIYORLAR?
Bazı evsizler kendilerine derme çatma barakalar yapıp oralarda kalıyor.
       Parklar, bahçeler, bankamatikler, kaldırımlar, köprü altları... Kısacası barınacak çatısı olan insanlar evlerine çekildikten sonra şehir tamamıyle onların. Yaz aylarında pekçoğu parklarda, bahçelerde kalıyor. Ancak kış aylarında soğuktan ve yağıştan korunabilmek için kapalı ve korunaklı yerler bulmak zorundalar. Havalar soğuduğunda bankamatikler ve terk edilmiş evler onlar için sığınak görevini üstleniyor. Ancak bankamatiklerde yada kapalı yerlerde kalmanın bedeli bazen polisler tarafından yaka paça dışarı atlamak ta olabiliyor. Ama bu onlar için önemli değil. Çünkü İstanbul’un bir köşesinde onlara uygun bir yer mutlaka var.
Sokaklar bazen orada yaşayanlar için de tehlikeli olabiliyor. Çıkan kavgalarda yaralananlar hatta ölenler oluyor. Kavgalar genelde para veya içki nedeniyle çıkıyor. Pek çoğu kendini korumak için en azından bir bıçağı yanından hiç ayırmıyor.

       Çoğu zaman karton kutuları yada çöpe atılmış eski süngerleri yatak olarak kullanıyorlar. Kapalı bir yer bulacak kadar şanslı olmayanla ise naylon torbalara sarınarak rüzgardan ve yağmurdan korunmaya çalışıyor.
       Aralarında kendini halka kabul ettirmiş şanslı insanlar da var. Beşiktaş’ta esnafın verdiği akşam yemeğini parkın kuytu bir köşesinde yerken rastladığımız K. da bunlardan birisi. Beşiktaş İskelesi’nde neredeyse bütün esnafın tanıdığı K., geceleri motorlarda yatıyor. “Ben buraların yerlisiyim. Yatacak yer bulurum.” diyen K. esnafı kendisine çok yardım ettiğini kendisinin de motorlarda hem barınıp hem de güvenliği sağladığını belirtiyor.
Sokaklarda her yaş grubundan insanla karşılaşmak mümkün. Bazen aralarındaki yaş farklılıklarına rağmen iyis dostluklar kuruyorlar ve birbirlerine destek oluyorlar.
Destek        Onun kadar şanslı olmasa da yine kendini sevdirmiş başka bir sokak sakini ise S. H. . İngilizce ve Almanca bilen ve mesleği aşçılık olan S. H. 12 yıl önce alkol nedeniyle eşinden ayrılmış. Alkolü bir dönem bıraktığını söyleyen S.H. iskeledeki bankamatikte kalıyor. Yanında ise 13 yaşında bir çocuk var. S.H. Eskişehirli çocuk ise Trabzonlu. Kader ikisini yollarını İstanbul’da birleştirmiş ve 5 metrekarelik bankamatikte birlikte yaşamaya başlamışlar. Tehlikelere karşı birlikte mücadele ediyorlar. Bazıları da kıyı köşe buldukları korunaklı yerlere derme çatma kulübeler yapıp gruplar halinde oralarda kalıyor.
       Gece istediklere yere gidiyorlar, her sokağa girebiliyorlar. Görüştüğümüz pek çok sokakta yaşayan insan emniyet güçlerinin kendilerine pek karışmadığını ifade ediyor. “Bir suç olmadan polis bize dokunmaz” Hemen hepsi kimliksiz olduğu halde rahatça gezdikleri için bizde bu sözlerin doğru olduğu kanısına varıyoruz. Çünkü sıradan bir vatandaş kimliksiz yakalanırsa mutlaka nezarete alınıyor ve kimlik ibraz edene kadar bırakılmıyor.
       
KARINLARINI NASIL DOYURUP NE GİYİYORLAR?
“Sokaklarda yaşayanların büyük bir çoğunluğu alkol kullanıyor. Ama sanılanın aksine pek çoğu alkol nedeniyle sokağa düşmüyor.Soğuk havalarda üşüme hissini engellediği için alkole başlıyorlar. Bu daha sonra bağımlılığa dönüşüyor.

       Sokakta yaşayanlar genelde halkın verdiği paralar veya yiyeceklerle yaşamlarını sürdürüyor. Pek çok esnaf bu insanlara yiyecek ve giyecek konusunda yardımcı oluyor. Bazıları ise çöplüklerden topladıkları artık yiyecekleri yiyor ve buldukları eski kıyafetleri giyiyor. A. G. de bunlardan biri. Gültepe’de bir caminin avlusunda kalıyor. Ama biz ona Eminönü’nde rastladık. Elinde torbası çöplüklerden yiyebileceği yada giyebileceği birşeyler arıyordu. Ne alkolik ne de başka bağımlılığı olan birisi A. G. Sara hastası ve annesi öldükten sonra üvey abileri tarafından sokağa atılmış. Devlete ve insanlara olan güvenini tamamen yitirmiş durumda. Gültepe’de kaldığını söyleyen A. G. ye Eminönü’nde rastlamamız aslında bu insanların bütün şehri ver korunaklı veya yiyecek bulabilecekleri yeri evleri gibi görmeye başladığını düşündürüyor. A.G. gibi pekçok kişi olduğunu öğreniyoruz. “Biz hırsız değiliz, çöpten buluyoruz ama çalmıyoruz, fakat herkes bize hırsız gibi bakıyor, suçlu gibi bakıyor” diyor.
       
SAĞLIK SORUNLARINI ÇÖZEMİYORLAR
       Sosyal güvenceleri ve tabiki paraları olmadığı için sağlık sorunlarını çözemiyorlar. Hasta olduklarında genelde kendi kendine geçmesini bekliyorlar. Bu bekleyiş bazen iyi sonuç verse de ölümle neticelendiği durumlar da oluyor. Soğuk, açlık ve yetersiz temizlik koşulları nedeniyle her çeşit hastalığa açıklar. Aslında sosyal güvencelerinin olmasıda çok şey değiştirmiyor.
       
EMEKLİLER DE SOKAĞA DÜŞÜYOR
Emekli maaşıyla geçinemeyen bu ihtiyar da sokaklarda yaşamaya başlamış. Sosyal güvencesi olduğu halde geçirdiği felç rahatsızlığının tedavisini yaptıramıyor. Çünkü hastaneye gittiğinde kimse derdini dinlemiyor.
       Fındıklı’da rastladığımız bir ihtiyarın yanına yaklaşıyoruz. 59 yaşında olan bu ihtiyar uzun süre gemilerden çalıştıktan sonra emekli olmuş. Ancak ayda aldığı 102 milyon emekli maaşıyla İstanbul’da bir ev bulup oturabilmesi mükün olmadığı için sokaklarda yaşamaya başlamış. 1980 öncesinde felç geçirerek Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde ağır bir ameliyat geçirmiş ve daha sonra Bahçelievler Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi gömüş. Fakat Rehabilitasyon merkezinden iki ayağının üstünde çıkan bu yaşlı adam sokağa düştükten sonra tekrar rahatsızlanıp baston kullanmaya başlamış. Hastaneye gidip randevu alamadığını, torpili olmadığı için kimsenin kendisiyle ilgilenmediğini söylüyor. Huzurevinde neden kalmadığını sorduğumuzda ise farklı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Darülaceze’ye başvurmuş, ancak 60 yaşını doldurmadığı için oradada kapılar yüzüne kapanmış. Yaşlı gözlerle bakıyor ve “kimsenin yardım ettiği yok, ama yapabilirseniz beni bir rehabilitasyon merkezine yatırın. Başka bir şey gerekmez. Sigortam da var. İyi olup iki ayağımın üstüne kalkabileyim” diyor. Elimizden geleni yapacağımızı söyleyip yanından ayrılıyoruz. Ağlayarak arkamızdan el sallayan bu ihtiyarı görmek aslında sosyal güvence kavramının tekrar sorgulanması gerektiğini düşündürüyor.
       
EKONOMİK SORUNLAR AİLELERİ BÖLÜYOR
Boyacılıkla hayatını sürdürüyor. Ancak parası ev tutup ailesini bir arada tutmaya yetmediği için eşinden ve iki çocuğundan ayrı yaşıyor. Karısı gelip kirli çamaşırların alıyor ara sıra. Nufus cüzdanı 6 yıldır kayıp.
       Sokakta yaşayanların pek çoğu ekonomik yetersizlikleri yada sağlık sorunları nedeniyle aileleri tarafından dışlanmış kabul edilmemiş insanlar. Ancak parası olmadığı için ev tutamayıp sokakta yaşayanlar sadece kimsesizler değil. Sirkeci’de karşılaştığımız H. Y. ayakkabı boyacılığı yapıyor. 38 yaşında ve iki çocuk babası. Sokakta yaşayan pek çok insanın aksine ailesiyle ilişkileri gayet iyi. Onu sadece ekmekten oluşan akşam yemeğini yemeğe hazırlanırken yakalıyoruz. Çanakkaleli olan H. Y. ailesiyle yeni görüştüğünü söylüyor ve arkasından ekliyor; Ben boyacılık yaparım, hanım temizlikçi. Onlar pansiyonda
Özellikle kış aylarında bankamatikler evsizler bulunmaz bir sığınak görevini üstleniyor.
       kalıyorlar. Hanımın kazandığı ancak onların masraflarına yetiyor. İkimizin kazancıyla da bir ev tutulmuyor. Böyle yaşıyoruz” diyor. Onun da nüfus cüzdanı yok. Genel sayımda listelere o da eklenmedi. Tıpkı sokakta yaşayan binlerce çocuk ve yaşlı gibi.
       Evet. Son sayımlarda hepimiz evlere hapsolmanın, sayım sisteminin ilkelliğinin yorumlarını yaptık ama T. C. vatandaşı olarak tescillendik. Ya sayılamayanlar. Yani artık kayıtlardan düşülen bu insanlar... Onları unutarak modern bilgisayarlı kimliklerimizle modernleşebilecek miyiz?
       
       
       
       
       
       
       
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları