|
Çin, ASEAN üyesi değil. Ancak 1997 yılından beri ASEAN+1 adı altında bu bölgesel oluşum ile işbirliği konularında diyaloğa giriyor. ASEAN+3 platformu ise Çin ile birlikte, Japonya ve Güney Koreyi de kapsıyor.
Son dönemlerde Çin, ülkemizin de gündemine daha çok girmeye başladı. Çinin Türkiye için bir tehdit mi yoksa bir fırsat mı olduğunu tartışmak bu yazımızın amacı dışında. Ancak daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi Çini tek başına değil, Doğu Asyanın bütünü içinde önemli bir parça olarak ele almak gerekiyor. Çin, büyüyor ve gittikçe güçleniyor. Ancak Çinin tek başına Avrupaya ya da ABDye karşı bir denge unsuru olarak ortaya çıkması, tek kutuplu dünyada ikinci bir kutup olması şu andaki konjonktür içinde mümkün değil.
Çin, bunu ancak hızla büyüyen ve entegre olan Doğu Asyanın lider ülkesi sıfatıyla başarabilir. Doğu Asya ülkelerinin Çin liderliğinde birleşmesi, bölgede Çine rakip olabilecek dış güçlerin (buna ABD diyelim) devredışı kalmasını sağlayacağı gibi Çinin arkasına tüm bölgenin ekonomik gücünü almasını da sağlayacaktır.
DOĞU ASYADA BÖLGESEL ENTEGRASYON
|
|
| Güneydoğu Asya Ülkeleri Örgütü (ASEAN) zirvesi Laos'un başkenti Vientiane’de gerçekleştirildi.
| |
Bu bağlamda Doğu Asyada yer alan ülkeler arasındaki bağların kuvvetlendirilmesi ve bu bölgenin gerçek bir blok haline gelmesi gerekiyor. ASEAN+3 içindeki ülkeleri, yani Kuzeydoğu Asyanın üç büyük gücü Çin, Japonya ve Kore ile Güneydoğu Asyanın kaplanlarını ekonomi, siyaset ve güvenlik boyutlarında karşılıklı çıkarlar doğrultusunda bir araya getiren bir blok, Çinin liderliğinde bir süper güç olarak sahneye çıkabilir.
Wen Jiabaoyu Vientianeye getiren sebep de tam olarak bu
ASEAN+3, müthiş bir potansiyel barındırıyor. Ancak bugüne kadar bu oluşumu somut bir yapıya dönüştürebilmek için gerekli adımlar atılamadı. Artık bütün taraflar, bu konuda daha kararlılar. Çin, ABDnin bölgedeki etkisini kırarak kendi bölgesel liderliğini pekiştirmek, Güneydoğu Asyanın sahip olduğu doğal kaynaklara daha rahat erişebilmek ve deniz ticaret hatlarını güvenceye almak istiyor.
Japonya ve Kore ise ASEAN ülkelerindeki ekonomik faaliyetlerini daha rahat yürütebilmek istemelerinin yanı sıra asıl olarak Çinin makinistliğini yaptığı bu treni kaçırmayı göze alamayacakları için söz konusu oluşuma sıcak bakıyorlar. ASEAN ülkeleri ise Çin pazarlarına daha rahat ulaşabilmek ve Çinle ortaklıkları sayesinde küresel ekonomi içerisinde kendilerine avantaj sağlamak amacındalar.
DEV BİR PAZAR
Vientianede yapılan ASEAN zirvesinde tam 34 anlaşma imzalandı. Bunların 20 tanesi ASEAN ülkeleri arasında yapılan anlaşmalar. ASEAN, ayrıca Çin ile 4, Güney Kore ile 3, Hindistan, Japonya ve Rusya ile 2şer, Avustralya ve Yeni Zelanda ile 1 anlaşmaya imza koydu. Bu anlaşmaların en önemlisi şüphesiz ki ASEAN ile Çin arasında imzalanan ticaret anlaşması. Bu anlaşmaya göre 2005 yılından itibaren imalat ve tarım ürünlerinde tarifeler kademeli olarak kaldırılmaya başlanacak ve 2010 yılında bir serbest ticaret alanı oluşmuş olacak.
Şu anda Çin ile ASEAN arasındaki ticaret hacmi yıllık 100 milyar dolar seviyesinde. 1.4 trilyon dolarlık Çin ekonomisi ile toplam 1 milyar dolarlık ASEAN ekonomilerini bir araya getirecek olan bu anlaşma, toplam 2 milyara yakın nüfusa sahip dev bir pazar oluşması anlamına gelecek. Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelandanın katılması durumunda ise 3 milyarın üzerinde bir nüfus ve yaklaşık 9 trilyon dolarlık bir pazar söz konusu olacak.
Doğu Asyanın bir blok olarak, ABD ve Avrupaya karşı alternatif bir dünya gücü olması için ticaret anlaşmaları yeterli mi? Tabii ki değil, ama Başbakan Wenin dediği gibi dereler bir araya gelmeden ırmaklar ve denizler oluşamıyor. Doğu Asya ülkelerinin, üzerinde henüz tam bir görüş birliği söz konusu değilse de bir Doğu Asya Birliği oluşturmaları gündemde.
Bu görüş ilk olarak 1990ların başında dönemin Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed tarafından dile getirilmiş, ancak ABDnin şiddetli muhalefeti ve Japonyanın da ABDnin yanında yer alması nedeniyle rafa kaldırılmıştı. Ne var ki, aradan geçen zaman zarfında çok şey değişti.
|
ASEAN’ın Tarihçesi |
| | | | |
|
| 1967 yılında Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland ve Singapur tarafından kuruldu. |
| 1976 yılında ASEAN Sekreteryası Endonezya’nın başkenti Cakarta’da faaliyete geçti. Aynı sene ilk ASEAN Zirvesi yapıldı ve üye ülkeler arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalandı. |
| 1984 yılında Brunei üye oldu. |
| 1992 yılında imzalanan Ekonomik İşbirliğini Geliştirme Çerçeve Anlaşmasıyla ASEAN Serbest Ticaret Alanı oluşturulması kararlaştırıldı. |
| 1994 yılında ilk ASEAN Bölgesel Forumu yapıldı. |
| 1995 yılında Vietnam üye oldu. |
| 1997 yılında Laos ve Myanmar (Burma) üye oldu. İlk ASEAN+3 Zirvesi Malezya’da yapıldı. |
| 1998 yılında Doğu Asya Vizyon Grubu kuruldu. |
| 1999 yılında Kamboçya üye oldu. |
| |
|
| | |
| |
ÇİN ÖN PLANDA
Herşeyden önce artık Çin faktörü çok daha ön planda. Doğu Asya Birliğinin öncülüğünü Çin yapacak. ABDnin muhalefeti artık bir şey değiştiremeyecek, çünkü zaten amaç ABDye karşı bir denge unsuru sağlanması ve ABDnin bölgedeki nüfuzunun azaltılması. Vientianedeki zirvede görülen o ki, Çin eskiden ASEANın güçlü ortağı rolündeyken artık bölgede yeni, daha kapsamlı ve daha kuvvetli oluşumun öncüsü olarak sahneye çıkıyor. Bazı kesimler, Doğu Asya Birliği projesini ASEAN+3ün sadece isim değiştirmiş hali olarak görebilir ama arada çok büyük bir fark var. Birisinde Çin sadece bir ortak iken diğerinde lider olacak.
Doğu Asyada Avrupa Birliği modelinde bir oluşum gerçekleşebilir mi? Bu kolay bir iş değil. Bu hedefe kademeli olarak ve uzun vadede ulaşılabilir. Bu arada bir takım sıkıntılar da söz konusu. ASEAN üyesi ülkelerin bir kısmı Çinin bölgedeki etkisinin bu kadar artmasından şikayetçiler. Ayrıca bölgedeki ülkeler, Avrupa ülkeleri kadar homojen değiller. Uzaktan birbirlerine çok yakınlarmış gibi görülseler de aslında din, dil, kültür ve mentalite olarak birbirinden çok farklı özelliklere sahipler.
ASEANı oluşturan ülkelerin ekonomilerinin yapıları ve dolayısıyla bu ülkelerin ihtiyaçları ve hedefleri de birbirlerinden çok farklı.
Örneğin Singapurda kişi başına düşen GSYİH, 21 bin dolar seviyesindeyken bu rakam Kamboçyada sadece 310 dolar.
Bununla birlikte, bazı ülkeler arasında tarihten kaynaklanan düşmanlıklar söz konusu. Bunun en büyük örneği de Çin ile Japonya. Japonyanın 2. Dünya Savaşı öncesinde ve savaş boyunca Çini işgal altında tutması ve bu dönemde yaşanan olaylar Çin halkının hafızasında hala çok taze.
EKONOMİK FAYDALAR VE SİYASET
Bütün bu sorunlar bölgesel entegrasyonun istenenden daha yavaş bir hızda gerçekleşmesine neden olabilir ama tamamen engel olmaları mümkün değil. Doğu Asyanın küreselleşme çağındaki yeni ideolojisi pragmatizm. Karşılıklı ekonomik faydaların söz konusu oldukları yerde siyasi düşünceler geri planda kalıyor.
Eskiden siyasi ilişkilerini geliştiren ülkelerin arasında sonradan ticari ve ekonomik ilişkiler de artarken, artık siyaset alanında kanlı bıçaklı olan ülkelerin arasında bile ticaretin ve yatırımların hızla artması mümkün olabiliyor. Bu nedenle ekonomik ve ticari ekonomik ilişkilerin gelişmesi ve/veya gelişmesi için büyük bir potansiyelin mevcut olduğunun bilinmesi, siyasi alandaki sorunların çözümüne katkıda bulunuyor.
Taraflar arasında anlaşmanın sağlanması durumunda ilk Doğu Asya Zirvesi önümüzdeki yıl Malezyada yapılacak. Bu zirve bir Doğu Asya Birliği yolunda önemli bir adım olacak. İkinci zirvenin ev sahipliğine talip olan ülke ise Çin Halk Cumhuriyeti...
TÜRKİYEYİ DE ETKİLEYECEK
Doğu Asyada Çin liderliğinde bir bölgesel entegrasyon, bugün olmasa da, yarın ya da ertesi gün bizleri daha çok ilgilendirecek ve günlük hayatımızda kendisini daha fazla hissettirecek. Türkiyenin de bir Doğu Asya Birliği gerçeğine şimdiden hazırlanmaya başlaması gerekiyor. Madem Avrupa ile Asya arasında bir köprüyüz, bu köprünün sadece tek bacağına yüklenmektense biraz da öbür tarafı ile ilgilenmeliyiz.
Türkiyenin hedefi Avrupa Birliğine tam üyeliktir. Ancak bu gerçekleşse de gerçekleşmese de Türkiye, Doğu Asya ile olan ilişkilerini kuvvetlendirmek için somut adımlar atmaya başlamalıdır. Bölge ile olan ekonomik ilişkilerimizi abi biz bu malları Çinden çok daha ucuza alırız boyutundan çıkartıp daha geniş bir perspektife kavuşturmak için ilgili devlet kurumlarının yanısıra, özel sektör teşkilatları, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler de üzerlerine düşeni yapmak zorundalar.
İlişkilerin sadece ekonomi boyutunda ele alınması da doğru değil. Sadece Çin değil, tüm Doğu Asya ile diyaloğun artırılması, halkların birbirlerini daha iyi tanıyabilmeleri için çalışmaların yapılması gerekiyor. Çinin baş döndürücü yükselişine kapılıp bu ülkeyi bölgeden ayrı tutarak ele almamalı, diğer ülkeleri ihmal etmemeliyiz. Japonya ve Güney Kore ile değişik boyutlarda ciddi çalışmalar yapılıyor ama ASEAN bölgesinde daha öğreneceğimiz çok şey var.
Gelecekte bir gün o dönemin Çin Devlet Başkanı kalkıp da Doğu Asya Birliği kurulmuştur dediği vakit, biz bunları hala yapmamış olursak yine treni kaçırdık demektir. | |