|
Putinin ziyareti, ülkemizi Kremlinin bir numaralı adamı konumundaki bir devlet adamının ilk defa ziyaret ediyor olması açısından önemli. Daha önce bir Devlet Başkanını konuk etmiştik. 1972 yılında SSCB Devlet Başkanı Nikolay Podgorni, Türkiyeye gelmişti.
Ancak bilindiği gibi SSCB döneminde ülkenin lideri Devlet Başkanı değil Komünist Parti Genel Sekreteri idi ve o yıllarda da Kremlinin bir numaralı adamı Podgorni değil Leonid Brejnev idi.
1992 yılında ise dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, İstanbula gelmişti ancak bu bir resmi ziyaret değildi. Yeltsin, Karadeniz Ekonomik İşbirliği zirvesine katılmak için ülkemizi ziyaret etmişti.
SSCBNİN TÜRKİYEYE YARDIMLARI
Türkiyenin Rusya ya da 1991 öncesinde SSCB ile olan ticari ve ekonomik ilişkileri dalgalı bir seyir izlemiş. Cumhuriyetin ilk yıllarında SSCBnin sıfırdan inşa edilen Türk ekonomisine yardımları söz konusu. 1932 yılında Başbakan İsmet İnönünün Moskova ziyareti ile 1966 yılında SSCB Başbakanı Aleksandr Kosiginin Türkiye ziyaretleri ile iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler yüksek seviyelere ulaştı.
Düşük faizli Sovyet kredisi ve SSCBnin sağladığı teknik destek ile Türk ağır sanayiinin temelini oluşturan tesisler kuruldu. Seydişehir Alüminyum, İskenderun Demir-Çelik, Oymapınar Hidroelektrik Santralı ve Aliağa Petrol Rafinerisi bu tesislerin başlıca örnekleri.
DOĞALGAZ ANLAŞMASI
Daha sonra yaklaşık 20 sene boyunca iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler bir durgunluk dönemine girdi. Rusya ile ilişkilerimizin bugünkü yapısının temeli ise 1984 yılında imzalanan ve 1987 yılında yürürlüğe giren Doğalgaz Anlaşması ile atıldı. Türkiye, halen doğalgaz ihtiyacını büyük ölçüde Rusyadan temin ediyor.
Bu anlaşma ile hangi yıl, Türkiyenin Rusyadan ne kadar doğalgaz alacağı belirtilmişti ancak anlaşmanın en önemli tarafı, alınan doğalgazın bedelinin yüzde 70lik kısmının Türk mal ve hizmetleri ile ödenmesi koşuluydu.
Türk sanayi ürünleri ve Türk müteahhitleri, bu madde sayesinde Rus pazarına girmeye başladılar ve iki ülke arasındaki ilişkiler ivme kazanarak kademeli olarak bugünkü seviyesine ulaştı.
Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin bugün gelmiş oldukları noktayı dört ana başlık altında incelemek faydalı olacak: Karşılıklı ticaret, yatırımlar, müteahhitlik hizmetleri ve turizm.
TİCARET HACMİ GENİŞLİYOR
1988 yılında sadece 200 milyon dolar olan ve SSCBnin dağılmasından hemen sonra 1992de 1.5 milyar dolar olarak gerçekleşen iki ülke arasındaki ticaret hacmi, daha sonra sürekli artış göstererek 2003 yılı itibariyle 6.8 milyar dolara ulaştı.
Aynı yıl Türkiyenin Rusyaya ihracatı 1.4 milyar dolar, ithalatı ise 5.4 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Burada dikkat edilmesi gereken iki nokta var. Birincisi Türkiye aleyhine ciddi bir ticaret açığı olduğu ve bu açığın gittikçe büyüdüğü. İkincisi de Türkiyenin ithalatın yüzde 70lik kısmının ham petrol, doğalgaz, kömür gibi enerji hammaddelerinden oluştuğu. Türkiye, mevcut anlaşmalar gereği Rusyadan aldığı doğalgazın miktarını kademeli olarak artıracak.
Şu anda Mavi Akımdan yılda 2 milyar metreküp doğalgaz alınırken, 2007 yılında 16 milyar metreküp alınacak. Bu da ticaret açığının hızla artması anlamına gelecek çünkü, 1984 tarihli anaşmada yer alan alınan doğalgazın bedelinin yüzde 70lik kısmının Türk mal ve hizmetleri ile ödenmesi koşulu artık işlerliğini yitirdi.
BAVUL TİCARETİ
Bavul ticaretine de kısaca değinmek gerekiyor. 2003 yılında Türkiye ile Rusya arasındaki bavul ticaretinin hacmi 3.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam doğal olarak resmi ticaret rakamlarında yer almıyor.
Rusyada bavul ticareti ile uğraşanların ilgileri fiyat avantajı nedeniyle Çine kayarken, Rusya Federasyonunun Dünya Ticaret Örgütüne üye olma aşamasında olması nedeniyle bavul ticaretinin şekil değiştirerek resmi ticaret haline geleceğini söylemek de mümkün.
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE TÜRK FİRMALARI
Türk müteahhitleri, Rus pazarına SSCBnin son yıllarında girmeye başladılar. 1990lı yılların başlarında eski Doğu Almanyadan dönen Rus askerleri için Almanya tarafından finanse edilen konut projeleri Türk firmaları için dönüm noktası oldu.
Bu kapsamda inşa edilen 46,000 konutun 15,000i Türk firmaları tarafından yapıldı. Türk firmaları daha sonra da faaliyetlerine devam ederek başta Moskova olmak üzere Rusyanın değişik yerlerinde önemli projelere imza attılar. Bugüne kadar Türk firmaları 750 civarında proje üstlendiler ve bu projelerin toplam değeri de 13 milyar dolar.
RUSYAYA YAPILAN YATIRIMLAR
Rusya, özellikle 1998 yılında yaşanan mali krizden sonra Türk firmaları için ihracat yapmaktan çok yatırım için daha cazip gelmeye başladı. Alışveriş merkezleri, gıda ve içecek, tekstil, bankacılık, telekomünikasyon, cam ve makina sanayi gibi sektörlerde Türk yatırımları artıyor.
Ülkedeki toplam Türk sermayesi 1 milyar doları aşmış durumda. Koç ve ENKA gruplarının Ramstore alışveriş zinciri, Vestelin televizyon, Efes Pilsenin bira, Şişecamın cam ambalaj üretim tesisleri Rusyadaki başlıca Türk yatırımlarına sadece birkaç örnek.
Türkiyedeki Rus firmaları ise özellikle taşımacılık, turizm ve ticaret sektörlerinde faal durumdalar ve son dönemlerde enerji sektörüne de ilgi gösteriyorlar. Bilindiği gibi Tüpraş özelleştirme ihalesini Tatneft firması kazandı. Bunun dışında Rus firmalar Türkiyede doğalgazın iç dağıtımını da üstlenmek arzusundalar.
RUST TURİSTLERİN UĞRAK YERİ TÜRKİYE
Turizm, iki ülke arasındaki ilişkilerde çok önemli bir yere sahip. Türkiye, Rus vatandaşlarının turizm amaçlı olarak en fazla seyahat ettikleri ülke durumunda. Resmi rakamlara göre 2003 yılında ülkemizi 1 milyon 258 bin Rus vatandaşı ziyaret etmiş.
Almanlardan sonra en fazla turist Rusyadan geliyor. Antalyaya gittiğiniz zaman burada Rus mahalleleri oluşmaya başladığını görüyorsunuz. 2004 yılında Antalyayı ziyaret eden Rus turist sayısının 800 bin olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
Ayrıca yaz boyunca değişik turistik tesislerde ve mağazalarda çalışmak amacıyla şehirde bulunan Rus vatandaşlarının sayısının da 10 bine ulaştığı ifade ediliyor.
Rusya ile ticari ve ekonomik işbirliği alanında önemli bir potansiyel var. Bu potansiyelin somut projeler haline getirilebilmesi için uygun bir ortam oluşmaya başladı. Soğuk Savaş döneminin düşünce yapısı, küreselleşme sürecinde yerini daha pragmatik yaklaşımlara bırakıyor. Rusya, artık Türkiyeyi sadece bir tehdit, Orta Asya ve Kafkaslardaki çıkarlarına zarar verebilecek bir tehlike olarak görmüyor.
Türkiyede de artık bir komünizm tehdidinden bahsedilmiyor. Ekonomik çıkarlar gittikçe daha fazla ön plana çıkıyor ve bu çıkarlar doğrultusunda Türkiye ile Rusyanın rekabet değil işbirliği içerisinde olmaları gerekiyor. Putinin ziyareti bir ilk ve bu ziyaretin somut projeler açısından da ilklere sahne olması, iki ülke açısından çok önemli.
Gelecek yazımızda iki ülke arasındaki işbirliği imkanlarında değinecek ve bu doğrultuda bir gelecek vizyonu oluşturmaya çalışacağız.
| |