Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Endüstriyel futbolda naklen yayın kavgası
 
Kuşkusuz televizyon olmasaydı, futbol da bugünkü bulunduğu noktada olamazdı.
 
Tuğrul Akşar
NTV-MSNBC
 
25 Temmuz 2004—  Bugün futbolu yaygın ve popüler bir spor dalı haline getiren, ona küresel bir kimlik kazandıran en önemli şeyin televizyon ve naklen yayınlar olduğunu söylemek yanlış bir ifade olmayacaktır.

   
 
       
    MSNBC News Teknik, taktik ve oyun felsefesi bakımından Euro 2004'ün genel değerlendirmesi (1)
MSNBC News Teknik, taktik ve oyun felsefesi bakımından Euro 2004'ün genel değerlendirmesi (2)
MSNBC News Yeni yasa futbolun sorunlarını çözecek mi? (3)
MSNBC News Yeni Yasa, futbolun sorunlarını çözecek mi? (1)
MSNBC News Yeni yasa futbolun sorunlarını çözecek mi? (2)
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Televizyon, futbolun endüstrileşmesindeki en önemli araç olarak egemenliğini hala sürdürüyor. Televizyonun endüstriyel futbolun emrine verdiği naklen yayınlar ve digital olanaklar, aynı zamanda futbol endüstrisinin en üst noktada kendisini yeniden üretmesine olanak sağlayacak yeni futbol ekonomisinin de doğumuna neden oldu. Bu sayede giderek endüstriyel bir kimliğe kavuşup, kendi kültürünü ve ekonomisini yaratmasını bilen futbol, günümüzde üç milyar insana aynı ilgi ve yoğunlukta bir meta olarak bu şekilde ulaşabiliyor; kendi üretim ilişkilerini global bazda bu sayede eşzamanlı kurabiliyor. Bu bağlamda naklen yayınlar ve digital platformlar, bir yandan yeni futbol ekonomisinde, sermaye birikiminin en temel dinamiklerinden birisi haline gelirken; diğer yandan da futbol kulüplerinin en önemli gelir kaynaklarından birisi olmayı devam ettiriyor.
       Naklen yayınların, futbol endüstrisi içindeki yeri ve önemini son iki haftada yaşanan yayın ihalesi kavgasından da net olarak görebiliyoruz. Bir yandan ihale gecikti feveranı içinde olan Anadolu kulüpleri, bir yandan ihale bedelini az bulan Üç büyükler; diğer taraftan futboldan zarar ettiğini ifade eden yayıncı kuruluş ve tabii ki olayın baş aktörü Türkiye Futbol Federasyonu… İşte bu kargaşa içinde, futbolun görünmeyen yüzü üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Olayın hem endüstriyel hem de sportif yönünü farklı bakış açısıyla değerlendirmek, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak önümüzde duruyor.
       
KAVGAYA NEDEN OLAN İHALE

       Yukarıda söylediklerimizin ışığında, Süper Lig maçlarının 4 yıllık bir süre içinde yayın hakkını, 15 Temmuz 2004 günü TFF’nun açtığı ihale sonucunda, yıllığı 135 trilyon 950 milyar liraya ya da döviz bazında söylemek istersek; ihale günü dolar kuru üzerinden 1 dolar=1 milyon 440 bin lira hesabıyla, 94 milyon 400 bin dolara Digitürk ve TRT ortaklığı kazandı. Kulüplere ödenecek toplam tutar 4 yılda TÜFE ayarlamalarıyla birlikte, yaklaşık 450 milyon dolara kadar çıkabilecek. Bu tutara yayıncı kuruluşun vergi ve federasyon payı da eklendiğinde, rakam yıllık 180,9 trilyon liradan 4 yıl boyunca 580 milyon dolara ulaşıyor. Gerçekten büyük para… Bu ihale üzerinde konuşmadan önce, geçmişte yapılan ihaleleri bir hatırlayalım isterseniz.
       
BUGÜNE KADAR YAPILAN İHALELER
       Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, ilk futbol ihalemiz 1994-95 sezonunda 7.2 milyon dolar bedelle, Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/TGRT konsorsiyumuna verilmişti. Bir sonraki yıl ihalesini kazanan aynı grupta bu kez tek değişiklik, TGRT’nin yerini Star TV’nin almış olmasıydı. Bu ihalede yıllık yayın bedeli yüzde 219’luk bir artışla 23 milyon dolara yükselmişti. 1996-97 yılında yapılan ihaleyi kazanan Cine5’le, futbolsever ilk kez şifreli yayınla tanışmıştı. Bu şekilde Türk futbol yayın hayatında çoğu ilkin temellerinin atıldığı Cine 5 dönemi de başlamış oluyordu. 3 sezonu toplamda 140 Milyon dolara kiralayan Cine 5, ne var ki daha sonraki yayın hakkını 2 yıllığına 120 milyon dolara Teleon’a kaptırmıştı.
       Yıllık bazda yaklaşık yüzde 10’a karşılık gelen bir artış bedeliyle, yayın hakkını satın alan Teleon’la, bir süre sonra futbolumuzun karabasana dönüşecek Uzan’lı yıllar da böylece başlamıştı. Başlangıçta her köşede satılan decoderlara hücum eden futbolsever, bir süre sonra parasını peşin ödediği decoderlarını alamayınca yürüyüşler düzenlemişti. Teleon daha sonra ödemelerini aksatmaya başlayınca, TFF’nu Teleon’un teminat mektubunu nakde çevirerek, kulüplerin paylarını ödemiş ve arkasından yeni bir ihale açmıştı. Bu açılan yeni ihaleyle birlikte, Türk futbolunda Digitürk dönemi de başlamış oluyordu. 2001-04 dönemine ilişkin yapılan ihale, bir önceki ihale bedeline göre yüzde 288’lik bir artışla 465 milyon dolara Digitürk’te kalırken; ihale bedelinin yıllığı 155 Milyon dolara gelmişti. Bir önceki ihale bedeline göre yıllık artış oranı yüzde 158 demek olan bu ihaleden üç buçuk yıl sonunda 106 milyon dolar zarar ettiğini beyan eden Digitürk, 15 Temmuz 2004’te yapılan son ihaleyi de TRT işbirliğiyle birlikte, yıllığı 94 milyon dolara kazandı.
        New Page 1

Yıllar İtibariyle Yayın İhaleleri ve Kazanan Kuruluşlar

Yıllar Yayıncı Kuruluş İhale bedeli  (milyon $)
1994-95 Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/TGRT 7,2
1995-96 Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/Star TV 23,0
1996-97 Cine5 40,0
1997-98 Cine5 45,0
1998-99 Cine5 55,0
1999-2001 Ocak Teleon 120,0
2001 Ocak-2004 Digitürk 465,0
2004 Temmuz-2008Temmuz Digitürk-TRT ortaklığı (*) 377,6
(*): Yıllık 94,4 milyon USD üzerinden 4 yıllık tutar olarak hesaplanmıştır.

DİGİTÜRK BUGÜNE KADAR NE ÖDEDİ? NE ÖDEMELİYDİ?
       2000-01 döneminden itibaren Türkiye Süper Ligi’nin yayın hakkını kazanan Digitürk’ün bu dönem içinde, tüm spor kulüplerine yapmış olduğu tutarlar aşağıdaki tabloda okurun dikkatine sunulmaktadır.
       Digitürk’ün 2000-2004 dönemi içinde kulüplere yapmış olduğu ödemeler toplamının 312 milyon 914 bin dolara ulaştığını görüyoruz. TFF’nun payı ve diğer yasal yükümlülükler de dikkate alındığında, bu tutar toplamda 413 milyon 547 bin dolara ulaşıyor. Kulüplere yapılan ödemenin yıllık bazda ortalaması ise 89 milyon 404 bin dolardır. (Kaynak: Akşam Gazetesi, 17 Temmuz 2004)
        New Page 1
Digitürk’ün 3.5 Yıllık Dönem İçinde yapmış Olduğu Ödemeler (Bin USD)
Sezon Kulüp payı %10 TFF payı %2 Org. payı KDV Toplam ödenen tutar
2000-01 65.206 6.521 1.304 13.146 86.176
2001-02 80.638 8.064 1.613 16.257 106.571
2002-03 108.686 10.869 2.174 21.911 143.639
2003-04 58.384 5.838 1.168 11.770 77.160
Toplam 312.914 31.291 6.258 63.083 413.547
Yıllık ortalama 89.404 8.940 1.788 18.024 118.156

       Digitürk’ün bağlı olduğu Çukurova Grubu’nun gazetesi Akşam’da yayınlanan rakamlar yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi iken; Türkiye Futbol Federasyonu’nun 2003-04 Faaliyet Raporu’nda yer alan bilgilerden oluşturulan tabloda ise aynı dönemde, Digitürk’ün kazandığı ihalenin rakamları arasında 152.1 milyon dolar bir fark ortaya çıkmaktadır. TFF kaynaklarına göre Digitürk’ün, 2000-01 döneminde kazandığı ihaleye göre, Digitürk’ün kulüplere 465 milyon dolar ödeme yapması gerekiyor. Bu rakam TFF payı ve diğer yasal yükümlülüklerle birlikte 614.5 milyon dolara ulaşıyor. (Bu konuda bakınız, TFF 2003-04 Faaliyet Raporu, sh. 39)
       TFF faaliyet raporunda kulüplere 3.5 yıllık dönem içinde ödenmesi gereken rakam (ihale bedeli) 465 milyon dolar olmasına karşın; Digitürk’ün Akşam gazetesinde kulüplere ödediğini belirttiği toplam tutar olan 312 milyon 914bin dolar arasında, 152 milyon 86 bin dolar tutarında kulüpler aleyhine bir fark ortaya çıkmaktadır.
       Bu aradaki farkın, TFF’nun düşük kur uygulamasından kaynaklandığını, yaptığımız incelemeler sonucunda görüyoruz. 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, dövizde meydana gelen olağanüstü artış sonucu, 1 Mart 2001 tarihinde şirket ile federasyon arasında imzalanan ek sözleşmeye istinaden döviz kurları, 2001 için 750.000 TL; 2002 için 875.000 TL; 2003 için 1.065.536; 2004 için de 1.080.963 TL olarak sabitlenmiştir. Aynı döneme ilişkin ortalama TCMB kurları ise sırasıyla; 2001/1, 223,384; 2002/1,504,481; 2003/1,495,796 ve 01/01-30/04/2004 tarihleri arasındaki ortalama kur ise 1,388,497 TL olmuştur. Buna göre TFF’nun belirlediği kur ile TCMB kurları arasındaki farklar sırasıyla 2001 için yüzde 39; 2002 için yüzde 42; 2003 için yüzde 29 ve 2004 için ise yüzde 22 olmuştur.
       Sadece 1 Haziran 2003 ile 30 Nisan 2004 arasında, düşük kur uygulaması nedeniyle, kulüplere 31,4 milyon dolar daha az ödeme yapıldığı, aşağıdaki tablodan da görülmektedir.
        New Page 1
1 Haziran 2003-30 Nisan 2004 döneminde kulüplere ödenen toplam tutarlar
Kulüpler Ödenen
(Bin USD)
Toplam İçindeki payı (%) TCMB kurundan (Bin USD) TFF kurundan (Bin USD) Kulüplerin kaybı
(bin USD)
Beşiktaş 20.288,5 13,25 14.612 18.784 4.172
Fenerbahçe 20.288,5 13,25 14.612 18.784 4.172
Galatasaray 20.288,5 13,25 14.612 18.784 4.172
Trabzonspor 15.694,9 10,25 11.304 14.531 3.228
Toplam 76.560,5 50,00 55.140 70.883 15.743
 
A.Sebatspor 4.416,1 2,88 3.180 4.089 909
Adanaspor 4.615,6 3,01 3.324 4.273 949
Bursaspor 6.186,4 4,04 4.456 5.728 1.272
Çaykur Rize 5.077,1 3,32 3.656 4.701 1.045
Denizlispor 5.905,5 3,86 4.253 5.468 1.215
Diyarbakırspor 5.067,1 3,31 3.649 4.691 1.042
Elazığspor 4.011,1 2,62 2.889 3.714 825
Gaziantepspor 6.038,4 3,94 4.349 5.591 1.242
Gençlerbirliği 6.385,6 4,17 4.599 5.912 1.313
İstanbulspor 5.590,2 3,65 4.026 5.176 1.150
Konyaspor 4.964,0 3,24 3.575 4.596 1.021
Malatyaspor 5.160,5 3,37 3.717 4.778 1.061
Ankaragücü 6.973,5 4,55 5.022 6.456 1.434
Samsunspor 6.169,7 4,03 4.443 5.712 1.269
Ara toplam 76.561,1 50,00 55.140 70.884 15.744
Genel Toplam 153.121,6 100,00 110.280 141.767 31.487

Tablo, TFF 2003-04 dönemine ilişkin Faaliyet Raporu’nda yer alan bilgilerden, gerekli hesaplamalar yapılarak oluşturulmuştur.  Döviz kuru olarak 01.01.2004- 30.04.2004 tarihleri arası TCMB döviz ortalama döviz alış kurları dikkate alınmıştır.


       
Tablo, TFF 2003-04 dönemine ilişkin Faaliyet Raporu’nda yer alan bilgilerden, gerekli hesaplamalar yapılarak oluşturulmuştur. Döviz kuru olarak 01.01.2004- 30.04.2004 tarihleri arası TCMB döviz ortalama döviz alış kurları dikkate alınmıştır.
       Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi, Haziran 2003-30 Nisan 2004 tarihleri arasında Süper Lig takımlarına yapılan ödemelerin toplamı 153.1 trilyona ulaşıyor. Yapılan bu ödemelerin TCMB ortalama kurlarından olması gereken karşılığı ise 141.7 milyon dolar iken; federasyon kurlarına göre bu rakam 110 milyon 228 bin dolar olmaktadır. Bu durumda, sonuçta, kulüplere sadece Haziran 2003-Nisan 2004 tarihleri arasında transfer edilen tutarın, 31 milyon 487 bin 500 dolar daha eksik olduğu görülüyor.
       
2004/2008 DÖNEMİ YAYIN İHALESİ
       15 Temmuz 2004 yayın ihalesine ilişkin üç kurum başvuru belgesi almış olmasına karşın; ihalenin açıklanan başlangıç bedelinin yüksekliği nedeniyle Türk Telekom ve Doğan Grubu’na ait Free TV ihaleye girmekten vazgeçmiştir. İhalede tek başına kalan Digitürk+TRT ortaklığı, Süper Lig maçlarının 4 yıllık bir süre içinde yayın hakkını, yıllığı 135 Trilyon 950 milyar liraya ya da döviz bazında söylemek istersek; ihale tarihi dolar kuruyla bakıldığında 1 dolar=1 milyon 440 bin lira hesabıyla, 94 milyon 400 bin dolara kazandı. Kulüplere ödenecek toplam tutar 4 yılda TÜFE ayarlamalarıyla birlikte, yaklaşık 450 milyon dolara; yayıncı kuruluşun vergi ve federasyon payı da dikkate alındığında ise bu tutar (yıllık 180,9 Trilyon lira), 4 yıl boyunca 580 milyon dolara ulaşabilecektir.
       2004/08 dönemi ihale bedellerine göz atıldığında, kulüplere ödenen payın 94,4 milyon USD; yüzde 10 olan Federasyon payının 9,44 milyon USD; yüzde 2 olan organizasyon payının 1,888 milyon USD; 19,031 milyon USD KDV dahil toplam ödenen tutarın 124,759 milyon USD olacağı görülüyor.
       Yukarıdaki paragraftan da anlaşılacağı gibi, Digitürk+TRT ortaklığının yıllık bazda kulüplere yapacağı ödemenin ihale günü TCMB kurları üzerinden karşılığı 94,4 milyon dolara ulaşıyor. Bu tutara TFF payı ve diğer yasal yükümlülükler de eklendiğinde ulaşılan rakamın toplamı, yıllık bazda 124 milyon 759 bin USD olmaktadır. Yıllık TÜFE artışı baz alınmaksızın 3.5 yıllık dönem içinde yayıncı kuruluşun kulüplere yapacağı ödemeler toplamının 377 milyon 600 bin dolara ulaşması beklenmektedir. Yine aynı dönem için TFF ve diğer yasal yükümlülükler de göz önüne alındığında, yayıncı kuruluşun toplam ödeyeceği tutar 499 milyon 36 bin dolara yükselmektedir.
       
DİGİTÜRK FUTBOLDAN KAZANABİLİYOR MU?
       Digitürk son iki dönemdir Türkiye futbolunun yayın hakkını ihaleyle kazanan bir kurum olma kimliğini sürdürüyor. İlk dönemde (2000-2004) Türk futboluna kanalize ettiği paranın toplamı, yukarıdaki tablolarda da göstermiş olduğumuz gibi 413 milyon dolara ulaşmış.
       Digitürk’ün yayına başladığı 2001’den Nisan 2004’e kadar geçen süre içinde, Digitürk’ün futbol gelirleri toplamı 284 milyon 230 bin dolarda kalırken; bu dönemde yapılan giderler toplamı 390 milyon 870 bin dolara ulaşmaktadır. Bunun sonucunda Digitürk’ün 3.5 yıllık süre içinde toplamda 106 milyon 650 bin dolar zarar ettiği görülüyor. Digitürk’ün toplam gelirleri içinde en önemli gelir kalemini 97.2 milyon dolar ile yüzde 34’lük paya sahip olan abone gelirleri oluşturmaktadır. Bu gelir kalemini 66.3 milyon dolar ile (yüzde 23) reklam ve spansorluk gelirleri, 58.3 milyon $ ile ticari satış gelirleri (yüzde 21), 45,3 milyon $ ile (yüzde 16) görüntü satış gelirleri ve yüzde 6’lık kısmı da diğer gelir kalemleri takip ederken; gider kalemlerine baktığımızda ise, en önemli gider kaleminin yüzde 90’lık payı ile lisans maliyeti olduğunu görüyoruz.
       Digitürk’ün abone sayısının gelişimine bakıldığında ise, 2001’de 451 bine ulaşan abone sayısının, 2004 Mayıs’ı itibariyle 791 bine ulaştığı görülmektedir. Yaklaşık 800 bin olan abonenin, 308.490 adedini, yani yüzde 39’unu Lig TV aboneliği oluşturuyor.
       Kısacası, 3.5 yılda beklenen karlılığı getirecek yeterli abone sayısına sahip olamayan Digitürk, buna bağlı olarak hedeflediği satış gelirini gerçekleştirememiş ve bu yayın döneminde toplam 106,6 milyon dolar zarar etmek durumunda kalmıştır. Digitürk bu 3,5 yıllık dönemde toplamda 284.2 milyon dolar gelir elde ederken; aynı dönemde toplam giderlerinin 390,9 milyon dolar’a ulaşması, yayıncı kuruluşun 106,6 milyon dolar zarar etmesine neden olmuştur.
       31 Aralık 2003 itibariyle ilk kez 18 milyon dolar operasyonel karlılığa ulaşan Digitürk, 2004 yılı için 71 milyon dolar operasyonel ve 2 milyon dolar da net kar bekliyor. Yaklaşık 800 bin olan abone sayısını, 1 milyon 470 bin aboneye ulaştırmayı hedefleyen şirket, 2010 yılı itibariyle 472 milyon dolar gelir ile 155 milyon dolar net kar düzeyine çıkmayı ve bankalara olan kredi borçlarını sıfırlamayı amaçlıyor.
       
AVRUPA’DA DİGİTAL PLATFORMLAR NE DURUMDA?
       Futbolun endüstriyelleşip evrenselleştiği günümüzde, bol sıfırlı rakamların ortaya çıkması, ticari dengelerin yüksek noktada kurulmasına neden oldu. Naklen yayın anlaşmalarının Fransa’da 405 milyon $, Almanya’da 300, İngiltere’de 1.1 Milyar $, Türkiye’de 465 milyon $, İtalya’da 500 milyon $, İspanya’da 450 milyon dolar seviyelerine yükseldiği günümüzde, futbola yatırım yapan şirketlerin, varlıklarını sürdürebilmeleri için daha üst düzeyde bir gelir elde etmeleri gerekiyor.
       Reklam gelirlerinin ciddi biçimde düşmesi ve paralı-şifreli kanal aboneliklerinin beklenen ölçeğe ulaşmaması sonucu, son bir buçuk yılda çok ciddi bir gelir kaybına uğrayan Alman Kirch Grubu iflas etmek durumunda kalmıştır.
       Futbolu bu kadar popüler yapan ve yaygınlaştıran bu teknolojinin açmazı; yüksek maliyetler karşısında yeterli abone sayısına ulaşamamaktır. Futbol maçlarının yayınını alamayan bir digital platformun, başka ürünler satabilmesi ve ek gelir yaratabilmesi günümüzde çok zor görünmektedir. Bugün digital yayının maç naklen yayın işinin dışında kalması, daha baştan oyunun dışında kalmakla eş anlamlı olduğunu burada belirtelim.
       İngiltere’de digital platformlar arasındaki rekabet, fiyatı tüm taraflar için de taşınamaz hale getirince, abone sayısını yeterince artıramayan ITV Digital 2002 Nisan ayında kapandı, NTL ise iflastan son anda Amerika’nın en büyük medya şirketlerinden Liberty Media’nın patronu John Malone tarafından kurtarıldı. Rekabetin ortadan kalkması ile 2003 yılında yapılan yeni sözleşmede, fiyat üç yıllığına 1.0 milyar sterline geriledi.
       İtalya’da da İngiltere’dekine benzer yaşanan olaylar, İtalya’nın ilk digital platformu olan Telepiu ile Stream arasında büyük bir rekabete neden olunca; Serie A’daki 18 takımdan 11 tanesi Telepiu ile, 7 tanesi ise Stream ile uzun vadeli maç yayın anlaşması yapmıştı. Takımlara ödenen tutarlar ve iki kanal arasındaki rekabet öyle bir noktaya ulaştı ki, kuruldukları günden beri zarar eden iki şirket 2002 yılında günde 1.7 milyon dolar kaybetmeye başlamıştı.
       Alman Bundesliga’sının ana finansörlerinden olan Kirch Grubu’nun çöküşünün ana sebebi ise, naklen yayınlar için çok ciddi maliyetlere katlanmak durumunda kalmasıdır.
       
TÜRKİYE’DE FUTBOL YAYINI, DİĞER AVRUPA LİGLERİNDEN PAHALI MI?
       Avrupa’da beş büyük ligin yıllık futbol yayın maliyetleri, abone sayısı ve kişi başına düşen milli geliri baz alınarak yapılacak bir abone başına maliyet analizinde; futbol yayınının abone başına düşen birim maliyetinin en yüksek olduğu ülke olarak karşımıza Türkiye çıkmaktadır. Bu duruma yol açan temel faktör olarak, kişi başına düşen milli gelirimizin ve abone sayımızın diğer ülkelere göre düşük olmasına karşın, futbolun yıllık maliyetlerinde, bu ülkelerle neredeyse başa baş giden bir maliyet havuzuna sahip olmamız gösterilebilir. Bu konuda, Nevzat Dizdar’ın Cumhuriyet Spor’un 2 Haziran 2004 tarihli nüshasında yayınlanan tablosunda bu durum açıkça ortaya çıkıyor. Sözkonusu tabloya İtalya’yı da eklediğimizde; abone başına maliyetin dolar bazında sırasıyla şu şekilde olduğunu görmekteyiz. İngiltere 78, Fransa 85, İspanya 88, İtalya 92, Almanya 100 ve Türkiye 125 USD’dır. Abone sayısı ise bu ülkelerden İspanya’da 2.5 milyon, Almanya’da 2.6 milyon, İtalya’da 3.1 milyon, Fransa’da 3.2 milyon, İngiltere’de 72. milyon ve ülkemizde ise 800 bin adettir.
       
FUTBOL GELİRLERİNİN DAĞITIMI NE KADAR ADİL?
       Sözleşme ile belirlenen yayın bedellerinin yüzde 50’si şampiyon olan kulüplere (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray’a yüzde 13.25’şer oranında; Trabzonspor’a ise yüzde 10.25 olarak) dağıtılmıştır. Kalan yüzde 50’ ise diğer 14 kulübe (yüzde 50 eşit+ yüzde 15 lige katılım+yüzde 35 puan esası) şeklinde dağıtılmakta olup; ayrıca 18 kulübün her hak edişinden yüzde 3 oranında yapılan kesintiden oluşan meblağ ise, 2. ve 3. Lig kulüplerine ödeniyor.
       Yukarıdaki söylediklerimizin ışığında; 2003-2004 dönemi itibariyle, TFF toplam 153 trilyon TL’nı Süper Lig takımlarına dağıtmıştır. Bu dağıtımın dağılımına baktığımızda, toplam tutarın yüzde50’si olan 76.5 trilyon TL Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’a dağıtılmıştır.
       Tablodan da görüleceği üzere, naklen yayın gelirlerinin yüzde 50’sini Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor alırken; geriye kalan yüzde elliyi de, 14 takım paylaşmaktadır. Bu gelir dağılımındaki dengesizlik tamamen futbol endüstrisinin bir sonucudur. Ve futbol endüstrisinin tüm iş kollarını bünyesinde barındıran Yeni Futbol Ekonomisi’nin işleyiş yasaları, bu tablonun tersi bir gelişime zaten izin vermemektedir. Bu gelir dağılımındaki dengesizlik ve adaletsizlik, doğal olarak 4 büyük takıma “haksız rekabet” olanağı sağlamaktadır. Tamamıyla gösteriye dayalı futbol endüstrisindeki bu tablo, diğer ülkelerde de çeşitli farklılıklar göstermektedir.
       
DİĞER ÜLKELERDE GELİRLER NASIL DAĞITILIYOR?
       Almanya ve İtalya’da son zamanlardaki gelişmelerin sonucunda, Bundesliga’da ve Serie A’da yer alan kulüpler, yayın hakları konusunda federasyonun dışında, pazarlıklara kendileri dahil olmakta; görüşmeleri başkanlık düzeyinde kendileri yürütmektedirler. Nitekim, Serie A’da da, İnter Milan ve Juventus ve İnter Serie A’da toplam gelirlerin neredeyse yüzde65’ini almaktadırlar.
       Ancak, Fransa’da Ulusal Futbol Ligi, televizyon kanalları ve profesyonel Kulüpler Birliği arasında maçların naklen yayınına ilişkin 2000-2004 için yapılan pazarlıklarda 8.1 milyar Frank (1.2 Milyar Euro) yani yaklaşık 1.5 Milyar dolara ulaşan “yayın hakkı”bedelinin yüzde 91’ine karşılık gelen 1.365 milyon $ tüm 1. Lig kulüplerine eşit dağıtılırken; kalan yüzde 9 ise sene sonu klasmandaki yere, uluslar arası başarıya ve popülariteye göre Federasyon tarafından dağıtılmıştır.
       Avrupa’da bu konularda diğer ülkelere de baktığımızda; İtalya dışında diğer ülkelerin genellikle, yerel lig yayın gelirlerini, rekabeti artırmanın bir unsuru olarak, adil bir şekilde dağıttıklarını görüyoruz. İlgili ülke federasyonları, yayın gelirlerin neredeyse yarıya yakın bir kısmını, “dayanışma fonu” adı altında, tüm takımlara eşit oranda dağıtıyor. Geri kalan bölüm ise, tamamen takımların sportif performanslarına bağlı olarak, (yıl sonunda ligdeki sıralarına göre) “sportif performans primi” şeklinde pay ediliyor. İngiltere’de bu dağıtıma ek olarak, ayrıca bir de takımların reytinglerine göre, “reyting primi” uygulanıyor. Ancak bu dağıtılacak gelir, toplam gelirlerin yüzde25’ini aşamıyor.
       
SONUÇ
       Futbol ekonomisi üzerine yazılarıyla tanıdığımız Kutlu Merih’in de belirlediği gibi, Endüstriyel futbolun son yıllarda, uygun olan her durumda bir kar maksimizasyonu olanağı arayışı içinde olması, futbolu kapitalistik bir sektör haline getiriyor. Bu eğilim futbolda daha önce geleneksel olan gelirlerin, lig içinde daha adil dağılımı uygulamasını da olanaksızlaştırıyor. (Bkz.Kutlu Merih, Cumhuriyet Spor, 30.06.2004)
       Endüstriyel futbolun çıkarları ile futbol arzında bulunanların (kulüplerin) ya da diğer ifadeyle sportif futbolun çıkarları çatışmaktadır. Endüstriyel futbolun sermaye birikimi yaratabilmesi ve kendini yeniden üretebilmesi için, en önemli unsur futbolu satacak (yayıncı kuruluş) olan digital platformun ulaşacağı “reyting”dir. Bu nedenle, Türk futbolunda yayın gelirlerinin paylaşımı, temelde reytingi en yüksek kulüplerin, aslan payı almasına dayalı bir sistem üzerine kuruludur. Bu durum yayıncı kuruluşun çıkarlarına uygun düşmekle birlikte; reytingi düşük kulüpler için adil olmayan bir paylaşım demektir. Aslında bu durum endüstriyel futbolun geleceğini de ipotek altına alan bir durumdur. Futbolun gelişimi tamamen rekabete dayalı olmasına karşın; büyüklerin (reytingi yüksek olanların) lehine yaratılan haksız rekabet, futbolun uzun vadede gelişimini de sekteye uğratabilecek niteliktedir.
       Bir ligde her sene başında kimin şampiyon, kimin başaltı olacağının belirli olduğu bir sistem, ileride ne kadar bir reyting yaratabilecektir, orası da ayrı bir tartışma konusudur. Endüstriyel futbolun gelişimi, adil ve rekabeti artırıcı farklı bir sistem temelinde, maddi katkıda bulunduğu/bulunacağı sportif futbolun da gelişimine bağlıdır. Bugün milyon dolarlık yıldızlar ve takımların oluşumunun temelinde de, futbolun özündeki rekabet ve yarışmacı ruh yatmaktadır.
       Ulusal ligleri ve futbolu gelişmiş ülkelere baktığımızda; Fransa’da 8, İtalya’da 7, İspanya’da ve İngiltere’de 6, Almanya’da ise 11 farklı takımın şampiyonluğa ulaşabildiğini görüyoruz. Bizde ise 47 yılda üç büyüklerin dışında sadece bir Trabzonspor’u çıkartabilme olanağımız olmuş. Bu rekabetsizlik ve yayın gelir dağıtım politikası devam ettiği sürece, bir başka şampiyon çıkarmamız da oldukça zor görünüyor.
       Gelir dağılımındaki dengesizliğin, bir denge noktası olarak belirlendiği bu sistem, adil olmaktan, rekabeti teşvik etmekten ve başarıyı ödüllendirmekten uzak bir modeli yaşatmaya çalışıyor. Bu tür zorlama sistemlerin sizce uzun ömürlü olması mümkün mü?
       Bu konuda neler yapılabileceği, ileriki haftalarda bu sütunlarda tartışılacaktır.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları