Home page

Haber Menüsü


Yazara e.posta atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Penaltılarla kaybedenlerin ülkesi
 
Scolari’nin en önemli özelliği -ki bu aslında arayış içinde olduğunu da gösteriyordu- bir önceki maçta sonradan oyuna girip iyi oynayan bir oyuncuyu ertesi maçta ilk onbire alması.
 
Kaan Tunçbilek
NTV-MSNBC
 
25 Haziran 2004—  Aslında Portekiz şanslıydı. İlk maçını kaybetmesine rağmen grup birincisi olmayı başarmış, ama aynı zamanda ders alacak birçok hata yaşamış ve doğruyu bulacak kadar çok varyasyon denemişti. Buna karşılık İngilizler ilk maçta oynadıkları iyi futbolu sonraki maçlarda tekrar edememişlerdi.

   
 
       
    MSNBC News İlk maçlar ve biraz nostalji
MSNBC News Açılış Kabusu
MSNBC News İyi oynayan kazansın
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Oyuna topla oynamayı seven Portekiz orta sahasının hükmedeceği belliydi. Ancak teknik yönü üstün olan bu orta saha aynı zamanda varyasyonlardan ve topsuz oyundan yoksundu. Bunun teşhisini daha ilk maçta koymuş ve Portekiz’in kupaya çok iyi hazırlanamadığını ve birçok maç beraber oynamış bir takım havası yaratmadığını belirtmiştik. Yine de Portekiz takımı Ronaldo, Deco, Maniche, Figo gibi bireysel yeteneklere sahip olmanın avantajına sahipti.
       Buna karşılık, İngiliz orta sahası daha uyumluydu; alan paylaşımı daha iyiydi ve en önemlisi topsuz oyunda mükemmeldi. Bunlara bir de iki hızlı forvetini ve sağlam defansını eklediğimizde oyunun alacağı şekil belliydi. Portekiz orta sahası rakibi sürekli baskı altına alacak; İngiliz orta sahası, savunması ile bütünleşerek alan daraltacak ve kapılan toplar Owen ve Rooney’nin koşu yollarına atılacaktı.
       Scolari’nin en önemli özelliği -ki bu aslında arayış içinde olduğunu da gösteriyordu- bir önceki maçta sonradan oyuna girip iyi oynayan bir oyuncuyu ertesi maçta ilk onbire alması. Bu karşılaşmada da, İspanya maçının ilk yarısında çok iyi oynadığı halde Pauleta’yı kenarda oturtup -o maçta 2. yarıda oyuna girip galibiyet golünü atan- Nuno Gomez ile oyuna başlamıştı.
       İngilizler’de ise Terry takıma geri dönmüştü ve 83. dakikaya kadar sahanın en iyisiydi.
       Erken gelen gol oyundaki gerilimi arttırırken beklenen taktik savaşına pek bir değişiklik getirmedi. Sadece İngiliz orta sahası kendi yarı sahasına daha fazla hapsoldu. Ancak Rooney’in sakatlanması oyunun gidişatını değiştirdi. Onun yerine oyuna giren Vassel tamamen Owen ile aynı karakterli bir oyuncuydu ve Rooney’in gücünden ve korkutuculuğundan yoksundu.
       İki takımın ortak bir özelliği de, her iki takımda da sol bekler dışında sol ayağını kullanabilen tek bir oyuncu olmamasıydı. Portekiz ilk yarıda Miguel ile rakibin sol kanadına yüklenerek önemli pozisyonlar yakaladı. Ancak Eriksson Gerard’ı o bölgeye yardıma gönderince, Portekiz bu hücumlardan fazlasıyla kolayca vazgeçti ve oyunu ortaya sıkıştırdı. Oysa İngiliz savunmasının zayıf karnının duran ve yan toplar olduğunu hem İsviçre’nin yakaladığı birçok pozisyonda ve Hırvatların gollerinde görmüştük. Ayrıca Portekiz orta sahasında Figo ve Deco’nun yan yana oynaması Beşiktaş’ta Sergen ve Tümer’in beraber oynaması gibiydi ve bir arada oynadıklarında birisi gereksiz gibi duruyordu.
       İngiltere’de ise Lampard ve Scholes orta sahayı dahi geçmedi. Beckham ve Gerard kanatları paylaştı ve bu şartlarda Owen - Vassel ikilisine uzun süre hemen hemen hiç top gelmedi.
       Bu şartlar altında, yarı final İngilizlere göz kırparken Portekiz’in golü geliverdi. Öncelikle peşisıra yapılan değişikliklerin sıkışan Portekiz ataklarının şeklini değiştireceği belliydi. Ardından 83 dakika boyunca sahanın en iyisi olan Terry’nin dikkatinin bir an için dağılması (tekrarlarda çok net görülüyordu) ve Rui Costa’nın ortasını geç fark etmesi, sıçrayamamasına ve Postiga’nın kolay bir gol atmasına neden oldu. Oysa Terry golden hemen sonra benzer 2 pozisyonda çok iyi yükselerek Portekizlilerin vurmasına izin vermedi.
       Beraberlik golünden sonra, artık İngilizlerin ideal onbirinden Rooney, Scholes ve Gerard sahada yoktu ve yaratıcı oyuncu sayısı azalmıştı. Buna karşılık yaratıcı oyuncu ibresi Portekiz yönünde iyice artmıştı. Bu şartlar altında, İngilizler’in ilk kez kalabalık halde hücuma çıktığı bir anda Rui Costa müthiş bir gol attı. Ancak Portekiz işi bitirdi diye düşündüğümüz anlarda ilk kez rakip ceza sahasına giren Lampard beklenmedik derecede kolay bir gol attı.
       
YİNE PENALTILAR, YİNE ELENEN İNGİLİZLER....
       
Eşitlik bozma penaltılarının mucidine İngilizler kadar beddua eden yoktur herhalde. 1990’da ve 1996’da yarı finalde Almanya’ya, 1998’de 2. turda Arjantin’e penaltılarla kaybeden İngilizler bu kez şeytanın bacağını kıracak mıydı ben de çok merak ediyordum. Ancak yine olmadı ve kabak bu kez de zavallı Vassel’in başında patladı.
       Aslında bu durum tesadüf değil. İngilizler hiçbir zaman penaltı kurtaracak kadar çevik ve kararlı kalecilere sahip olmadı. Buna karşılık Ricardo’nun penaltı kurtarmasında Eusebio’nun sağladığı motivasyonun büyük bir katkısı oldu.
       (Bu arada, penaltının atılacağı köşeyi tahmin etmenin değişmez bir kuralı var. Oyuncu karşıdan geliyorsa yüzde 90 yöneldiği köşeye, daha çapraz bir açıyla geliyorsa ise yüzde 90 yöneldiği köşenin tersine atar. Ancak kaleciler bu kuralı nadiren dikkate alır.)
       İngilizler iyi mücadelelerine rağmen elendi ama daha kupa başlamadan yazdığımız gibi, “bu kupada yarı finali göremeyebilirler ancak 2006 Dünya Kupası’nın en büyük favorilerinden biri İngiliz takımı”.
       
VE DİĞER ÇEYREK FİNALLER....
       
Almanya ve İtalya finale çıkarsa, o gece sinemaya gitmeye veya gezmeye and içmiştim, ancak bu korkum gerçekleşmedi.
       Çeyrek finallerin özellikle son 2 maçı çok heyecanlı geçecek. Çekler ve Danimarka kupanın belki de en iyi futbolunu oynayan 2 ülke. Danimarka, diğer maçın çok uzadığını öğrenene kadar İsveçli kardeşlerine gol şansı vermedi ancak (bu benim görüşümdür) zorunlu olarak yediği gol onları Çekler ile eşleştirdi. Çekler ağır basıyorsa da her şeyin olabileceği bir karşılaşma izleyeceğiz. Maçın en kritik adamları ise Çeklerde Koller, Danimarka’da ise Tomasson ve Sand olacak.
       Hollanda, İsveç karşısında ağır basıyor. Stam - İbrahimoviç mücadeleleri görülmeye değer olacak.
       Fransa ise Yunanistan karşısında favori görülse de, hem dişine göre olmayan rakipler karşısında konsantre olamaması hem de Yunanlıların istedikleri tip bir rakiple oynayacak olması, bizi sıkıcı ve her şeyin olabileceği bir maç ile baş başa bırakıyor. Fransa’nın maçın başlarında bulacağı bir gol, görünen köyü değiştirebilecek tek etken.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları