Home page
Haber Menüsü


Klasik Batı müziğinde ‘Sultan Portreleri’
Osmanlı saraylarında sultanların bestelediği klasik Batı müziği eserleri, Dr. Emre Aracı’nın araştırmaları ve orkestrasyonuyla gün ışığına çıkıyor. Kalan Müzik’ten çıkan ‘Sultan Portreleri’ CD’sinde, Osmanlı Sarayı çok farklı bir yüzü ile karşımızda.
NTV-MSNBC
    11 Mayıs 2004 —  Klasik müzik bestecisi, orkestra şefi ve müzikolog Dr. Emre Aracı, 1987’den beri İngiltere’de yaşıyor. Osmanlı dönemi klasik eserlerini araştırıp, aranje ediyor ve dünyanın çeşitli orkestralarında şeflik yapıyor. 1998’de kurduğu Londra Osmanlı Saray Müziği Akademisi Topluluğu ile kaydettiği iki albümü var: ‘Osmanlı Sarayı’ndan Avrupa Müziği’ ve ‘Savaş ve Barış: Kırım’. Dr. Aracı’nın son albümü ‘Boğaziçi Mehtaplarında Sultan Portreleri’ni Prag Senfoni Orkestrası seslendirdi.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Defne Sarısoy: Müzik serüveniniz nasıl başladı? Osmanlı dönemi saray müziğine nasıl ilgi duydunuz? Müzikle uğraşınızda sizi bu yöne sevkeden ne oldu?
       Emre Aracı: Klasik Batı müziği benim yaradılışım için çok önemli bir unsur ve ben bu müziğin gücünü çocuk yaşta keşfettim. Çevremdeki insanlar, yaşıtlarım popüler müzik dinlerken, ben hep klasik müziğe ilgi duyuyordum. Mozart, Beethoven ve diğerleri beni çok etkilemiştir o yaşlarda.. Ve 18 yaşından sonra müziği mesleki bir kariyer düşüncesiyle ele almaya karar verdim. Müzikoloji eğitimi almak için 1987 yılında yurt dışına çıkmaya karar verdim. Türkiye’de pek fazla bir imkanım yoktu. Sonuçta beni cezbeden orkestra şefliğiydi ki zaten ileriki yıllarda bunun müzik kariyerimin sadece bir parçası olduğunun farkına vardım.
       Bugünkü müzik kimliğim, esasen, tarih sevgisi ve müziğin birleşiminden ortaya çıkmıştır. Liseyi Türkiye’de eski İngiliz Lisesi, şimdi ise Nişantaşı Anadolu Lisesi olan High School’da okudum, sonra da İngiltere’ye gittim. Londra’da 3 sene yaşadım, bu esnada Londra Okulları Senfoni Orkestrası’na katıldım. Daha sonra Edinburgh Üniversitesi’ne kabul edildim. Londra’da kaldığım ilk 3 sene içinde kendimi müziğin teorisinde oldukça iyi yetiştirmiştim. Viyolaya başlamıştım. Edinburg’a gittiğimde çok iyi bir formasyon kazanmıştım. 8 sene de orada yaşadım.
       
       Defne Sarısoy: Osmanlı döneminde klasik Batı müziğine olan ilgiyi nasıl keşfettiniz?
       
Emre Aracı: Üniversitedeki son yıllarıma doğru Edinburgh Fahri Konsolosluğu benden bir konser organize etmemi istedi. Ben de bir filarmoni orkestrası kurmuştum üniversiteside. Enteresandır o sene Türkiye’de iken Dolmabahçe Sarayı’nı gezmiştim ve Saray’da çeşitli notalar görmüştüm, örneğin harem dairesinde birçok piyano vardı, sarayda batı enstrümanlarının olması dikkatimi çekti. Bir odada bir nota defteri ve üzerinde de Sultan V. Murat’a ait bir bant kaydı gördüm, fakat bozulmuş çalışmıyor. Ama ben biraz şüphelendim, Batılı bir müziğin Saray’da bulunacağını tahmin etmezdim.
       Bu notalarla ilgili olarak Suha Umur Bey ile irtibata geçtim, kendisi bana notaları sağladı. Bunların arasında bir kısmı Topkapı Sarayı arşivlerinde bulunan ve Sultan V. Murat’a ait yazmalar vardı.


       
       Defne Sarısoy: Sultan’ın kendi el yazmaları mı?
       
Emre Aracı: Tabii, tabii, tamamen kendisi yazmış. Dolayısıyla böyle bir konunun mevcudiyetini bizzat Saray’ı gezerken keşfetmiş oldum. Edinburg’taki konsere de Osmanlı tarzı bir repertuar hazırlamayı düşündüm. Fahri Baskonsolosumuz ve herkes Mozart, Beethoven tarzı bir eğlenceli bir klasik müzik konseri beklerken, ben Osmanlı’daki çok sesli müziği orkestraya aranje ederek, üniversitedeki yaylı orkestramı da kullanarak, Osmanlı klasik Batı müziğinde bir konser hazırladım. Üniversite öğrencilerinden oluşan ekibimiz de aranjmanı başarıyla gerçekleştirdiler. Büyükelçi Özden Bey, çok farklı bir müzikle karşılaştıklarını şaşkınlık ve hayranlıkla ifade etmişti. Sultan V. Murat’ın eserleri, marşları kendi elyazmasıyla kağıda aktardığı eserleri; Osmanlı Sarayı’ndan bambaşka bir boyut çıkmıştı ortaya.
       
       Defne Sarısoy: Saray müziğinin orkestraya uyarlanmasından önce çok önemli bir aşama var tahmin ediyorum. Bu da; araştırma safhası olması lazım. Siz bu araştırmaları nasıl yapıyorsunuz ve bu aşamadan sonra orkestrasyona nasıl geçiliyor? Bu çalışma evresini biraz detaylandırabilir misiniz?
       Emre Aracı: Elde birçok çeşit nota var, makdu eserler var, bir de elyazmaları var. Bizim bilmediğimiz ama bizim hakkımızda 19’uncu yüzyılda Türkiye ile alakalı, sarayla alakalı çeşitli bestecilerin yazdığı marşlar, danslar var.
       Avrupa’nın önemli yayınevleri tarafından basılmış, 19’uncu yüzyıl müzik tarihine ilişkin eserler var.
“Bu müziğe Osmanlı dönemi batı müziği veya ‘saray müziği’ diyoruz ama aslında, ‘Euro-Ottoman’ diye adlandırabileceğimiz bir tür müzik bu.”

        Bu notalar, hatıratlar veya diğer bir çok tarihi belge, şansınız varsa sahaflarda bulunabilir. Ancak esasen, önemli bir kısmı British Museum, British Library, Paris’teki kütüphaneler, İtalyan kütüphaneleri, Avusturya kütüphaneleri gibi kurumlarda mevcut. Bu kurumlar 19’ncu yüzyıla ait birçok eseri satın alarak kendi arşivlerine katmışlar. Bu arşivleri karıştırdığınız zaman akla gelmeyecek belgeler çıkıyor. Ama bizzat söz konusu kütüphaneye gitmeniz gerekiyor, çünkü bunlar dijital ortama geçirilmiyor. Araştırmacının bizzat Viyana’da o kütüphanenin arşiv kısmına girerek kendi gözüyle bakması gerekiyor.
       Bu katalogların fişleri 19’uncu yüzyılda hazırlanmıştır, katalogların mürekkebi dahi eskimiştir. İşte ben bu katalogları tarayarak, kendime bir envanter oluşturdum ve bu metinler üzerinde araştırma yaparak çeşitli temalar çıkardım. Bunun yanı sıra, şahsen müzayedelerden, Londra’da sahaflardan satın aldığım notalar, metinler mevcut. Bizzat kendim alıyorum, bunlar maktu olduğu için bunları da temin etmek çok zordur, zira son derece nadirler.
       
       Defne Sarısoy: Bugüne kadar yayınlanmış 3 CD’niz var, sonuncusu da yeni çıktı: “Boğaziçi Mehtaplarında Sultan Portreleri”. Bu albümde hangi döneme ait eserler var?
       Emre Aracı: Geçen yıl ben İstanbul Festivali’nde benzer temalı bir konser gerçekleştirmiştim. Çok yakın dostum Eyüp Sabri Çarmıklı benden böyle bir kayıt istedi.
“Bunca yıldır Adnan Saygun’un henüz daha bu toplum tarafından benimsenmemiş olması son derece üzücü. Bir toplum kendi bestecisine, kendi sanatına sahip çıkmalıdır.”

        Ancak içeriğini tamamen bana bıraktı, bir tek 19’uncu yüzyıla yönelik olmasını istedi. Ben bu CD’nin hakikaten çok cömert bir yaklaşım sonucu ortaya çıktığını düşünüyorum. Tabii, diğer kuruluşlara da örnek olması gereken bir davranış ki, ülkemizde de çok şükür böyle sanatsal faaliyetlere destek artarak devam ediyor. CD kaydını dünyanın önde gelen orkestralarından Prag Senfoni Orkestrası ile gerçekleştirdim.
       Albüm üç bölümden oluşuyor, esas olarak. Callisto Guatelli Paşa, Donizetti’den sonra İstanbul’a gelmiş, Saray’da baş müzisyen. Onun her birine sultanların adlarını verdiği piyano albümünü ben aranje ettim ve orkestrasyonunu yaptım. Bu parçalar, Sultan Abdülmecit ve kızlarının ve çevresindekilerin adlarını taşıyor. Bir İtalyan’ın, bir paşanın Türk musikisi ve Avrupa klasik müziği karışımı bu eserleri benim ilgimi çekti. Bugün ‘globalleşti’ denen dünyada, böyle bir kültür alışverişini irdelediğiniz bir anda ortaya 19’uncu yüzyılda bizim bilmediğimiz çok farklı bir kültür karması çıkıyor.
       Boğaziçi Mehtapları kısmına gelirsek, bu da benim kendi keman konçertom. Meşhur yazar Abdülhak Şinasi Hisar’ın aynı isimli bir eseri vardı, 1940’larda yayınlandı. Boğaz’daki müzik gecelerini anlatır, örneğin yüzlerce sandal bir yalının önünde müzik icra ederler, sonra bir başka yalıya geçer ve oradaki insanlara müzik yaparlar, sırasıyla yalılar bu müzik şölenine katılırlar. Yalıdan yalıya, bu müzisyenler tüm Boğaz’ı sabaha kadar dolaşırlar. Bu kavram benim çok hoşuma gitti, muhteşem bir müzik sefahati.
       
       Defne Sarısoy: Bunun yanısıra Ahmet Adnan Saygun ile ilgili kapsamlı bir araştırmanız var ve kitap olarak da basıldı. Bu araştırma nasıl gerçekleşti?
       Emre Aracı: Üniversitede lisans derecemi bitirdikten sonra doktora düzeyinde bir araştırma yapmak istedim. Son yılımda Ahmet Adnan Saygun ve Bela Bartok üzerine kısa bir monografi yazmıştım. Bunun için de İstanbul’da Adnan Bey’in evini ziyaret etmiştim. Kendisi o zaman vefat edeli bir kaç yıl olmuştu. Eşi İren Hanım hayattaydı, kendisi Macar’dır. Ulus’ta da şimdi adını taşıyan caddede bir evde oturuyor. İren Hanım beni bir odaya soktu ve şöyle bir evraklara baktım ki hazine gibi. Yunus Emre Oratoryosu, elyazmaları, inanılmaz bir hazine. Türkiye’nin Batı ile etkileşimini incelemek hep kafamda olan bir konudur. Zaten kitabın adı da ‘Doğu Batı Arası Müzik Köprüsü’ olarak şekillendi.
       Ahmet Adnan Bey 1928 ile 31 arasında Paris’te okumuş. Kitabın araştırmasını yaparken Paris’e gittim, Adnan Bey’in okuduğu okulu ziyaret ettim. Okul arşivlerinden kayıtları çıktı, derslerden aldığı notlar çıktı. Biz bunu Türkiye’de bulamayız belki ama 1928 yılında okuduğu okulun arşivinde bulundu. Kapsamlı bir çalışma yaptım, Türkiye’de evindeki malzemelerden de faydalandım. Doktora tezimi de bir İskoç Hanım finanse etti. Kitabı orjinal olarak İngilizce yazdım, sonra şahsen Türkçe’ye tercüme ettim ve Yapı Kredi Yayınları’ndan basıldı.
       
       Defne Sarısoy: Yaptığınız müziğin uluslararası alanda da tanınması yönünde önemli bir anlaşmaya imza attınız bildiğim kadarıyla. Bu anlaşma Osmanlı dönemi müziğinin dünyada daha fazla tanınmasına katkıda bulunabilecek mi?
       Emre Aracı: Öncelikle, Osmanlı’nın da çok sesli müzik yaptığını ortaya koyacak. Bu müziğe Osmanlı dönemi batı müziği veya saray müziği diyoruz ama aslında tarif etmek zor. Euro-Ottoman diyebileceğimiz bir tür müzik.
“Topkapı Sarayı’nı, Dolmabahçe Sarayı’nı gezdiğinizde, Osmanlı müziğini turistlere aktaracak bu tip CD’lerin olması lazım.”

        Uluslararası akreditasyondan sonra, Warner Classics gibi önemli bir markanın da buna yer vermiş olması dolayısıyla, bu müzik artık uluslararası sahnede kendine bir yer edinecek. CD tüm dünyada ‘Invitation to Seraglio’ adıyla satışa çıkacak. Mozart’ın ‘Saraydan Kız Kaçırma’ operasından esinlerek albüme, ‘Saray’a davet’ adını verdik. İnsanlar tabii CD’yi egzotik oryantal bir albüm olarak almaya başlayacaklar, ancak karşılarına İtalyan tarzı polkaları, valsleriyle bir Sultan Abdülaziz çıkacak. Saray’ın bilinmeyen bir yüzü açığa çıkacak.
       
       Defne Sarısoy: Geçmiş yüzyıllarda sanatçıların himaye edildiğini ve kendi projelerinizi de bu şekilde gerçekleştirdiğinizi söylediniz. Gerçekten de sanatta va özellikle müzikte, böyle desteklerin iyi projelerin hayata geçirilmesinde önemli bir yeri var değil mi?
       Emre Aracı: Sanatçılar aslında tüketilmek için eser üretiyorlar. Popülere hitap eden benzer eserler yazarsanız, benzer tarzda ritmler koyarsanız, sonuçta bir toplumun çabuk tüketeceği eserler çıkar. Yeni çıkan albümler hep bir öncekine benzer havada oluyor. Dolayısıyla derin sosyal sorunları olan bir ülkede insanlar sanatı tüketerek dertlerini unutmaya, hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Sanatçılar da bu ekonomik sistemin bir parçası oluyorlar. Televizyon programları da bas bas bunları yayınlıyor. Bir albüm çıktığında müzik marketlere CD’leri yığılıyor. Dolayısıyla sanat, CD-klip-televizyon kısır döngüsü içinde devam ediyor. Biz buna nasıl bir alternatif sunabiliriz?


       
       Gerçekçi olursak, sanmıyorum ki bizim CD’lerimiz bu döngü devam ettiği sürece, böyle bir ülkede müzik maketlerde en çok aranan ürün olsun. Ama hiç olmazsa bunun dışında da maddi endişe gütmeden sanata yatırım yapmaya devam etmek gerek. Ve dolayısıyla uğraş veriyoruz ve biraz olsun bunun toplumda yansımasını görmek istiyoruz. Örneğin, insanlar bazen beni tanıyorlar, müziğimi dinlemişler fakat kim olduğumu bilmiyorlar. Londra’da insanlar beni tanıyorlar veya tanımak için bazı girişimlerde bulunuyorlar. Kendi ülkemde bunun olmadığını görmek beni çok üzüyor.
“Uluslararası akreditasyondan sonra, Warner Classics gibi önemli bir markanın da çalışmaya sahip çıkması ile, bu müzik artık uluslararası sahnede kendine bir yer edinecektir.”

        Örneğin, havalimanında bu tip CD’lerin bulunması lazım. Topkapı Sarayı’nı gezdiğinizde, Dolmabahçe Sarayı’nı gezdiğinizde, Osmanlı müziğini turistlere aktaracak bu tip CD’lerin olması lazım.
       Versailles Sarayı’nı gezdiğinizde, bu tip CD’ler çalar, Versailles Müzesi dükkanında saray ile ilgili müziklerin derlendiği CD’ler satılır. Amaç orayı gezen kişilere, bu kültürü ve deneyimi sunmak. British Airways’te Handel’ın Londra’da yaşamasına atıf olarak Handel çalardı, bunlar kurnazca yapılan turizm numaraları.
       Ben bu eseri buluyorum, aranjmanını yapıyorum, finansmanını sağlıyorum ve destek buluyorum çevremdeki dostlarımdan. Artık o uçağa da bu müziği ben koyayam, bilinçli bir alıcı kitlenin de takdir edip, müziği bir yere oturtması lazım. Ben Klasik Batı müziği olarak Osmanlı eserlerini Cambridge Üniversitesi’nin Trinity Koleji kilisesinde seslendirdim, Lord Byron’un İngiltere’deki evinde çaldım, birçok Batı müziği ‘kale’sinde bu konserleri verdim. Türkiye’de bu henüz yeterince duyulmadı.
       
       Defne Sarısoy: Peki yeni projeler arasında neler var?
       
Emre Aracı: Ben Donizetti Paşa’nın da hayat hikayesini yazmıştım, önce onu Türkçe’ye çevirerek yayınlamayı arzu ediyorum. Bunun dışında yeni albüm kaydımızda daha büyük korolu bir eser kullanmayı istiyorum. Sultan Abdülaziz’in 1867’de bir Londra ziyareti var, bu konuyla ilgili elimde materyal var ama bunları bir konsept altında toparlamam önemli. İlk albümüm Avrupa’da Saray müziği, ikinci albümün konusu ise Kırım Savaşı idi. Boğaziçi Mehtapları ve Sultan Portreleri de son çıkan albümümüz. Bakalım dördüncünün adı ne olacak, henüz bilemiyorum. Mutlaka bu topraklarla bir bağlantısı olacak.
        İleriki dönemlerde ben daha çok kendi eserlerimi de seslendirmek istiyorum. Kendi bestelerime de yönelmek arzusundayım açıkçası. Türkiye’nin her dönemi benim çok ilgimi çekiyor, sadece Osmanlı değil, daha önceki Bizans Medeniyeti de bir sanatçı olarak muazzam materyel sunuyor. Müthiş bir etkileşim söz konusu veya Lord Byron’un örneğinde olduğu gibi, her ne kadar Yunan hayranı ve ‘Türk düşmanı’ olarak bilinse dahi, Byron’u farklı bir gözle yorumlamak, gözden kaçmış bir yönünü açığa çıkarmak, bir Türk olarak Byron ile alakalı bir eser bestelemek benim için en büyük bir mutluluk olacaktır.
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları