|
Biraz daha açık söylersek, iyice apolitik bir zemine kaymış Türkiye siyasetinin tamamen çehre değiştirdiğini söylemek pek doğru olmaz. Soldaki yapısal krize karşılık, sağda durum daha da bildik bir seyir izliyor. Seçim sonuçlarını sağ açısından okuduğumuzda, DYP ve MHPnin aldığı sonuç, AKPnin seçim başarısından daha fazla şey söylüyor. Üstelik, bu sonuçların sert AKP rüzgarına ve bu partilerde lider ve söylem açısından pırıltılı takviyeler olamamasına rağmen alındığını da unutmamak gerek. Bu nedenler yüzünden, seçimlerin ürettiği tablo, yüksek oy oranına rağmen AKPye fazla rahatlık vaadetmiyor. Hatta bu tablonun ürettiği riskler, imkanlardan daha fazla gibi duruyor. AKPnin bu riskler ve olası kriz alanlarında nasıl bir performans göstereceği de henüz meçhul... SAĞA KAYIŞ 28 Mart seçimleri sonrasında, son yılların modası uyarınca istikrar anahtarını kullanarak yorumlandığında Türkiye sağa çekti başlıkları yaratıcı bulundu. Oysa Türkiyenin sağa çekmesi, hatta sağa yatması neredeyse on yıldır yürürlükte olan bir hadise... 90ların başından itibaren, sağ ve sol yelpazedeki oyların arasındaki yüzde 70 yüzde 30 dengesi her seçimde sağ lehine değişti. 28 Mart itibariyle bu oran yüzde 75 yüzde 25 sınırına geldi. 1991 seçiminde, RP (MÇP, IDP ve Refah Partisi ittifakı), ANAP ve DYPnin toplam oyu yüzde 68 civarındaydı, SHP ve DSPnin toplam oyu da yüzde 31... 1995 seçimlerinde de, CHP ve DSPnin HADEP oyları dahil edilse bile toplam oyu yüzde 28 düzeyine indi... DSPnin sağ oy tabanına sızdığı 1999 seçimlerindeki atipik sonucu bir kenara bırakırsak, 2002 seçimlerinde de aynı trend devam etti ve DSP, YTP, CHP ve DEHAP oylarının toplamı yüzde 27ye kadar düştü. 28 Mart itibariyle de, sol partilerin toplam oyu yüzde 25 sınırının altına indi. Yani, solun taban daralması hiç de yeni bir durum değil. Ve bir düzenlilik arzediyor. SAĞIN PATRONLUĞU Son on yıldır seçim sonuçlarına ve iktidar bileşimine asıl rengini veren ise, sağ taban içindeki hareketlilik. 90lardan itibaren sağın alan geliştirmesi sürecinin bir uzantısı olarak, sağın patronluğu meselesi hep gündemde kaldı. Yine son yirmi yılda, sağın patronluğu iddiasını hiç bir partinin bir seçimden daha uzağa taşıyamadığını görüyoruz. Yani, sağda düzenli bir istikrarsızlık sürüyor. 1987 seçimlerinde biraz oy kaybına rağmen ANAP sağın patronluğu iddiasını sürdürüyordu. 1991 seçiminde yüzde 27 oy alan DYP geleneksel patron olarak duruma el koyma hamlesi yaptı ama, 1995de yüzde 21 oyla sağın birinci partisi olan RPnin sıçrayışı bu iddiayı hükümsüz hale getirdi. 1999da ise, yüzde 18 ile beklenmedik bir atak yapan MHP bu patronluğa doğru itildi. 2002de AKPnin çıkışı ise hatırlatılmaya gerek olmayacak kadar yakın bir zamanda yaşandı... Bütün bunlar yaşanırken, her sağda patronluk iddiasıyla ileri çıkan partinin etrafında bir merkez tartışması başladı ya da başlatıldı. Biraz medya zorlaması, biraz ezberden sosyo-politik analiz alışkanlığı, biraz da patronluğa soyunan sağ partilerin işine geldiği için bu tartışmalar pek ciddiye alındı. Ve merkez sağı kim toparlar? sorusunun cevabı her beş yılda bir değişmesine rağmen, çoğu zaman aynı aktörler tarafından aynı iştahla savunuldu. DÜZENLİ İSTİKRARSIZLIK Bu süreçte, seçmenin amatör veya profesyonel analizcilerle paylaşmadığı şeyler, sonuçlar şeklinde sandığa atıldı. Sağ seçmen, yaklaşık yirmi yıldır sağın patronluğunu çok açık biçimde ve daha önemlisi tutarlı biçimde tek başına kimseye vermedi, vermiyor.
Elbette, sağ seçmenin bir ev toplantısında bir araya gelerek böyle bir mesaj hazırladığı filan yok. Tam tersi, sağ seçmenin blok davranışlar gösterdiği yolundaki vehimler yersiz... Bu durumun pek çok nedeni var. Sağ seçmenin aşırı pragmatik refleksleri, Türkiyede sağ siyaset tarzının özgül dinamikleri, sağ tabanın konjonktürel etkilere aşırı açık olması, sağ partilerin örgütlenme gelenekleri hemen sayılabilecek nedenler... Sağ seçmenin, gayri iradi olarak seçenekli pozisyon alma ihtiyadı, sağ siyaset tarzının fayda sağlama ve temsil kabiliyeti üzerine kurulmuş olmasıyla çok yakından ilgili... Ayrıca, yine sağ siyaset bu kaba pragmatik ihtiyaçları ideolojik soslarla lezetlendirme konusunda da şaşırtıcı ölçüde becerikli... İşte bu yüzden rüzgarlar çok kolay ve hızlı yön değiştirebiliyor. 28 Mart seçimleri, sağ seçmenin bu alışkanlığını değiştirmediği gibi, ısrarlı olduğunu da gösterdi. Dolayısıyla, AKPnin oy oranını artırmış olsa bile, iki potansiyel sağ tehlikeyi (DYP ve MHP) berteraf edememiş olması, önemli bir sonuç olarak ortaya çıkıyor. TEHDİT KAYNAĞI Merkeze yerleşme veya yerleştirilme iddiasındaki sağ patronluğu adayları için asıl tehdit daima kendi bloğundan, yani kendi sağından kaynaklanıyor. Bu yüzden sağ siyasetçi refleksleri de, bu hakikate göre biçimleniyor. Bu yüzden, sağ partiler, yükseliş dönemlerinde, söylem, slogan, icraat ve hatta kadro düzeyinde merkeze sızar, hatta sola bile açılırken, duraklama (buna yerini koruma da eklenebilir) ve düşüş dönemlerinde sağ reflekslere daha sıkı sarılırlar. Bakınız; ANAP, RP, MHP örneklerine ve şimdi de biraz bekleyerek AKPye... Sağ siyaset tarzının seçmenle kurduğu ilişki açısından bir başka mesele de, Nuray Mertin isabetle ürettiği otantik temsil hadisesidir. Sağ seçmen otantik temsil veya bir başka söyleyişle kendine en çok benzeyenle temsil edilme konusunda çok titizdir. Ancak, iktidar bu otantik özü çok hızlı eritir. Sağ partilerin sistem elitleriyle ilişkileri de yükseliş ve düşüş dönemlerinde farklı bir seyir izler. Ve sağ partilerin asıl kaderi, kendilerinin asıl aktör olduğu ciddi bir kriz dönemi geçirmelerinin ardından tam test edilmiş sayılabilir... 28 MART SEÇİMLERİ AKP, 3 Kasım 2002 seçiminde yüzde 34 oranında oy alarak, yukarıda bahsettiğim merkez sağ patronluğu güçlü bir aday olduğunu göstermişti. AKPye patronluk mazbatasını erken verenler için, bir buçuk yıl sonra yapılan 28 Mart yerel seçimleri bu patronluğun onayı olarak görülüyor. Oysa, seçimin sağ açısından asıl önemli sonucu, solun gerilemesi veya sağın tabanını genişletmesi değil, sağda iki partinin küçük de olsa oy oranlarını artırarak kalıcı tehdit olma iddialarının devam ediyor olması. AKP bu seçimde, sadece çekim merkezi olmayı sürdürdüğünü gösterdi... AKPnin oy coğrafyası, aday profili ve söylem dağınıklığı da, merkeze hamle eden sağ partilerin klasik zaaflarının ve seçmenin buna reaksiyon biçiminin de pek değişmediğini gösteriyor. Özet olarak, 28 Mart seçimlerinden çıkan sonuç AKPyi de çok memnun edecek bir sonuç değil. Herhalde, CHPnin de oylarını artırdığı ve sağdaki diğer partilerin oy kaybının artarak devam ettiği bir tabloda, daha düşük bir oy oranı almayı tercih ederlerdi. Çünkü, böyle bir tablo karşısında oluşan baskın olarak kültürel refkleslere dayanan direnç bloğunu gevşetir ve sağ tehdit de azalırdı... SAĞIN DİĞERLERİ Gelelim MHP ve DYPnin aldığı oylara. Çok kısa bir süre önce, hem sistem elitleri, hem de çok daha önemlisi kendi seçmenleri nezdinde ciddi bir itibar kaybına uğrayarak ağır yenilgiler almış bu partilerden biri 1, diğeri 2 puan oy artırarak yüzde 10 sınırını geçti. Bunun elbette bir çok nedeni vardır, bulunabilir ama bu yazının iddiaları açısından önemli olan iki gerekçeyi aktaralım... Birincisi, sağ seçmenin önemli bir kısmı (yaklaşık yüzde 26) bütün avantajlara rağmen kendisini AKPnin temsil ettiği kanısında değil. Bu durum, sağ seçmen bloğundaki hareketlilik ve akışkanlık dikkate alındığında ciddi bir durum. Ayrıca, AKPnin oy coğrafyasına bakıldığında hala klasik sağ tabana bağımlılığının sürdüğü görülüyor. İkincisi ve daha önemlisi, sağ seçmen AKPnin şimdilik mirastan yediği klasik sağ reflekslere hala duyarlı... Kıbrıs meselesinde MHPnin çok kısa vadede daha etkili bir pozisyon almaya hazırlandığı haberleri ve Saadet Partisinin küçük de olsa bir çekirdek olmaya devam ettiğinin görülmesine dikkat... Bu iki nedene ek olarak, AKPnin yapısal bazı zaaflarına da dikkat çekmek gerek. Öncelikle, solun organik bağını kaybettiği kent yoksullarının yanısıra, AKPnin taşra oylarının önemli bir bölümünün de ideolojik vasfı son derece tartışmalı. Bunun daha açık tanımı, AKPnin erken bir oy şişmesi yaşıyor olması... Her şişme gibi, bu da boşluğu artırır... | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||