Home page
Haber Menüsü


e-posta göndermek için resmin üzerine tıklayın.
 
Seçimler ve sol
 
Seçimlerin ardından öne sürülen ilk kanaatler, solun daha da gerilediği yönünde oldu.
 
NTV-MSNBC
 
21 Mart 2004—  Evet, oy oranlarına bakıldığında yüzde 20’ye ulaşamayan CHP (ve yüzde 5’e ulaşamayan Demokratik Güç Birliği) söz konusu kanaate haklılık kazandırıyor. Ama görünenin gerisine baktığımızda tablo gerçekten öyle mi?

   
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
NTVMSNBC Reklam  
 

  Artık şunu açık seçik ifade etmek zorundayız: CHP, değil genel olarak sol siyasi çizgiyi, sosyal demokrat hareketi bile temsil etmemektedir. AKP’nin iktidarda bulunduğu son bir buçuk yıl boyunca Türkiye’nin önüne dikilen siyasi meselelerde takındığı tutum bunu göstermiyor mu? Öyleyse, gerileyenin ne olduğunu doğru ifade etmekte yarar var.
       AKP iktidarının ilk gününden itibaren temel hareket noktası Türkiye’nin AB’ye üyeliğini sağlayacak süreci ilerletmek oldu.
       Bu yönde, siyasal özgürlük alanını genişletecek AB’ye uyum paketlerini birbiri ardına Meclis’e getirdi. Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda atılan adımlar, anadilde yayın ve eğitim imkanı, Ordu’nun siyaset üzerindeki ağırlığını azaltmaya yönelik bir dizi yasal düzenleme, hep bu uyum paketleri ile kazanım haline dönüştü.
       Peki, CHP’nin tutumu ne oldu? Bir kısım düzenlemeye çaresiz ‘evet’ derken, bir kısmına da “Bu düzenlemeleri bizden isteyen mi var, bu acele niye?” türünden savsaklayıcı ve engelleyici bir politikaya yöneldi.
       Benim bildiğim kadarıyla siyasal özgürlüklerin genişletilmesi, Türkiye’de solun her dönemde temel politikası olmuştur; dahası varlık nedenidir. Bu durumda CHP’nin demokratikleşme süreci karşısındaki tavrını ‘sol’ olarak tanımlamamız mümkün mü?
       
CHP’NİN KIRMIZI ÇİZGİ MERAKI
       Özellikle, ‘Ordu’nun siyasetteki ağırlığı’, demokratikleşme sürecinde CHP’nin ‘kırmızı çizgisi’ oldu. Muhalefeti, AKP hükümetini Ordu kartıyla sıkıştırmak üzerine bina edince, ‘sosyal demokrasi’nin durduğu yer, 12 Eylül’ün anayasal düzenini savunma noktasına geldi.
       Benzer bir tutum, Kıbrıs sorununda da yaşandı.
       Son bir yıl içinde Türkiye’nin yüzyüze geldiği en kritik meselenin Kıbrıs olduğu açık. AKP iktidarı, 30 yıldır kangrene dönüşmüş meselede -uluslararası konjonktürün de dayatmasıyla- cesur adımlar atmaya yönelirken, CHP bu konuda da statükoyu muhafaza etmeyi amaçlayan gerici çizgi ile bütünleşti. Konuyu bütün tarihsel ve güncel bağlamından koparıp, sorunun geleceğine ilişkin hiç bir perspektif geliştirmeden içi boş “ver kurtul” edebiyatının peşine takıldı.
       YÖK, RTÜK gibi 12 Eylül artığı kurumların geleceğine ilişkin konularda da CHP, ortaya demokratik alternatifler koymak yerine, varolanı savundu.
       Kısacası CHP, siyasal özgürlükler ve demokrasi konusunda, kendisini ‘muhafazakar-demokrat’ olarak tanımlayan, kökleri siyasal islamcı çizgiye (milli görüş) dayanan AKP’nin bile gerisine düştü.
       
AKP’NİN DEMOKRASİ TUTKUSU?
       Şimdi burada bir parantez açalım...
       Buraya kadar yazdıklarımın, AKP’nin Avrupa Birliği uyum paketleri ile siyasal demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesine yönelik çabalarına bir ‘güzelleme’ olarak algılanma ihtimalinin farkındayım. Esasen AKP’nin, gerek siyasal çizgisi itibarıyla gerekse kadro yapısıyla, demokrasi ve özgürlük aşığı olduğunu sanmıyorum.
       İşin bu yanının başka bir yazının konusu olduğunu belirtip, AKP’nin bu konudaki politikalarında öne çıkan iki etkene kısaca değinelim.
  2004 YEREL SEÇİMLER
İstanbul, Ankara AKP’nin, İzmir CHP’nin
AKP oylarını artırdı
Haritada il il sonuçlar
Türkiye geneli oy oranları
İllere göre belediye başkanlıkları
Yorum /Adnan Bostancıoğlu
Yorum /Kemal Can
Yorum /Ümit Sezgin
Yorum /Erol Çevikçe
İlki, AB üyelik sürecinde atılması gereken demokratik adımların, aynı zamanda AKP’nin varlığına yönelik devletin çekirdeğinden gelen tehditleri de bertaraf etmesi/edecek olması, iktidar partisini bu adımlar konusunda, gerçekte olduğundan daha hevesli bir konuma itiyor.
       İkincisi, daha yüksek bir hayat standardı (biz buna ‘insan gibi yaşamak’ da diyebiliriz) sağlayacağı inancıyla, geleceğini AB’ye üyelikte gören Türkiye halkının bu yönelimini AKP yönetiminin doğru algılaması...
       Parantezi kapatalım ve devam edelim...
       Tanımı gereği, çalışan sınıfların, yoksulların, sistemin mağdur ettiği kesimlerin sözcüsü olması gereken ‘sol’, abartılı bir laiklik hassasiyetini muhalefetinin temel ekseni haline getirince Teşvikiye ile Bağdat caddesi arasına sıkıştı kaldı.
       Düşünsenize, geçen bir buçuk yıl içinde CHP iktidarda olsa, -AKP’yi eleştirdiği konulara bakılacak olursa- Türkiye demokratikleşme yolunda ciddi tek bir adım atamayacaktı.
       Geriledi diye, ‘üzülmemiz gereken’ sol, bu işte!
       Sonuç olarak, ille de birinin gerilediğinden söz edeceksek, bu ancak halkın tercihleri ile arasındaki açı sürekli büyüyen geleneksel devlet politikasıdır. Yani CHP’nin solculuk adına yürüttüğü politika...
       Dolayısıyla, “Gerekirse 135 bin şehit verir Yunanistan’ı da alırız” diyen kafayı temsil eden bu ‘sol’ ilerlerse, asıl o zaman yandığımızın resmidir.
       
GÜÇ BİRLİĞİ İÇİN KISA BİR NOT
       Demokratik Güç Birliği olarak seçimlere giren DEHAP, SHP, ÖDP ve EMEP içinde asıl taşıyıcı gücün DEHAP olduğunu biliyoruz. Şunu da biliyoruz; DEHAP esasen sol olmaktan çok etnik temelde politika yapan, Kürt hareketini yasal zeminde temsil eden bir partidir.
       PKK’nın etkisizleştirilmesinin ardından DEHAP’ın da kan kaybedeceğini kestirmek zor değildi. Nitekim, silahlı mücadeleden geri çekilen ve faaliyetlerini siyasi zemine taşımaya karar veren PKK’nın, hala net bir rota belirlemekten uzak olması, Kuzey Irak’taki gelişmelere endekslenmesi, hareketin kendi içinde bütünlüğünü kaybetmesi gibi nedenler, başta Güneydoğu’dakiler olmak üzere DEHAP’ın geleneksel seçmen kitlesini de -en hafif deyimiyle- kafa karışıklığına sürüklemiştir. Öte yandan, PKK’nın neredeyse bütünüyle yurtdışına taşınması, sözkonusu seçmen kitlesi üzerindeki ‘otoritenin’ zayıflamasını da beraberinde getirmiş olmalı.
       İttifak içinde yer alan diğer partilerin zaten dikkate değer seçmen desteği olmadığı düşünüldüğünde DEHAP’ın içinden geçmekte olduğu sürecin oy kaybına yol açması sürpriz olarak görülmemeli.
       .....
       Yazının başlığı her ne kadar ‘Seçimler ve sol’ olsa da, görüldüğü gibi, sadece ‘sol olmayanlar’dan bahsettik. Okuyucu haklı olarak soracak: “İyi de, ‘hakiki sol’ nerede? Bari onlar kazandı mı?”
       Sol hareket, Türkiye halkının gündeminden epey bir zamandır çıkmış durumda. Bu seçimlerde de kendini halkın algı ve ilgi dünyasına taşıyamadı. Bu durumun çok temelde bazı nedenleri olsa gerek. Ancak şimdilik şu kadarını söylemeden edemeyeceğiz; solun karşı karşıya olduğu ve giderek ‘ebedi’ bir görünüm kazanmaya başlayan ‘yenilmişlik’ halini, artık 12 Eylül’le birlikte yediği darbe ya da dünya çapında uğranan bozgun gibi argümanlarla açıklamanın yetersiz olduğu kabul edilmeli.
 
       
   
MSNBC News Kamışlı neyin başlangıcı?
MSNBC News Dayanışmacı 'tuhaf' bir insan
MSNBC News Oyunbozanlık yapmayın, yarışmaya katılın!
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları