Home page
Haber Menüsü


 
Blondie Aralık’ta İstanbul’da
Amerika’nın en iyi pop grubu Blondie, yıllar sonra tekrar biraraya gelerek albümler çıkarmaya başladı. 16 yıl aradan sonra çıkardıkları “No Exit” ve “Curse of Blondie”, grubun, gücünden bir şey kaybetmediğinin göstergeleri.
Emrah Saka / INFO
CNBC-E
 
    3 Ekim 2003 —  Vokalini, efsane sarışınlardan Deborah(Debbie ) Harry’nin yaptığı ünlü müzik grubu Blondie ile 18 Eylül’de Londra’da yapmış olduğumuz röportajı sunuyoruz. Blondie, Aralık ayında ülkemize gelecek.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  BLONDIE:
       Deborah Harry (vokal)
       Chris Stein (gitar)
       James Destri (klavye)
       Clement Burke (davul)


Debbie Harry
       
       INFO: “Rapture” adlı parçanız müzik tarihinin ilk rap parçası olarak kabul ediliyor. Ancak siz rap müzik yapmıyorsunuz. Bir çığır açmak sizin için nasıl bir anlam taşıyor? Kendinizi gerçekten müzik dünyasında bir öncü olarak görüyor musunuz?
       Chris Stein: Biz sadece kentlerdeki zenci müziğini gördük ve kendimize uyarladık. Punk ve rap müziği de bu tarza paralel gelişti. New wave tarzını ilk kez 1977’de gördük; o da Sugar Hill’di. Onlar sadece müziklerini dışa vurmadılar, biz bunu başardık.
       Clement Burke: Debbie ve Chris, Bronx’da (New York) bu tarz müzik yapan kişilerle tanıştılar. Her ne kadar “Rapture” parçası ilk rap parçası olsa da bunu başaran ilk grup biz değildik. Bizden önce olan biteni de göz önünde bulundurmak gerek.
       
RAP, DÜŞÜNCEYİ DİLE GETİRME YOLU
       INFO: Bunu bir Bronx reklamı olarak düşünebilir miyiz?
       Debbie Harry: Evet, sanırım. Bence bu parçanın en ilginç yönü getto’da (azınlık ve yoksulların oturdukları mahalle) bulunan ve adı duyulmamış plak şirketlerine bağlı olan rapçilere bir kapı açması. Daha sonra bu tarz, büyük topluluklar tarafından takip edildi. Rap, bir çeşit düşünceyi dile getirme yolu oldu. Fakat bizim yaptığımız müzik o zamanlar çok farklıydı ve gerçekten etkileyiciydi. Chris rap müziğe uygun bir parça yazdı. O zamanlar rap müzik saçma sapandı, başka parçalardan kelimeler alınır, cümleler çıkartılır, üzerine rap yapılırdı. Bu tarz rap müzik yapanlar, kendi müziklerini yaratmıyorlardı. Biz rap müzikle farklı birşey yaptık, kendi yaratıcılığımızı kattık. Onlardan da birşeyler aldık fakat kopyalamadık. Nedense bu yaptığımızda bir doğruluk olduğunu düşünüyorum, bu çalmak değildi bence.
       Clement Burke: Diğer rap parçalarına baktığınızda başka parçaların melodilerinden örnekler olduğunu görüyorsunuz. Dido ve Eminem gibi sanatçılar mesela. Debbie’nin söyledikleri çok doğru, biz melodiyi rap bağlamı içerisinde birleştirdik ve rap çerçevesinde bir parça yazdık, bu o zamana göre gerçekten çok ileri görüşlü oldu. Şimdi de biz diğer rap parçalarından örnekler alıyoruz. Tersine etkileşimi görüyorsunuz ve bence bu harika.
       
“THE TIDE IS HIGH” EN KOMİK PARÇA
       INFO: “The Tide is High” Atomic Kitten tarafından yeniden popüler hale getirildi. Şarkılarınızın yeni gruplar tarafından söylenmesi hoşunuza gidiyor mu? Hiç “şurasını yanlış okumuş” dediğiniz oldu mu?
       Jimmy Destri: “The Tide is High” aslında bir John Hult eseri. Ama o, biz bu parçayı hit yaptıktan sonra düzenledi. O da bu parçayla çok başarılı oldu, şimdi de Atomic Kitten. Bence “The Tide is High” bugüne kadar yapılan en komik parça.
       Chris Stein: Biz diğer grupların ya da şarkıcıların yaptığı düzenlemeleri (cover) çok incelemiyoruz. Yaptıkları sadece kendi versiyonları oluyor. Çoğu insan bilmez “Hanging On The Telephone” parçasının Nerves adlı bir gruptan çıktığını. Herkes kendi tarzında birşeyler yapıyor.
       
FİLM MÜZİKLERİ ETKİLEŞİMİ
       INFO: Sizi 17 film, 43 televizyon programı ve 7 reklam filminde gördük. Başka alanlarda çalışmak müziğinizi nasıl etkiliyor?
       Clement Burke: Chris her zaman film müziklerinden-soundtrack’lerden etkilendi. Şimdi ise bizim müziklerimiz film müzikleri olarak soundtrack’lerde yer alıyor.
       Chris Stein: John Marie ve Henry Mancini gibi insanların benim üzerimde çok büyük bir etkisi var. Rock’n Roll dinlemeden önce hep film müziklerini dinlerdim.
       Clement Burke: Ve biliyorsunuz biz MTV’den önce de vardık ve her zaman imajdan, görüntüden etkilendik özellikle de film görüntülerinden.
       Chris Stein: Özellikle “Topkapı” filminin bende çok büyük bir etkisi vardır. Yanlış hatırlamıyorsam İstanbul’da geçiyordu. Soundtrack’i de çok güzel, filmin tema müziği her zaman kaydetmek istediğim birşey.
       
“CURSE OF BLONDIE”
       INFO: Yeni albümünüzün adı “Curse of Blondie - Blondie’nin Laneti”, neden böyle ‘olumsuz’ bir başlık koydunuz?
       Debbie Harry: Bu aslında bir mumya lanetinin melodramı. Onların laneti genellikle daha hafif oluyor.
       
       INFO: Albümün adı sizin ileride heyecanlı bir filmde rol alacağınız anlamına gelmiyor değil mi?
       Debbie Harry: Hayır, en azından şimdilik değil.
       Chris Stein: Biz aslında heyecan ve korku dolu filmleri çok severiz. Eskiden siyah-beyaz korku filmlerinden çok korkardım, yatağımın altına saklanır oradan göz ucuyla seyrederdim. Aslında bu tarz filmleri izlediğim zaman 8 yaşındaydım, anneannem benimle evdeydi. Ben uzaktan kumandadan önce kanalları değiştiriyordum ve bir anda Frankestein’ın çalıların arasından çıkıp orada oturan küçük bir kıza yaklaştığı sahne çıktı karşıma. Bu sahne beni çok uzun süre boyunca korkuttu.
       
       INFO: “Curse of Blondie”nin yapım aşamasından bahseder misiniz?
       Chris Stein: Projenin tümü çok uzun zamanımızı aldı. Aslında uzun sürmesi de bir bakıma iyi oldu çünkü zaman geçtikçe daha fazla insanın görüşünü almış olduk. Projemiz birçok farklı prodüktör ve ‘miksçinin’ elinden geçti. Ve bu bizim açımızdan iyi oldu aslında. Hazırlıklar 30 yıllık deneyimimizden geliyor.
       
HEP FARKLI MÜZİK YAPTIK
       INFO: Hayranlar genelde sevdikleri grubun tarzının her albümde aynı olmasını ister. Bu durum müziklerinde yenilik yapmak isteyen grupları bazen çıkmaza düşürebilir. Yeni albümünüzde hayranlarınızı nasıl şarkılar bekliyor?
       Jimmy Destri: Biz zaten her zaman farklı müzik yaptık, eğer farklı müzik yapmasaydık o zaman farklı olurduk işte. Her zaman zor işler başardık ve kolektif olduk. Sadece iki parçanın birbirine uyumu değildi olay. Ve bence bu harika.
       Chris Stein: David Bowie mesela, bir denediğini ikinci kez denemedi.
       Clement Burke: Biz yaptığımız işte, hep farklı olmak istedik. 1970’lerde müziğe başladığımızda ilham aldığımız kişilere dayanarak ne yapacağımız konusunda şu ankine nazaran daha geniş bir yelpazeye sahiptik. Eğer The Ramones gibi harika bir grubu düşünürseniz, Debbie’nin de söylediği gibi onlar tam olarak ne yaptıkları konusunda eminlerdi, izledikleri yol belliydi. Biz kendimizi bu konuda sınırlamadık. Biz her zaman farklılıklara açıktık, bir sefer reggae tarzında müzik yaparken, bir başka sefer Broadway şovu tarzında müzik yapabildik. Ve bence bu yönümüz Chris’in eklektik etkisinden ve benim temel akışı sağlamamdan kaynaklandı ve belki de Jimmy’nin bir keyboardcu olarak klasik müziğe daha ilgili olmasından kaynaklandı.
       Jimmy Destri: Aslında hayır. Ben de film müziklerinden hoşlanıyorum. Klasik müzik de dinliyorum çünkü beni sakinleştiriyor. Buna ihtiyacım var.
       Clement Burke: Biliyorsunuz New York ve Londra’daki “punk rock” birbirinden farklı. Londra’daki punklar genelde The Ramones gibi grupları kopyalıyorlar, onlarda 3 tele bağlılar. Punk rock adı verilen müzik illaki 3 tele bağlı olmak zorunda değil. İnsanları rahatsız eden müzik tarzına punk rock denir. Yani onların yaptığı gibi sınırlı değil.
       Jimmy Destri: Kısaca fikir bizimle birlikte biçimleniyor. Bu kadar. Kısaca fındık kabuğundaki fikir biçimleniyor, düzenleniyor. Bizim böyle bir düzenimiz yok.
       Clement Burke: Eğer dönüp The Rolling Stones’a veya Bowie’ye bakarsanız onların sadece tek bir şey yapmadığını görürsünüz. Bowie ilk olarak soul müzikle başlamıştı kariyerine. Bu bizim için de geçerli. Tabi kıyaslamak maksadıyla söylemiyorum.
       
       INFO: Kariyeriniz boyunca ilk defa Türkiye’ye geleceksiniz. Sizi yıllardır bekleyen hayranlarınızı neden bu kadar beklettiniz?
       Debbie Harry: Bende tam olarak bilmiyorum aslında. Benimde çözemediğim birşey bu. Irlanda’ya da gitmemiz de uzun zamanımızı almıştı. Ve Güney Amerika’ya daha hiç gitmedik. Ve hep Türkiye’ye gitmek istiyorduk. En çok sevdiğim aktrislerden Melina Mercury Türkiye’den çok memnun kalmış ve Türk insanlarını çok sevmiş. Hep gitmek istiyordum o yüzden geleceğimiz için gerçekten çok mutluyum.
       Chris Stein: Son zamanlarda geleneksel müziklere karşı çok ilgi duyuyorum ve hep bu tarz müzikler ve Doğu müzikleri dinliyorum.
       
       INFO: Hiç bildiğiniz Türk müzisyeni var mı?
       Chris Stein: Hayır şu an adını söyleyebileceğim yok fakat eminim Türk müzisyenlerden duyduklarım vardır.
       
       INFO: Bu yıl düzenlenen Eurovision yarışmasındaki birincinin bir Türk olduğunu biliyor muydunuz? Adı Sertab Erener.
       Grup: Hayır bilmiyorduk. Bu harika birşey.
       Chris Stein: Şimdi geleneksel müziği pop’la mı karıştırıyorlar. Bu harika.
       Clement Burke: Hâlâ varolmamızın en güzel avantajlarından biri de farklı yerlere gidebiliyor olmamız. Daha önce hiç gitmediğimiz yerlere gitmemiz gerçekten harika çünkü yeni yerler görmek konusunda çok heyecanlıyız.
       Jimmy Destri: Gerçekten çok heyecanlıyım. Harika vakit geçireceğiz.
       Chris Stein: İstanbul dünyadaki en güzel şehirlerden biri. Oraya gittiğim zaman geleneksel Türk aletlerini incelemek istiyorum.
       
       Blondie Hakkında Önemli Bilgiler:
* Blondie; Deborah Harry, Chris Stein, Jimmy Destri ve Clem Burke’den oluşuyor.
* Çıkarttıkları altı albüm ve derlemeler dünya çapında 40 milyondan fazla sattı.
* Dört tane single’ları bir numara oldu. (“Heart of Glass”, “Call Me”, “The Tide is High” ve “Rapture”)
* 17 film, 43 televizyon dizisi ve 7 reklam filminde rol aldılar.
* Deborah Harry 17 filmde rol aldı.
       
BLONDIE BİYOGRAFİSİ
       Blondie, resim öğrencisi/gitarist Chris Stein ve eski Playboy tavşanlarından vokalist Debbie Harry tarafından 1974’de kuruldu. Davulcu Clem Burke ve keyboardcu Jimmy Destri ise 1975’de gruba katıldı. Grup, New York’da CBGB, Max’s Kansas City ve Mothers gibi barlarda sahne aldı. Blondie, 1976’da kendi adını taşıyan ilk albümünü çıkarttı. Albüm 1977’de piyasaya çıktı ve çok büyük beğeni topladı. Los Angeles’da elde ettikleri başarıdan sonra yardımcı grup olarak Iggy Pop ve David Bowie ile turneye çıktılar.
       1977 yazında ikinci albümleri “Plastic Letters”ı çıkarttılar ve ardından Avrupa ve Asya turnelerine çıktılar. Mart 1978’de albümden çıkan “Denis Denis” single’ı İngiltere’de iki numara oldu. O yaz grup, prodüktör Mike Chapman ile birlikte çalıştı ve ardından üçüncü albüm “Parallel Lines”ı çıkarttı. Albümden çıkan “Picture This” İngiltere’de 12 numara olurken ardından gelen “Hanging on the Telephone” ise 5 numara oldu. 1978’in sonunda Debbie Harry ilk filmi “Union City”de rol aldı.
       1979’da Blondie’nin ilk Amerika hiti “Heart of Glass” oldu; single, İngiltere’de bir milyonun üzerinde sattı. Albüm ise dünya çapında 20 milyondan fazla sattı. “Parallel Lines” albümünden çıkan dördüncü single “Sunday Girl” ise İngiltere’de bir numara oldu. Eylül 1979’da grup, dördüncü albümü “Eat to the Beat”i çıkarttı. Blondie İngiltere’deki başarısını “Dreaming” ile devam ettirdi, parça İngiltere’de iki numara oldu.
       Şubat 1980’de “Atomic” parçasıyla İngiltere’de yine bir numara oldular. İki ay sonra “American Gigolo” filmi için olan “Call Me” parçasıyla Amerika’da ikinci kez bir numara oldular. Yıl sonu gelmeden “Eat to the Beat” albümü 1 milyon satış rakamına ulaşırken Debbie “The Muppet Show”a konuk oldu.
       Blondie’nin beşinci albümü “Autoamerican” Ocak’ta çıktı ve albümden çıkan ilk single “The Tide is High” İngiltere’de bir numara oldu. Reggae tarzındaki bu parça Mart ayında Amerika’da da bir numara oldu. Grup, popüler TV şovlarına konuk oldu ve çok geçmeden albüm satışları milyonu geçti. Ağustos ayında ise Debbie ilk solo albümü “Koo Koo”yu çıkarttı.
       1982’de grup, aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen altıncı albümleri “The Hunter”ı çıkarttı. “Island of Lost Souls” single’ı grubun Amerika’da ‘bir numara’ olan son single’ı oldu. Bu arada Chris ölümcül bir hastalığa yakalandı ve grup dağıldı.
       Debbie, sayısız filmde rol almaya ve farklı bağlamlarda müzik yapmaya devam etti. Son günlerde ise Jazz Passengers’ın vokalistliğini yapıyordu. Jimmy, ailesine vakit ayırmak için müziğe bir süreliğine ara verdi, Chris, New York’da farklı grupların prodüktörlüğünü yaptı ve Clem kayıt yapmaya ve bir takım gruplarla turnelere çıkmaya devam etti.
       16 yıl boyunca ara veren grup artık birbirinden ayrı kalmaya alışmıştı fakat mucizevi olarak da haberleşmeye devam ediyorlardı. Arkadaşlıkları bitmemişti, kapılar hala aralıktı. Gelen bir öneriyle birlikte grup bir konser için yeniden toplandı. Aralarındaki kimyanın hala varolduğunu gören grup üyeleri yeni bir albüm çıkartmak üzere yeniden birleşti. “No Exit” adlı yedinci albümleri, grubun ilk single’ı “X-Offender”ın da prodüktörlüğünü yapan Craig Leon ile gerçekleşti.
       
DÖNÜŞ ALBÜMÜ “NO EXIT”
       “No Exit”, Blondie hayranlarını çok şaşırttı çünkü grup eskisinden hiçbir şey kaybetmemişti. Ve albüm, grup için uğurlu bir dönüş oldu. Albümden çıkan “Maria” parçası 14 ülkede bir numara olurken albüm ise dünya çapında iki milyondan fazla sattı. Grup albümün tanıtımı kapsamında Amerika, İngiltere ve Avrupa’da turneye çıktı.
       Amerika’nın en iyi pop grubu Blondie şimdi ise yeni albümü “Curse of Blondie” ile tekrar aramızda. 14 yeni parçayla bu albüm belki de Blondie tarihinin ‘en deneysel’ albümü.
       Grubun altıncı ve yedinci albümleri arasında 16 yıl ara verdiğini, başarılarının doruk noktasında dağıldıklarını, grubun kurucularından, gitarist ve söz yazarı Chris’in neredeyse ölümden döndüğünü, en yakın ortaklarının ya mezarda ya da Florida’da olduğunu ve son albümün yapım aşamasının 4 yıl gibi bir süre aldığını göz önünde bulundurursak albümün adının neden “Curse of Blondie” olduğunu daha rahat kavramış oluruz.
       Bu Deborah Harry için yıllardır değişmeyen bir şaka. Harry: “Ne zaman garip birşey ya da terslik olsa hepimiz ‘Curse Of Blondie’ diyoruz. Bana göre ise Curse of Blondie bir şans.”
       Chris Stein, albümün adının her zaman herşeyin ne kadar zor geliştiğini anlattığını söylüyor. Stein: “Herşey zor. Fakat bence böylesi daha iyi. Sonuçlarla tartışamıyorsunuz.”
       Aslında iki yıl önce çıkarılması düşünülen “Curse of Blondie” çıkarılamadı, çünkü hep terslikler oluyordu. Hatta bir ara kasetler ortadan kayboldu. Fakat albümün bir özelliği de zombie veya vampir gibi olması, sonuçta hep geri dönüyor.
       “No Exit”, belki de grubun son albümü “Curse of Blondie”nin alıştırması gibi oldu. “Curse of Blondie” olağanüstü zenginliğe sahip, güçlü parçalardan oluşan bir albüm. Albümde önemli parçalardan, pop tarzındaki bulaşıcı “Hello Joe”, Joey Ramone’a ithaf edildi.
       Dijital teknoloji, grubun ‘hissettiği zaman’ kayıt yapmasını sağladı ve genelde bu yer Chris’in evinin tavan arası oldu. “No Exit” gibi “Curse of Blondie” albümü de Craig Leon prodüktörlüğünde çıktı.
       “Curse of Blondie” grubun eski etkisinden hiçbirşey kaybetmediğini kanıtlıyor. Üstelik grup eskisinden daha iyi çalıyor, fakat asıl şaşırtıcı olan, grubun zamana ayak uydurabilmesi.
       Debbie haklı olarak grup ile gurur duyuyor: “Gruptakiler yaptıkları işte gerçek anlamda çok iyileştiler. Gerçi her zaman iyi müzisyen ve iyi besteciydiler fakat şimdi onların gerçek anlamda başardıklarını söyleyebilirsiniz.”
       Debbie: “Bu albüm belki de bugüne kadar yaptığımız en iyi albüm.”
       
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları