Home page
Haber Menüsü


 
Bağdat’ta son durum
 
Bağdat’la ilgili izlenim yazarken, galiba kenti ikiye ayıran Dicle Nehri’nin doğu kıyısından başlamak gerekiyor. Nehire paralel uzayan Abu Nuvas Caddesi’yle Sadun Caddesi arasında sıkışıp kalmış 500 metrekare büyüklüğündeki bir alandan...
 
NTV-MSNBC
 
10 Mayıs—  Çünkü kentin nabzı bu alanda, Filistin ve Sheraton Otelleri ile otellerin çevresinde atıyor.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Saddam Hüseyin’i öven buraya geliyor, Saddam Hüseyin’e söven buraya geliyor, Amerika’ya karşı çıkan buraya geliyor. İş isteyen, eş isteyen, “açız” diyen, “güvenliğin olmayışından yakınan, güvenliğin olmayışını fırsat bilip hırsızlık yapmak isteyen herkes, Amerikan askerlerinin dikenli tellerle oluşturduğu güvenlik çemberinin önünde toplanıyor.
       Buraya gelmekteki amaç, Filistin ve Sheraton otellerini mesken tutup, bahçesinde, terasında canlı yayın yapan televizyoncular ve yazılı basın için çalışan medya mensuplarıyla Amerikan askerlerine seslerini duyurabilmek.
       Medya mensupları her sabah erken saatlerde dikenli tellerin dışında, Firdevs meydanında toplanan Iraklıların sloganlarıyla uyanıyor. Her sabah birileri protesto gösterisi yapıyor.
       Sıcaklar iyice bastırdığı için eylemler sabah erken saatlerde yapılıyor. Öğle oldu mu, sokaklar boşalıyor, insanlar evlerine çekiliyor.
       
UYDU TELEFONCULAR, SADDAM VCD’CİLERİ
       Firdevs Meydanı’nı çevreleyen kaldırım ve caddelerde de Irak için yeni sayılan dört ayrı meslek icra ediliyor.
        Bunlardan biri, çanak anten satıcıları. Kamyonetlerin üstünde ya da kaldırıma serilmiş çanak antenler artık işportaya düşmüş durumda.
       İkincisi, uydu telefoncular... Ellerindeki mobil telefonlarla uluslararası görüşme yapmak isteyen Iraklılara hizmet veriyorlar. Dakikası 4 dolar..
       Firdevs Meydanının üçüncü meslek grubunu Saddam VCD ve fotoğrafları satanlar oluşturuyor. Bunlar, “Saddam ve ailesinin işlediği suçların görüntüleri” diye VCD’ler satıyor. Alınan VCD’ler’de daha çok Kuveyt ya da Abu Dabi televizyonlarında yayınlanmış belgesel görüntüleri çıkıyor ve alanlar hayal kırıklığı yaşıyor. VCD’cilerin müşterileri ise, doğal olarak yabancı medya mensupları..
       Son grup ise, dolar bozucular. Yani ayaklı döviz büroları..
       
SADDAM DA ALMAZDI, AMERİKALILAR DA ALMIYOR
       Iraklıların gün içerisinde (Iraklılar için gün öğleye kadar sürüyor) toplandıkları önemli bir yer daha var: Cumhuriyet Sarayının Kuzey Kapısı.
       Nehri’nin batı kıyısında yer alan Cumhuriyet Sarayı’nda şu anda Amerikalı komutanlar ve yetkililer oturuyor. Sarayın pek çok kapısı var.. Hepsi Amerikalılar tarafından dikenli tellerle kapatıldı. Sadece Kuzey kapısı açık durumda.
       Sorunu olan, Amerikalı yetkililerle görüşmek isteyen Iraklılar Cumhuriyet Sarayı’nın kuzey kapısının önünde toplanıp, kapıdaki askerlere dil döküyor. Ancak, içeri girmek mümkün olmuyor. Iraklılar Saddam Hüseyin döneminde de bu saraya giremezelerdi, şimdi de giremiyorlar!
       Iraklıların sorunlarını çözmek için Amarikalılar tarafından bazı bölgelerde bir çeşit “dert dinleme masaları” oluşturuldu. Dert dinleme masaları da bir süre öncesine kadar kalabalıktı. Buraya gelen Iraklılar, şikayetlerini içeren bir form dolduruyor ve çözülmesini bekliyordu. Ancak, form doldurmakla sorunların çözülmediğini gören Iraklılar “dert dinleme masalarına” gitmeyi bıraktı. Bir grup Iraklı da geçtiğimiz günlerde “İş başvurularımıza neden yanıt vermiyorsunuz?”, “Neden doldurduğumuz formlar çöpe gidiyor?” diye Filistin Oteli’ni bastı. Lobide, bağırıp çağırdı. Amerikalı askerler göstericileri zor yatıştırdı.
       
ELEKTRİK YOK, YAĞMA SÜRÜYOR
       Bağdat’ta yaşayanların sıkıntılarının başında güvenliğin olmayışı geliyor. Amerikalı askerler gündüzleri belli semtlerde, belli caddelerde daha çok zırhlı araçlar içinde devriye geziyor. Sokaklarda zaman zaman yaya devriyeler de dolaşıyor.(Amerikalı askerlerin halkla iyi diyalog kurdukları görülüyor. Halkla ilişkiler dersi almış olmalılar).
       Akşam hava karardıktan sonra Amerikalı askerler belli yerlere çekiliyor. Sokaklar boşalıyor.
       Sonra da silahlar konuşmaya başlıyor. Kentin farklı yerlerinde Kaleşnikof sesleri duyuluyor. Silahları daha çok yağmacıların ateşlediği anlatılıyor.
       Yani, yağma devam ediyor. Halkın “Ali Baba” ya da “Harami” dedikleri yağmacılar, özellikle geceleri çalışıyor. Zaman zaman Amerikan askerlerine ateş açtıkları ve çatışma yaşandığı oluyor. Gündüzleri de, daha önce yağmalanmış bazı kamu binalarında yeni yağma olaylarına tanık olunuyor.
       Bazı şehirlerarası yollarda da silahlı soyguncular zaman zaman yol kesiyor. Daha çok yabancı plakalı araçlar, ya da içinde yabancıların (bugünlerde Irak’ta gazeteciden başka yabancı pek yok) olduğu tahmin edilen araçlar güpegündüz durduruluyor ve silah tehditiyle soyuluyor. Bu nedenle, Kuveyt ya da Ürdün üzerinden ülkeden ayrılacak medya mensupları sabah erken saatlerde konvoy oluşturup Bağdat’tan öyle hareket ediyor. Bazıları Ürdün sınırına kadar üzerindeki çelik yeleği çıkarmıyor.
       Kente elektrik hizmeti henüz tam olarak verilemiyor. Kentin neredeyse tamamı arada bir elektrik alıyor. Bazı semtler günde birkaç saat elektrikle yetiniyor. Kent merkezinde bile sık sık elektrik kesiliyor ve saatlerce, bazen de birkaç gün gelmediği oluyor.
       Iraklılar elektriğin olmayışına isyan ediyor. Halk, savaşta elektrik santrallerinin ve barajların fazla zarar görmemesine rağmen, sorunun giderilememesini anlayamıyor. Bu nedenle birkaç kez, Amerikalıları beceriksizlikle suçlayan küçük gösteriler yapıldı.
       Bu arada, elektriğin gün içerisinde hangi semte geldiğini, silah seslerinden takip etmek de mümkün oluyor. Silah sesi nereden geliyorsa oraya elektrik geldi demek. Iraklılar, elektriğin gelişini silah atışıyla kutluyor!
       
SADDAM NEREDE?
       Dünyadaki herkes gibi Iraklılar da Saddam Hüseyin’in nerede olduğunu merak ediyor. Kimi, Saddam’ın Irak’tan kaçtığını söylüyor, kimi “Hayır, o hala buradadır” diyor.
       Zaman zaman, bir semtte görüldüğüne dair söylenti çıkıyor:
       “Azimiye’de görülmüş. Bir pikap içinde, yanında korumasıyla bir subayın evinde yemek yemiş. ‘Cumhuriyet muhafızları bana ihanet etti’ demiş” gibi şehir efsaneleri dolaşıyor. Şehir Efsaneleri yayıladursun, ülkesi işgal edilmiş, saraylarına girilmiş bir başkanın, Saddam Hüseyin’in ortaya çıkmamasını, saklanıyor olmasını pek çok Iraklı kabul edemiyor. Şöyle diyorlar:
       “Hiç kimse savaşmazsa savaşmasın. Saddam Hüseyin silahını eline alıp son görüldüğü Kazımiye’de savaşacağını söyleseydi, onun yanında yer alanlar, Amerika’ya direnenler olurdu. Ya da silahını kafasına sıkıp ölseydi, onurlu bir yolu seçmiş olurdu. Sonucu değiştiremezdi ama, bazılarının gözünde kahraman olurdu”
       Saddam Hüseyin, halkının nezdinde, olup olmadığı tartışmalı tüm kredisini tüketmiş durumda.
       
PARTİ ENFLASYONU
       Irak’ta 1968 yılından bu yana ülkenin siyasi yaşamında sadece tek parti yer almıştı. O yıl yönetime el koyan Baas partisi...
       Şimdi Bağdat sokaklarında parti tabelasından geçilmiyor. Bağdat sokakları, alışık olmadığı duvar yazılarıyla tanışıyor. İslamcısından, Kürtçüsüne, Türkmeninden Şiisine, hemen herkes parti kuruyor. Uzun yıllardır yurt dışında faaliyet gösteren partilerin çoğu Bağdat’a döndü. Duvarlarda, komünist sloganlar da yazılı, islamcı sloganlar da. Bir söylentiye göre, kurulan parti sayısı 60’ı, bir rivayete göre ise 160’ı aştı.
       Daha düne kadar tek bir parti bilen, onun da binasına yaklaşmaya korkan sokaktaki Iraklı’nın kafası karışmış durumda. Şimdi olan biteni anlamaya çalışıyor.Anlamaya çalışırken de birçok noktada kafasına göre haraket ediyor.
       Örneğin, bugüne kadar trafik sorunu yaşanmayan Bağdat’ta belli saatlerde belli yerlerde trafik içinden çıkılmaz hal alıyor. Trafik ışıklarına uyan yok, trafik polislerine, ya da gönülü olarak trafiğe düzene sokmaya çalışanları dinleyen yok. Cadde üzerindeki benzin istasyonları önündeki kuyruk yolu tamamen kapatıyor ama kuyruktakilerin umurunda değil!
       Yani, dilediğini dilediği şekilde yapmak, bugünün “Özgür Irak”ında hiç de anormal değil.
       Iraklı bir arkadaşımız tanık olduğu bir olay anlattı: Bir ıraklı hasta olan yakınını hastaneye götürmüş. Hastayı ameliyata almışlar. Ameliyat sırasında hastanın yakını ikide bir ameliyathaneye girip, “Nasıl gidiyor?”, “Ameliyat hangi aşamada?” diye soruyormuş. Doktor da her defasında ameliyathaneye girmesinin doğru olmadığını, ameliyat edilmekte olan kişinin mikrop kapabileceğini söylüyormuş. Ama, buna rağmen Iraklı sık sık ameliyathaneye girmeye devam etmiş. Sonunda doktor kızmış ve “Ameliyathaneye girmek yasak. Buraya giremezsin” diye bağırmış. Bunun üzerine, Iraklı efelenmiş:
       “Bir dakika doktor. Yasaklı devirler geçti. Saddam Hüseyin gitti. İstediğim yere girerim artık. Beni engelleyemezsin!”
       Bazı Iraklıların Saddam Hüseyin’in gidişinden anladığı bu. İran devriminden sonra kırmızı ışıkta geçmeye çalışan İranlı Azerinin anladığıyla aynı.
       İranlı Azeri, “Niye kırmızı ışıkta durmuyorsun?” diye kendisine çıkışan trafik polisine şöyle yanıt vermiş:
       “Hem devrim yapaak, hem gırmızıda duraak. Olar mı öyle!” Madem devrim yaptık, kırmızı da niye duralım!
       Irak’ta, “doğru” sanılan bazı şeylerin “doğru” olmadığını anlamak için daha çok zamana ihtiyaç var.
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları