Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Mademki savaşa karşıyım...
 
Şimdi, şu anda karar verdim: Bir şeyler yaparak olmasa da, en azından çok sevdiğim bir şeyleri ‘yapmayarak’ kendimce protesto etmek istiyorum. Anlayacağınız, savaş RESMEN son bulana kadar ben bu alemde yokum.
 
NTV-MSNBC
 
23 Mart—  Fourfourtwo Dergisinin 20 takımla sınırlandırdığı ve alfabetik olarak sıraladığı “Dünyanın En Büyük Kulüpleri” listesinin ilk bölümünü sizlere aktaralı bir hafta oldu. 11 ila 20. sıra arasında kalan takımlar da klavyemden çıktı, başka bir dosyadan buraya kopyalanmayı bekliyorlar. Doğrusunu isterseniz elim geri geri gidiyor. Keyifsizliğimin nedeni malûm: Savaş!

   
 
       
    MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  İçimde, bu kez yazmama hâli yaratan durumun tetikleyicisini de anlatayım:
       Dün akşam eve gelip haftanın yorgunluğunu 40 yıllık yatağıma gömmeden önce biraz televizyon izlemek istedim. Bir dolu bombalama sahnelerinin yer aldığı savaş görüntüleri arasında ‘zap’larken bizim kanallardan birinde her hafta aynı gün ve aynı saatlerde yayınlanan eğlence (beni baştan beri pek eğlendiremese de, adı öyle: “eğlence”) programlarından birine rast geldim.
       Yukarıda Allah var, sunucunun şuhluğuna diyecek yoktu. Aslında ilk halka açık icraatlarını ses sanatçılığı vesilesiyle gerçekleştirmiş olsa da, bu bayan sanatçımız bu kez de sunuculuğa soyunmuş olduğu bir programdaydı. (Soyunmadığı konu yok ya; şimdi bunu geçelim) Sanırım sesi bir türlü fiziğinin önüne geçemediği için, yine her zamanki gibi, dekolte seçimini, dilediği uzvunu rahatça teşhir edebileceği şekilde yapmıştı.
       Onun sulu ve hemen her şeye kıkır kıkır gülen hâlini, konuk ettiği sanatçılara boş boş sorular sorup bin bir şımarıklık içinde mimiklere bürünen ve daha cevabı dinlemeden yine, yeniden gülen hâl ve tavırlarını gördükçe birden şunları düşünür oldum:
       Tamam, sınırımızda savaş başladı, diye her kanalda müzik programı adına illa ki Hasan Mutlucan’dan kahramanlık türküleri ya da Dire Straits’den “Brothers in Arms” vesaire çalınmamalı elbet; ama aynı U bandının alt tarafı birkaç frekans ötesindeki berisindeki bütün kanallar savaş görüntülerini ve gerçeğini yansıtıyorlarken hiçbir şey olmamış gibi kıkırdayan bir hatunu izlemek biraz garip değil miydi?
       Fizik ve ses sanatçımızın o programını mı yoksa ona gözü takılan kendimi mi garipsedim bunu o an tam anlayamamıştım.
       İşte şimdi, dünyanın bilmem kaç yıldır oynanan ve bin’mem kaç yıl daha oynanacak olan futboluyla ilgili bir şeyler yazıp hangi kulübün kaç kez lig, kaç kez federasyon kupası aldığından bahsedecekken yine aynı duyguları hissetim.
       Belki yollara düşüp canlı kalkan olabilmek ya da sokaklara, meydanlara çıkıp şu “bushu bushuna” savaşı protesto edebilmek benim gibilerinin harcı değil ama, en azından ben de bu savaşı yok varsayanlardan olmak istemiyorum.
       Adet edindiğim aralıklarla hâlâ yazı yazmaya, hiçbir şey olmamış gibi, dünya, bir meşin yuvarlığın etrafında dönüyormuşçasına futbol geyiği yapmaya devam edersem benim de o fingirdek assolistimizin umursamazlığından aşağı kalır yanım olmaz gibime geliyor.
       O hatun kişi, savaş haberleriyle yüklü TV kanalları arasında sıkışıp kaldığı için sanki dün, her zamankinden daha bir garipti. Ne ki; şimdi ben de, bu sitenin aynı ‘server’dan çıkma ve alt tarafı birkaç “tık” ötemde berimde duran, savaş haber ve yorumlarıyla dolu sayfaları arasında sıkışıp kalmış hissediyorum kendimi.
       Bush’a, ekonomik kaygıları gizleyip başka bahanelerle saldırdığı için ayrı sinir oluyorum ama dönüyorum kendi aynamıza bakıyorum daha vahim bir çelişkiyle karşılaşıyorum ki, bu çelişki de içimde başlı başına bir keyifsizlik katsayısı.
       Baksanıza, ne hak/destek verebiliyoruz saldırılara, ne de “gık” diyebiliyoruz zamanında ve layıkıyla. Bizi çeliştiren şey de aynı: Yine o illet ekonomik kaygılar...
       Oturduğum yerden, hatta kimi zaman elimde bir kadeh içki ya da bir fincan kahve, yani neredeyse keyif çatarak izliyorum (izliyorsunuz) yanı başımızdaki savaşı. Bundaki gariplik yetiyor da artıyor aslında.
       Bir de futbol yazmak neyin nesi..?
       Şimdi, şu anda karar verdim: Bir şeyler yaparak olmasa da, en azından çok sevdiğim bir şeyleri ‘yapmayarak’ kendimce protesto etmek istiyorum.
       Anlayacağınız, savaş RESMEN son bulana kadar ben bu alemde yokum.
       İnanın böylesi daha doğru.
       
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları