Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
En istikrarlı panzer
 
World Soccer dergisi, “en istikrarlı panzer”le, Matthaus ile, sıcağı sıcağına son kararı ve antrenörlük yaşamı üzerine sohbet etmiş.
 
NTV-MSNBC
 
13 Mart—  1980’li yıllarda ne ‘Serie A’ ne de ‘La Liga’ şimdiki kadar aç gözlüydü. Güney Amerika, Afrika gibi uzak diyarlardan ‘star’ işareti veren futbolcuları kapıp getirme konusunda bu kadar seri davranmadıklarından henüz Dünya Futbolu’nun “tescilli vitrinler”i olamamışlardı.

   
 
       
    MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2-
MSNBC News Tayfun Öneş'in tüm yazıları
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bizim o vakitler uluslararası futbol yıldızlarıyla kurduğumuz tek bağ ise TRT ekranıydı ve varsa yoksa “Almanya’dan Futbol” programıydı. Doğal olarak da futbol aşkımızı süsleyen yıldızların çoğu, adeta tıkır tıkır çalışan bir makine istikrarıyla oynayan Alman Milli Takımı futbolcularıydı. Almanların hafta içinde Bundesliga’da birbirlerine attıkları golleri izleyerek büyüyen bizler uluslararası turnuvalarda Almanya ile eşleştiğimizde (maçlardan önce hangi hoca, hangi köşe yazarı ne derse desin) bir kere içimizde 1-0 mağlup başlardık maça.
       Belki de bu yüzden, iple çektiğimiz o Dünya Kupası maçlarında o zamanlar futbollarına daha az aşina olduğumuz Brezilya, Arjantin hatta Kamerun gibi ülkelerin Almanya’yı, namı diğer “panzerler”i nasıl alt edeceklerini, sinsi bir iştahla beklemeye koyulurduk. İşte o yıllarda, “beleşçi” Mülller, sevimli Breitner, koca elli Sepp Maier ya da sahaya takım elbiseyle dahi çıksa yine kötü oynamayacağını bildiğimiz “klas” Beckenbauer’lar yavaş yavaş emekliliğe hazırlanırlarken “teenage” denecek yaşta bir oyuncu, sonraki 20 küsur yıl boyunca “vazgeçilemeyen adam” olacağı Alman Milli Takımı’nda sahne almaya başlamıştı.
       Birazdan okuyacağınız Wold Soccer söyleşisinde kendisinin de kabul etmiş olduğu gibi çok üstün yetenekli bir oyuncu olmayan Lothar Matthäus, 1982’de Dünya Kupası’na ilk kez katıldığında henüz 18 yaşındaydı ve Alman futbolunun herkeste ilk önce çağrıştırdığı “istikrar” kelimesinin bireysel anlamda en uzun ve en somut örneği olacağını o zamanlar kimse tahmin edemezdi. Ancak Matthäus, o istikrarı sayesinde daha sonra gelen 4 Dünya Kupası’na birden katılma başarısını gösterdi.
       5 kupada toplam 25 maç oynayarak Guinness Dünya Rekorları’na bile adını yazdırdı. 1982’de ve 1986’da finale kadar çıkıp her ikisinde de “son 90”dan döndü; 1990’da azmin meyvelerini toplayarak Dünya Kupası’nı kucaklama başarısını gösterdi.
       Futbolculuğa virgülü Almanya’da, noktayı Amerika Birleşik Devletleri’nde koyar koymaz kısa bir süreliğine Avusturya’nın Rapid Wien takımına teknik direktör olan Matthäus, Rapid’in, Avusturya Ligi’ni tarihinde ilk kez sekizinci olarak tamamlamasından sonra boşta kaldı. Belgrad’ın Partizan takımının onu Sırbistan’a çağırdığı söyleniyordu ama kiç kimse Matthäus gibi birinin böyle bir teklifi kabul edeceğine ihtimal dahi vermiyordu.
       Sırbistan’dan teklif aldığı haberlerinin yayılmaya başlamasının üzerinden sadece 3 gün geçmişti ki, Lothar, kendisini bir buçuk yıllığına Partizan Teknik Direktörü yapan sözleşmeye imza attı.
       World Soccer dergisi, “en istikrarlı panzer”le sıcağı sıcağına son kararı ve antrenörlük yaşamı üzerine sohbet etmiş.
       Belgrad’ta çalışmaya karar verirken ne düşündün?
       Biliyorum, bu kararımı duyanların çoğu çok şaşırdılar. Çünkü herkes yükselmek için Doğu’dan Batı’ya giderken ben tam tersini tercih ettim. Son 8 ayda birçok teklif aldım hiçbirisi içime sinecek kadar ciddi değildi. Ancak Partizan Kulübü’nden ilk arandığımda dahi içimde, onlarla çalışabileceğime dair çok güçlü bir his doğdu. Geçen yıl Rapid Wien’in başındayken Partizan’la UEFA Kupası’nda karşılaşmıştık.
       Nasıl bir takım olduklarını biliyordum. Ancak oynadıkları futboldan çok, yaşam tarzları, dostlukları da ilgimi çekmişti. Sırbistan’dan Almanya’a gelmiş bir dolu arkadaşım var; onlarla da çok şey paylaşmıştım. Üstelik Belgrad, kaliteli bir şehir yaşamı sunan, kalbi, ruhu, ihtirası, aşkı ve neşesi olan bir şehir. Bunlar çok az şehirde var ve kendimi şimdiden evimde gibi hissediyorum.
       Yeni takımın hakkında neler düşünüyorsun?
       
İki haftalık tecrübeyle bir hükme varmak çok zor. Kaldı ki, kar ve buz yüzünden henüz istediğimiz kadar bir arada olup çalışamadık bile... Ancak şunu söyleyebilirim: Takımın hali tavrı bana göre doğru yolda. Çok iyi oyuncular var ve ligde en üst sıradalar ki bunun şansa olmadığına inanıyorum. Tabii, geliştirilmesi gereken şeyler de var. Örneğin bana göre takım çok sessiz ve oyuncular arası iletişim az. Belki de bu yüzden özlenen uluslararası başarı bir türlü gelmiyor. Takımın oyun içinde fark yaratacak bir lidere ihtiyacı var.
       Senin kadar yetenekli olmayan futbolcularla çalışmak zor mu?
       
Bu doğru değil. Bir kere ben, öyle çok yetenekli bir futbolcu değildim. Hep çok çalıştım ve futbola karşı varolan tutkum ve takıntım sayesinde uzun süre başarılı olabildim. Şimdi bu takıntılı bağımlılığı oyuncularıma da aktarmaya çalışıyorum. Onlar her şeyin çok basit olduğuna inanıyorlar. Oysa hayatta hiçbir şey basit değil aslında.
       Yugoslavya Futbol Federasyonu senin için bir istisna uyguladı; antrenörlük lisansın olmamasına rağmen hocalık yapmana müsade etti. Sence gerekli eğitimi almamış eski futbolcuların hocalık yapmaları doğru mu?
       
Herkes kendi tercihini yapabilmeli. Buna benzer başka örnekler de var. Örneğin Cristoph Daum. O, futbolcuyken çok başarılı biri değildi ama hoca olarak çok çabuk tepeye çıkabildi. Ben de benim hocalık konusunda erkenden sorumluluk alacak kadar iyi olduğuma inanıyorum. Bir de hocalık lisansım olsaydı iyi olurdu tabii.
       Almanya’da bunun için kurslara başlıyordum ki Belgrad’dan teklif aldım. Ve kabul edersiniz ki şu anda Köln’de bir Spor Okulu’nda olmaktansa burada bu görevde olmak daha cazip bir şey. Yine de söz konusu lisans için gerekli olan sınava burada girebilmek için Yugoslavya Federasyonu’na başvurdum.
       Yıllarca Almanya ve Bayern Münih için büyük başarılara imza attın. Sonra birden Amerika’da buldun kendini ve bir de Rapid Wien olayı var; bunlar kendine olan güvenini sarstı mı?
       
Kesinlikle değil. Hâlâ kendime güvenim tam. NewYork MetroStars maceramı ya da Rapid Wien tecrübemi kesinlikle başarısızlık olarak algılamıyorum. MetroStars benim dönemimde tarihinde ilk kez yarı finale çıktı. Ben ayrıldıktan sonra çeyrek finalde elenmişler; geçen sezon da ligi sondan ikinci bitirmişler.
       Rapid Wien’e gelince, bana verilen hedefler arasında ilk sezon bütçeyi kısmak ve ardından Avrupa Kupalarında başarılı olmak vardı. Ben göreve geldiğimde Rapid’den sadece 1 oyuncu Avusturya Milli Takımı’na çağrılıyordu ayrılırken bu sayı 5’ti. Gençlere önem vererek alt yapıdan genç oyuncuların öne çıkmasını sağladım. Benim Andreas Herzog’u takımda istemediğimi herkes biliyordu ama klüp içindeki bazı menfaatler yüzünden onunla da sözleşme imzalandı.
       Sadece sezonun ikinci yarısını ele aldığınızda şampiyon Tirol’den yalnızca 3 puan daha az toplamıştık. Ama sonunda sportif başarı gelmeyince antrenörün ayrılması gerekiyor. Orada futbol dışı etkenler hep daha belirleyiciydi; kısacası klüp içinde bir sürü problem vardı.
       Avusturya’da edindiğin deneyimlerden ne öğrendin?
       
İnsanlarla uzlaşmadan işbirliği yapmaya çalışmanın ne demek olduğunu öğrendim. Partizan’a ise, klüp içinde ihtiyacım olan desteği alacağıma ikna olduğum için geldim. Viyana’da bu olmadı. Burada herkes aynı yönde gitmek istiyor ki, bir işten herkesin kârlı çıkması ancak bu yolla mümkün olur. Futbolcuyken gösterdiğim başarıları antrenör olarak da tatmayı çok istiyorum. Partizan’ı bu yüzden seçtim ve antrenörlük kariyerim için çok büyük bir fırsat olarak görüyorum.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları