|
Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2- Tayfun Öneş'in tüm yazıları |
|||
Bu arada, bir dolu da ellerine, ağzına sağlık mesajı alınca, ne yalan söyleyeyim, düşündüklerimde yalnız olmadığımı görmekle yüreğimin yağı biraz daha eridi. Öyleyse, artık o yazının üzerine yeni bir şeyler paste ettirtmenin zamanı geldi demektir. Önce, barış(!) ve sevgi dolu günler dileyerek bu satırları okuyan herkesin bayramını kutluyorum. Birazdan, yakın gelecekte yeni bir süperstar olacağına kesin gözüyle bakılan bir genç futbolcuyla geçtiğimiz günlerde yapılan bir sohbete sizleri de buyur edeceğim. TVdeki Beyaz Showvâri bir anons yapmaya kalksaydım, onu herhalde şöyle takdim ederdim: O bir İspanyol, o biir, o biiir Dünya Takımı Kalecisi... O biir yıldızlar ordusunun kalecisi... Ooo henüz 21 yaşında ve bir Süperstar adayı... O, o... Iker CASILLAS..! Cassilas, Madridte doğmuş, 13 yaşında Real Madridin alt yapısında kaleciliğe başlamış. Geçen 9 yıl boyunca o kadar çok şey yaşadım ki, kimse bana Real Madridle ilgili bilmediğim bir şey anlatamaz diyor. Dünya Kupasında İspanya formasıyla çıkardığı başarılı maçlar, Şampiyonlar Ligi finalinde Real kalesinde yaptığı kurtarışlar, Dünya Kulüpler Kupası Finalinde gösterdiği performans onu birçoklarının gözünde yakın geleceğin Yılın Futbolcusu yapıyor; hatta bazı otoritelerden 2002 oylamalarında da puan toplamış. Kısacası, Ronaldo, Figo, Zidane, Raul, Roberto Carlos gibi futbolcuların bir arada oynadığı bir takımda, henüz 21 yaşındayken ve üstelik de kalede parlayabiliyor Casillas. Büyük kalecilerin ciddi bir sakatlık geçirmedikleri taktirde 40 yaşlarına kadar oynadığını düşünürsek önümüzdeki 20 yıl boyunca Casillasın muhteşem kurtarışlarını ve Allah vergisi yer tutuşlarını, mükemmel zamanlamalarını izleyeceğiz demektir. BAKALIM O NELER DİYOR? Ne kadar iyi oynarsan oyna medya hep Ronaldo, Figo, Zidane gibi oyuncuların performanslarına odaklanıyor, bu seni kızdırmıyor mu? Hayır. Aksine, öyle olmasını tercih ederim. Dikkatleri onlar çeksin ben üzerimde baskı olmadan işimi yapmaya devam edeyim. Ben gölgede daha iyi hissediyorum kendimi. Takım hücum futbolu üzerine kurulu olduğuna göre bazı pozisyonlarda savunma zaafları karşısında ağlamaklı oluyorsundur... Hayır, çünkü bu zaten hep ama hep böyle olmuştu. Bu kalede oynayan herhangi bir oyuncu hep aynı şeyi söyleyecektir: Real hücum eder, nokta. Bir dolu kurtarış yapman gerektiğine göre en azından maçlarda canın sıkılmıyordur! (Mübarek Sid Lowe-World Soccer, burada tam benlik bir soru sormuş!) O kalede kendimi işsiz-güçsüz hissetmediğime kesin gözüyle bakabilirsiniz! Böyle daha mı iyi? Yani, topla daha az buluşsaydın, belki de konsantre olman bu kadar kolay olmazdı. Belki de... Gerçi, bu daha ziyade neye alışkın olduğunuzla ilgili bir şey. Yıllardır bu kulüpteyim ve Real Madridin kalecisi olmak ne anlama geliyor iyi biliyorum. Bazen bir önemli golü engelleyemezsiniz ve herkes sizi suçlar. Ama bunlara alışıyor insan. En azından takım arkadaşların senin hatalarını bertaraf edebilecek kapasitede. Tabii ki. Ben bir hatalı gol yersem, arkadan Ronaldo hat trick yaparsa, kimse benim yediğim golü dert etmez. Real Madridin Ronaldodan ziyade, geriye, özellikle defansın ortasında bir oyuncuya ihtiyacı olduğu söyleniyordu. Sen bu transfere ne diyorsun? Bu benim üzerime vazife değil. Kaleci almadıkları sürece beni pek ilgilendirmez. Ama, yapılan transfer sözleşmelerinin İspanyol oyuncularla imzalanmış olmasını yeğlerdim. Realin oyun sistemi için ne diyorsun? Bazıları sistem olmadığını iddia ediyor. Sistem mükemmel. Bizim oyuncularla doğru saha içi formasyonunu oluşturmak zor ama teknik direktörümüz bunu başardı. Örneğin Zidane ilk geldiğinde sol tarafı tamamen Roberto Carlosa bıraktı ki Zizou rahat oynasın. Buna adapte olmak epey zaman aldı ama sonunda başarılı olundu. Amaç, her zaman en iyi oyuncuları takıma dahil edebilmektir. Hocanız Vicente Del Bosque, süperstarlarla dolu sizin takım için biraz fazla normal bir hoca değil mi? Doğru. O çok sessiz, çok sakin bir hoca. İnsanlarla nasıl diyalog kurulacağını iyi bilen birisi. Hiçbir zaman (şey! Yani hemen hemen hiçbir zaman) birisine bağırdığını ya da kovduğunu görmedim. Olayları çok iyi analiz eden, karar alırken çok sabırlı davranabilen birisi. Soyunma odanızda nasıl bir hava var? Mesela bazı oyuncuların, Ronaldo-Conceicao ikilisi gibi, hep bir arada olduğu söyleniyor... Bu çok mantıklı bir şey. En başta lisan probleminden dolayı mantıklı. Ben futbol oynamak için Ruyada bir takıma gitseydim ve takımda İspanyolca bilen biri olsaydı, ilk önce onunla arkadaş olurdum. Peki, senin en iyi anlaştığın takım arkadaşın kim? Genç takımdan beri birlikte olduklarımla daha yakınım ama, Roberto ve Zizou ile de iyi anlaşıyoruz. Dünya Kulüpler Kupası Maçında sen oyunun kilit adamı oldun. Yaptığın kurtarışlar, Ronaldonun golü kadar önemli rol oynadı. Bu benim misyonum. Orada durmak ve kaleye gelen her topa olabildiğim kadar çok, engel olmak. Takım arkadaşlarını kurtarma gibi bir alışkanlık edindin. Geçen sezon, medya senin Ballon dOr ödülünü hak ettiğinden sıkça söz etti. Yoo. O kadar da değil. Bana 23 yaş altı grubundakilere verilen Trofeo Bravo yetiyor. Teşekkürler. Yine de bir gün Ballon dOr ödülü verilirse, bunları söylemezsin herhalde! Ha, ha! Doğru, söylemem. Ama gerçekçi olmaya çalışıyorum. Roberto ve Ronaldo onu hak ettiler, çok uğraştılar. Ben de benim yaşımla orantılı olarak Trafeo Bravoyu aldım; çünkü daha 21 yaşındayım. Ben şimdilik bunu düşünüyorum. Glasgow ve Koredeki performansınla herkesi büyüledin ama nerdeyse hem ŞL finalinde hem de Dünya Kupasında sen korumuyor olacaktın kaleyi... Doğru. İlk başta yedek kaleciydim. Sonra, hem Cesar hem de Canizares sakatlandılar ve sana şans doğdu. Sence de bu, büyük bir kısmet değil mi? Belki de... Ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Ya finalde kaleye ilk kez geçip hiçbir şuta engel olamasaydım. Ya da ne bileyim, Dünya Kupası Finallerine gidip 4 tane büyük hata yaparak şok goller de yiyebilirdim ya buna ne demeli? Dünya Kupasına geri dönecek olursak: Ne düşünüyorsun? İspanya bu kez neredeyse başarıyordu sonra elenmeye engel olamadı... Ama bir sebepten dolayı başaramadık; hakem yüzünden! Kaybetmek kaderimiz olmuştu. O gün ne yaparsak yapalım kazandırmayacaklardı. Herkes gördü, galibiyetimiz çalındı. Oysa eminim; Koreyi geçmemize müsaade etselerdi, finale çıkıp Kupayı alacaktık. Ama o zaman Brezilya ile oynayacaktınız..? Ben Brezilyanın oyununu hiç beğenmedim. Ortada takım oyunu diye bir şey görmedim. Finalde kazandılar çünkü Almanya çok korkarak oynadı. Ve Ballacksız... Onun olmayışı ne kadar fark ettirir emin değilim. Herkes ondan çok söz ediyor ve hatta Ballon dOru hak ettiğini söylüyor. Bilemiyorum. Aynı zaman içinde ondan daha fazla başarılı olanlar oldu; mesela Raul. İrlanda karşısında kurtardığın penaltıyla yıldızlaştın. Penaltı kurtarmanın sırrı ne? Sırrı yok. O bir şans. Rakip penaltı atmak için topa doğru gelirken tam o anda neler düşünüyorsun? Penaltı vuruşunu yapacak kişinin nasıl bir oyuncu olduğunu... Hızlı bir oyuncu mu, sert vuran biri mi, plase yapan biri mi, tekniği yüksek bir oyuncu mu..? Ama iyi vurursa hiçbir ümidiniz kalmıyor. O sırada İspanyada basın çılgınca sıfatlar buldu senin için: Aziz Iker, Mesih, Tanrı... Bu tür şeylere tepkin nasıl oluyor? Dürüst olmak gerekirse, Koredeyken bunlardan haberim yoktu. Orada İspanyol gazetesi bulup okuyacak durumda değildik. Yine de bu tarz yaklaşımlar karşısında normal davranmak zor olmalı... Herkes baskıya karşı farklı tepkiler gösterir. Benim içinse bunlar dert değil. Ben eski günlerdeki gibi yakın arkadaşlarıyla sinemaya giden ya da ucuz bira alıp sokaklarda içki içip berduşluk yapabilen biriyim. Gerçekten mi? Hâlâ sokaklarda berduşluk yapabiliyor musun? Ehh! Demek istediğim o ki, üzerimdeki ünlü olma baskısı benim için sorun teşkil etmiyor. Eskiden neysem hâlâ öyleyim. Değişmeyi kendim istemiyorum ki. Futbolcu olmayan eski arkadaşlarımla da hâlâ görüşmeyi sürdürüyorum. İnanın bana, ben normal birisiyim. Gerçekten. .............. SALAKLIK TARİHİnden Warren Austin, 1948te Birleşmiş Milletlerde ABDyi temsil ederken Ortadoğudaki sorunları çözmek için ilginç bir yaklaşımda bulundu. Arapların ve Yahudilerin sorunlarını iyi Hıristiyanlar gibi halletmelerini önerdi! | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||