|
Gerçekleri tarih yazar, tarihi de... Açılan sandıklara göre derbi! L. Moskova bayramı zehir etti Brugge: 3, Baliç: 1, İmparator: 0 Dear Çulcu, I love you! |
|||
Tarih 17 Mayıs 2000dir. Şimdilerde yayın hayatından silinip gitmiş olan bir gazetenin, o zaman okurlarına armağanı olan bu posteri, dağıtıldığı günün üzerinden bir hafta geçmeden mahallemiz camcısına götürmüş, elimde, sanki oğlumun/kızımın Yaleden, Stanforddan mezun olduğu gün kep giyme töreninde çekilmiş bir fotoğrafını tutuyormuş gibi, büyük bir gururla şu siparişte bulunmuştum: Çerçeveletmek istiyorum! Bugün 17 Kasım 2002, bu satırları yazdığım odamda, aynı resme bakmak için kafamı yukarı kaldırıyorum. İdarecileri bir kenara koyarak resimde olan, koca posteri kocaman dolduran, fakat şimdi yerleri boş kalan yüzleri bir bir sayıyorum. Soldan sağa: Capone, Popescu, Ahmet Yıldırım, Fatih, Hagi Sağdan sola : Taffarel, Mehmet Yozgatlı, Hakan Şükür, Marcio, Emre Belözoğlu, Okan, Bugün, Floryaya gidip sarı-kırmızılı kadronun toplu bir resmini çeksem, yukarıda adlarını saymadığım ama o posterdekilerle aynı olacak olan 8 isim var : Suat, Hasan, Ümit Davala, Hakan Ünsal, Bülent, Arif, Ergün, Vedat. Bugünkü toplu resimde gözükecek olan yeni isimleri, yukarıda saydığım ve o posterin gidenleriyle eşleştirmeye çalışıyorum şimdi: Capone : Emre Aşık (Mehmet Polat) Popescu : Almaguer Ahmet Y. : Batista Fatih : Sarr Hagi : ??? Taffarel : Mondragon Mehmet Yozgatlı : Cihan Hakan Şükür : Christian Marcio : Ümit Karan (Ya da şöyle yazabilirim : Hakan Şükür = Christian + Ümit Karan + ???) Emre Belözoğlu : Ayhan / ?? Okan : Pinto/Berkant Bu eşleşmelere ilave olarak elimde bir artı(!) daha kalıyor : Baliç Bu yazıya başlayış şeklimden de anlamışsınızdır; evvelce ve hem bence hem de başkalarınca çokça yapılan Lucescu - Terim dönemi karşılaştırmasından çok, hafızalara kazınan Terimin Avrupa Şampiyonu GSsi ile Terimin şimdiki GSsini karşılaştırmak istiyorum. Bunu Terimin son basın toplantısında bana yapılan en büyük hakaret, başkalarıyla karşılaştırılmamdır; beni sona koyun ama, başkalarıyla karşılaştırmayın sözlerine duyduğum saygıdan ziyade, biraz daha elma ile elma karşılaştırması yapabilmek içindir. Ve Galatasaraylıların çoğundan edindiğim izlenimin Terimin, Lucescu gibi olmasını değil, onun eski takım havasını, eski futbolu, eski başarıları getirmesini bekliyor olmalarıdır. Son yazımda, takım içi dengeler/dengesizlikler ayrı ve uzun bir yazı konusudur demiş olmam da cabası... Şimdi bir üst bölümdeki isimlere bakıp bir tane yeni oyuncu için gidenden daha iyidir diyebildiğiniz var mı? O.K. Mondragon o anlamda idare eder ve Batistanın hakkı da Batistaya; başka? Hedefi büyük ve uzun soluklu olan takımların en önemli silahları hangileridir? Orta sahada en az bir isim (ki takımın beyni denilenler genellikle oradan çıkıyor), defansın bel kemiği (ki genellikle defansın ortasındadırlar ve mücadele güçlerini, kazandıkları topları oyuna olumlu sokmayla birleştirdikçe bel kemiği olurlar) ve bir de forvet/santrafor/golcüdür. Defanstan çıkan isim Popescu, yerine salına salına girmeye çalışan isim ise Almaguerdir. Defansta hâlâ duran bir isim de Bülenttir. Ama o, karşımda asılı duran posterdeki Bülentten çok daha ağır bir Bülenttir artık. Hagi... Takımın beyni yani... Canım, onun gibisi zaten 40 yılda bir gelir. Geldi, kazandı, kazandırdı ve gitti diyelim, onu geçelim. Peki ya Emre? Ya takımın beyinciği? Onun gibisi de, 40 olmasın da 20, hadi 10 senede bir gelsin. Gideli henüz 3 sene dolmadı; desenize, 7 senemiz daha var! Ve Hakan Şükür. Hâlâ ondan bahsediyor oluşuma kızanlar, onun bonservisi elinde duran şimdiki haline değil, karşılaştırdığımız dönemine, bugünkü beklentileri tahrik eden o döneme bakmalılar. Terimli ilk 4 yılda, 136 lig maçında 131 kez forma giymiş bir forvetten söz ediyorum. Aynı 4 yıl içine, yurtiçi ve yurtdışı maçlara toplam 133 gol sığdırmış Hakan Şükürden söz ediyorum. Daha ne diyeyim ki? Bugün Galatasaray Takımında ne, defansın rabıtalı bir bel kemiği vardır, ne ileri ucunda her tarafı istikrar kokan biyonik bir golcüsü, ne de takımın herhangi bir yerine monte edilmiş beyni... Hatta bugün beyinciği bile yoktur artık. GSnin omurgasında değişmemiş tek bölge, sol taraf. Hakan Ünsal, Ergün ve Hasan. 3 sene önceki gözle baksam, karşılarında hangi takım ayakta kalır, diye merak ederim. Şimdiki gözle bakınca, aynı formayla 5 lig şampiyonluğu (Hakanın bir eksiği var), bir UEFA şampiyonluğu, bir Süper Kupa, bir de milli forma ile Dünya Kupası üçüncülüğü görmüş olduklarını düşününce, şimdi, bu gencecik insanları ne motive eder ki, diye merak ediyorum. (Yoksa, Ergüne duyduğum hayranlığın asıl sebebi bu mu?) Fatih Terimin sıkıntısı kadro sıkıntısıdır. Hâlâ her maçta ayrı kadro deneyişleri bundandır. Her antrenör gibi Fatih Terimin de iddialı tavrını sürdürmesini sağlayacak ilk şey elindeki kadronun gücüdür. Mütevazı bir antrenöre, mesela Lucescuya iddiasız bir kadro verip oynat bakalım diyebilirsiniz ama Terim gibi bir hocaya, Lucescu gibi bir hocanın idare edeceği bir kadro verip maksimum verimi almayı bekleyemezsiniz. Bu sezon bu kadroyla yurt içinden yine de alnı açık çıkılabilir ama hedef bir zamanlar telaffuz edildiği gibi Dünya Takımı olmaksa, aynı cümlenin ardından Felipe, Pinto, mecburen ve hâlâ Suat/Bülenti telaffuz edemezsiniz. Bana öyle geliyor ki, Özhan Canaydının ağır kişiliği ve etrafındakilere karşı koyduğu mesafeli tavır, Terimin bu kadroya isyanını şimdilik engelliyor, eski başkanıyla olduğu gibi kolay polemiğe giremiyor. Bu yüzden artık değişti denilen dönemin tam ortasında hırsı yeniden sinire dönüşüyor, üstelik, artık kendimi ispatlamış biriyken. Denilebilir ki, kadroya aldığı yeni isimleri kendisi seçmedi mi? Her alınan oyuncunun maya tutması genelde pek mümkün olmuyor. Kaldı ki, yıllar önce de, ilk geldiğinde bir dolu isim denemişti (Feti, Van Gobbel, Adrian Knup, Bekir, Evren, Ufuk gibi...) ama onlar hep yukarıda saydığım 3 önemli silahın etrafındaki uvertürler gibiydi. Ya da şöyle diyelim: Elbisenin ana modeli belliydi de, koluna, paçasına ince ayarlar çekilerek en muntazam hale getirmeye çalışılıyordu. İmparator, yine o zamanlardaki başkanın döneminde parasal sıkıntılara, bazen kendisi ara çözümler bularak doğru bildiği yolda ilerleyebiliyordu. Bugün onu göreve çağıran başkan, o sivri tavırları müsamaha edecek gibi gözükmüyor; hal böyleyken sınırlı bütçenin içinden iddialı adımlarla çıkmak daha da zorlaşıyor. Muhtemelen ara transfer döneminde birkaç uvertür isim daha getirilerek denenecek, bu yıl böyle geçecek, Şampiyonlar Ligine kalınması halinde, seneye bir ya da iki flaş ve etkin isim getirilmeye çalışılacaktır. Bu koşullarda, imparator adeta yeni bir imparatorluk sınavına sokulmaktadır. Sanırım, Galatasaraylı taraftarların asıl kabullenmesi gereken şey de budur. Yani, Terimin gelmesi ile birlikte onunla tarihte (o güzelim posterde) kalınan yerden devam etmek gibi bir şey söz konusu değildir. En azından bu kadro yapısı ile ve bu temkinli (amma ve lâkin temkin olumsuz bir sıfat değildir) başkan ile... Asıl, Terimin gelmesi ile birlikte her şeye yeniden başlanmıştır. Ve başkan, imparatoru getirerek işin çoğunu halletmiş olduğunu sanmakla yanıldığını henüz anlayamadıysa, yavaş yavaş anlamaya başlayacaktır. ........... Salaklık Tarihi - 4 Güney Afrikalı iki arkadaş birbirlerinin kafalarına koydukları bira kutularıyla hedefi vurma alıştırması yaparlarken biri arkadaşını yüzünden vurdu. Vurulan ağır yaralanmıştı ama vuran da yarışmayı kaybetmişti. | ||||
Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2- Tayfun Öneş'in tüm yazıları |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||