|
Gerçekleri tarih yazar, tarihi de... Açılan sandıklara göre derbi! L. Moskova bayramı zehir etti Brugge: 3, Baliç: 1, İmparator: 0 Dear Çulcu, I love you! |
|||
İmparatordan 0-6 sonrasında, sıcağı sıcağına gelen Bütün hata benimdir açıklaması takdirimi kazanmıştı. Tansiyonu düşürmek, polemikleri azaltmak için akıllıca verilmiş bir demeçti. Akıllıcaydı ama içten olmadığı gibi tutarlı da değilmiş. O demeçten birkaç gün sonra Felipe, 2X Ümit ve Emre kadro dışı kaldılar. Gazetelerde bu kararı okuyunca hemen şu soru takıldı aklıma: Ya İmparator, bir de hata bazı oyuncularda deseydi neler olurdu acaba? Maçı seyredemeyenlere kısa bir özet yapalım tekrar takım içi dengelere/dengesizliklere döneriz. Galatasaray maça hırslı başlar gözüktü. En azından Haginin O bir Ferrari dediği Hasan Şaşın ilk 10 dakikada yaptığı eskiyi andırır hareketler ve birkaç olumlu çalım bu havayı veriyordu. Pinto, Baliç ve Hasan, Cimbomun gol ayakları olacaktı; Arif ile Christian yine yedekler arasındaydı. 10. dakikada ortadan dalan Dani, yine bir kamikaze gibi fakat boşa dalan Batistadan sıyrılarak sert vurdu. Top, Mondragon ve üst direğe çarparak ağları bulduğunda ümitlerimizin suya düşmeye yüz tutan aksi de ekrandan evimize kadar süzüldü. Bir 10 dakika daha geçti, sahanın en iyisi Cihan, Hakanın soldan gelen ortasına nefis yükselip kaleci için en zor olan yere, (yere) vurdurarak topu, durumu 1-1 yaptı. Hah! Maç yeniden başladı dedirten bu golden sonra da atak olan taraf Cimbomdu, sürekli ofsayta düşen ise Barcelona. Bir ara Baliç daldı soldan, Hasan ve Cihana çıkarsa gol olabilecek bir topu iyi değerlendiremedi ve Cimbomu 2-1den etti. Hani basketbol maçlarında maçın kırılma noktası diye tabir edilen anlar vardır ya, işte bu maçın kırılma noktasına da 40. dakikada gelindi. Yılların beki Deboer topu öyle bir ıskaladı ki, Baliç tek başına kaleciyle karşı karşıya kaldı. Ve o, öyle bir vurdu ki topa, karşısındaki takım eski takımı Fenerbahçe olsa fesatlığa yatkın olan herkes atmadı derdi. Devre böyle bitse ümitler de devam edecek ama bir korner ve 8 Cimbomlu arasında bir yalnız İspanyol; Gerard, zıplamadı bile, eğildi vurdu kafayı: 2-1. Bu, bu sezon yenilen kaçıncı kornerden gelen gol? İkinci yarı Arif kimin yerine girer? Baliçin mi, Pintonun mu? Hoppala! Suat sahada. Peki kimin yerine? Duble hoppala! Cihan yok ortada. Bir daha devre arasında oyuncu değişikliği tahmini yapana aşk olsun. Ya da pes yani Hocam! Biz, hâlâ sahada olduğuna göre Brezilyalı Pintodaki gizli cevheri algılayabilmek için kafamızı kaşırken yeni yarının ilk 10 dakikası dolmakta. Geovanni, gerçek bir Brezilyalı gibi vuruyor; Mondragon iş olsun diye uçuyor. Köşeden 3-1. Allahtan Suat var; şimdi atarız 2 tane! Bu golden sonra Hasan Şaş, Ergün, Pinto ve Baliç koca birer hiç. Kim atar golü? Hele bir karşı kaleye gidelim de! Hiçlerden ileriye dönük oynayanları saydık. Geriden çıkıp kanatlardan onları besleyecek isimler de Sarr ve Hakan Ünsal. Hakan zar zor bir şeyler yapmaya çalışıyor ama Sarr hepten zor. Onunla İngilizce mi, İtalyanca mı konuşuyorlar bilemem ama şunu sorabilen biri olmalı: Hiç mi ileriye depar atıp da bir tane bile orta yapılmaz, a benim çağdaş bekim, genç Milanlım, kara yazgım. İlk yarı biraz zorlasa bir iki gol atacak hissi veren Cimbomun yerinde artık yeller esmekte; şimdi tam tersi, Barcelona biraz zorlasa durum 4-5 olacak gibi. 75te Baliç çıkıyor, Christian giriyor ama ne yalan söyleyeyim; bu yazının hatırı olmasa, TVnin kumandasını, illâki acıklı haberleri bulup izlemeye bayılan kayınvalideme bırakıp başka odaya geçeceğim. Bu akşam ben de hüzünlü bir şeyler seyretmeyi tercih ediyor; bir 15 dakika daha yerimden kalkmıyorum. Christian kendi şansını ve GSnin şansını zorlayarak çırpınıyor ama gol olacağı yok.. Maç bitiyor; bu kez Terimin basın toplantısındaki mimiklerini merak etmiyorum; kalkıyorum, içeriye geçiyorum, içimdeki bu sıkıntı ne zaman geçer diye düşünerek.... Güya maçın kısa bir özetini yapıp takım içi dengelere değinecektim. Oysa o, başlı başına ve uzun bir yazı konusu. Hem o yazıyı Terime kızmadan, mümkün mertebe objektif olarak yazmak istiyorum; bu akşam bunu beceremem ki. Ligimizdekiler dahil, bir kere bile arka arkaya aynı 11le çıkılmamış maçlar silsilesi ve silinip giden Avrupa macerası... Her maçın sonucunu ayrı ayrı ve mecburen hazmettik de, deplasmanda galibiyetle başladığımız bir gruptan sonuncu çıkmayı nasıl hazmedeceğiz? Türk Futbolunun henüz tam patlayamadığı dönemlerde Avrupada şampiyonluk kürsüsüne çıkan bu takımın, Dünya Kupasında kürsüye çıkmış bir ülkenin takımı olduktan sonra Avrupa vizesi alamayışını nasıl açıklayacağız? Futbolun cilvesi deyip geçmekle yetinebilseydik eğer, şu saatlerde mışıl mışıl uyuyor olurduk! ................ Salaklık Tarihinden - 3 1982de Arizonalı bir adam atış talimi yapmak için çöle gitti. Tüfeğini doğrultarak iki kez ateş etti. İkiye bölünen kaktüs adamın üstüne düşerek onu öldürdü! | ||||
Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2- Tayfun Öneş'in tüm yazıları |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||