|
20 Temmuz Fikret Muallanın resimleri ilk bakışta batılı değer birikimlerinin üstüne kurulu modern bir estetiğin uzantıları gibi görünse de temelinde, özgür, başına buyruk, iç güdülerini ön planda tutan, gördüklerinin dışına taşmayan bir eğilimi düşündürür. |
|
MELANKOLİNİN RESSAMI Muallânın getirdiğine iyice bakın, tümüyle bambaşka bir şey. Renkleri, resimlerinin rastlantıya yer vermeyen yapılarına da. Bir karabasandan çıkıp geçmiş yüzlerde bile en küçük yapmacık yok. Herşey incelenmiş, belleğe yazılmış, bilinçle tasarlanmış ve sadık bir biçimde dile getirilmiş Nazilerin kurşuna dizdiği büyük gerçeküstücü ozan Robert Desnosun Fikret Muallâ için yazdığı bu birkaç cümle onun sanat çizgisini özetliyor adeta. Fikret Muallânın Paris dönemini içeren ve çoğunluğunu renkli fon kağıtları üstüne çizdiği resimleri, sokak yaşamını, eğlence yerlerini, meyhaneleri konu alırken bilinç altının sırlarını da açığa çıkarır. Bu resimler ilk bakışta batılı değer birikimlerinin üstüne kurulu modern bir estetiğin uzantıları gibi görünse de temelinde, özgür, başına buyruk, iç güdülerini ön planda tutan, gördüklerinin dışına taşmayan bir eğilimi düşündürür. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Parise giderek, öldüğü 1967 yılına kadar bohem hayatı içerisinde kendine özgü bir resim dili geliştiren Fikret Muallâ Türk resminin Batı yakasını temsil eden sanatçılar tarafından kimi zaman illüstratif bulunup ağır eleştirilere uğramış olmasına rağmen ölümünden sonra herkes tarafından kabul edilmiştir ki, yaşamının özünden kaynaklanan, kalıcı, duyarlı yönlerini yansıtmıştır resimlerine. Sokakları, meyhaneleri, lokantaları, kahveleri, sirkleri ve eğlence yerleriyle Paris yaşamı, onun guaş tekniğiyle oluşturulmuş resimlerinde acı melankoli, mutluluğa özlem duyan bir sanat tutkununun derin izleri olarak resim tarihimize girmiştir. Eleştirilerin büyük bir bölümü Fransız ressamlarını kopya ettiği yönünde olmuştur. AĞIR SUÇLAMALAR Yaşantısıyla ve resimlerine konu aldığı Paris sokaklarıyla Türk Toulouse Lautreci diye adlandırılır. Ama en ağır suçlama, çizgileri, üslup benzerliğiyle Georges Bottiniyi taklit ettiğini söyleyen Nurullah Berkten gelir. Aynı yılarda Bedri Rahmi ve Abidin Dino ise bu suçlamaları reddederek Fikret Muallanın çizgi ve renk namusunu koruduğunu, her ne kadar Pariste yaşamını sürdürüyorsa da, Chagall nasıl Rus kimliğini kaybetmediyse ya da Picasso her zaman İspanyol ruhunu yansıta bildiyse Fikret Muallanın da kendi kimliğini kaybetmediğini söylediler. BÜTÜN AKIMLARIN DIŞINDAYIM Resimlerinin hemen hemen tümünü suluboya ya da guaş tekniğiyle yapan Fikret Muallânın çalışmaları grafizm tekniğine yaklaşır. Çizgiler kroki niteliğine bürünmüştür ve deseni genellikle parlak renkler örter. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Alman dışavurumcu sanatın etkisinde kalarak geliştirdiği abartıya dayalı biçimbozma eğilimi, renge olan korkusuz yaklaşımı ve güçlü deseni, konuları ne olursa olsun, bütün resimlerinin temelinde yatan görsel değerler arasında yer alır. 1952de Paristeki Çıkrık Çıkmazı Sokağındaki atölyesinde Hıfzı Topuzla yaptığı bir sobette Ne istersem onu yapıyorum der. Başkalarıyla ilgili değilim. Bütün akımların dışındayım. Gerilemek istiyorum ama sivrilerek göze batıyorum. Boyun eğ diyorlar, eğmiyorum. diye seslenir onu eleştirenlere. İstanbulda sanat dünyası her ne kadar onu dışarda tutmaya çalışsa da o 1957de Ben çok çalıştım ve çalışıyorum, oldukça yorgunum. Sergilerimden hala kazanç almadım. Belki gelecek senelerde ömür vefa ederse; ümitler kaldıkça iyi diye bitirir sözlerini. Fikret Muallâ her zaman olduğu gibi yaşadığı dönemde anlaşılamadı ama artık onun çalışmaları evrensel figüratif sanata yapılmış modern bir katkı olarak Türk resim tarihinin en önemli noktasını oluşturuyor.
ZOR BİR YAŞAM 1903 İstanbul doğumlu sanatçının tam adı Fikret Mualla Saygı. Saint Joseph Fransız Okulunda ve Galatasaray Lisesinde okudu, ama okulu bitirmeden mühendislik eğitimi yapması için Almanyaya gönderildi. Resim yeteneğinin farkına vararak, kısa zamanda sağlam bir desen bilgisi edindi. Babasının mali durumu bozulup para gönderemez hale gelince bir Mısırlı prens, onun 25 yaşına değin Almanyada kalmasını sağladı. Almanyadan Fransaya geçti, Pariste Montparnasse ve Saint Germain gibi sanat çevrelerinde yaşadı. Parasızlık nedeniyle Türkiyeye döndü. Geçimini sağlamak için öğretmenlik yapmaya başladı, ancak kısa bir süre sonra bu görevinden istifa etti. İstanbulda Lüküs Hayat, Dali Dolu, Saz Caz gibi operetler için kostümler çizdi. Nazım Hikmetin Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi. 1936-37 yıllarında Bakırköy Akıl Hastanesinde tedavi gördü. Hastaneden çıktıktan sonra Uluslararası New York Türk Pavyonu için Abidin Dinonun isteği üzerine İstanbul konulu 30 kadar tablo yaptı. 1938te yayımlanan Ses dergisi için çizdiği desenlerden birinin müstehcen olduğu gerekçesiyle, Türkiyeden ayrıldıktan sonra aleyhinde dava açıldı. 1939da beraat etti. Bu dönemde yazılmış ve Seste yayımlanmış Masal, Üsera Karargahı adlı iki de öyküsü vardır. Pariste bir kez daha hastaneye yatmak zorunda kaldı. Fikret Muallanın cenazesi, ölümünden 7 yıl sonra Türkiyeye getirilerek Karacaahmet Mezarlığına gömüldü. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||