Home page

Haber Menüsü


 
Fatih Terim Neden Eleştirilmez?
 
Aşağıdaki okuyacaklarınız, salt Galatasaray’ın, Şampiyonlar Ligi ilk tur grup maçlarında Barcelona karşısında aldığı 2-0’lık yenilginin bir sonucu olarak kaleme alınan düşünceler değildir.
 
Tuğrul AKŞAR
NTV-MSNBC
 
27 Eylül—  Zaten bir maça bakarak, yapılan/yapılacak değerlendirmelerin uzun vadede ne kadar tutarlı olabileceği de herkesçe malum. Konu bir çeşit toplumsal hastalık. Evet, Türk kültürünün vazgeçilmez ve bugüne kadar da tedavisi yapılamamış hastalıklarından birisinden söz ediyorum.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bu hastalık, bende, sizde, onda kısacası toplumun hemen hemen her katmanında varolan ve bir virüs gibi gittikçe de yayılan bir zafiyet. Nedir kasdettiğim zafiyet? Toplumsal statünüz, diğer toplumsal statülerin üzerindeyse, sizin hiç bir yanlışınız ya da hatanız eleştirilmez, eleştirilemez. Eleştirmeye kalkan da şark kültürü gereği susturulur. Örneğin siz bir kurumda ya da kuruluşta en üstteki yöneticiyseniz, aldığınız kararlar yanlışta olsa, eleştiri yapılmaz. Yanlışlar dillendirilmez. Eleştiri mekanizması çalıştırılmaz. Bu statü, genel müdür olabileceği gibi, başkan da olabilir, vekil de olabilir. Bu tipik bir şark kültürü yansımasıdır. Oysa batı toplumlarında eleştiri-özeleştiri mekanizması en acımasız bir şekilde, örgütün sağlığı ve esenliği açısından işletilir. Sorunlar, yüksek sesle dile getirilir, hatalardan dersler çıkartılır.
       
       Bildiğiniz gibi Galatasaray Barcelona karşısında 2-0 yenildi. Bunda bir şey yok. Spor bu. Yenersiniz ya da yenilirsiniz. Bu sporun doğasında var. Ama ertesi gün de oturur, yenilginin nedenlerini ortaya çıkartır, geleceğin bekası için özeleştirinizi yapar, yapıcı önerilerde bulunursunuz. Ben de çıplak gözle maçı izleyen bir sporsever olarak, saha içinde gördüğüm arızaları, acaba, spor yazarlarımız nasıl görmüşler diye, ertesi günün gazetelerinde bir göz gezdirdim. Ama hayret, eleştiriler suya sabuna dokunmayan, “olacak bu kadar”, “aslan kredisini kullandı” türünden geçiştirme nitelikte. Sadece bir kaç nitelikli yazı, o kadar. Oysa geçen yıl, aynı aslan Ali Sami Yen’de Barcelona’ya hem de pozisyon vermeden 1-0 yenilerek, çeyrek finalden olduğunda, şimdiki eleştirilerin on kat daha ağırları yapılmıştı. Çünkü, takımın başında patron olarak Lucescu bulunmaktaydı. İşte problemin kaynağı burası.
       
       Bugün herkes biliyorki, Fatih Terim’i eleştirmek her babayiğidin işi değildir. Bu cümlenin çeşitli açılımları olabilir. Birincisi, Terim’in geçmişteki başarıları öyle bir karizma yaratmıştır ki, bu tür hatalar geçicidir. Terim her zaman doğrusunu bulur. Nitekim, takım henüz daha oturmamıştır. Bu nedenle Terim’i fazla eleştirmeye gerek yoktur. Terim’in kredisi bulunmaktadır. İkincisi, Terim’i eleştirmek için yürekli olmak gerekir. Zira, Terim eleştirilerden asla hoşlanmaz ve kendisine yapılan eleştirileri de hiç bir zaman unutmaz. Siz bir spor yazarı olarak hayatınızın kararmamasını istiyorsanız, eleştiriye gerek yoktur. Düşündüklerinizi, içinizden seslendirir ya da dost sohbetlerinde dillendirirsiniz veya satır aralarında geçiştirirsiniz. Üçüncüsü, Terim bir İmparatordur. O, bu tür hatalar nedeniyle eleştirilemez. Eleştiriyi yapacaksa, Terim kendisi yapar. Burada Terim’i, imparatorluktan tabuya taşımış olursunuz. Gerçektende, yazılı spor ve görsel medyamızda, bu üçüncü yol tercih edilmiştir. Nitekim, ertesi günün gazetelerinde, İmparator kendi özeleştirisini yaparak, sayfalardaki olması gereken yeri almıştır.
       
       İşte burada ortaya çifte standartlar çıkmaktadır. Standartı üreten ve bunu pratiğe geçiren de medyamızın ta kendisidir. Medya kendi yarattığı canavarın esiri olmuştur. İşine geldiğinde en acımasız ve objektif eleştirilerden kaçınmazken, yanıldığında ise, bu eleştiriler motivasyon amacıyla yapılmış eleştiriler olarak adlandırılır. Haftalardır Lorant ile uğraşan medyamız, Lorant’ın eleştirilmemiş, beğenilmemiş bir hücresini bırakmamıştır. Tüm bunlara karşın Fener yönetimi hocasının arkasında durarak, bu eleştirileri gögüslemek durumunda kalmıştır. Eleştiriler hatta öyle bir noktaya gelmiştirki, Lorant’ın ne köylülüğü, ne cahilliği, ne de tikleri kalmıştır, konuşulmayan. Lorant Fenerbahçe’ye ex-large’dır. Lucescu ise zaten giyimden-kuşamdan bi-haber, çeribaşıdır. Köylüdür. Otoritesizdir. Korkaktır, silik kişiliklidir. Bugüne kadar parlak bir kariyeri bulunmamaktadır. Öz evladımız, Türkiye’yi, Dünya üçüncülüğüne taşıyan Şenol Güneş bile, karizmasız, kariyersiz, ve vizyonsuzdur. Ne dediği anlaşılmaz, bir ilkokul öğretmenidir o. Ulusal takımımız bu başarıları Şenol Güneş’le değil, her biri ayrı yetenek ve dünya çapında birer yıldız olan oyuncularımızla kazanmıştır. Bu başarıyı F.Terim yakalasaydı, değerlendirme, tamamen Terim üzerinede kurgulanacak, takım Fatih’in aslanları olacaktı. Daha bunun gibi bir çok örneği sergilemek mümkündür.
       
       Biz gelelim, Terim’in Barcelona karşısında yaptığı hataların sonucunda, maç kaybedilmesine karşın, neden eleştirilmediğine. Bu konuya geçmeden önce, yazılı ve görsel medyamızda yer alan bir kaç nitelikli eleştiriyi dikkate alırsak; temelde Galatasaray, ayağa çok iyi pas yapan, alan daraltan, doğrudan gole gidebilen, maç içinde topa hakimiyetini %60’lardan aşağı düşürmeyen, sahanın her alanında pres koyabilen ve son derece yetenekli oyunculardan kurulu pas yüzdesi yüksek Barcelona karşısına; topa egemenlik sağlayamayan, çok yan ve geri pas yapan, takımın hızını kesen bir orta saha ile, orta sahasına ve defansına yardımcı dayanışmayı sağlayamayan, pres gücü düşük ve yüzü rakip kaleye dönük olamayan forvetten kurulu bir ileri uç ile, geride kademe hatası yapan, rakibine geniş alan bırakan, hava toplarında rakibe üstünlük kuramayan, yeterince hızlı olamayan ve kendi aralarında uyumsuzluk bulunan bir defans blokuyla çıkmıştır. Böyle bir yapı içinde sahaya çıkan ve sabaha kadar oynasa bile gol atması mümkün olamayacak bir Galatasaray’ın Barça karşısında kazanması ancak bir mucize olabilirdi. Öz olarak yapılan eleştirileri böyle genelleyebiliriz.
       
       Medyamızda yine “Barcelona’nın Galatasaray için bir ölçü olamayacağı”gibi anlamını bir türlü bulamadığım; bununla beraber Terim’in taktik olarak bir hatasının olmadığını da belirten bir kaç yazıyı da bugün okudum. Oysa, dünyanın en kaliteli ve organize takımlarından birisi olan Barcelona’ya karşı, Fatih Terim maç öncesindeki endişelerinde haklı çıkmış; ancak, kafasında belirlediği ve oyun içinde okuduğu, gördüğü yetersizliklerin giderilmesine yönelik, etkin ve yeterli müdahalelerini yapamamıştır. Bunun doğal sonucu da, Cimbom sahadan 2-0 yenik ayrılmıştır. Bu anlatılanlar gayet normaldir. Normal olmayan, Terim’in de hata yapabileceğini, medyanın dile getirme cesaretini sergileyememesi; Terim’in kendisinin bu ikrarda bulunmasıdır.
       
       Yazının başında da söylendiği gibi, yukarıdaki değerlendirmeler, bir maçın sonucunda yapılan değerlendirmeler değildir. Galatasaray bu yenilgi ile çok şey de kaybetmemiştir ama bir şey ortaya çıkmıştır ki, bazı teknik adamlar daha eşittir. Bu eşitliği ya da eşitsizliği yaratan da toplumsal kültürümüzdür. Çünkü, bileşik kaplar teorisi gereğince bizim yazarlarımız da bu toplumun içinden gelmektedirler ve onların da, bizlerde olduğu gibi korkuları ve cesaretleri bulunmaktadır.
       
       Toplumsal kültürümüz tabular yaratmaya bayılır. Yaratılan tabular ise dokunulmazdır. Oysa, bizim var gücümüzle daha iyiye nasıl ulaşırızı sorgulamamız gerekmektedir. Fatih Terim’in eleştirilmemesi, acaba farkında olmadığımız bir toplumsal olgunluk mudur, yoksa? Herşeyde saman alevi gibi parlamayan, öfkeyle kalkıp zararla oturmayan, gündelik değerlendirmelerin tuzağına düşmeyen, uzun erimli düşünmenin pratikteki bir sonucu mudur söylediklerimiz, yoksa, şark kurnazlığı temelinde yükselen, gündelik kısır ve tutarsız kaygılarımızın dışa vurumu mudur, yaşanılanlar?
       
       Sonuçta; Bu yazı Fatih Terim’i eleştirmek amacıyla kaleme alınmamıştır. Fatih Terim’in neden eleştirilmediğini eleştirmektedir. Galatasaray çok rahat bir şekilde, Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tura da çıkacaktır. Bu normaldir. O zaman da Fatih Terim ve Galatasaray övgülere boğulacaktır. Demem o ki, medyanın toplumsal sorumluluk temelinde, eşitlik ilkesini gözardı etmeden gereken eleştirileri yaparak, yanlış yönlendirmelere neden olmamasıdır. Bizim üzerimize düşen objektif bir gözle ve hiç bir kaygı taşımadan, fotoğraf çekmektir yoksa keyfimize göre resim yapmak değil.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları