Home page

Haber Menüsü


Tayfun Öneş
Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Nouma sevgisi ve şeytanın avukatlığı
 
Beşiktaş geçen sezon şampiyon olsaydı, birkaç sezondur da Avrupa’da sonuna kadar mücadele ediyor olsaydı, taraftar yine de Nouma’yı bu kadar hasretle ve hararetle bekliyor olur muydu?
 
NTV-MSNBC
 
28 Temmuz—  Medyamızda “Yılın Transfer Olayı” başlıklarıyla müjdelenen Nouma, yeniden Beşiktaş’ta. Taraftarın sevgisini fazlasıyla kazanmış bir oyuncunun geri dönüşü siyah-beyaz tribünleri coşturacaktır. Hayırlı olsun. İki yıl kadar önce, hem de birkaç yazımda bazı istatistikleri de kullanarak Nouma’nın kendisine duyulan sevgiyi ne kadar hak eder olduğunu irdelemeye çalışmış, bu yüzden de bazı Beşiktaşlılardan ‘okkalı’ tepkiler almıştım.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Ben, o zaman da Nouma’nın, en çok devamsızlığına takmıştım. Golcülüğünü, gollerini ve hünerlerini “Sezar’ın hakkı Sezar’a”vâri, kendisine teslim etsem de bu konudaki fikrim değişmiş değil. Bazı maçlarda olağanüstü güzellikte birkaç gol atacak diye bir dolu kritik maç öncesi yapacağı olağandışı hareketlerle bu sezon da takımını yalnız bırakacaksa, Lucescu (aslında aklıselim taraftar da) Nouma konusunda çok zorlanacak demektir.
       Eğer İlhan iyileştikten sonra Beşiktaş’ta kalacaksa, Ahmet Dursun’un yanına, yamacına Sergen ve Serdar gibi mükemmel takviyelerin yapıldığı bir kadroya rağmen, yönetimin Pascal’ı illa ki geri getirme sevdası, “tribünlere oynama”nın bir başka verziyonu gibi geliyor bana.
       Tribünlerin Nouma’yı bu kadar çok sevmesinin ardında yatan gerçek duygunun ne olduğunu sorguladığımda ise, kendimce vardığım sonuç şu oluyor : Onun, en çok isyankârlığının takdir ediliyor (hatta baştacı ediliyor) olması.
       Sahadaki görevi bir bütünün iyi çalışan parçalarından biri olmak ve gol atmak olan bir oyuncuya, takımını yalnız bırakan “isyânkar” tavrına rağmen hatta en çok da o isyankâr tavrından dolayı sempati ve sevgi duymanın ardında ne yatar ki, sorusuna ise, tribün-yönetim arası duygusal ilişkiyle yanıt bulabiliyorum.
       Son yıllarda Kara Kartal tribünlerini dolduran kalplerde, sürekli geciken zaferlere, en azından spor kamuoyunda ses getirecek hamlelere duyulan hasretle körüklenen bir isyan duygusu beslenmekte. “Yıllardır, işin sonuna gelindiğinde elâlem coşuyor, coşturuyor, biz ise seyreden taraf oluyoruz” gibi bir durum söz konusuyken ve buna taraftarın (bence doğal olarak) isyan edesi geliyorken, Pascal da o isyanın sahadaki elçisi oluveriyor sanki.
       Eğer ben bu “şeytanın avukatlığı”nda haklıysam, yönetimin Nouma’yı getirme ısrarı, bu anlamda kendiliğinden bir paradoks doğuruyor aslında. Çünkü Nouma, taraftarın federasyon ve hakem müesseselerine hatta bizzati yönetime karşı duyduğu isyan ateşinin sembolü oluveriyor sanki.
        Düşünsenize, Lucescu gibi popülizm karşıtı, mütevazı bir hoca bile hizmet ettiği eski camiaya dair ifşaatlarını geride bırakıp yeni camianın beklentilerine karşılık vermek üzere yaptığı ilk büyük açıklamasında, üstlenmeyi benimsediği görev olarak “Önce, Kartal’ı 3. sayfalardan 2., hatta 1. sayfalara taşımak gerek” diyor.
       Paradoksu, falan feşmekanı bir kenara bırakıp bu açılardan baktığınızda, bu transfer doğru gibi gelebilir. Konu başlıklarının muhteviyatı ile ilgili kimse garanti veremez ama Nouma sayesinde Kartal, çoğu kez 1. sayfaya taşınacaktır, bu kesin.
       Üstelik, bir de yaz başında GS ile girişilen Mondragon düellosunda ortaya çıkan yönetim fiyaskosunu düşünürseniz, Pascal’ın illa ki alınmasına, siyah-beyaz çarpan her yüreğin hemen “olur” vermesini makul karşılayabilirsiniz. Yok, eğer siz de benim gibi ‘ezeli rakip’lerarası bu tarz idrar yarışlarını saçma bulanlardansanız, GS’nin, BJK yüzünden Mondragon’a 1,5 milyon dolar fazla para ödemesinin acısını, Nouma transferini kızıştırmakla çıkartmaya çalışmasını daha da saçma bulup bu transfer konusunda yine rahatlayabilirsiniz.
       Yavaş yavaş son noktayı koymaya hazırlandığım bu yazının özeti olarak şöyle bir soru geliyor aklıma: Beşiktaş geçen sezon şampiyon olsaydı, birkaç sezondur da Avrupa’da sonuna kadar mücadele ediyor olsaydı, tribünler uzunca bir süredir “paraysa para, şovsa şov, başarıysa başarı” dedirten bir yönetimin çatısı altında sezon sonlarına kadar hıncahınç doluyor olsaydı, taraftar yine de Nouma’yı bu kadar hasretle ve hararetle bekliyor olur muydu?
       Kızma eyy! sevgili Beşiktaş taraftarı, ama dayanamıyorum iste! Son, son bir soru daha : Bu sezon sonunda şampiyonluk ve uzun soluklu başarıların temelinin atıldığını mı görmek istiyorsun, yoksa dolaylı olarak deşarj olmak mı?
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları