Home page

Haber Menüsü


Tayfun Öneş
Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Oliver Kahn mı, Rüştü Reçber mi?
 
Evet, topu oyuna sokmada, hele geri pasları ayakla savuştururken isabet kaydetmede Rüştü, Kahn’ın eline su dökemez, bu bir gerçek ama, bana göre bütün fark da o kadar işte.
 
NTV-MSNBC
 
22 Temmuz—  Önce, bu Dünya Kupası’nda mücadele eden iki ayrı takımın, oynadıkları 7’şer maçta ortaya çıkan bazı istatistiklere bir göz atalım... Uzun pas: Türkiye’nin 846, Almanya’nın 903... Şunu diyebilir miyiz? Almanya Milli Takımı’nın oyuncuları topu kendi yarı sahalarından rakip sahaya taşımak için en garantili yollardan biri olan ‘uzun pas’ı bizim oyunculardan çok daha fazla denemiş ve 57 kez daha fazla başarılı olmuşlar.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Kısa pas: Türkiye’nin 2247; Almanya’nın 1848. Şunu diyebilir miyiz? Gerçi bu pasların ne kadarı takımların kendi yarı sahasında gerçekleşmiş, bilinmiyor ama bizimkiler, top kendilerindeyken Almanlar’dan tam 399 kere daha fazla kısa pas yapmakla topu ayaklarında daha fazla ‘geveleyip’ durmuşlar. “Diyemeyiz! Top bizdeyken rakip takımların yaptığı müdahelelerin sayılarına da bakmak lazım” diye itiraz edenler, buyursunlar işte bir başka istatistik :
       Top, bizim takımdayken rakipler tarafından gerçekleştirilen müdahelelerin (yani top kaptırmalarımızın) sayısı: 309; Alman Takımı’nda ise bu sayı (76 kez daha az): 233. Bizim kaptırmalarımızın yarısının rakip sahada olduğunu varsaysak bile, kendi kalemizin önünde yaklaşık 40 kez daha fazla kaptırmışız, yani basbayağı ‘geveleyip’ durmuşuz topu.
       Peki, ya top rakipteyken, yani kaleye doğru gelen atakları işi kalecilerin müdahelesine gerek olmadan engellemeye çalışırken durum ne olmuş?
       Top rakibin ayağındayken müdahele ederek top çalma:
       Türkiye: 125; Almanya: 142.
       Rakip paslaşırken müdahele ederek top çalma:
       Türkiye: 39; Almanya : 46.
       Rakip dripling halindeyken müdahele ederek top çalma:
       Türkiye: 155; Almanya: 150.
       Faul yaparak müdahele etme:
       Türkiye: 119; Almanya: 133.
       Üşenmezseniz, FİFA’nın resmi internet sitesinden alıp buraya aynen aktardığım bu istatistiklere, yazımın sonunda bir daha döner, bakarsınız... Artık dilimin altındaki baklayı yavaş yavaş çıkartayım.
       Varsın, Oliver Kahn’ı World Cup 2002’de “en başarılı oyuncu” seçsinler, hatta Lev Yaşin Ödülü’ne layık görsünler. Varsın, sevimli ve bize uğurlu geldiği söylenen Pier Luiggi Collina, o uzun süre hatırlanacak jestiyle, final maçından sonra, Kahn’ın takımı kendisinin yönettiği 3. finali de (iki kez Bayern Münih, bir kez Alman Milli Takımı formasıyla) kaybetti diye yanına gidip Oliver’i dakikalarca teselli etmiş olsun... Varsın, onun için, hırsı ve her şeye sahip olma tutkusu yüzünden “Cengiz Kahn” desinler. (Daha bir dolu başka lâkabını ve iç-dış başarılarını merak edenler Radikal’in 16 Temmuz 2002 tarihli Futbol Eki’nde Kıvanç Koçak imzalı güzel yazıyı okumalılar)
       
       Nerede kalmıştık? Yok efendim, çok ciddi bir sakatlık geçirdikten sonra kimse onun eski formunu yakalayabileceğini beklemezken, o sahalara eskisinden de güçlü olarak dönmüşmüş... Ve çok da seksiymiş. 25-40 yaşlarındaki her iki Alman kadınından biri onu sekisilikte mükemmel buluyormuş. (Artık, Alman kadınlarından yüz bulmasam da gam yemem, ya Rab!)
       Daha genç milliyken, Antalya’da top oynarken trafik kazası geçiren ve “futbol hayatı bitti” denilen de mi oydu? Hatta aslında Dünya Kupası’nda bile hâlâ sakat olan Oliver miydi, yoksa Rüştü mü?
       Üstelik, o çok (!) seksi Oliver’a, “Kun Fu Kahn” da deniyor; neden biliyor musunuz? Bir Dortmund maçında rakip oyuncuya hem de top kendi ellerindeyken uçarak tekme attığı için. Bir de “vampir” deniyormuş Kahn’a. Onun da sebebi, bir başka Dortmund maçında rakibini hem de topsuz alanda (sanki toplu alanda olsa mubahmış gibi!) kulağından ısırmış.
       
       Rüştü’nün bu tür olaylarına şahit olan var mı içinizde? Hafızanız zayıf bile olsa, benim gibi, aksine tam tersini hatırlıyorsunuzdur, eminim. Fenerbahçe Pendikspor’a yenildi diye kendi antrenman sahasından çıkışta, kendi arabasından indirilerek, kendi taraftarlarına (taraftara gel!) kung fu yapan değil, bizzat yapılan olmuştur Rüştü.
       Dahası, örneğin Türkiye’nin stres katsayısı en yüksek maçlarından birinde, bir GS-FB derbisinde, Arif Erdem ceza sahası içinde tipik düşüşlerinden birini yapıp penaltı kazandırdığı anda bile, penaltı kararının değişmeyeceğini bilerek, yerde yatan Arif’e elini uzatıp gülümseyerek “Kalk, numara yapma, hadi kalk” diyecek kadar da insancıl biridir o.
       
       Şu Pendik maçı olayı benim aklımı tırmalar durur. Bir şey daha söylemeden geçemeyeceğim; World Soccer dergisi Dünya Kupası öncesinde her ülkenin milli takımını etraflıca anlattığı özel bir sayı çıkarmıştı. O sayıda, finalist ülkelerin bilgilerinin sonuna bir de “pop quiz” diye bilinen türden, ülkeyi tanıtıcı (kendilerine göre enteresan gelen) bilgilere yer vermişlerdi. Hani şu “Bunu biliyor muydunuz?” türündeki sorulardan...
       Örneğin Amerika takımı tanıtıldıktan sonra, bir Amerikalının hayatı boyunca ortalama 28 adet domuz hayvanı tükettiğini, ya da Almanya’da 1920’li, hiperenflasyon yıllarında bir ABD dolarının sonu 30 sıfırlı DM’a eşit olduğunu falan yazmışlardı. Türkiye için ise, özel bilgi olarak seçe seçe yukarıda anlattığım olayı seçmişler :
       “Milli kaleci Reçber, bir kupa maçı sonrasında arabasından indirilerek kendi taraftarlarınca dövülmüştür” yazıyordu. Neresinden tutarsam tutayım, içimi bir kez daha “CIZ” ettirmişti bu cümle. Sevimsiz Kahn’la Rüştü’yü karşılaştırırken yine depreşti bu konu. Bir türlü hazmedemeden, bir kez daha geçiyorum.
       
       Evet, topu oyuna sokmada, hele geri pasları ayakla savuştururken isabet kaydetmede Rüştü, Kahn’ın eline su dökemez, bu bir gerçek ama, bana göre bütün fark da o kadar işte.
       Birebir kaleci istatistiklerine geri dönelim:
       Maç başına gol yeme oranları:
       Rüştü : 0,86 (6/7)
       Kahn : 0,43 (3/7)
       (“Üstelik, Almanlar daha güçlü takımlarla oynadılar” diyenlere iki kontra soru: Biz ’8-0’lık S.Arabistan maçı oynayabildik mi? İkinci soru: Onlar, hepsi hepsi 7 maçta Dünya Şampiyonu ile iki kez oynamak zorunda kaldılar mı?)
       Gollük kurtarışlar :
       Rüştü : 34
       Kahn : 22
       
       Kıskanç bir adam değilimdir; hele futbolda kıskançlık hiç olmaz ama, bir dolu sevimsiz olayın kahramanı, bir o kadar da lâkabın sahibi Oliver Kahn’ın bu Dünya Kupası’nda topu topu tek lâkablı, Saraçoğlu’nun “Son Peygamber”i Rüştü’yü gölgede bırakmış olmasını “gık” demeden kabullenmeyi kendime bir türlü yediremedim.
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları