|
Ben, (coğrafya öğretmenlerimin kulakları çınlasın) yıllardır, ezbere dayalı eğitimin kurbanlarından biriydim; Senegal ise benim için, en fazlasından Afrikada bir ülkeydi. Biraz zorlasalar, Batısında küçük bir ülke, başkenti de Dakar derdim, o kadar. 31 Mayıs 2002ye kadar sürdü bu ilgisizliğim. O gün, Fransayı devirdiler. Açılış maçı cilvesiydi, üstelik Fransızlar da çok şanssızdı deyip geçiverdim. Benim bu kupadaki Kara Kıta kökenli favorim, son Olimpiyat ve Afrika Şampiyonu, Schafer hocalı Kamerundu hâlâ. Sonradan dikkatimi çekti, Kamerun Afrika Kupası finalini bizim (tövbe) Senegalle oynamış ve uzatma penaltılarıyla şampiyon olabilmiş. Senegale Danimarka maçında biraz daha dikkat ettim. Onlarda da bal gibi, o Afrika ateşi vardı. Sonra, Uruguay maçında şov yaptıklarını gördüm. 3-0la öne geçtiler. İkinci turda Senegal de var dedim. İkinci yarı gevşediler, Uruguaydan 3 gol birden yediler. Yine de son 16daydılar. Tarih 11 Hazirandı. Benim de her Türk gibi, henüz Brezilya, Kosta Rikaya yatar mı, kalkar mı? sorusuyla haşır neşir olduğum günlerdi. İsveç bu kupanın grup maçlarında en güzel futbolu oynayan ekiplerindendi. Sanki elemelerde bizim grupta oynadıkları futbolun kalitesini kısa sürede ikiye katlamışlardı. Çeyrek finali kağıt üzerinde hakediyorlardı. Senegal onları da yenmez mi? Hem de özellikle ilk yarıda çok ışıldayan doyurucu, hızlı zevkli bir futbolla. Oyuncular teker teker çok atletikler, bütün olarak da takım hüviyetindeler. Diğer Afrika ülkeleri gibi her an, her şeyi yapabilecek gibiler ama onlar kadar savruk değiller; yani biraz da Avrupalı gibiler. Artık biliyorum: Senegalin, İstanbul / 2 = 8 milyon nüfusu var. Kişi başına milli gelirleri 500 USD civarında ama son 5 yılda, Gayri Safi Milli Hasılaları her yıl, yüzde 5in üzerinde büyüme göstermiş. (Böyle büyümeyle enflasyon illa ki yanyana gider diyen ekonomi hocalarımın da kulakları çınlasın) enflasyonları son 5 yılda yüzde 2yi geçmemiş bile. Devletin borcu orada da sorun, tek farkla: tümü dış borç. Dönelim futbola: Yedek kalecilerinden biri (Cissokho) hariç tüm kadro Avrupada top koşturmakta. Özellikle Fransada oynayanlar o kadar çok ki, Senegal Milli Takımı için France B yani Fransanın B takımı yakıştırmasını yapanlar var. Hocaları, Bruno Metsu, şimdilerde, en çok team spiriti, yani takım ruhunu öne çıkarmayı başarmış olmakla övünüyor ama kendisinin bir Fransız, oyuncularının da çoğunluğunun Fransada, o, adam başı 500 dolarları katlama peşinde olduklarını düşünürsek diğer yabancı uyruklu Afrika coach larına göre avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Hele, kadrodaki 10 oyuncunun birden Dakar Spor Akademisinden yetişme olduklarını söylersek, takım ruhunu anlamak daha bir kolaylaşıyor gibi. Bu arada Metsu, bundan sonra başka bir sürpriz takımın daha başına geçer mi bilemem ama o takımın Jamaika olması çok zor; çünkü Kupa arefesinde kendisiyle yapılan bir söyleşide, Uzak Doğuya, Kupanın Jamaikası olmaya gitmiyoruz demişti. Hatırlatalım, 98deki kupada, Jamaika oynadığı bütün maçlarda yenilip ülkesine dönmüştü. Metsudan bir ilginç motivasyon örneği daha: Fransayı yenin, Müslüman olacağım demiş. Bizim gazetelerden birinde okudum; olmuş da. Oyuncular bundan çok etkilenmiş, Biz de hocamıza kupayı alma sözü veriyoruz diyerek şampiyonluk yemini etmişler. Bir yemin ettim ki, dönemem diye tutturmasalar bari! Futbol sevgisi bizde ve çoğu Afrika ülkesinde olduğu gibi Senegalde de dorukta. Tarihinde ilk kez (şimdilik diyelim) çeyrek finale kalan bizim kafile ülkemize döndüğünde, Başbakanımız neyleyebilir bilemem ama, Senegalin, tarihinde ilk kez Dünya Kupası finallerine katılmaya hak kazandığı gün, takım ülkesine dönerken Devlet Başkanları Abdoluaye Wade, Avrupa gezisini yarıda kesip kutlamalar için apar topar Senegale uçmuş. Cumartesi, ne olur? derseniz, keşke şıp diye söyleyebilsem. Heyecandan ölüp ölüp diriliriz, bir kere, bu bir. İkincisi, Çin ve Japonya maçlarındaki gibi erken bir gol (hele hele goller) bulursak, bu maçı da pekalâ alırız. Brezilyanın eski yıllarda bizi alıştırdığı şeyi şimdi yapan, seve seve futbol oynayan, oynarken keyif alan ve keyif veren Senegalin havasına kapılıp biz de ileriye geriye hesapsız çıkarsak, erken gol yer, çıkartamayız, bu da üç. Yok, eğer hep yaptığımız gibi, ne oyna, ne de oynat taktiğinde başarılı olursak, sonlara doğru gevşeyen her iki takımın da şansı eşit olur, o zaman Cumartesi günü uzatma dakikalarında, bir altın gol için Türkiyeden ve Senegalden gökyüzüne savrulan dualar arasında ne Rabbiyesir kalır ne de Amentü... Kimin duası tutar derseniz, onu Allah bilir. Diouf adlı oyuncuları, en golcü futbolcuları, ona dikkat etmemiz şart gibi bir şey söylemek istemiyorum. Sebebi: Hem, gereken önlemin alınacağını düşünüyor olmam hem de bunların, aslında boş bir laf olduğuna inanmaya başlamam. Düşünsenize, şu anda, Senegalde bir başka adam, oturmuş bu yazıya benzer bir yazı hazırlıyor olabilir ve o da eski maçlara bakıp Hakan Şükür, en golcü oyuncuları, ona dikkat etmemiz lazım! diye Senegallileri uyarıyor olabilir. Güler misiniz, ağlar mısınız? (Hem dualara değindik, hem de sözü Hakana değdirdik; Tam da sevdiği ortam! İster misiniz, bu maçta patlayıversin bizim oğlan!) Bu maç için ben başka öngörüde bulunamıyorum. İlle de önceden öğrenmek, rahatlamak istiyorsanız, bu kupa başlarken, karşısına geçip çeyrek finalistleri say bakalım diye dayattıklarınız arasından son 8 takımın yarısı, Türkiye, G.Kore, Senegal ve A.B.D. olacak diyebilen bir Allahın kulu çıktıysa, o kulu derhal bulun ve kendisine sorun lütfen. Öyle biri yoksa da, az sabredin, yıllarca unutamayacağınız bir maç başlamak üzere zaten. Ne mutlu, çeyrek finalist bir ülkenin futbolseveriyim diyebilene... | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||