|
Amerikadaki Türk okuyuculardan bile bazıları mesajlarında şakayla karışık Eleneceksek elenelim, sahura kalkar gibi maça uyanmalar yıpratıyor bizi! dediklerine göre şu anda internet sitesinde sörf yaparak Türkçe yazılmış bir futbol yazısını okuyacak kadar bu işe düşkün olup da bugünkü maçı seyretmeyenlerin sayısının yok denecek kadar az olduğunu varsayıyorum. O yüzden, bugün Türkiye-Çin maçının yorumunu geçip daha ziyade bu başarıyı biraz irdelemeye çalışacağım. Bu arada Amerika gibi aynı meridyen azizliğini yaşayan tüm Türk futbolseverler için şu bedduayı(!) etmeden duramayacağım: İn-şal-lah Haziran sonuna kadar bir değil, iki değil tam dört kere daha futbol sahuruna kalkar, sürüm sürüm sürünürsünüz! 4 kere daha mı? E bu finale kadar çıkmak demek! Pes! O kadar da değil yaaani diyenlere de hazırlop bir cevabım var: Dünya futbolseverlerinin kesin (ne demekse?) favorilerinden olan, (hadi futbolseverler uzaktan uzağa medyanın dolduruşuna gelip işkembe-i kübradan attılar diyelim) finallere kalan 32 ülkenin hocalarının bile bu turnuvaya sayılı günler kala katıldıkları basın toplantılarında oy çokluğuyla hatta oy birliğiyle favori kıldıkları Arjantinle Fransa bile elendikten sonra, ben neden finali telâffuz etmeyeyim? Galiba en çok bu yüzden seviyorum şu futbol geyiği denen şeyi. En zıt kutupların savlarına dahi yer var bu muhabbetin içinde. Dipsiz kuyu mübarek! Yukarıdaki final hayaline, hele bir de son ana kadar heyecandan yüreğinizin puf böreği gibi kabardığı, milli mücadele kıyafeti giydirilmiş bir maç sonrasında takılır kalırsanız, basbayağı inanırsınız finale çıkacağınıza. Yüreğinizin tam ortasında duran bu hayale, bir de başka örneklerle kenar süsü yaptınız mı, (Ne var? Neden olmasın? 1992 Avrupa Şampiyonasına, grubunda Yugoslavyadan sonra ikinci olabildiği için katılamayan Danimarkayı hatırlasana! İç savaş, Yugoların katılımını engelleyince, son anda buyur edilen Vikingler taa finale kadar çıkıp şampiyon olmamışlar mıydı?) keyfine doyum olmaz, ne o hayalin, ne de oynanmamış maçları kafanızda, kalbinizde habire oynatıp durmanın. En azından 18 Hazirana kadar düğün bayram bu açıdan bakanlara... Biraz da ters açıdan, tam karşıdan bakalım: Biraderim, hemşerim, canım abicim, ne alâkası var Fransa, Arjantinin bile ilk turda elenmesiyle, bizim 1/16ya girmemizin? Aynı grupta mıydık, onları mı eledik? O zaman şunu söyleyebilir miyiz yani? İkinci turda Japonya çıkacağına karşımıza, keşke Fransa ya da Arjantinle eşleşseydik, baksana ilk turu bile geçemediler! Koyalım takkemizi, kepimizi bir kenara. Duygularımızı da yanına dizelim mümkün mertebe. Subjektifliğimizden sıyrılarak, World Cup falımızda topu topu 3 maçlık geçmişimizi deşifre edelim: O falda, Şenol Hocamızın da başarısı gözükür, futbolcularımızın da... Değil turnuva öncesinde, şimdiki durumda bile, yani hemen hemen her takımı ve grup maçlarını gördükten sonra soralım : Eyy Türk takımı, ilk ikinin bir üst tura çıkacağı sistemde bu 8 grup içinden hangisinde yer almak isterdin? Düşün taşın, dön dolaş, yine bizim gruba meylediyor insan değil mi? Şimdi bırakalım Şenol Hocanın performansını bir kenara ve X, Y veya Z hoca olsun takımın başında. Bizler de 70 milyon hocadan biri olarak, maçlar oynanmadan önce bir hesap yapmış olalım; ne derdik? Brezilyadan belki bir beraberlik ama yüksek ihtimal mağlubiyet. Kosta Rikayı tanımıyoruz, son yılda çok aşama kaydetmiş yine de yüksek ihtimal galibiyet, belki beraberlik. Çine karşı da mutlak galibiyet. Brezilya maçına şimdi bakalım: Şaibeli penaltıya takılıp kalmazsak, Brezilyanın 3 puan hakkını kendisine hemen teslim ederiz aslında. Kosta Rikaya gelince: Hakikaten dişli takımmış, beraberlik iyi sonuç. Çini de yenemezsen ayıp (10 kişi kalmaları, işin lüksü.) Öyleyse, şu an gelinen 1/16 aşamasından, hocanın payına aşağıdaki iki zıt görüşü paydaş edebilir miyiz? 1. Hoca, üstüne düşeni yapmıştır. 48 yıl sonra gidilen ve bir garip iklimde oynanan ilk tur sınavlarını geçmiştir. 2. Pedagojik ve psikolojik temellerinin sağlamlığı tartışılsa da bireysel olarak her biri iyi topçu olan bu kadroya, Hocanız medyaya küstü, Koreye gelemiyor, çıkın ve 3 maçı kendi aranızda kararlaştıracağınız gibi oynayın demiş olsaydık. Zaten bir Kosta Rika beraberliği ile bir Çin galibiyetini almazlar mıydı sanki? O zaman, katkısını mumla arayacağımız Hocaya Ner-de-sin ha-ney? diye sormaz mıyız? Biz, 10 kişi kalmış Çini 3 golle geçerek aldığımız bir galibiyet ve bir Kosta Rika beraberliği sayesinde dünya futbolunun 0,0625i oluyoruz diye, her cümlemizin başına Fransa ve Arjantin bile elendiyi eklersek, 1 tam sayısına 15 günlük sürede, ancak kısmet katsayımızın yüksekliğiyle varabiliriz gibime geliyor. Bilmem anlatabildim mi? | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||