|
Yarım yüzyıl sonra allem edip kallem edip Dünya Kupasına katılmışız, ilk maçımızı da dünyanın sevgilisi Brezilya ile oynuyoruz, yenilsek ne yazar? Evet, onlar dünyanın sevgilisi, onlar makineleşen futbolun kırıntıya dönüştürdüğü estetik konusunda hâlâ futbolseverlerin ümidi. Ve onların da 4 yıl sonraki ilk maçı, bugün. Yani bu âlemin, hatta bütün dünya âlemin gözleri faltaşı gibi açılmış, üzerimizde. Haydi aslanlarım benim! Medyamıza kalsa, Şenoldan güneş doğmaz ve tüm zamanların en kabiliyetli, en formda kadrosu o Güneşin elinde solmakta... Bana ne! Fark yemedikçe, bunların hiçbirisi umurumda değil. Ne zamana kadar? Düüüt! Başlama vuruşuna kadar... Rambo, Rocky, Antonio Banderas karışımı Rüştü kalede, önünde dizi dizi, hatta neredeyse bir düzine defans adamı. Bülent, Alpay, Ümit Ö, Fatih, Hakan Ü. (medya bu kadar çullanmasa, Emre A. da araya girecek hani) Önlerinde iki adam: Tugay ve Emre B. (çift liberoymuş, bu dizilişin adı) Onların önünde 2 adam daha: Hasan ve Yıldıray. En önde de, bilin bakalım kim? Evet, Hakan Şşşş. İlk 20 dakika hep tehlikelidir. Bugün de aynı terane... Çullandıkça çullanıyor Sambacılar. Ronaldo bile(!) canavar kesilmiş; mübarek, sanki yıllardır süren suskunluğunu bozmak için bu maçı beklemiş durmuş. Lakin görünen o ki, Şenol bu dizilişte isabetli. Her belalı 3R (Ronaldo-Rivaldo-Ronaldinho) atağı telaşlı kalabalıklığımızda boğulmakta. Hasana bakıyorum; beklentilerimize karşılık verecek havası yok henüz. Bir tek Yıldıray, sahanın hem Aylı hem de Yıldızlı olan yıldızı. Ve tabii ki Rüştü... (Saraçoğlunda açılmış, geçen sezondan kalma bir pankart gözlerimin önünden geçmekte: Son Peygamber Rüştü) Bir pozisyonda, Cafunun kafa vuruşunda, kendisi ters tarafa giderken topa attığı bir tokat var ki, yanımda zıp oturup zıp kalkan ekrandaşıma İlk maçların altın karmasında bizden de biri olacağı kesin demeden edemiyorum. Defansa dönelim: Ümiti kadroda görünce çok korkmuştum. Adam-adamalarda hep ABSi kilitlenir kalır çünkü. Son özel maçta, Güney Afrikanın 2. golünde de öyle olmamış mıydı? Ama bugün o da harika. Aksayan yok, yok da yine onlar, yani karşı taraf oynamada, biz ise oynatmamada iyiyiz. (Rüştü jübile yapana kadar, Şenol Hoca, hep bu sistemi deneyecek galiba!) İlk yarının sonları gelmekte... Tanju Çolak da tribünde. Kimbilir neler düşünmekte? Ne de olsa çok oynamışlığı, çok gol atmışlığı var bu alemde. Peki bugün? Bugün kim atacak golü? Tek, alternatifsiz, yegâne ve vesaire vesaire forvetimiz Hakanı hiç besleyemiyorlar ki. Besleseler de adamın umrunda değil gibi, sanki canı, illâki Türk işi dürüm çekmekte. Hani sarıp sarmalayıp önüne koyacaklar, o da ham! yapacak, o kadar. Böyle giderse, yarın (bugün) gazetelerde şunu diyecekler: Bizimkiler, Hakan yüzünden 10 kişi oynadılar. Olsun, çıkmayan candan ümit kesilmez! Hem, değil mi ki aynı Hakan yüzünden 3 Brezilyalı bek, sabit birer bekçi durumunda, utanmasam, sahada, sayıca 10a 8 üstünlüğümüz var! diyeceğim. Ben bunları düşünürken, Yıldıray ceza sahasının dışından sağa doğru hareketlenmekteyken sol çarpraza nefis bir orta sarkıtıyor. Evet sarkıtıyor... Hem şandel hem de kavis var topun o güzelim süzülüşünde. Hasana doğru gelen, yeni teknolojiyle üretilmiş, hele bizim için az sonra bir Japon mucizesi olmak üzere olan top, tam da onun önünde sekmez mi? Bir daha sekse, yani 1 saniye gecikse Hasan, topu Tanjuya kadar yollar ama allahtan gecikmiyor. İkinci kez sektirmeden, gelişine, iki ayağı da yerden kesik vaziyette, havada adeta makas atarak, siz deyin vole ben diyeyim bale deneyerek öyle bir vuruyor ki, kendimi İstanbul depreminin tam ortasında buluyorum sanki. Ofisteki televizyonu birlikte izlediğim, ne kadar üst düzey-alt düzey eleman varsa, 40 yılda (pardon 48 yılda) bir de olsa, hepimiz sarmaş dolaşız! Ben inanamıyorum, bana sarılan müstahdemin kolları arasından tekrara bakıyorum. Hasanın hırsından, yüzü gol sonrasında bile o kadar gergin ki, arkadaşları gelip ona sarılmasalar gol olduğundan emin olamayacağım. Biraz da günlerdir sürdürülen biz kiiim-Brezilya kim? psikolojisi söz konusu tabii. Ohh! Devre bitti bile. Vallahi gol. Yak bir sigara... Ne olurdu sanki şu maçlar 45 dakika oynansa! Devre arasında, Brezilya maçlarının tribün gediklileri, Sambacı bayanların Rio Karnavalını andıran görüntüleri yerine, bu kez kırmızı kırmızı giyinmiş gül, gül, gül m....ler çağlasın görünüşlü birilerinin, samba olmasa da Sulukulevari görüntüleri var ekranda. Yakışır! Lanet olsun, yine ilk 20 dakika çok önemli. Bakalım devre arası molasını hangi hoca daha iyi değerlendirmiş? 70 milyon antrenöre sahip olan ülkeninki mi, yoksa 165 milyon antrenöre sahip ülkeninki mi? Henüz (sağolsun) bizim müstahdemin ter kokusu üzerimden gitmemişken, leş gibi bir gol yiyoruz. 3 oyuncumuz topa bakarak koşuyorlar, Ronaldo ise hem bakıyor hem de vuruyor. Rüştü ne yapsın? Bir anda her şey tersyüz sanki. O an ses yok, hüzün çok. Kalkıp camdan dışarıya bakıyorum. Dışarıda bir allahın kulu yok. İşte, en azından bunun için bu maçın sonunda buna da şükür diyebilmeli, berabere bitirmeliyiz. Gol sonrası, ne defans, ne de Rüştü bozulmuyorlar... Aynen devam. Hasan artık iyice coşmuş, Romalı taliplisi Capelloya kadar nazire yapmakta sanki. Yıldıray sakin, Yıldıray akıllı... Aynı ortadan bir tane daha yapar mı acaba, yoksa bu kez kendi mi atar? İlhan girse, adamlar Hakanı tutarlarken, o bir şeyler yapar mı acaba? Bu Emre niye böyle oynuyor? Tamam, orası bir vitrin ama önce takımı için oynamak varken niye hep vitrini düşünüyor. 60. dakikada kullandığı direkt kaleye fantezili frikiğinden sonra, Terimin 2 yıl önce yarı finalde sahaya girip onu başka bir sorumsuzluğundan dolayı yaka paça savurması geliyor gözlerimin önüne, doğal olarak... Ya, şaşırtıcı paslarıyla bir anda pozisyon yaratabilecek Tugay nerede? İleriye çıkarsa Şenol Hoca mı çok kızıyor? Kızsın... Biz, az sonra ona az mı kızacağız sanki? Az sonra, Yıldırayı çıkartacak olan kim? Hoca değil mi? Medyamız haklı mı ne? Hadi, Brezilyanın soldan gelen ataklarında Fatih gedik veriyordu diye Türkiyeyi ayağa kaldırarak(!) Tayfuna tercih ettiği Ümit Dyı oyuna aldı, doğru yaptı diyelim. Peki Yıldıray çıkar mı??? Hocam, hangi akla hizmet? Ne olur söyle! Bugün Türkiyede bir tane bile kem göz yoktur ama, Rüştüye de nazar değdi işte. Bitime 3 dakika varken topu topu... Sen al topu, adamların ayağına ver. Alpaya mı güvendin? O sabıkalı... Her tansiyonu yüksek maçta aynı durum. Adamın basireti bu pozisyonlara düğümle bağlı. Düşürse bir dert, düşürmese bir... Demez miyiz Alpaya: Madem bu kez fair playden vazgeçtin, düşürmeye karar verdin, o zaman adam gibi düşürsene be adam... Senin gibi biri, düşürmeye karar verdiyse eğer, rakibi formasından tuta tuta ceza sahasına kadar sokar mı? Yeter gayrı. Hakem haklı. Hem kırmızı, hem penaltı. Suskun ve ruhsuz görünümlü Rivaldoya gün doğdu. Rüştünün uzanamadığı köşeye hem topu hem de sevincimizi mıhladı. Bazen futboldan nefret bile edebiliyor insan. Ve bazen de milli oyuncusundan... Maç bitmek üzere Rivaldo koşarak mı gidecekti korneri atmaya? Hakan Ü. yıllardır yaptığı premature davranışlarından birini, ne hikmetse ya da ne cüretse yine yapıyor işte! Oyun durmuşken Rivaldodan intikam alma(!) derdinde. Mırıldanmalar, şark usulü avunmalar sağımda, solumda: Rivaldo da az artist değilmiş hani, ayıp, Dünyanın En Değerli Futbolcusu seçilmiş bir oyuncuya da bu yakışır mıymış? Geçiniz! Lütfen geçiniz... Birileri bize, o durumdayken aynı dekoru, aynı sahneyi, aynı müsait her bir şeyi hazırlasın da göreyim bakayım Hakan Ünsal Efendi, Oscara aday oluyor mu olmuyor mu? Ona da kırmızı kart. Aa bu hakem kariyersiz ve 45 yaşında falan feşmekan. Geçiniz... Yukarıdaki hesaba bakılırsa, Hakanı saymıyoruz ya, kaldık biz de 8 kişi, sayıca eşitlendik işte. Allahtan, maç bitti. Çünkü, o saatten sonra ne televizyonu kapatabiliyor insan ne de yerinden kalkabiliyor. Çöküp kaldığım koltuktan başıma beynime saplanan ağrıyla Nerede hata yapıyoruz? sorusunu soruyorum kendime. İmaj makerından devraldığı prototip görüntüyü ısrarla sürdüren İlhanın, az önce bir pozisyonda, (hazır vitrine çıkmışken, yarabbi!) taç çizgisi önünde yaptığı topuk varyetesi geliyor gözlerimin önüne. Hani Güney Afrika maçında da yapmştı da top avuta çıkmıştı, içinde kalmış garibimin. Azerbeycanla oynuyoruz ve de 3..4 - 0 galibiz sanki. Sen, hem de o varyetelerin erbabı Brezilya önünde ve böylesi önemli bir maçı henüz garantiye almamışken, o hareketi yapmaya kalkışacak kadar kendini bilmez isen biz ne anlatıyoruz ki burada? Geçmişler olsun hepimize..! | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||