Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 09:41 TS 3 May., 2002
Yeni seçim yasasına ihtiyaç var mı?

Konuklar: Kilis Milletvekili Mehmet Nacar
Sedat Küçükay: NTV Radyo İstanbul stüdyolarında Halkın Sesi’yle karşınızdayız. Yeni bir seçim yasasına ihtiyacı var mı Türkiye’nin? Bunu tartışıyoruz. Evet, hatırlayacaksınız dün DSP Ankara Milletvekili ve Grup Başkanvekili bizimle birlikteydi. Bugün MHP Anayasa Komisyonu Sözcüsü Uzlaşma Komisyonu üyesi ve Kilis Milletvekili Mehmet Nacar’la birlikte olacağız. Ve bu turumuzda bu hafta boyunca siyasi partilerin temsilcileriyle devam edecek. Evet Sayın Nacar, hoşgeldiniz efendim.
       
       Mehmet Nacar: Sağolun, teşekkür ederim.
       
       Sedat Küçükay: Efendim bu sisteme şöyle başlıyoruz, Türkiye’deki şu anda seçim yasası sizce ne durumda? Gerçekten Türkiye’nin yeni bir seçim yasasına ihtiyacı var mı sizce? Buyrun efendim..
       
       Mehmet Nacar: Teşekkür ediyorum Sayın Küçükay. Fakat bunu bu kadar keskin ifadelerle ortaya koyamayız. Neden? Sadece vardır veya yoktur demenin bir manası yok, bunun için bazı hususlara açıklık getirmekte fayda var. Bu nedir? Şimdi parlamenter demokrasi içerisinde, demokratik sistem içerisinde hangi seçim sistemini kullanması lazım veya hangi ülkeler için hangi seçim sistemi uygundur diye sormamız lazım. Ha böyle bir soruyla karşılaştığımızda verebileceğimiz cevap, ideal bir seçim sistemi şu ülkeler için şöyle bir seçim sistemi uygulanmalıdır diyebilmemizin mümkünü yok. Neden? Çünkü dünya üzerinde çok çeşitli seçim sistemleri uygulanıyor ve her ülke kendi gelenekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda da bu seçim sistemlerinde de değişiklikler yapıyor ve burda sadece salt şu şekilde uygulansın diyebileceğimiz tek bir seçim sistemi de yok. Tabi bir demokrasi içerisinde geldiğimiz bir araşa var ve denediğimiz birçok seçim sistemleri de var. Yani biz tek aday seçim sistemini uygulamışız, efendim tek liste çoğulcu efendim listeyi uygulamışız, efendim baraj, ülke barajlı sistem uyguluyoruz. Yine bunun yanısıra işte çift barajlı sistemi uyguluyoruz veyahut da efendim senatonun seçimindeki gibi farklı şeyler uyguluyoruz. O sebeple bizim siyasi kültürümüz içerisinde, siyasi tarihimiz içerisinde nispi temsil sistemi, barajlı temsil sistemi, seçim sistemi şu ana kadar uyguladığımız sistemdir. O sebeple bizim için şu seçim sistemi uygundur, hadi onu alalım, efendim kendimize uygulayalım, başarı elde edelim diyebilmenin mümkünü yok.
       
       Sedat Küçükay: Peki, anlıyorum efendim. Sayın Nacar, peki nispi temsil usulü bu Türkiye’nin şartlarına en uygun seçim sistemi diyorsunuz üstelik de geçmişte denediğimiz birçok sistemden sonra bunu gördük diyorsunuz yanlış anlamadıysam. Peki baraj konusunda ne diyeceksiniz? Türkiye’nin bu yüzde 10’luk barajı kimi akademisyenler ve vatandaş tarafından, geçen hafta da çünkü biz bu konuyu işlerken öyle görüşler geldi, yüksek deniliyor. Bu suretle de birçok vatandaşın tercih ettiği parti TBMM’de temsil edilemiyor, bu oylar boşa gidiyor deniliyor. Sizin görüşünüz veya MHP’nin görüşü nedir efendim bu konuda, lütfeder misiniz?
       
       Mehmet Nacar: Efendim tabi az önce de bahsettiğim gibi Türkiye bir tecrübeyi yaşayarak geliyor, 1946 yılından itibaren bir tecrübeyi yaşayarak geliyor. O sebeple 1982 demokrasiye geçişle birlikte seçim kanunu yapılırken geçmişte yaşanan istikrarsızlıkların önüne geçebilmek için bir baraj sistemi öngörülmüş. Ve bu baraj sistemi de çift baraj.. Bir, ülke için baraj var yüzde 10, bir de seçim çevresi için baraj var. Neticesi itibariyle o kanunla ilgili çeşitil değişiklikler yapıldıktan sonra nihayetinde 1995 yılında Anayasa Mahkemesi bu konuda kararını vermiştir ve demiştir ki, eğer bir ülkede hem ülke barajı var hem de efendim seçim çevresi barajı var ise bu temsilde adalet ilkesine aykırı düşer. Dolayısıyla ben seçim çevresi barajını iptal ediyorum demiş. Nihayetinde 1995 yılından bu yana da bu şekilde devam ediyor. Neden derseniz? Şu, biz Anayasamız’a hüküm koyduk. Dedik ki seçim kanunları, temsilde adalet efendim yönetimde istikrar ilkesine uygun olarak efendim konulur, uygun olarak yürütülür. Bu da biz iki zıt unsuru uzlaştırmak durumundayız. Yani temsilde adaleti sağlarken ülkede de istikrarı temin etmemiz lazım. O sebeple ülke barajı küçük partilerle sürekli ve küçük parçalı koalisyonları önlemek için konulmuş bir tedbirdir bu noktada Anayasa Mahkemesi’nde defalarca görüşülmüş olmasına rağmen istikrarın korunması yönünden dolayı da Anayasa’ya aykırı görülmemiştir ve uygulanıyor. Tabi burda şöyle de bir çelişki var; şimdi istikrarı temin edelim noktasında çift turlu seçim önerinin getirdiği tek ama tek hedef tek bir iktidarı temin edebilir miyiz, dolayısıyla koalisyon ve parçalı hükümetlerden kurtulabilir miyiz gibi bir düşünce, ama öbür taraftan da gerek akademisyenler gerekse efendim entellektüel çevrede ne tartışılıyor, yani yüzde 10 barajı yüksek midir değil midir, efendim şey olacak mı olmayacak mı.. Tabi eğer zamanımız varsa bunu da ifade etmek isterim.
       
       Sedat Küçükay: Sayın Nacar, isterseniz dinleyicilerimizi çok hatta bekletmeyelim, onların görüşlerini ve sorularını alalım, çünkü siz burda olduğunuz için arıyorlar, bir anlamda sizinle buluşmak için.. Ondan sonra tekrar biz görüşlerimize devam edelim...
       
       Ahmet Selim: İyi günler. Şimdi ben Sayın Vekilimiz’e sormak istiyorum, meclis Türkiye’de birinci hatta ikinci güç bile değil, tamam halk demokrasimize sahip çıkmıyor diyebiliriz ama milletvekillerinin hiç mi bunda bir sorumluluğu yok, hiç bir yanlışı yok? Ben kendisinden özeleştiri yapmasını rica edeceğim..? Teşekkürler..
       
       Ömer: Sedat Be saygılar.. Şimdi efendim ben Sayın Milletvekilimize bir soru soracağım, bir sorum var. Yalnız ondan önce, bence realite, hakikat bizim dışımızda vardır, objektiftir. Yani realite bireylere veya milletlere göre değişmez. Yani ülkelere göre değişen fizik, kimya, matematik olmaz. O nedenle her ülkeye göre değişen seçim sistemi de olmaz kardeşim. Şimdi çağdaş ülkelerde nasıl seçiyor yahu millet, bunun bir harmanlamasını yapabiliriz. Ya lütfen ya, yani şimdi Le Pen’le MHP’nin söylediklerine bakıyoruz, tek fark Türk ve Fransız. Lütfen ya.. Çağdaş olalım.. Teşekkür ederim.
       
       Ali Hacıoğlu: İyi akşamlar. Mehmet Bey’e iki tane sorum olacaktı. Bu ülkeyi acacaba seçilmişler mi yönetiyor yoksa atanmışlar mı? İkincisi de, acaba seçim yasasını değiştirmek için Genelkurmay Başkanı’nın direktif vermesi gerekiyor mu gerekmiyor mu? Saygılar sunuyorum..
       
       Aslı: İyi günler. Şimdi seçim sisteminin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Milletvekillerini halkın seçmesi gerektiğini, tamamen partilerin listesinden, liderlerin sultasından çıkarılarak halkın kendi içinden kişiler koysunlar milletvekili olmasına dair iradelerini. Ondan sonra halk da bunları seçsin. Kariyerlerine göre, yapabilecekleri işlere göre, eğitimlerine göre bu seçim yapılsın. Partilerin burda ne gibi faktörü olacak, o konuda ise düşüncem; tamamen partilerin bu ABD’de olduğu gibi gerek Demokrat Parti gerek Cumhuriyetçi Parti tamamen partiler orada grup şeklinde hareket etmekten ziyade sadece bir kimlik daşımalıdırlar. Yani bu particilik zihniyeti, liderlik zihniyetinin bitmesi gerektiğini, tamamen halka dayalı, milletvekillerinin seçimlerinin tamamen halka dayalı ve halk menşeyli olması gerektiği, tabi birtakım kriterler dahilinde düşünüyorum.
       
       Serkan Gümüş: Milletvekilimize açılışta çok basit bir soru sordunuz, seçim sistemi değişsin mi değişmesin mi şeklinde.. Söylediklerinden hiçbir şey söylemedi, değişsin veya değişmesin tek bir fikir dahi belirtemiyor. Acaba bir daha değişirse seçilememekten mi korkuyor, yani bu sistemden beslenme düzeninin devam etsin mi istiyor, ben bunu öğrenmek istiyorum..
       
       Kadir Gürcan: İyi günler. Benim Sayın Milletvekiline acizane bir tavsiyem olacak, eğer lütfedip dinlerlerse. Ben seçim barajındaki rakamı düşürmelerini rica edeceğim. 3 ya da 2 falan olursa tekrar meclise girme şansları olur. Ne düşünüyorlar, bunu rica edeceğim..
       
       Zafer Kocabaş: Halkın iradesini meclise gönderiyoruz fakat acaba meclis birinci kuvvet mi Türkiye’de, bunu sorgulamak gerekiyor. Daha sonra acaba bu iki turlu seçim niçin bu vakitte veyahut daha önce düşünülmedi şimdi yapılmaya kalkılıyor? Bir de AKP’nin yükselmesi mi acaba bu iki turlu seçimi gerektiriyor? Eğer öyleyse halkın iradesine neden ipotek konuyor, ben bunu merak ediyorum?
       
       Adnan Yıldırım: İyi günler. Şimdi efendim bu konuda fazla polemiğe girmeden Sayın Vekilimize bir soru sormak istiyorum, yani fazla uzatmak istemiyorum. Şimdi bu seçim sistemine göre, şu seçim sistemine göre ben oyumu verdiğim milletvekilini bir dahaki seçimde eğer iyi hizmet yapmadığı için nasıl cezalandıracağım?
       
       Esnaf: İyi günler. Vekilimize de hoşgeldiniz diyorum. Aslında Vekilimiz de diyemiyorum, şu anda vekillerin toplumu temsil ettiklerine de inanmıyorum. Hakkıyla milletvekili olan varsa tenzi ediyorum onları. Onların dışında parası olanın milletvekili seçildiği mevcut sistemin dışında gelecek yeni sistemde halkın yararına olacak ne var, soruyorum.. İkincisi, bizim seçim sisteminden öte zihniyetlerin değişmesi gerektiğine inanıyorum. Daha kültürlü insanların iş bilir halkın yararına görev yapacak insanların göreve gelmesini istiyorum. Daha doğrusu zihniyetlerin değişmesini istiyorum, doğru yolun da öyle olduğunu görüyorum. Teşekkür ediyorum efendim..
       
       Cenk Yıldırım: Öncelikle Sayın Milletvekiline saygılarımı sunuyorum. Her ne kadar kendi fikirlerini paylaşmasam da şu soruyu yöneltmek istiyorum kendisine; tanzimattan beri hiçbir şekilde insanlarına hak ve özgürlük tanımayan batılıların hiçbir şeyi olmadan kendisi bir şey vermeyen bu sisteme niye bu kadar yapışıyorlar, niye bu kadar savunuyorlar? Niye insanları illa Amerika’nın, batının desteğini zorlamasıyla bir şeyler vermek istiyorlar, ya da Genelkurmay’ın.. Onu sormak istiyorum..
       
       Hamdi Öztürk: İyi günler. İki turlu seçim sistemini Sayın Milletvekilimiz kabul etmiyor, bunu biliyoruz. Ama anladığım kadarıyla bu ülkemizin bazı bölgelerimizin kalkınmamasından dolayı veya kalkınamadığından dolayı buraya gelip yatırımlar yapılamıyor, tabi burdaki gelir dağılımı da değiştiği için burdaki seçim sistemini eğer dahil ederlerse iki turlu seçim sistemine, kendilerinin kazanamayacağını iyi biliyorlar, şu andaki sistemdekiler iyi biliyor. Benim kanım da büyük ihtimalle sebep bu. Yanılıyor muyum, bunu öğrenmek istiyorum..
       
       Mecit Yüksel: İyi günler. Sayın Milletvekili’ne sormak istediğim, bu tüm milletvekilleri mecliste özgürce çalışabiliyorlar mı? Yoksa partiden atılma korkusu veya başka güçlerden korkup düşüncelerini aktaramayıp durumu idare etmeye mi çalışıyorlar? Ve bir de bu seçim sisteminin değişmesini istiyorum ve Aslı Hanım’ın, biraz önce arayan Aslı Hanım’ın düşüncelerinin hepsine katılıyorum.
       
       Ömer Sezen: İyi akşamlar. Aslında aklın yolu birdir. Biz bir pazara gitiğimizi düşünelim, orda manavın başında karpuz almaya kalktığımız zaman eğer bana bize seçme hakkı tanımadığı zaman evimize gittiğimizde üç tane karpuz almışsak bunun bir tanesi mutlaka kelek çıkıyor. Tabi milletvekillerimiz karpuz veya portakal değil.. Bize seçme hakkı tanınması lazım ki biz hangi...
       
       Sedat Küçükay: Yani milletvekilleri bize sunulmasın, biz milletvekillerimizi tanıyarak seçelim mi diyorsunuz..
       
       Ömer Sezen: Tabi efendim, aklın yolu bu. Hangi partiden olursa olsun..
       
       Sedat Küçükay: Sayın Nacar gördünüz, halkımızın galiba bağrı yanık, epey bir dertliler, epey bir görüş ve soru var. Sizden bunların yanıtlarını ve görüşlere yorumlarınızı rica ediyorum. Buyrun letfen..
       
       Mehmet Nacar: Efendim tabi ülke olarak zor günler yaşıyoruz. Hakikaten sadece bu zor günleri halkımız değil, halkımızla birlikte bizler de yaşıyoruz. Fakat benim sevindiğim bir nokta şudur; şimdi Türkiye genç, dinamik ve üretken bir ülke ve dünyaya açılmış bir ülke. Ben yanımda gelirken notbookumu beraberimde getirdim, içinde bilgi ve belgeler dolu. Yani öyle sanıldığı gibi milletvekilleri sadece çiçek sulamıyorlar. Milletvekilleri e-mailleri okuyorlar, milletvekilleri efendim çalışıyorlar, milletvekilleri internetten her türlü haberleşmeyi ve bilgiye ulaşmayı ve bilgiyle efendim donatılmayı ve donatmayı demin etmeye çalışıyorlar. Tabi geçmişten bu yana gelen bir milletvekilliği anlayışı veyahut da vatandaşların kafasına özellikle nakşedilen bir milletvekili imajı var. Bu bizi üzüyor. Söylemek istiyorum ben, TBMM’nin bu dönem, yani 21’inci dönemde milletvekilliği değişen yenilenen sayısı yüzde 68. Yani 21’inci dönem 99 yılında yapılan seçimle meclisin yüzde 68’ini biz değiştirmişiz. Ve yine benim sevindiğim nokta nedir biliyor musunuz..
       
       Sedat Küçükay: Bu MHP için mi yoksa genel olarak mı?
       
       Mehmet Nacar: Hayır, genel olarak, bunun içerisinde MHP’nin tüm milletvekilleri yeni gelmiştir, DSP içerisinde büyük bir ekseriyeti yeni gelmiştir, efendim önceki adı Fazilet, sonraki adı efendim AKP ve efendim Saadet Partisi olarak bölünen iki partinin içerisinde nispeten vardır. Efendim DYP ve ANAP içerisinde ama ekseriyet MHP’dir, ekseriyetin bir kısmı da DSP tabi. Yine benim sevindiğim ve umutlu olduğum nokta şu, hakikaten vatandaşımız, insanlarımız bu konuda çok duyarlı. Yani demokrasinin kişinin hakkına sahip çıkmanın, hakkını aramanın katılımcılığın efendim güzel bir örneğini burda yaşıyoruz. O sebeple de ben Türkiye’deki demokrasi gelişmesine ve geleceğinden biraz umutluyum, biraz değil hakikaten umutluyum. Sayın dinleyicilerimiz bağışlasınlar, konuşmalarım sırasında herhangi bir şekilde sürçülisan edersem de bunun affını baştan rica edeceğim. Tabi biraz da biz toplum olarak aceleciyiz. Yani sadece biz burdaki konuşmamızın başında seçim sistemiyle ilgili genel bir açıklama, genel bir efendim ifade tarzı içerisinde bulunmak istedik. Yani bunun aksaklığı var mı, eksikliği var mı, değişmeli mi değişmemeli mi, değişirse ne şekilde olmalı, efendim Türkiye için en uygunu nedir, ne değildir, daha bunlara girmedik. Buna girmediğimiz halde efendim sanki bizi peşin yargıyla böyle mahkum etmek istenmesi veyahut da efendim bunun devam etmesi veyahut da bazı aksaklıkları gözardı etme vaya sadece seçilmek için böyle bir manüplasyına girdiğimiz noktasında bir düşünceye, inanın üzülerek dinledim. Fakat başta da şunu ifade etmek istiyorum; ben bakkal bir kişinin oğluyum. Ve gittiğim yerde de bunu ifade etmekten her zaman için gurur duydum. Çünkü haram lokma boğazımdan girmedi ve o ailenin temiz ve helal kazançlarıyla büyüdüm. Ha kendi okuluma ara vermiş olmama rağmen, liseye ara vermiş olmama rağmen hukuk fakültesini istiyordum ve üçüncü sınav hakkımda üniversiteye, hukuk fakültesine girebildim ve hukuk fakültesini bitirdikten sonra da başarılı bir avukatlık dönemim oldu. Yani ben kişilerin veyahut da soru soran sevgili dinleyicilerimizin düşündüğü manada liderlerin böyle efendim götürüp de hadi gel seni aday yapalım, gel işte cebine de efendim veyahut da sen biraz para babaları bul, dolayısıyla efendim seni işte milletvekili yapalım şeklinde gelmedim. Ve MHP’nin milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu tümüyle bu noktadadır. O sebeple belki bu sorular farklı partilerin mensuplarına, milletvekillerine sorabilirler ama bunu... Yine şunu da belirtmek istiyorum ve gururla belirtiyorum. Ben avukat iken almış olduğum hala arabamı değiştiremedim. Evet, avukat iken almış olduğum arabamı hala değiştirmedim.
       
       Sedat Küçükay: Ama oysa milletvekili maaşlarının çok olduğu söyleniyor efendim. Milletvekili maaşlarının çok olması, harcamaları da mı çok fazla..
       
       Mehmet Nacar: Efendim tabi şimdi Türkiye şartlarında asgari ücretle geçinen veyahut da geçim sıkıntısı içerisinde olan bir kişi veyahut da aileyle bu maaşı kıyasladığınızda hakikaten yüksek bir maaş, hakikaten yüksek bir maaş. Çünkü asgari ücret belli, insanların geçim kaynakları belli ve bu ülkede yaşanan pahalılık ve enflasyon belli. Ama benim kazanmış olduğum, daha doğrusu almış olduğum ücreti şahsıma, aileme ve efendim kendime harcamış olduğum miktarı dörtte biri kadardır. Bunu samimiyetimle söylüyorum.
       
       Sedat Küçükay: Çok özür dileyerek, yanıt vermeyebilirsiniz tabi, bu sizin biraz da kişisel oluyor ama, bu dörtte üçü ne oluyor?
       
       Mehmet Nacar: Efendim dörtte üçü ne oluyor? Bakın ben hafta sonu memleketime gideceğim, etkinliğimiz var, efendim insanlarımızla görüşüceğiz, efendim seçmenlerimizle konuşacağız, dertlerini dinleyeceğiz. Ve artı müdürlerimizle, il müdürlerimizle, valimizle efendim görüşmek suretiyle son eksiklikler, aksaklıkları veyahut da yapılması ve yapılabilecek şeyleri tespit edip gelmek durumundayım. Bunun için harcayabileceğim parayı şimdiden efendim ifade etmek istemiyorum. Neden? Çünkü arabayla gideceğim, efendim 800 kilometre gidip, 800 kilometre geliş, orda 3-4 gün kalış ve nihayetinde... Yine bizim gelen insanlarımız. Ben hayır işidir, ifade etmek istemiyorum ama 6 tane öğrenciye karşılıksız burs veriyorum her ay düzenli olarak. Neden? Çünkü ben bir fakir ailenin çocuğu olarak okudum ve bana yardımcı olan insanların o yardım zevklerini yaşadıklarını gördüm. Bu mutluluğu da ben yaşamak istedim.
       
       Sedat Küçükay: Çevrenizde böyle milletvekili var mı efendim çok fazla tanıdığınız..
       
       Mehmet Nacar: Tabiki tabiki. Yani burs verdiğim öğrenciler de ne beni görmüşlerdir, ne de ben onları görmüşümdür. Yani ben herhangi bir şekilde bana minnet duymalarını veya herhangi bir şekilde şey yapmalarını istemedim. Şimdi asıl konumuza geçecek olurkak, şimdi demokrasilerde güçle dengesi arasında bir sıralama yaptığınızda milletvekilliği, daha doğrusu yasama birinci sıradadır. Ama ama bu ülkede malesef siz sadece milletvekilleri arasında değil toplum içerisinde de değerlendirme yaptığınızda etkinlik noktasında ve olması gereken yer noktasında beklentileri değerlendirdiğinizde göreceksinizdir ki, yasama meclisi çok alt sıralardadır. Bu alt sıralara düşmesinin çok büyük sebepleri var, çok çeşitli sebepleri var. Neden? Milletvekili kendi kendini efendim yetiştirememesinden, efendim yasama görevini gerektiği gibi yerine getirememesinden, ilkeli ve seviyeli siyaset yapamamasından, ülkenin insanlarının ve ülkenin sorunlarının çözümüne çare olamamasından dolayı hep mesafe kaybetmiştir, hep irtifa kaybetmiştir ve neticesi itibariyle bugüne gelmiştir. Ama geçen günler 32. Gün’ün yaptırmış olduğu bir anket televizyonda da yayınlandı. Arzu edilen odur ki, yasama, yani TBMM olması gereken yerine etkinlik, güven ve kapasite itibariyle de birinci sıraya oturması lazım. Tabi TBMM az önce de ifade ettim, yüzde 68’i değişmiş dedim. Bu yüzde 68’in içerisinde yüzde 90’ı da yüksek okul mezunudur. Ve kendi konusunda uzmanlaşmış insanlardır. Tabi Le Pen ve MHP benzetmeki yapıldı. Efendim eğer bu ülkenin değerlerini ve çıkarlarını korumak, bir; sıfatlandırmayı gerekiyorsa biz o sıfatı karşılamaya hazırız. Biz koyduğumuz tavır itibariyle Avrupa Birliği’ne girelim diyoruz ama teslimiyetçi zihniyet içerisinde değil, müzakere ederek, Türkiye’nin haklarını koruyarak ve Türkiye’nin olması gereken yerde girmesini temin ederek. Bizler, sadece bizi alsınlar diye ne isterseniz veririz zihniyetiyle bir yere gidemeyiz. Zaten devletler arası ilişkide de bunun mümkünü yoktur. Siz eşitler arasında, bir davranış biçiminde bulunmaz iseniz, yaşadığımız hadiselerden de bunu göz önüne alırız, Gümrük Birliği’ni yaşadık. Gümrük Birliği’ne sadece ve sadece iç siyasete malzeme yapmak için seçim dönemi arefesinde Gümrük Birliği’ne girilmek istendi ve bunun neticesinde de ülkemizle ilgili olarak alınması gereken maddi ve yasal birçok haklar malesef ve malesef kaybedildi. Şimdi Avrupa Birliği arifesinde, veyahut da ülkenin bölünmez bütünlüğü, ülkenin geleceği, ülkenin efendim ekonomisiyle ilgili olarak ciddi ve milli bir duruşu göstermek bence tenkit edilmesi gereken değil alkışlanması gereken bir husustur. Şimdi atanmışlar mı veyahut da şey mi.. Yani o aceleceğilimiz, o böyle sıcak kanlılığımız, kıpır kıpırlığımız, Akdeniz kuşağının insanlarıyız, burda da bahis konusu. Evet, seçim kanunu değişmeli. Seçim kanununun değişmesi için de meclis harekete geçecektir ve bununla ilgili atmosfer ve ortam da vardır. Nihayetinde bununla ilgili kılıcı, ama hakikaten çözüm üretebilen bir yapı da oluşturulmaya çalışılıyor. Şöyle ki; biz 2001 yılı sonunda Anayasa’nın 34 maddesini değiştirdik, 34 maddesini değiştirdiğimizde şunu hüküm olarak koyduk.. Dedik ki, seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler seçime bir yıl kala uygulanmaz. Size okuyayım o fıkrayı ben isterseniz: Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlere uygulanmaz. Neden? Kalıcı ve sadece faydacı veya iktidarın kendi lehine bir seçim kanunu yapmasının önüne geçmek için.. Bu sebeple sanki iki turlu seçimin efendim hükümet tarafından önerilmiş, veyahut da bu konuda efendim ciddi bir çalışma var, ciddi bir tartışma varmış gibi algılanıyor. Bu doğru değil. Uzlaşma komisyonu ve TBMM bu uzlaşma kültürü içerisinde seçim kanununun buna bağlı olarak yapılması gereken değişiklikleri dikkatle takip etmek suretiyle çözüm üretecektir. Ben dün mülkiyeler birliği ve diğer sivil toplum örgütlerinin organize etmiş olduğu efendim sempozyumdaydım, ve konuşmacı olarak katıldım.
       
       Sedat Küçükay: Evet, yani mecliste de zaten seçim yasasının değişmesi için bir hareketlenme var ama bunu sindirerek yapmak lazım, aceleye getirmemek lazım diyorsunuz haklı olarak. Peki tekrar hattıma dönmek istiyorum ve halkın sesinin soruları ve görüşleri geliyor...
       
       Cemil Aslan: Efendim benim Sayın Milletvekiline sorum şu; bu af çıkarttılar yani, devlete karşı bunlar milletvekilleri devleti temsil ettiği için devlete karşı işlenen suçları affetmediler ama biz halka karşı işlenen suçları affettiler. Bütün katilleri, hırsızları, şunu bunu hep saldılar sokağa. Acaba bundan dolayı bir vicdan azabı duymuyorlar mı?
       
       Karal Cangil: İyi günler. Sayın Milletvekiline iki sormak istiyorum. Değerli milletvekillerimizi özellikle dikkat ediyorum da, Anayasa’yı, tabi kendilerini zikretmiyorum, umumi olarak, teşbihte hata olmaz da, Anayasa’yı pek incelemiyorlar, merak ettim bir vatandaş olarak. Sayın Milletvekili meclise gittiğinde and içiyorlar, Anayasa’nın kaçıncı maddesindedir andı ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası kaç maddedir? Bana bunun cevabını verirse mutlu olacağım ve kendisini kutlayacağım, saygılar sunuyorum.
       
       Semiha Yalınkılınç: İyi günler. Efendim müteahhitten biz 7 kişi daire aldık, toprak sahibinin 4 dairesini yapmadı, bize yaptırmak istiyor, bize ne kadar yardımcı olur?
       
       Ömer: Ben şunu sormak istiyorum; neden sadece bu ülkede kamu personeli olarak milletvekillerinin özel sağlık sigortası var? Çünkü maaşları da 4’te 3’ünü hayır işlerine bağışlıyorlarmış, burslu öğrencilere falan. Yani bana da o zaman 4’te 3 fazla versinler ben de öğrencilere vereyim, o zaman kessinler maaşlarını. Neden özel sağlık sigortaları var? Neden bir üniversite hastanesine gidip, mesela Devlet Bakanımız Osman Durmuş Sağlık Bakanlığı’nın başında, Yaşar Okuyan Bakanımız SSK’nın başında, benim babam şu anda özel sağlık sigortasına gitse, ben devlet hastanesine gitsem bir çarpıklık yok mu sizce?
       
       Ayhan Ay: Benim sorum şu Sayın Millevtekilime; ülkeyi çok iyi yönetmiş olsaydılar bugün için seçimle ilgili herhangi bir şekilde düşüncelere kapılır mıydılar? Yani yüzde 5 olsun, yüzde 1 olsun falan. Bu tip plan program kurmaya ihtiyaç olur muydu olmaz mıydı? Bir de kendisine mazot fiyatını sormak istiyorum, mazot fiyatından bilgisi var mı yok mu? Çünkü korkunç rakamlar, herhalde haberleri yok. Sadece yüzde 1, yüzde 2, yüzde 3 bilmem ne zam yapıyorlar. Gerçek fiyatını biliyorlar mı?
       
       Tayfun Kuşluoğlu: Şimdi epeydir bu programlarınızı izliyorum. Genelde halkın tepkisi milletvekillerinin kişiliklerine yönelik oluyor. Yani medya aracılığıyla duyduğumuz haberler falan baya etkiliyor. Bence seçim yasasının değiştirilmesine pek gerek yok. Sadece meclis etiğinin oluşması lazım. Yani aralarına giren birtakım adi suç işlemiş vesaire varsa bu tür insanları meclisin otomatik olarak ayıklaması gerekir. Ve bazı ufak tefek revizyonlarla oturmuş sistemi yerinden oynatmadan sonuca ulaşabiliriz diye düşünüyorum.
       
       Behiye Şahin: İyi günler. Siz programınıza bir de Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan’ı konuk etmelisiniz, Bağkur’da ödeme durumları çok vahim, çok yüksek. Bir de bizim seçim sistemimiz değişsin değişmesin hiçbir şey farketmez, zihniyetler değişmeli. Evet, milletvekilleri hep tazelenmiş, yeni girmiş meclisimize ama başları aynı. Yani biz halkız, vatandaşız biz. Bunların başlarını da yenilemek lazım. Mesela Clinton’ı kiralayalım efendim, nasıl Amerika’yı yukarıya kaldırdı..
       
       Sedat Küçükay: Kiralayamayız, çok pahalı o, inanın bana çok pahalı, bütçemiz yetmez.
       
       Behiye Şahin: Bakın mesela Milletvekilimiz diyor ki orda, e-mailleri okuyormuş, hani halkın durumunu.. Ama ulaşamayanlar ne olacak, mesala bizim gibi.. Bende 4 tane çocuk var evlenecek yaşta, evlendiremiyorum yıllardan beri. Hiçbir gününü görmedim bu devletin. Ne yapacağız biz? Bir emekli dulum ben. Bizim hiç paramız olmuyor ne yapacağız, elektrik paraları çok yüksek.. Yani biz çok zor durumdayız.
       
       Sedat Küçükay: Sayın Nacar, epey bir görüş birikti yine, efendim sizinle devam edelim lütfen..
       
       Mehmet Nacar: Efendim bakın, gerek siyasi partiler kanunuyla ilgili, gerekse seçim kanunuyla ilgili aksaklıklar ve esneklikler gerek partimiz tarafından gerekse diğer siyasi partilerden ve sivil toplum örgütleri ve entellektüel kesim, akademisyenler tarafından ciddi manada araştırılıyor, eleştiriliyor ve bunlar ortaya çıkartılmış. Ben TÜSİAD’ın raporundan, TOBB’nin raporundan, efendim Barolar Birliği’nin raporundan yine partimizin hazırlamış olduğu çözüm önerileri üzerinde hepsinde çalışıyoruz ve dün de ben işte bahsettiğim gibi mülkiyeler birliğinin toplantısındaydım. Şimdi biz diyoruz ki, yani palyatif çözümler arıyoruz. Seçim sistemi değişsin. Seçim sistemi değiştiği takdirde acaba çözüm olabilecek mi? Bunu biraz düşünmek lazım. Yani teknik insanlar olarak ben bir hukukçu olarak da bunun üzerinde kafa yoruyorum aylardan yıllardan beri. Seçim sisteminin sadece 3 maddesini, 5 maddesini değiştirmek yeterli olmuyor. Az önce de bahsettiğim gibi Anayasa’nın o 67’nci maddesinin son fıkrasına yapılacak değişikliklerin seçim kanununda yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlere uygulanmaz hükmü bunun altyapısıydı. Nedir altyapısı? Yani seçim dönemlerinde sadece iktidar tarafının kendini daha iyi bir konuma getirebilmek veyahut da Anayasa mühendisliği veya kanun mühendisliği yapmak suretiyle ki geçmişte yapılmıştır bu, bilgisayarın başına oturulmuştur, bölgeler tespit edilmiştir, neticesi itibariyle almış olduğu oyla temsil edildiği oran arasında büyük bir efendim dengesizlik ortaya çıkmıştır. Onun için bunun ötesinde şu anda seçim kanunundaki aksaklıklar, efendim siyasi partiler kanunundaki aksaklıklar ortaya çıkartılıyor ve bunları ana başlık halinde toplamış olursak, yani ifade etmek gerekirse, bir; parti içi demokrasinin gerçekleştirilmesi lazım. İki; siyasi partilerin mali yapılarının şeffaflaştırılması ve kontrol altına alınması lazım. Bir de parti örgütleriyle ilgili olarak yeniden bir düzenleme yapılması lazım. Şimdi bu siyasi partilerle ilgili artı seçimle ilgili yapılacak hususlar da bahis konusu ve bunun içerisinde, mesela parti içi muhalefette efendim çok ciddi manada problemler var, haklarının korunması noktasında efendim problemler var. Üye hakları ve üyelerin haklarının kaybolması halinde yargı yoluna olmaması... Yine ön seçimin uygulanmaması, mali yardımın adil olmaması, efendim mali kaynak harcamalarının şeffaf olması, harcamalarla ilgili olarak seçimde yapılacak harcamalarla ilgili düzenleme yapılması ve parti kapatılması gibi hususlar. Şimdi bunlar bizi nereye götürecek? Bunlar bizi efendim seçim kanununa götürecek. Seçim kanununda yapılması gereken değişiklikler nedir? Efendim gerek iki turlu yapılacaksa iki turlu, nispi temsilde efendim istikrarlı bir hükümeti doğurabilecek bir düzenleme yapılacaksa bununla ilgili olarak.. Biz sadece MHP olarak şite biz bunu yapalım noktasında da değiliz. Neden değiliz? Çünkü nasıl ki bir Anayasa tolumsal uzlaşma metni ise, seçim kanunları, siyasi partiler kanunları gibi temel yasalar da toplumsal uzlaşma metinleridir. Dolayısıyla siz siyasi partilerle bu konuda uzlaşmak durumundasınız. Yine siz sivil toplum örgütlerinin öneri ve tespitleriyle ilgili olarak kulak kabartmak zorundasınız ve bu çözümleri şey yaparak, yani bir karma ve şey yaparak iyi bir metin ortaya çıkartmanız lazım. Bunun altyapı çalışmaları yapılıyor. Neticesi itibariyle size şunu söyleyeyim; bakın en fazla değişen kanun hangi kanundur diye sorsam size, ne dersiniz, bilemezsiniz. Ama ben size söyleyeyim; siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu. Ama çözüm malesef olamamıştır. Onun için kalıcı bir efendim seçim kanunu kalıcı bir siyasi partiler kanunu... Efendim tabi sözlerimin başında da belirtmeye çalıştım, yani seçim sistemi ne olmalıdır, ülkeler için seçim sistemleri, biçilmiş kaftanlar var mıdır, en iyisi hangisidir, en kötüsü hangisidir dediğinizde yani bir hukukçu olarak ifade ediyorum ve bunu herhangi bir Anayasa hukuku profesörüne veyahut da efendim bir akademisyene sorsanız da aynı cevabı alırsınız. Neden? Çünkü kültürü, ekonomisi, efendim demokrasi geçmişi bunu belirleyen unsurdur. Şimdi diyoruz ki işte ABD gibi olsun. Ama ABD’de sistem farklı, başkanlık sistemi var, orda eyalet sistemi var. Eyalet içerisinde kendi efendim seçim farklılığı, efendim federal meclisin seçimi, başkanın seçimi farklı. Yine diyoruz ki işte iki turlu seçim alalım. İki turlu seçim nerde uygulanıyor? Fransa’da uygulanıyor. Peki, Fransa’da bu ne şekilde yerleşmiş? Fransa’da 1800’lü yıllardan itibaren iki turlu seçimle ilgili gelişmeler olmuş.
       
       Sedat Küçükay: Fransanın dışında da çok Avrupa ülkesinde yok galiba.
       
       Mehmet Nacar: Kullanılmıyor efendim, Fransa’nın dışında yok. Yani nerde var, Cezayir’de var, nerde var, işte Fransa’nın etkisi altında olan ülkelerde var. Şimdi iki turluda amaç nedir? Yani iki turluyu uygulayan Fransa’daki yapı yarı başanlık sistemidir. Şimdi biz burda, yani Anayasa’nın metninde de yer alan hususu da göz önüne alarak, yani yönetimde istikrar, temsilde adalet ilkesini nasıl sağlarız, buna bakmak lazım. Yani sadece siz, efendim biz istikrarı sağlama noktasında bir düşünceyle iki turlu seçime gidelim der iseniz, iki turlu seçimi istikrarı sağladığı hususu da çok defa tartışmalıdır ve her defasında gerçekleşmiş de değildir.
       
       Sedat Küçükay: İsterseniz meseleyi yavaş yavaş somutlaştıralım Sayın Nacar. MHP’nin seçim sistemi, seçim yasası üzerine veya seçim sistemi üzerine görüşleri nelerdir, bunu lütfeder misiniz bize?
       
       Mehmet Nacar: Efendim bakınız, biz 18 Nisan 1999 seçimlerinde hiçbir partinin yapmamış olduğu şeyi yaptık, bütün partiler merkez yoklaması yaparken hatta ve hatta enteresandır siyasi partinin biri 1940’lı yıllarda uygulanan bir usulü uyguladı. Geldi, efendim teşkilat yoklaması yapacağım ben dedi. Vatandaşını, delegesini, efendim idarecilerini topladı, oylarını aldı, fakat dedi, ben dedi, sayımı genel merkezde yapacağım, efendim zarfları aldı Ankara’ya götürdü. Yani tabiri acizse açık oy gizli tasnih şeklinde bir şekle dönüştürdü. Şimdi MHP ne yaptı? MHP tüm delegelerini, yönetim kurullarını ve efendim il başkanlarını, ilçe başkanlarını efendim temayül yoklamasında fikrini aldı. Yine bunun yanısıra geçmiş dönem il başkanlığı yapmış, milletvekilliği yapmış, belediye başkanlığı yapmış, veyahut da efendim çeşitli kademelerinde görev yapmış olan insanlarının efendim görüşlerini aldı. Ve neticesiyle oluşan bu listeye de hiçbir şekilde müdahale etmeyerek efendim bir liste belirledi ve insanlar da buna sahiplenmek suretiyle ne yaptılar, seçimde bir başarı elde etmesini MHP’nin temin ettiler. Şimdi o zaman katılımcı demokrasi diyorsak ve dünya katılımcı demokrasiye doğru gidiyor ise katılımcı demokrasinin şartlarını yerine getirmek lazım. Seçim kanunumuzda var. Ne var? Seçim kanununda diyor ki, siyasi partiler milletvekili adaylarını, bir; ön seçimle, iki; merkez yoklamasıyla, üç; efendim teşkilat yoklamasıyla belirlerler. Yani üç yöntem.. Ve bu üç yöntem içerisinde asıl uygulanması gereken esas husus ön seçimdir. Fakat bakıyorsunuz istisnayi olarak demokrasinin işlemesine, partinin işlemesine ve seçimlerin dışında kalmasına mani olmak için konulmuş olan hükümler, yani merkez yoklaması esas haline getirilmiş. Yani vatandaşın bu şekilde ifade etmesini haklı olarak efendim anlayabiliyorum. Ama siz demokrasinin ve efendim kanunun size vermiş olduğu bu yetkiyi siyasi partiler eğer kötü niyetle kullanıyorlarsa veya kendi çıkarlarına bazı insanları efendim korumak amacıyla veya seçtirmek amacıyla efendim kullanıyorlarsa bunun da en iyi cevabını vermesi gereken vatandaşın kendisidir.
       
       Sedat Küçükay: Burda izin verirseniz bir şey sormak istiyorum. Bu programa başından itibaren gelen telefonlardan edindiğim kanı ki o şekilde çok da soru birikti. Vatandaşların çoğu, biz seçtiğimiz milletvekilini tanımak istiyoruz, çok fazla partiye oy vermek istemiyoruz diyorlar. Burdan da anladığım kadarıyla dar bölge sistemini belirtmek istiyorlar veya ona bir gönderme yapmak istiyorlar. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir efendim..?
       
       Mehmet Nacar: Efendim tabi Türkiye’nin gerek coğrafi yapısı gerek efendim idair yapısı çok homojen değil. Yani sanayisine bakıyorsunuz belirli bölgelerde toplanmış, efendim insan yapısına bakıyorsunuz belirli bölgelerde yoğunlaşmış, efendim yine hizmet sektörüne bakıyorsunuz belirli yerlerde yoğunlaşmış. Aynı şey efendim buna bağlı olarak yapılacak seçimlerde ve temsilde de bahis konusu olabilir. Yani siz bir Kilis Milletvekili olarak ben iki milletvekiliyiz ve tüm Kilis’i tanıyorum, köy köy efendim mahalle mahalle tanıyorum, hatta mahallelerde kimler nedir ne değildir, ne kadar hoşlar, ne kadar şeyler.. Yani bunu bile anlayabilecek duruma geldim. Vatandaş da beni biliyor. Yani ben 1985 yılında almış olduğum telefonum hala kullanıyorum ve 24 saat açık. Yani vatandaşım, Kilisli bir hemşerim veyahut da beni daha önceden tanıyan insanlar benim o önceki mevcut telefonumdan veya geçmişte kullandığım efendim o numaradan rahatlıkla bulabiliyorlar. Şimdi dolayısıyla, ama bir İstanbul’a geliyorsunuz, 69 tane milletvekili çıkartıyor. Neden? Nüfus yoğunluğundan dolayı, idari yapının böyle olmasından dolayı. Efendim üç bölgeye ayrılmış olmasına rağmen her bir bölgeden 24 milletvekili çıkıyor. Şimdi 24 milletvekilinin çıkmış olduğu bölgedeki insanlarını tanıyabilmesi, seçmenlerini tanıyabilmesi veya seçmenlerin rey vermiş olduğu veya meclise göndermiş olduğu efendim milletvekilini tanıyabilmesi, takdir edersiniz ki güçtür. Ve mümkün de değildir. O sebeple bu şikayet bizim büyük şehirlerde seçilmiş olan milletvekillerimizde mahis konusudur. Yoksa büyük şehirlerde seçilmiş olan bizim kendi milletvekillerimiz asgari haftada olmasa bile iki haftada bir asgari iki haftada bir efendim seçim bölgelerine geliyorlar, teşkilatlarını dolaşıyorlar, insanların arasına girmeye çalışıyorlar, sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine katılmak istiyorlar ve katılıyorlar. Ama bu yeterli mi? Değil. Yani biraz da bu şuna benziyor; yani nasip ayağıma gelsin diye beklemek de şu günün şartlarına biraz doğur değil. Neden? Çünkü TBMM’de görev almış olan milletvekillerinin hakikaten çok yoğun şeyleri var. Belki sadece biz meclisi televizyondan seyretmiş olduğumuz TRT 3’ten seyretmiş olduğumuz genel kurul salonu olarak görüyoruz. Hayır. Sadece genel kurul salonu değil, bunun arkasında efendim ihtisas komisyonları dediğimiz komisyonlar var. Her bir milletvekili bu kendi konusuna göre seçilmiş olduğu efendim komisyonda görev yapıyor, konunun efendim kanunun olgunlaşmasına ve efendim kanunlaşmasına yardımcı oluyor, katkı sağlıyor. Yine her bir milletvekili gerek kendi bölgesinden gelen, gerekse diğer bölgelerden gelen talepleri, nedir, işte tayinidir, nedir, kızının efendim işidir, nedir, efendim başka sorunlardır. Nedir, efendim bunun dışında bir milletvekili okuması gerekiyor, bir milletvekilinin efendim sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine katılması gerekir. Dolayısıyla sadece mecliste faaliyetleri bir efendim şey olarak değerlendirmemek lazım. Yani genel kurulda oturan veya bulunan veyahut da o çalışmalar olarak değerlendirmemek lazım.
       
       Sedat Küçükay: Efendim müsadenizle telefon hattıma dönmek istiyorum...
       
       Süleyman Şirin: İyi günler. Ben milletvekilimizin konuşmasına biraz kulak misafiri oldum da, hep vatandaş haklı vatandaş haklı.... Vatandaşın hiç haksız tarafı yok mu? Şimdi milletvekili maaşlarına takmış vatandaş kafayı.. Ya milletvekilinin maaşı Allah aşkına ne olursa olsun, bizim orda 550 milletvekilimiz var, biz besbelli bunlara nasıl olsa bakarız. Milletvekillerinin meclise girdiği zaman ilk yeni seçiliyorlar. Oraya adapte olana kadar bir sürü acemilik dönemleri var bunların da besbelli canım. Lider lider lider.... Zaten İnönü, Demirel, Türkeş, Özal, biraz da Ecevit bunlar lider olmuştur, diğerleri parti başkanı, diğerleri lider falan olamadı henüz, burda ben lider de göremiyorum. Ya buralara biraz açıklık getirilse, vatandaşın vallahi eleştiri dozu çok kaçıyor.
       
       Metin: İyi günler. Şimdi Sayın Milletvekiline deminden beri soru soruyorlar, bir sürü soru soruldu, hiç cevap daha vermedi sorulara, ilk önce bunu söylemek istiyorum.
       
       Sedat Küçükay: Şimdi birebir cevaplamıyor, onu ben rica ettim. Çünkü buna vaktimiz yetişmiyor. Ama genel konuşması içinde sorulan soruların yanıtları var, en azından ben önümdeki sorulara çentik atmışım. Birebir yanıtlamakla başa çıkmak mümkün değil çünkü Metin Bey..
       
       Metin: Çünkü Anayasa Komisyonu’yla ilgili, bu mazotla ilgili sorular soruldu, onlara hiç cevap vermedi. Ben de bir soru sormak istiyorum. Milletvekili olarak ekmek fiyatını biliyor mu? Bir de meclis olarak bu krizde 3 ay boyunca tatil yapacaklar mı?
       
       Abdullah Demirkol: İyi akşamlar efendim, Sayın Milletvekilime saygılarımı sunuyorum. Ben Ankara birinci bölgeden arıyorum, birinci bölge MHP milletvekillerinin tamamını şahsen tanıyorum. Sorum şu olacak; bugünkü Sayın Genel Başkanım, meclis grup toplantısında şunu ifade ettiler, Sayın Devlet Bahçeli. Dedi ki, iki turlu seçim sistemine karşıyım dedi. Biz MHP’yi yüzde 8.5 oyla yüzde 18.5’e getiren biz tabanlarız. Velakin Sayın Genel Başkanım’ın iki turlu seçimden korkmamasını rica ediyoruz. Çünkü seçimle geldi. Seçimden korkan bir lider seçimi kaybeder demektir. İki turlu sistemi savunuyorum ben.
       
       Savaş: Sayın Milletvekiline iki sorum var. Birincisi, mecliste bu kadar hata bu kadar yanlışlıklar olurken dünyanın hangi yerinde bu kadar az öz eleştiri veriliyor? Bunu soracaktım. İkinci sorum da, işte bir Türk dünyaya bedeldir, ya sev ya terket mantığıyla ve idama karşı olmayışıyla, cezasından yana olmasıyla Avrupa Birliği’nde kendilerini parti olarak hangi yere sokuşturacaklar, onu soracaktım?
       
       Hasan Akkuş: İyi akşamlar efendim. Şimdi efendim benim şöyle bir sorum var; ben seçim sisteminin değişip değişmemesinden anlamam. Yani o kadar da çok da önemli değil derim. Benim için zihinlerin değişmesi çok önemlidir. MHP, bu başörtüsüne çare bulacağım dedi, bunun için Sayın Milletvekilinden bir şey bekliyoruz.
       
       Ali Güngör: Efendim iyi yayınlar. Ben önce Sayın Milletvekiline saygılarımı sunuyorum, kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın Milletvekilimin ben meclisteki başarılarından dolayı da kutluyorum kendilerini. Fakat bu iki turlu seçim sistemin Türkiye’ye uyacağını da sanmıyorum. Yalnız ben şunu kendisinden rica edeceğim; acaba bu delege sistemine bir değişiklik getirebilecekler mi? Bunu düşünüyorlar mı?
       
       Murat Şahin: Merhaba. Bence seçim sistemini yenilemekte herhangi bir fayda yok. Yenilendiği zaman, iki turlu olduğu zaman da aradaki uçurum çok fazla olacak. İnsanlar bir gruba yönlenmeye çalışacak. Bence seçilmiş olanları toplumun içerisinde eritmeye, normal bir hayat yaşamasına, normal sorunlarla yüzyüze gelmesini ayarlamaya çalışmalıyız toplumu.
       
       Şerafettin Egemenoğlu: İyi akşamlar. Milletvekilime şunu sormak istiyorum; şu an iktidardaki partiler seçim olsa barajı aşabilirler mi? Kendi düşünceleri nelerdir?
       
       Galip Hakan: İyi günler. Efendim şimdi seçim değişikliğinden önce meclisin üzerindeki gölge kalkması lazım. Yoksa Türkiye kıyamete kadar böyle geri kalır. Ben bu görüşteyim.
       
       Hüseyin Kaya: İyi akşamlar. Efendim vatandaşlar ara sıra milletvekillerimize olmayacak telafuzlarda bulunuyorlar. Yani bazen televizyolarda falan görüyoruz, orası saygın bir yer. Milletvekillerimizi bizler seçtik. Yani orası büyük bir makam, yani lütfen konuşurken milletvekillerine saygılı olalım.
       
       Osman Doğan: İyi günler. Efendim öncelikle iki turlu seçimle ilgili görüşüm şudur; devlet başkanlığı ve yerel yönetimlerle ilgili seçimlerde Türkiye’nin son derece ihtiyacı olduğu bir konu, buralarda olabileceğine inanıyorum. Ayrıca Sayın Milletvekilinin de mensup olduğu partinin Avrupa Birliği’ne giriş konusundaki en azından her ne pahasına olursa olsun girelim mantığıyla değil de Türkiye’nin menfaatlerini kollayarak girme tutumlarından dolayı da tebrik ediyorum.
       
       Mustafa Yıldız: Ben şimdi milletvekili arkadaşımıza önce saygılarımı sunuyorum. Elbette bu milletvekilimiz de bizim vekilimiz, her zaman bir vekile memleketin tabiki ihtiyacı var. Fakat şunu demek istiyorum ben; milletvekilleri genelde diyorum ki yani sözüne güvenilir olması gerekmez mi? Bu seçimi kendileri tabi daha iyi bilir, bu kanunun değişip değişmeyeceğini...
       
       Gıyasettin: İyi günler. Ben Sayın Milletvekilimize bir sorum olacak. Söylediler kendileri, dediler ki işte ben Kilis’teki bütün mahalleleri bile bilirim yani.. Peki bu mahallelere acaba çözüm getirdi mi? Yani şunu söyleyeyim açıkça; yani bu konuda vicdanı rahat mı acaba? Lütfen onun cevabını versin..
       
       Sedat Küçükay: Efendim buyrun, yine bir sürü görüş birikti..
       
       Mehmet Nacar: Efendim şimdi bu son gelen sorudan başlamak istiyorum. Hakikaten herkes milletvekilini tanımak istiyor, herkes milletvekilinin bir şeyler yapmasından emin olmak istiyor. Fakat herkes de bunu isterken kendi bölgesi ve kendi seçim çevresi için istiyor. Dolayısıyla benim seçim çevresinde ne yaptığım sorulmuş olması beni sevindirdi. Hakikaten bu noktada da soruyu sormuş olan Gıyasettin Bey’e teşekkür ediyorum. Evet, ben Kilis’e milletvekili olduktan sonra bir 200 yataklı hastane başlattım ve şu anda kaba inşaatı bitti, inşallah 2003 yılı içerisinde efendim teslim edeceğiz. Yani Kilis il olmasına rağmen bir heyet oluşturabilecek sayıda uzman doktoru yoktu, doktor sayımızı, ebe sayımızı artırdık, efendim ambulanslarımızı temin ettik, Kilis - Gaziantep yolu başlatıldı, işte 25 tane köyümüze köy konağı yaptırdık, 200 kilometreye yakın köylerimize efendim asfalt getirdik. Ve bunun yanısıra hizmet binalarımızı yaptırıyoruz, sınır ticaretinin geliştirilmesi noktasında gerek Suriye - Türkiye ilişkilerinde büyük katkı temin etmeye çalışıyoruz. Gerekse vilayet bazında çözüm üreterek halkın bu sınır ticaretinden yararlanmasının yollarını arıyoruz. Bunlar yeterli mi? Değil. Bu ekonomik kriz içerisinde ve tasarruf tedbirlerine rağmen biz Kilis’e hizmet götürmek istiyoruz ve götürüyoruz. Yine enteresan olan bir soru vardı. Milletvekilleri bu 3 ay tatil yapacaklar ve bunu gönül rahatlığıyla yapacaklar mı? Evet. 3 ay tatil yapacağım. Ama hemşehrilerimin arasında, ama köylerde efendim vatandaşımla birlikte, ama esnafımla birlikte, ama efendim hizmet görmeye çalışan memurumla birlikte. Tıpkı 2001 yılı içerisinde Temmuz-Eylül döneminde olduğu gibi köy köy, ev ev, kapı kapı ve esnaf esnaf dolaşmak suretiyle.. Ben her yıl asgari iki defa tüm muhtarların, tüm efendim sivil toplum örgütlerinin ve tüm insanlara duyurmak suretiyle geniş katılımlı toplantı tertip ediyorum. Ve bunu bizatihi 400 muhtara telefonla bildirmek, davet etmek suretiyle yapıyorum. Yani ben ve partimin insanları, milletvekili arkadaşlarım, diğer milletvekili arkadaşlarım da bu tarz içerisinde çalışıyorlar. Yani biz 9 çarpı 9 Türkiye sevdalıları, Türkiye’yi konuşuyor programı çerçevesinde tüm illeri dolaştık, 70 tane il dolaşıldı ve bu illere efendim ilçelere gidilmek suretiyle vatandaşın ihtiyaçları, talepleri ve yine ordaki eksiklikler ve yapılması gereken hususlar tespit noktasında. Biz seçim sistemi üzerine konuşuyoruz, seçim sistemi gerekli mi gerekli değil mi, bazı görüşler de oluşmaya başladı. Yani aslında seçim sisteminden ziyade bu bir efendim kültür ve anlayış meselesidir şeklinde, biraz da öyle. Yani az önce de bahsetmeye çalıştım, seçim sisteminde muhakkak ki aksak yönler var. Efendim siyasi partiler kanununda aksak yönler var. Vatandaşın, katılımcı demokrasiyi gerçekleştirme noktasında düzenlemelerin yapılması lazım. Ve bununla ilgili de tedbirler alınacak, onu bir defa belirteyim. Ama şunu ifade etmek istiyorum ki, biz herhangi bir şekilde seçimden korktuğumuz veyahut da seçimde barajın altında mı kalırız, üstünde mi kalırız noktasında bir kaygıdan dolayı değil, Türkiye’ye bir eser bırakmak, Türkiye’ye kalıcı bir şey bırakmak için.. Çünkü biz seviyeli ve ilkeli politika yapmaya çalışıyoruz. Hükümete girdiğimiz ve meclise girdiğimiz tarihten itibaren geçmiş dönemlerdeki siyasetçilerin yapmış olduğu gibi şov, karalama, birbirini önce karalayıp sonra aklama ve nihayetinde kendi çıkarları için ülke menfaatlerini geri plana atma mantığından ve yaklaşımından uzak siyaset yapmaya çalışıyoruz. O sebeple biz MHP olarak şunu söyledik, önce ülkem sonra partim. Ve bu yapı içerisinde de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Malesef bu bazı kesimler tarafından MHP’nin teslimiyetçiliği, bazı efendim kesimler tarafından MHP’nin suskunluğu şeklinde yorumlanıyor. Ama biz programlarla ama biz haklı ve doğru gerekçelerle ülkenin meselelerine ciddi efendim adımlar atmaya çalışıyoruz. Türkiye çok önemli ve ciddi bir dönemeci yaşıyor. Şunu ifade etmek istiyorum. Türkiye Kurtuluş Savaşı döneminin bir benzerini yaşıyor. Bir Avrupa Birliği’ne girme arifesinde ve her türlü baskı ve efendim ekonomik zorlukların içerisinde boğuşurken öbür taraftan da kendi dinamiklerini ve kendi yapısını dönüştürme durumunda. O sebeple biz Türkiye’nin geleceğini hazırlayan bu belgelere, bu bilgilere efendim ağırlığımızı koyduk. Ulusal program hazırlanırken ülkemizin milli çıkarları doğrultusunda tedbirler geliştirdik.
       
       Sedat Küçükay: Efendim müsade ederseniz halkın sesine bir kulak verelim ondan sonra size tekrar dönelim...
       
       Dinleyici: İyi akşamlar. NTV’yi hergün dinliyorum ve çok memnunum. Ben esasında yurt dışında bulunuyorum, fakat çok beğendim. Çok güzel bir program. Benim şu anda sizden ricam, milletvekilinden bilhassa, yani bütün başkalarının da konuşması şöyle bir durum oluyor, devamlı onlara yükleniliyor. Bizler de 65 milyonuz. Yani bizler niye bir şeyleri düşünmüyoruz, bizler niye görevlerimizi yerine getirmiyoruz.. Onu söylemek istiyorum. Hep beraber hareket edersek daha iyi şeyler olacağını düşünüyorum. Yani yapılacak çok işlerin olduğunu düşünüyorum. Şimdi benim çok müşkülat bir durumum var. Bu ceza kanunundan dolayı niye yani normal bir af çıkarmıyorlar. Çünkü benim de çok yakınım uyuşturucu nedeniyle içerde. Yani onlara niye hak verilmiyor? Onu bilhassa öğrenmek istiyorum..
       
       Veli: İyi günler. Şunu arzediyorum size; malıyla mezara giden var mı? İnsanlarda vatan sevgisi olmadıkça seçim yasasını değiştirsen ne olacak, hortumcuları cezalandırmadığın müddetçe hiçbir zaman düzelmez.
       
       Şemsettin Ceylan: İyi akşamlar. Ben Sayın Vekilime şeyi sormak istiyorum; şimdi bana göre bugün mecliste bulunan vekilleri hepimiz dinliyoruz, işte milletvekilim milletvekilim.. Ama bana göre bu meclisteki vekillerin yüzde 70’i milletin vekili değil liderlerin vekili, liderler seçti. Lider sultası, bunu herkes kabul ediyor. Bunu ortadan kaldırmak için bir şey yapmak gerekiyor mu? Bu konuda diyor ki Sayın Vekilim, biz diyor ön seçim yaptık, hayır ön seçim yapmadılar. Bugünkü meclisteki partilerin hiç birisi doğru dürüst ön seçim yapmadı. Ön seçimden niye korkuyorlar. Eğer liderler değil de halk seçerse o zaman bu meclisteki vekiller milletin vekili olur. İkincisi; bu hortumlanan bankaları hortumlayanlardan, hortumlayanların mallarına el koymayı veya onlardan bu parayı geri almayı düşünüyorlar mı, niye düşünmüyorlar.. Bu çok önemli.
       
       Fatih: İyi akşamlar. Sayın Vekilime soruyorum; milletvekilinin vazifesi yasaları çıkarmak ve yasaları denetlemek olmalı. Biz de malesef partiler kendi yandaşlarını işe sokmak için partileri kullanıyor, yasaları kendilerine göre kullanıyor. Bunların kesinlikle birbirinden ayırt edilmesi lazım ve seçim yasasının kesinlikle değişmesi lazım.
       
       Gıyasettin Topçu: Ben az önce aramıştım, Sayın Vekilime teşekkür ediyorum. Şimdi Sayın Milletvekilim, bir vatandaş olarak acaba bu vatandaşlar durup dururken yaygara mı koparıyorlar.. Veya güllük gülistanlık içinde mi yaşıyorlar da yani ferdi olarak düşünürse, milletvekili olarak değil, acaba o düşünceleri, yani biz vatandaşa hak verir miydi? Yoksa hani dediğim gibi..
       
       Mehmet Nacar: Efendim vatandaşları haksız gördüğümü nerden çıkardınız, öyle bir tavrım mı oldu veya öyle bir yaklaşımım mı var..?
       
       Gıyasettin Topçu: Hayır, yani durup dururken bu ekonomik krizi görmüyorlarda yani buna bir çözüm olarak ne düşünüyorsunuz.. Onu sormak istiyorum..
       
       Hüseyin Kaya: İyi akşamlar efendim. Ben parti başkanlarına sesleniyorum efendim, herkes, bütün parti başkanları yerel aday koysunlar. Bir de delege seçimi yapsınlar efendim. Herkesin kendi memleketinden koysunlar efendim. A memleketinde olanı B memleketine koyuyorlar. Memleketin sorunlarını bilmiyorlar efendim.
       
       Recep Ülker: İyi akşamlar. Efendim ben şimdi bütün milletvekillerimizin de zeki olduklarına inanıyorum ben. Çünkü baktığımız zaman bankacılarımız da öyle olsun, herkes zekidir. Ama bu zekiliğini eğer ki şu ülkemizin kalkınmasına yönlendirseler süper devlet oluruz. Ama hep zekiliğini kendi ceplerine düşündüklerinden onda da başarılı oluyorlar yani.
       
       Ömer: Bir emekli 215 milyon lira maaş alıyor, milletvekilinin içi rahat ediyor mu acaba?
       
       Fatma Aydıner: İyi günler. Ben aslında politikayla çok fazla ilgili değilim ama programınızı çok severek dinliyorum. Sizi de kutlamak için aradım aslında. Çok farklı görüşlere aynı uzaklıkta ve mesafede yaklaşıyorsunuz, bu çok hoş. Yani bunun dışında bilmiyorum, politika bana çok fazla erkekçi ve sert geliyor açıkçası hele ki Türkiye’de.. Bu çok özel bir yorum oldu, iyi yayınlar diliyorum.
       
       Mehmet Nacar: Yalnız bu sadece politikada değil, Fatma Hanım, bakın katılım noktasında da bakıyorum hep baylar aradı.
       
       Fatma Aydıner: Anlıyorum, fakat bu imkan çok az tanındı sanıyorum, belki yavaş yavaş değişecektir. İyi yayınlar diliyorum.
       
       Sedat Küçükay: Fatma Hanım çok teşekkür ederim, hiç olmazsa böyle bizi iltifatlara boğan bir dinleyiciyle hiç olmazsa telefonlarımıza son vermiş olduk. Sayın Nacar buyrun efendim, çok az da vaktimiz kaldı ama sizin ustalığınıza güveniyorum. Buyrun lütfen..
       
       Mehmet Nacar: Efendim tabi Türkiye’nin yaşadığı kriz ortada, Türkiye’de dar gelirli insanların durumu da ortada. Zaten mesele bu, Türkiye sosyal devlet.. Evet, sosyal devlet olgusunu gerçekleştirememiş. Yani kazanmış oldukları ve milli gelirde elde etmiş oldukları gelirlerini adil ve insanca yaşamaya yöneltememiş. Dolayısıyla insanların gelir seviyeleri arasında korkunç mesafeler oluşmuş. Bir tarafta insanlar bir günde milyarları harcayabilecek bir durumda iken öbür tarafta insanlar 200 milyonla bir ay geçinmek durumunda kalmışlar. Zaten bu sosyal adaletsizliği önlemek için Türkiye dönüşüm programını şu anda geçrekleştirmiş ve yapmaya çalışıyor. Yani sormak istiyorum size, eline kelepçe vurulan o insanların efendim kelepçe vurulma sebebi neydi veyahut da bankalarına el konulan kişilerin efendim mal varlıklarına el konulmak istenmesinin sebebi neydi? Evet, Türkiye’deki imkanların ve Türkiye’deki kaynakların sadece kısıtlı kişilere ve haksız olarak, adaletsiz olarak yansıtılmış olmasının hukuki ve cezai bir hesap sorma şekliydi. Evet, arkadaşımız belki bilmiyor fakat bankalar yasasına konulmuş olan hükümle bu tür hadiseleri gerçekleştirmiş olan kişilerin sadece bankalarına el koymak değil bunun dışında kendisi ve üçüncü dereceye kadar yakın akrabalarının üzerine de efendim kaçırmış oldukları veyahut da kasti efendim aktarmış oldukları mal varlıklarının üzerine tedbir konulmak suretiyle, hem de mahkeme kararına gerek olmadan sadece Bankalar Denetleme Düzenleme Üst Kurulu’nun kararıyla konulabilecek duruma geldi. Son olarak söylemek gerekirse biz çift turlu seçime, seçimden korktuğumuz veyahut da herhangi bir şekilde efendim barajın altında kalırız, barajın üstünde kalırız noktasından hareket ederek değil, Türkiye’nin geleceği açısından doğru bulmuyoruz. Neden? Çünkü iki turlu seçim istikrarı getirmeyecektir. Çünkü iki turlu seçim efendim tek partiyi iktidara taşımayacaktır, etnik yapı ortaya çıkacaktır, dinsel yapı ön plana çıkacaktır. Feodal yapı ön plana çıkacaktır ve daha da önemlisi hepimizin şikayet ettiği ve önlenmesini istediği ekonomik gücü olan kişiler ön plana çıkacaklardır. Çünkü belirli şekillerde kişilerin efendim oylarını kazanmak suretiyle yine iki turlu seçim masraflı ve zaman almaktadır. Yerel baskıları artırmaktadır. Ve ayrıca daha da önemlisi demokratik katılımı ve demokratik efendim katılımın meclise yansımasına engel olacaktır. Çünkü sizi belki de beğenmediğiniz bir partiye zorunlu olarak veya mecburiyet karşısında kalıp neticesinde oy vermek durumunda kalacaksınız. O sebeple eğer istikrar getirmiş olsaydı Fransa’da şu anda hala koalisyonlar olmazdı veyahut da yaşadığımız son hadise olmazdı. Biz MHP olarak şuna vatandaşlarımızın, insanlarımızın inanmasını istiyoruz; ben 37 yaşında meclise girdim. Ve bir bakkalın çocuğu olarak girdim ve avukat olarak girdim. Sadece şey olarak değil, ve çok büyük paralar harcayarak da değil. O sebeple güvenmelerini istiyoruz. Türkiye’nin yararına olan hizmetlerde bulunmak istediğimizi söylemek istiyoruz, ilkeli ve seviyeli politika yapmaya çılışıyoruz. Her şeyi uzlaşma kültürü içerisinde demokrasiye kazandırma ve ülkeye kazandırmak istiyoruz. MHP’nin tek bir sevdası vardır, o da Türkiye ve Türk insanıdır.
       
       Sedat Küçükay: Efendim çok teşekkür ediyorum, bizimle birlikte olduğunuz ve programımıza katıldığınız için.
       
       Mehmet Nacar: Ben de teşekkür ediyorum, bu vesileyle bu şekilde vatandaşımıza ulaştırdığınız için ve kucaklaştırdığınız için ayrıca da mutluluğumu ifade etmek istiyorum, sağolun.

 

 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları