Home page
Haber Menüsü



Horlama ve tedavisi
Toplumun dörtte birini yakından ilgilendiren horlama problemi daha çok sırt üstü yatarken ortaya çıkan ve yorgunlukla artan kesintisiz bir gürültü olarak tanımlanıyor.
NTV
    18 Nisan —  NTV’nin Sağlık Raporu programına konuk olan Pan Praxis Kliniği (Almanya-Köln) Kulak Burun Boğaz Bölüm Sorumlusu Opr. Dr. Fahri Yıldız, horlama ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Horlama nedenlerleri ile ilgili olarak Almanya’nın Köln kentinde Pan Praxis Kliniği’nin Kulak Burun Boğaz Bölümü Sorumlusu olarak çalışan Operatör Doktor Fahri Yıldız, en önemli nedenin nefes yolunda daralma olduğunu söyledi. Opr. Dr. Fahri Yıldız, nedenlerle ilgili olarak şöyle devam etti: “Bu anatomik nedenlerden kaynaklanabilir. Burundan başlayıp gırtlağa kadar olan bölümde burun etlerinde şişme ya da burun ortadireğinde eğrilikten başlamak üzere diğer hastalık nedenlerine de geleceğim ama önce anatomik nedenleri izah edeyim. Yani, burundaki bir darlık, burnun arkasında geniz etleri, tümörler, polipler, damağın aşırı şişmesi ya da kalınlaşması ya da çökmesi, yani yumuşak damaktaki nedenler. Daha aşağı inersek, bademciklerin aşırı büyük olması. En önemli nedenlerden bir tanesi dilin çeneye oranla büyük olması. Dil kökünün boğazın arka duvarına çok yakın olması. Bunda değişik nedenler var. Çenenin küçük ve arkaya doğru olması. Bunlar bence anatomik olarak en önemli nedenleri... Bunun dışında aşırı kilo, en önemli nedenlerden bir tanesi.”
       
ADELELERİN GEVŞEMESİ
       Aşırı kilo ile sadece vücut adalesinin gücünü kaybetmediğini aynı zamanda içeriye doğru da kilo aldığımı belirten Opr. Dr. Fahri Yıldız, boğazımızdaki boşlukğunda böylece daraldığını dile getiriyor. Opr. Dr. Fahri Yıldız, adeleleri gevşeter diğen nedenlerden re söz etti: “Alkol... Çok geç yemek yemek, yani yatmaya yakın saatlerde yemek. Adaleleri gevşeten ilaçları almak. Onun dışında strese bağlı vücutta aşırı yorgunluk, bitkinlik gibi adaleleri gevşeten nedenler de horlamaya neden olabiliyor. Yaşlandıkça horlama artar, çünkü adale gücü azalıyor. Erkekler kadınlardan daha çok horlarlar. Ama kadınlar 50 yaşından sonra horlamaya başlıyorlar. O da onları koruyan östrojen hormonlarının etkisi 50’li yaşlarda, menopozdan sonra kesildiği için kadınlarda da horlama 50 yaşından sonra başlıyor. Çocuklar horlar. Aşırı bademcik büyümesi ve geniz etleri büyümesinden, alerjik burun şişmesinden çocuklarda da horlama olur. Onun da tabi bir sürü tehlikeli olan kısımları da vardır.”
       Kilonun etken bir rol oynadığını söyleyen Opr. Dr. Fahri Yıldız, horlamaya başlatan kilo fazlalığının 5-6 kilodan sonra olduğunu dile getirdi. 10 kiloluk bir fazlalığın vücut ağırlığında horlamayı başlattığını belirten Yıldız, yinede başka nedenlerinde olabileceğine değinerek anatomisine de bakmak gerektiğini vurguladı.
       
NE ZAMAN TEHLİKELİ?
       Horlamanın, gece uyurken, nefesin kesilmeye başladığı durumlarda tehlikeli olmaya başladığını belirten Opr. Dr. Fahri Yıldız, bir çok hastada bu olayın ancak çok aşırı alkol alındığında, çok yorgun olunduğunda olduğunu söyledi. Yıldız, tehlikeli durumlarla ilgili bilgi verdi: “Bazı hastalarda gittikçe artmakta olan gece uyku esnasında nefes kesilmesi ( nefes yolunda özellikle dil kökü yüksekliğinde ve damağın ve dil kökünün ortak olarak çökmesiyle, negatif basınçla nefes alırken, çökerek, nefes yolu tamamen tıkaması) olayının, nefes almaya ve buna bağlı olarak oksijenin kanda azalması, hastanın bütün organlarının ve beyninin oksijensiz kalmasına neden oluyor. Ve bu çok aşırı durumlarda saatte 50-60’a varan apne dediğimiz nefes kesimine neden oluyor. Ve oksijen satirasyonları normalde yüzde 95-97’dir... Ben ölçümlerimde yüzde 62-5’lere düşen oksijen satirasyonları gördüm. Anestezim aynı zamanda. Bizde yüzde 85’in altına indiği zaman oksijen satirasyonu herhangi bir nedenle ameliyat esnasında, hemen heyecanlanırız, ilaçlarla ve bol oksijenle takviye etmeye çalışırız. Düşünün hasta farkına varmadan yüzde 60’lara 65’lere iniyor. Tabi çok tehlikeli bir olay.”
       
ALERJİK RİNİT PROBLEMİ
       Horlamada alerjik rinitin etkisi konusunda ise Opr. Dr. Fahri Yıldız, şunları söyledi: “Alerjik rinitte burun etleri şişer. Birinci nedeni odur. Etler şiştiği için nefes yolunun ilk birinci bölümü olan burunda hava rahat içeri giremediği için hasta otomatikman ağzını açmak zorunda kalır. Ağız açıldığı zaman da alt çene arkaya doğru düşer. Ve böylece horlama başlar. Fakat sadece o yüzden alerjili hastalar horlamaz. Bir de onlarda aşırı sekresyon vardır. Yani, balgam dediğimiz, burunda yapılan sümük daha doğrusu, gece daha konsnatrasyonu azalır, sulu değildir. Daha katılaşır. Katılaştığı için de inerken baş düz değil de yatay durduğu için çok yavaş olarak akar. Yani, onun yoldaki akma hızı boğazımıza çok daha yavaşlar. O zaman damağın arkasında, dilin arkasında, balgam orada bir yapışıklığa sebep olur. Havanın kaymasını engellediği için hasta daha fazla horlar.”
       
TANI YÖNTEMLERİ
       Horlama problemi için başvuran kişiye uygulanan tedaviyi açıklayan Opr. Dr. Fahri Yıldız, öncelikle hastanın verdiği bilginin önemine değindi: “Ben genellikle hastaya telefon eğer randevu alırlarsa, lütfen beraber yattığınız kişiyle gelin diye tavsiye ediyorum. Çünkü bize en iyi bilgiyi hastanın yanındaki verir. Onun dışında bir de hastaya bir belli soruların sorulduğu ve o sorulara verilen cevaplarla bir skala ölçümü yaptığımız soru formu verilir. Hasta, muayene edilmeden bekleme odasında onu doldurur. Hazır olarak, yani soruların bir sürüsü hazırdır. Skalada belli puan sistemi vardır. 20-25’ün üstüne çıktığınız zaman bu hastada uyku apnesi yani nefes kesilmesi olasılığı çok yüksektir. 15 ile 20 arası arası daha azdır bir takım değerlendirmeler vardır. ”
       Bunların dışında en ideal yöntemin hastayı gece kontrol altına almak, gözetlemek olduğunu belirten Opr. Dr. Fahri Yıldız, gözetleme sistemiyle ilgili bilgi verdi: “Bu çok komplike bir olay. Pahalı bir yöntem. Fakat çok gelişmiş olan polisonografi dediğimiz ve direk klinikte yapması şart olmayan, hatta hastaya verip eline gönderdiğiniz, kendi yatağında yatarak yaptığı ölçümlerde. Bu ölçümlerde oksijen satirasyonunu ölçüyoruz, nefes almasını ölçüyoruz. Vücut pozisyonunu ölçüyoruz. Hangi pozisyonda nefesi kesiliyor. Bir de sesleri ölçüyor. Hemen yeni bir yönteme geçeyim, şu anda Amerika’da hemen hemen her tarafa yerleşmiş olan ve Avrupa’da ilk kez uygulamaya başladığımız snep testlerinde bu dediğim satirasyonların, pozisyonların yanında horlama seslerini de kaydediyoruz. Ve bu kaydedilen disket, ertesi günü hasta bize aleti getiriyor, disketi alıyoruz ve doğru Amerika’ya yolluyoruz. Şikago’da bir tek laboratuvar var, dünyada bunu ölçen. Bu laboratuvarda ölçüm yapılıyor. Ve bunun sonucunda bir hafta sonra gelen sonuçta hangi frekanslarda hasta horluyor ve frekansına göre de ses nereden geliyor. Burundan mı, damaktan mı, dil kökünden mi, ayrım yapabiliyoruz. Bu tabi çok modern bir teşhis yöntemi, bize çok iyi bilgi veriyor. Ona göre de orayı ameliyat ediyoruz.”
       
YAN YATIN
       Dilin geriye doğru düşmesi ve dil kökünün boğazın arkasındaki, yani nefes borumuzun üstündeki bölümü daraltması nedeniyle horlanacağı için yan yatmayı öneren Opr. Dr. Fahri Yıldız, şöyle devam etti: “Hastalarımız genellikle ya kiloludur ya da aksine dili küçüktür, dilleri büyüktür. Diş doktorları bunları çok iyi bilirler. Bu hastalarda eğer diğer nedenlere hazır değilse ameliyatla zaten dili küçültmemize imkan yok. Mümkün olduğunca kendilerini yan yatmaya alıştırsınlar. Tabi buna da yardımcı bandajlar yapılıyor artık... Ya da bir tenis topunu yarısından kesip, pijamanın arkasına çıtçıtlamaktan tutun da bir sürü yardım imkanları da var bu hastalarımıza.”
       
CERRAHİ
       Klasik cerrahi yöntemleri açıklayan Opr. Dr. Fahri Yıldız, neler yapıldığını, yan etkilerini ve iyileşme süresini şöyle açıkladı: “Cerrahi derken tabi burundan da başlamak lazım. Eğer nedeni burundaysa, önce burnu açmamız lazım. Burun ortadireğini düzeltmekten tutun da burun etlerini küçültmek, ki bunda da yeni çıkan teknikler çok yardımcı oluyor artık. Burun etlerini kesmeden, büzebiliyoruz. Lokal anesteziyle, uyuşturarak. Bunun dışında klasik yöntem dediğimiz ilk tedavisinde başlatılan, damağın küçük dilin kısaltılıp, gerdirilmesi olayı. Artık günümüzde çok nadir yapılan bir yöntem oluyor. Eğer bademcikler çok büyükse onlar da alınacaksa genellikle kombine ediliyor. Onun dışında lazerden tutun da bir sürü diğer yeni gelişen tekniklerle tedavisi yapılabilir horlamanın.”
       Lazer Yöntemi
       Lazerin horlamada en sık kullanılan yöntem olduğunu belirten Opr. Dr. Fahri Yıldız, hangi hastayı lazerle ameliyat etmek gerektiğinin iyi tayın edilmesi gerektiğine değinerek, kimlere lazer uygulanabileceğini açıkladı: “Lazer ancak damağın mukoza yani deri bölümünün çok sarktığı, adale bölümü değil, deri bölümünün çok sarktığı ve küçük telin çok uzun olduğu durumlarda kullanılıyor artık. Ben de 86’da lazerle başladığım zaman çok geniş kesiler yaptım. Ve hastalarım çok ağrılar geçti. Şimdi lazerle yaptığımız kesileri azalttık. Yani, sadece yana doğru, küçük dili düşünün, küçük dilin ne kadar yanına gidersiniz kesiyle, hastanın ağrıları o kadar çok olur. Çünkü sinirler daha çok yanlardadır. Küçük dilin hemen kenarında ters U şeklini düşünün... O şekilde. Sadece küçük bir kesi yapıp, küçük dilin de sadece mukoza fazlalığını alırsanız, ki bu lazerle yine en iyi öyle oluyor. Çünkü kanamıyor, çok çabuk oluyor, lokal anesteziyle oluyor. O zaman ağrılar azalıyor. Ve şimdi yaptığımız girişimlerde ağrı çok az... Lazerle geniş yaptığımız kesiyi artık biz yapmıyoruz. O kesi yerine adaleyi içeriden ısıtarak yeni yöntemlere geçeceğiz.”
       
UYKU MASKESİ
       Otomatik subap cihazının apneli yani nefesi çok kesilen, ağır horlama vakalarında kullandığına değinen Opr. Dr. Fahri Yıldız, uyku maskesi ile ilgili olarak şunları söyledi: “Bu hastalarda, bu konularda uzman bir kulak burun boğazcının hastayı görmesi lazım. Eğer burun etlerinde çok tıkanma, damakta çok çökme, bademciklerde büyüme gibi bir takım cerrahi yöntemlerle hastayı fazla üzmeden yapılacak bir girişimle hasta rahatlatılabilirse, maskeden tam kurtarmak çok zor oluyor. Yani en azından rahatlatma mümkün olabiliyor. Öyle bir maskenin akciğer kanseri gibi o türden bir yan etkisi yoktur. Maske sadece havayı komplesörle nefes yoluna vererek yolları açık tutmaya çalışan ve bu hava nemlendirilirse daha az mukozayı zedeleyen bir yöntem. Başka bir yan etkisi yoktur.”
       
RADYO FREKANS YÖNTEMİ VE ISITICI İĞNE TEDAVİSİ
       Radyo frekans yöntemi ve ısıtıcı iğne tedavisi hakkında bilgiler veren Opr. Dr. Fahri Yıldız, nasıl uygulandığı konusunda da bilgiler verdi: “Bu yöntemlerde en önemli şey, yani bütün etki, iğnenin ucunda yapılan radyo frekansla 85 derecelik bir ısıtma... Diğer en son çıkan yöntemde ise 60 dereceye çıkan bir ısıtma söz konusu oluyor. Bu yöntemin avantajı şu. Her ikisinde de prensip aynı Burun içine ya da damağa lokal anesteziyle girerek, sondanın ucunu adalenin içinde tutuyoruz. Ve aleti çalıştırıp, 60 ya da radyofrekansta olduğu gibi 85 dereceye getiriyoruz. Tabi bunu bir yerde değil, damakta, küçük dilin yanlarında, üstünde, 3-4 ya da 5 kere büyüklüğüne göre damağın yaparak o bölümlerde 6 ila 8 mm’lik bir kombinasyon dediğimiz ısıtma yapıyoruz. Doku önce şişiyor, yanan bir şeyde olduğu gibi. Sonra 4 hafta içinde büzülüyor. Büzüldüğü için damak hem yukarıya hafif çıkıyor hem de inceliyor hem de sertleşiyor. Böylece geri düşük, horlama sesini vermesine imkan kalmıyor. Ama bu sadece adalede geçerli. Yani, damaktaki adaleye uyguladığınız zaman. Aşırı mukoza fazlalığı olduğu zaman lazerle ya da diğer yöntemlerle o mukoza fazlalığını kesmek zorundasınız. İki ya da üç sefer tekrarlaması gerekli vakalar, yüksek. Çünkü bir seferde bütün dokuyu yakamazsınız. Bir sürü komplikasyonlar çıkar. Bu üçüncü yöntemin radyofrekansla olan avantajı çok kısa sürede yapılabiliyor. Hatta saniyeler sürüyor. Tuşa basıyorsunuz, 4-5 saniye içinde 60 dereceye giriyor. Ondan sonra çıkarıyorsunuz. Radyofrekansta bu süre 2-2.5 dakika bulduğu zamanlar oluyor. Bir de bütün olay şu iğnenin ucundaki 3-4 mm’lik bir alanda oluyor. Yani, vücuda, başka bir yere negatif elektrot koyup, bir aleti bozması, riziko yapması ya da bütün vücut üzerinden akım geçmesine gerek yok. Çünkü radyofrekans çünkü monopolar yöntemdir. Orada o riziko her zaman vardır. Bunda ise bu riziko yok. Ama bu demek değildir ki radyofrekansı yapan arkadaşlar şimdi hepsi buna dönsün. Hayır. Prensip aynı. Çalışma sistemi aynı. Hastanın iyi seçilmesi en önemli şey. İyi seçilmesi ve sadece elimizdeki aleti uygulamakla bu iş yapmaz. Kombine tedavi yöntemlerine sahip olması lazım bunun tedavisiyle uğraşan arkadaşların, ki kombine etmeniz lazım. Başarı, kombinasyon tedavisinde.”
       
AMELİYATLARDAKİ AĞRI SORUNU
       Lazer ameliyatındaki ağrı sorunu ile ilgili olarak ise Opr. Dr. Fahri Yıldız, şu baçıklamaları yaptı: “Ağrıları hemen hemen yarı yarıya indiren, yana gitmeyen kesilerle lazer hala geçerli. Lazer, hala en etken, en çabuk, en ucuz, en hastayı az üzen ameliyat yöntemi. Yine anesteziyle yapmanız lazım herşeyi... Sonra her kesi ağrır. Ha bunu lazerle kesmişsiniz, ha monopolar yöntemle kesmişiniz. Bu ağrıların tam önüne geçmeye imkan yok. Her horlamayla gelen hastayı keserseniz, yanlış yaparsanız. Önce ortaya çıkarmanız lazım. Hastanın horlaması nereden geliyor. Hangi oranda ona yardımcı olabilirim ve hangi yöntemi uygular ya da kombine edersem ona yardım ederim. Doktorun görevi bu.. En son gelişmeleri takip ederek, onları uygulayarak hastaya böyle yardımcı olmamız. İkinci bir ameliyat bazen gerekebiliyor. Tekrar hafif bir kesiyle yarım ya da bir cm kesiyle açılabiliyor damak ya da bu yeni yöntemlerle adaleye girişim yapılarak yardımcı olunuyor.”
       
 
       
    TOP5 Sağlık için sevilmeyen yiyecekler tüketiliyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları