Home page

Haber Menüsü


Tayfun Öneş
Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Ertelemeye bu kadar tepki niye?
 
Yok, yok... Bütün bu yaygara, alt tarafı bir erteleme, alt tarafı bir itiraz için olamaz. Öyleyse, bu ortamda bile bu kararı alabilen Haluk Ulusoy’u kutluyorum.
 
NTV-MSNBC
 
16 Mart—  Aşağıdaki puanlar ve sıralama son 5 yılda ulusal takımların ve kulüplerin aldığı maç sonuçlarına göre oluşmuş istatistiklerle belirlenmiştir. Aynı sıralama, 2002-2003 sezonunda hangi ülkeden kaç takımın Avrupa Kupaları’na katılacağını belirleyecek. 1, 2 ve 3. sıradaki ülkeler, 2 takımlarını Şampiyonlar Ligi’ne direkt, 2 takımlarını da yine ŞL’ne, bu yılki Fenerbahçe gibi, ancak seri başı olarak gönderecek, 2 takımlarını ise direkt UEFA Kupası’na gönderebilecekler.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  11 Mart 2002 itibariyle bazı sıralamalar :
       
1. İspanya (64,895)
       2. İtalya (56,811)
       3. İngiltere (53,030)
       4. Almanya (49,561)
       5. Fransa (42,227)
       6. Yunanistan (35,116)
       7. Hollanda (32,332)
       8. Türkiye (28,475)
       9. Portekiz (27,499)
       10. Rusya (27,291)
       
       Her seferinde bunları tekrar etmemek için şöyle özetleyelim: ŞL’ne direkt/ŞL’ne eleme ile/UEFA’ya olmak üzere ilk 3 sıradaki ülkelerin katılımcı takım sayıları sırasıyla 2 / 2 / 2 olmak üzere toplam 6’dır.
       4, 5 ve 6. sıradaki ülkeler ise 2 / 1 / 2 olmak üzere toplam 5 takım;
       7 ve 8. sıradaki ülkeler 1 / 1 / 3; toplam 5 takım;
       9 ve 10. sıradaki ülkeler 1 / 1 / 1; toplam 3 takım;
       11 - 15 arasındaki ülkeler 0 /2 / 1; toplam 3 takım;
       16 - 21 arasındakiler 0 / 1 / 2; toplam 3 takım;
       22’den sonrası 0 / 1 / 1; toplam 2 takım;
       
       Yalnızca ulusal takımımızın son 5 yılda aldığı başarılı sonuçlar üst sıralara çıkmamızı sağlamamış, aynı zamanda Galatasaray’ın da büyük katkısı olmuştur.
       Yine 11 Mart 2002’ye ve aynı kuruluşa (UEFA) göre, bir de kulüplerarası sıralamaya göz atalım:
       
1. Deportivo (91,571)
       2. Real Madrid (86,000)
       3. B. Leverkusen (82,000)
       4. Juventus (79,800)
       5. B. Münih (79,100)
       6. Galatasaray (73,400)
       
7. Panathinaikos (73,111)
       8. AEK (72,611)
       9. B. Dortmund (71,200)
       10. PSV Eindhoven (69,833)
       32. Beşiktaş (57,400)
       46. Fenerbahçe (46,600)
       
       Şimdi gelelim Trabzonspor-Galatasaray maçının ertelenmesi ile ilgili gösterilen tepkilere:
       Galatasaray, ŞL’de finale çıkar hatta şampiyon olursa (ki bu gruptan dahi çıkacaksa, pekâlâ olabilir) 6. sıradaki Yunanistan’ı yakalama şansımız ve dolayısıyla seneye, 2 direkt bir de ön elemeli olmak üzere 3 Türk takımını ŞL’de görme olasılığımız var. Daha da spesifik söyleyelim: Yakında 3 Büyükler, ŞL’ne hep birlikte gidebilirler.
       
       Şimdi ertelemeye tepki gösterenlere hatta isyan edenlere sesleniyorum:
       Bir ülke futbol federasyonunun başkanı, o ülkenin uluslar arası arenada ‘puan/prestij/reklam/ekonomi’sine katkıda bulunacak bir ertelemeye önayak oluyorsa onu fanatiklikle suçlamak doğru mu? Elini vicdanına koyduktan sonra “Aynı pozisyonda Fenerbahçe ya da Beşiktaş olsaydı, bu ertelemeyi yapmazdı” diyebilecek bir Allah’ın kulu taraftar çıkar mı aranızda? Bırakın 3 Büyükler’i, örneğin Ersun Yanal’ın Ankaragücü’sü, 3-5 sezon sonra o duruma gelse, aynı Haluk Ulusoy bunu yapmaz mıydı?
       “Görmek için, önce oraya gelinmesi lazım” diyorsanız, aynı şekilde, sizin de görmeniz için, önce oraya gelmeniz lazım olduğunu düşünüyorsunuz demektir. Yoksa, oraya gelme ihtimalinize inanamadığınız için mi kopartıyorsunuz bütün bu yaygarayı?
       
       Ertelemeyle ilgili itiraz şekillerinizden birine de bakın hele: “O zaman bütün maçlar ertelensin.” Niye ki..? Her hafta aynı gün, aynı saatte mi başlatılıyor lig maçlarınız? Trabzonspor-Galatasaray maçının ertelenmesi ile Galatasaray’a ŞL’de mi kolaylık sağlanmış oluyor, Süper Lig’de mi?
       Taraftara sevimli görünmek akılcılığını da işin içine katarak gösterdiğiniz tepkileri duyan da zanneder ki, siz de aynı ŞL’desiniz ve D, E, F grubundan birinde mücadele ediyorsunuz da, sizin lig maçlarınız oynatılıyor, B grubunda mücadele eden Galatasaray’a kıyak geçiliyor... Yoksa, o dağılmış kadroyla bu işin buralara geleceğini tahmin etmediğiniz için mi bundan evvel bu konuda fikrinizi almak için münasebetsiz birileri soru sorduğunda, “Galatasaray’ın Avrupa’daki başarılarıyla gurur duyuyoruz” demek zorunda kalıyordunuz?
       Böyle bir itirazı yapmak için gösterdiğiniz populist akılcılığa keşke biraz da sabır ekleseydiniz de, en azından sıfır puan çekilen yılda bu tepkiyi göstermeyip önümüzdeki sezonlara saklasaydınız. Ya da en azından, GS’nin öylesi bir deplasmandan puan aldığına, onur kırıcı şekilde neredeyse pişman oldurulduğu bir maçtan sonra ve 7-8 değil, 6 güne sıkışması söz konusu olan 3 maçın ortasında kullanmasaydınız bu tepki hakkınızı. Yoksa, içten içe şunu mu düşünüyorsunuz: “Avrupa’da Galatasaray’a yetişmemiz mümkün değil, bir de Türkiye’de geçilirsek çok prestij kaybederiz, bıraksınlar yorulsunlar, bıraksınlar sakatlansınlar da avantaj sağlayalım.”
       Galatasaray’ın, şayet Barcelona’dan sonra da yoluna devam ederse ileri tarihte oynanacak bir Trabzonspor maçına bundan daha fazla oyuncusu sakatlanmış olarak ve daha yorgun bir kadroyla çıkma ihtimalinin olması da mı sizi rahatlatmaya yetmiyor? Avrupalı rakiplerimizin bile karşımıza falanca önemli oyuncuları sakat olduğu için eksik çıkacak olmasından sevinç duymak, özde sportmenliğe aykırıyken, kendi ülkenizdeki ezeli rakibinizin (ki yıllardır ona karşı alınan galibiyetlerle örtülmüş/unutulmuştur nice başarısızlıklarınız; yani doğruya doğru, aslında iyi ki de vardırlar ve en karabasan dönemlerinizde bile gelip yanınıza, yenilip gitmektedirler) rekabetini, daha çok sakatlanarak ve yorgun düşerek sürdürmesine sevinmek ve hatta bundan medet ummak niye?
       
       “Ezeli rekabet budur ve madem Galatasaray kendisini Avrupalı saymaktadır, bunu bizden iyi biliyor olmalıdır; bu durum, Avrupa’da da böyledir. Roma/Barcolana GS’ye yenilirse Lazio/R.Madrid’liler de bayram etmektedirler vesaire vesaire”lerinize de itirazım var. Biz, uluslararası başarılara, Romalılar’ın ya da İspanyollar’ın topraklarındaki futbolseverler kadar doyduk mu ki, biraz da doyumsuzluktan dolayı o yerel, ezeli rekabet hazlarına dört elle sarılalım?
       
       Bu ertelemeye bir tek Trabzonspor’un itiraz etme hakkı ve haklılığı vardır, diğerlerinin değil. O da, Trabzonspor’un planı, programı ve bütçesi şaşacağı için... Hatta federasyon (ya da tek sorumlu tuttuğunuz Haluk Ulusoy), Trabzonspor’un onayını almadan karar verdiği için hata yapmıştır. Onun için gösterdiyseniz bu tepkiyi, yine de “o zaman amenna” diyemiyorum; çünkü bu ülkede daha nice kural, kanun duruma göre değiştirilirken “çıt”ını çıkartmayan bir toplumun üyeleriyiz, hepimiz. Böyle bir konuda birden kuralcı ve hakkaniyeçi kesilmeniz, bundan böyle, öyle davranacağınıza, mesela “temiz toplum”da ısrarcı olacağınıza falan delalet midir; yoksa fanatiklikle suçladığımız birilerinden daha fanatik olduğumuzun dışa vurumuna mı?
       
       Alt tarafı bir erteleme, alt tarafı bir itiraz ama, sapla saman, elma ile armutun sürekli karıştırılması dolduruyor insanı; bu celallenmemden Galatasaray da nasibini almazsa olmazz!
       
       Ertelemeye karşı gösterilen tepkilerin bu kadar çok olmasında Galatasaray yönetiminin de vebali büyüktür aslında. “Biz UEFA şampiyonu olsaydık, Türkiye’de sokakların adı değişirdi” diyebilecek (değişirdi de, inanıyorum) bir rakibe karşın, böyle bir başarıyı neredeyse birkaç ay içinde kendi taraftarından başka herkese unutturacak kadar az şov yapabilen Galatasaray yönetimi, bu basiretsizliğinin acısını, kendi liginde sıkıştığı zamanlarda, maç içindeki pozisyon kararlarıyla ilgili olarak bile “Biz Türkiye’yi temsil ediyoruz, kollanmalıyız” gibi komik söylemlerle çıkartmaya çalışmıştır.
       Beklentileri başka alanlardaki icraatlerle karşılayıp, camiasını o zaferin şovuyla ve getirisiyle doyuracağına ve bunu bir kenara bırakıp oyuncularının maç saati geldiğinde çıkıp oyunlarını takır takır oynamalarını sağlayacağına, ancak ve sıkıştıkça “Benim oyuncularım kollanmalı” demeyi tercih etmiştir. Bu yüzden de sempatiden çok antipati toplamıştır.
       Hatta, “Türkiye’de nasıl olsa şampiyon oluruz” gafletine düşerek, karşı masadalardaki ekmeklere yağ sürmüştür. Yöneticiler, futbolculara zaferin karşılığını layıkıyla alma ve güvende olma hazzını yaşatamadığı için kısa sürede onların, kendi başlarına tepkiler göstermelerine, hakem ve rakiplere karşı diğerlerinden daha küstah olmalarına zemin oluşturmuşlardır. Bu da, sevgiden çok nefrete meyilli toplumumuzda, sarı-kırmızılı olmayanların çoğunda kıskançlıktan ziyade, nefret tohumlarının ekilmesi anlamına gelmiştir.
       
       Yok, yok... Bütün bu yaygara, alt tarafı bir erteleme, alt tarafı bir itiraz için olamaz. Öyleyse, bu ortamda bile bu kararı alabilen Haluk Ulusoy’u kutluyorum.
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları