Home page
Haber Menüsü


 
Rasyonel bir hayat sürdürmek mümkün mü?
 
İnsanların yapmak zorunda oldukları seçimlerden kaçmaları mümkün değildir. İnsan seçim yapmak zorunda kaldığı müddetçe ahlaki değerlerden kaçış mümkün değildir. Ahlaki değerler tehlikeye girdiği zaman ahlaki tarafsızlık mümkün değildir.
 
Engin Enüstün
NTV-MSNBC
 
10 Mart—  Kişi, birlikte olduğu, ilişki içinde olduğu, hayatına etki eden kişi ve olayları ahlaki açıdan bir yargılama sürecinden geçirerek, kendi rasyonel değer ve hedeflerine uygun olarak yargılamaktan kaçınmamalıdır. “Ahlaki bilinemezcilik” kadar bir kültürü veya insan karakterini bozan ve parçalayan bir davranış kuralı yoktur. Ahlaki bilinemezcilik, kişinin başkaları hakkında ahlaki yargı getirmemesini, kişinin ahlaken herşeyde hoşgörülmesini,iyinin ancak kötüden ayrıştırılmadığı müddetçe varolabileceğini söyler.

   
 
       
   
MSNBC News Engin Enüstün: Yaşamın kendisi, ödün vererek uzlaşı değil mi?
MSNBC News Engin Enüstün: Memnuniyetin psikolojisi
MSNBC News Engin Enüstün: Herkes bencil değil mi?
MSNBC News Engin Enüstün: Çıkarların çatışması
MSNBC News Engin Enüstün: Felaket senaryoları ve ahlak
MSNBC News Engin Enüstün: Akıl sağlığı, mistisizm ve fedakarlığa karşı
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Böyle bir davranış kuralından kimin kazançlı çıkıp kimin zarar göreceği çok açıktır. İnsanın erdemlerini yüceltmez veya ahlak dışılıklarını ayıplamazsanız bu adil veya eşit bir ele alış biçimi olmaz. Esasında bu “tarafsız” tutumunuzun söylediği tek şey, ne iyi ne de kötünün sizden birşey beklememesi gerektiğidir. Bu durumda neyi ortaya çıkartacak, hangisini teşvik edeceksiniz?
       
AHLAKİ YARGI BÜYÜK SORUMLULUK
       Ancak ahlaki yargıda bulunmak çok büyük bir sorumluluk gerektirir. Yargıç olmak için, insanın kusursuz, suçlanamaz bir karakteri olmalıdır; herşeyi bilen ve yanılmaz biri olmasına gerek yoktur, çünkü bu bilgi eksikliği konusu değildir, ancak bilinçli kötülükle yara almamış bir dürüstlüğe ihtiyacı vardır.
       Mahkemedeki bir yargıç gibi, delillerin kesin olmadığı durumlarda hata yapabilir, ancak açık olan kanıtları görmezden gelemez, rüşvet kabul edemez, kendi kişisel duygu, his, arzu veya korkularının gerçeğin olguları konusunda vereceği hükümlere engel olmasına izin veremez.
       Ancak bu tip yargılama için bir üst yargı yolu da vardır: Objektif gerçeklik... Yargıç, hüküm verdiği her durumda aslında kendini de mahkemenin yargısına bırakır. Sadece ahlakı hor gören, subjektivist ve holiganistler kendilerini her türlü yargılama konusunda hak sahibi görüp, sonuçlarından kaçabileceklerini düşünürler. Ancak gerçekte kişi, yargıladıkları konusunda yargılanır. Ayıpladığı veya övdüğü şeyler objektif gerçeklikte de varolur ve başkalarının bağımsız takdirlerine açıktır. Ayıpladığı veya takdir ettiği zaman kendi standart ve karakterini de açığa vurur.
       İşte insanları seçim yapmadan ahlaki bir yargılamadan uzak tutan korku, bu sorumluluktur. Bu korku kendisini şu düsturlarda belli eder: “Yargılama, yoksa sen de yargılanır”, “Çalma kapını, çalarlar kapını”, “kendisi cam kulelerde oturanlar, başkalarına taş atmamalı”. Ancak, gerçekte, bu düsturlar ahlaki sorumluluktan kaçmaktır. Bir başkasından açık çek alabilmek için, ona açık çek vermektir.
       İnsanların yapmak zorunda oldukları seçimlerden kaçmaları mümkün değildir. İnsan seçim yapmak zorunda kaldığı müddetçe ahlaki değerlerden kaçış mümkün değildir. Ahlaki değerler tehlikeye girdiği zaman ahlaki tarafsızlık mümkün değildir. Bir işkenceciyi kınamamak o işkenceye ve daha sonraki olası cinayetlere ortak olmak demektir.
       Bu kavramda benimsenmesi gereken ahlaki düstur şu olmalıdır: “Yargıla ve yargılanmaya hazır ol”
       
YARGILAMA: NİYE?
       Fark gözetmeden hoşgörü göstermekle, fark gözetmeden ayıplamak iki zıt şey değildir.Aynı sorumluluktan kaçınmanın iki ayrı değişkenidir .”Herkes beyazdır”, “herkes siyahtır” veya “herkes ne beyaz ne siyah, gridir” demek ahlaki bir yargı deği, ahlaki yargılamanın sorumuluğundan kaçınmaktır.
       Yargılama, soyut prensip ve standartlara bağlı kalarak maddi bir durumu değerlendirmektir.Bu kolay bir görev değildir. Otomatik olarak insan duyguları, içgüdüleri veya önsezilerle gerçekleştirilebilecek bir görev değildir. Düşüncenin , en kesin, en açık, sonuna kadar objektif ve rasyonel bir sürecidir.Soyut ahlaki prensipleri kavramak nispeten kolaydır, zor olan bunları belli bir olayda uygulamakır. Özellikle bu olayın içinde insan unsuru söz konusu ise... Kişi, olumlu veya olumsuz yönde bir ahlaki yargıya vardığı zaman, şu soruya da cevap verebilmelidir: Niye? Ve bunun cevabını hem kendine hem de soran insanlara verebilmelidir.
       Her zaman ahlaki yargıya varma politikası, insana sürekli olarak insanları kurtarma görevi yüklenmiş bir misyoner sorumluluğu vermez.Bunun anlamı
       (a) insan bir yargıya varırken meselenin her yönüne vakıf olmalı ve buna uygun hareket etmeli,
       (b) vardığı ahlaki değerlendirmeden, rasyonel açıdan mümkün olduğu durumlarda, diğer insanları da haberdar etmelidir.
       İkinci madde, kişinin her durumda birilerinin kusurlarını açığa vurma veya tartışmaya girmesi gerekmediği sadece suskun kalmanın kötüyü onaylama anlamına geleceği durumlarda konuşmasının zorunlu olduğu anlamına gelir.Kişi, irrasyonel insanlarla birlikte tartışmanın anlamsız olduğu durumlarda basit bir “sizinle aynı şekilde düşünmüyorum” diyerek, ahlaki açıdan onaylamıyor olduğunu gösterip, sonuçlarını bertaraf edebilir.Kişi daha iyi ve akıllı insanlarla konuşuyorsa görüşlerini daha açık bir şekilde anlatmak durumundadır.Ancak hiçbir durum ve şartta, değerlerine bir saldırı veya eleştiriye, suskun kalamaz, buna izin veremez.
       Ahlaki değerler, kişinin eylemlerinin itici gücüdür.Kişi, ahlaki yargılamayı ilan ederek, kendi anlayışını ve takip etmek istediği yolun rasyonalitesini belirtir.Kişinin bilgi eksikliğinden doğan hatalarla veya insani kötülükle karşı karşıya olması arasında fark vardır.
       
GÖRMEZDEN GELİNEN GÜN GEÇTİKÇE BÜYÜR
       Birçok insan, sevdiklerinin, arkadaşlarının, iş ortaklarının, tuttukları siyasetçinin kötü olmayıp sadece hata yaptığını ispat edebilmek için gerçekleri görmezden gelmeye çalışır ve kendilerini kandırarak bahaneler bulurlar. Ancak görmekten korktukları, varlığını saklamaya çalıştıkları bu kötülük, gün geçtikçe daha da büyür ve güçlenir.
       Bu Satırların Yazarı (BSY) bu duruma, kocasından dayak yediği halde, “aslında onun iyi bir insan olduğu” ve “aslında kendisini sevdiğini ama sinirlerine hakim olamadığı için zaman zaman kötü davrandığını” söyleyen eş örneğini vermek istiyor ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün hatırına bundan vazgeçiyor.
       Bir yalancının “iyiniyetli biri olduğu”, beleşçinin “elinden başka bir şey gelmediği”, çocuk suçlunun “aslında sevgiye ihtiyacı olduğu”, hırsızın “bir işi olmadığı için böyle yapmak zorunda kaldığı”, siyasetçinin “ne istiyorsa vatanı ve milleti için istediği” gibi açıklamalar aynı gerçeği görmezden gelmenin diğer örnekleri olarak verilebilir.
       Ahlaksızlığa karşı hoşgörü ve erdemlere karşı düşmanlık için de ahlaki tarafsızlığa ihtiyaç vardır.Kötülüğü ortaya çıkartmak için uğraşmayan kişi, iyiliği de ortaya çıkartamaz. Bu kişi için, erdem sahibi biri, görmezden gelmelerini engelleyeceği için bir tehdittir.Özellikle bir yargılama söz konusu olp kendisi de bir taraf olmak zorunda kaldığı zamanlar.
       İşte bu aşamada “Herkes tamamen haklı veya tamamen haksız olamaz” veya “ben nasıl yargılayabilirim ki?” gibi çıkış yolları öldürücü etkilerini yaparlar.
       “En kötümüzün içinde bile bir parça iyilik vardır...” diye söze başlayan biri daha sonra “en iyimizin içinde de biraz kötülük olmalı” diye devam eder ve sonra da “en iyilerimiz hayatı güçleştiriyor - niye susup oturmuyorlar ki?Onlar kim oluyorlar da yargılıyorlar?” der.
       Ve sonra da bir sabah, aslında değer verdiği herşeye ihanet ettiğini farkeder. Bunun nasıl gerçekleştiğini merak eder ancak yine de zihnini gerçek yanıta kapatarak, korktuğunun başına geldiğini, en utanç verici anlarında bile aslında haklı olduğunu ve bu dünyada değerlerin hiç bir şansının olmadığını kendi kendine tekrar edip durur.
       
AHLAKİ AÇIDAN KORKAK İNSANLAR
       İrrasyonel bir toplum, ahlaki açıdan korkak insanların bulunduğu toplumdur - ahlaki standartlar, ilkeler ve hedeflerin olmaması sebebi ile felç olmuş insanlar topluluğu. Ancak yaşayabilmek için hareket etmek zorunda oldukları için de bir yön belirlemek konusunda istekli herhangi birinin yörüngesine girerler.
       Ve inisiyatif, iki tip insandan birinden gelebilir: rasyonel değerlerin getirdiği sorumluluğu üstlenmeye hazır biri veya sorumluluk sorunlarını hiç dert etmeyen eşkiya…
       Uğraşı ne kadar güç olursa olsun, böyle bir alternatif karşısında rasyonel insanın tek bir seçeneği vardır.
       Sevgi, saygı, sevgilerin zamanla azalmadığı bir Türkiye.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları