|
3 güzel hareketi aktarayım, sonra derbiye damgasını vuran olaylara geçerim. Rapaiçin 26. dakikada attığı golde Mondragonun, herhalde şapkası olsa, çıkartırdı. Ama o pozisyonda Rapaiçe, o şutu, o kadar rahat vurma alanı bırakan Galatasaray defansındakiler neyini(!) çıkartırlarsa kendilerini affettirirler, Allah bilir. Yine de Sezarın hakkı Sezara... Sağdan gelen ortaya, top yere inmeden öyle bir sol vurdu ki Rapaiç, çizgi üzerindeki Victor kazara kafasını uzatsa, sezon sonuna kadar kendine gelemezdi. 1-0... Aradan birkaç dakika geçti... Aynı bölgede, biraz daha uzak bir mesafede bir serbest vuruş kazandı Fenerbahçe, yine Rapaiç orijinli bir füze çıktı ayaktan, top kavis alıp sol 90a giriyordu, yani, Mondragonun baraja göre pozisyon aldığı sağ köşenin tam tersine... Mondragon, iki adım atıp nefis yaylandı ve son anda, tam çatalda bir şamar vurdu topa... Yıllardır maç seyrederim, ne yalan söyleyeyim, hiç bir jenerikte dahi bu kadar mükemmel; hatta mucizevi bir 90dan kurtarış hatırlamıyorum. Danimarkalı Schmichaelınkiler de dahil... 5 dakikaya bir nefis gol, bir harika şut, bir de mükemmel kurtarış sığınca Derbi dediğin böyle olur demeye başlamıştım... Yanılmışım... İlk yarı, her ikili mücadelenin Ali Aydın düdüğüyle durdurulduğu bir 45 dakika seyrettik. İkinci yarı başlarken, şu geçiyordu aklımdan: Sakatlar bahane, gerçekleri görelim: Sergeni bir kenara koyun, sonra da Avrupa Şampiyonu olmuş Galatasarayın takım kadrosunu istediğiniz kadar didikleyin... Bir Revivo, bir Rapaiç, 36lik da olsa (santrafor gibi santrafor) bir Andersson yok Cimbomda... Hatta (çok silik günlerinden birinde olan) bir Abtullahın yerine koyacağı Hakan Ünsalı bile, malum sebeplerden yok artık... İkinci yarı, Galatasarayın tek ümidi olabilirdi: 1-0ı son 15 dakikaya kadar koruyacak, Fenerbahçenin yorgunluğuyla skora sahip çıkma sevdası birleşirse, son dakikalarda gol(ler) bulacaktı... Ali Aydın, kolay kart gösteren, hadi biraz daha farklı söyleyelim, her gördüğüne kolay çalan bir hakemdi... İlk derbisi diye tarz değiştirmeye niyeti yoktu ya! Önce Emre-Andersson didişmesinden, Emrenin payına düşen sarıyı gösterdi, sonra da gole giden Rapaiçe yaptığı faulde kırmızıyı... Tribünler biraz rahatladı. Çünkü, o ana kadar Fener aleyhine çalınan her faul düdüğünde İ.. Federasyon, İ.. Hakem nakaratına malzeme oluvermişti Ali Aydın. Bence, atıldıktan sonra, Emre de bir bakıma rahatlamıştır(!). Tribünler, o dakikalarda hep bir ağızdan O... Çocuğu Emre Aşık tezahüratını çok sevmişlerdi. Emrenin anasını tanırlar mı bilemem ama insanın 30una doğru bilmem ne çocuğu olmayacağını bilmeliler; yok, eğer Emre, ezelden beri öyleyse(!), birkaç sezon önce sarı-lacivert formayı giydirip tribünlere niye çağırdınız, diye sorası geliyor adamın... Hayır yani, Galatasaray seyircisine kötü örnek oluyorlar(!) Fatih Akyelin eski kaptanı Bülente yaptıklarını gören taraftar, Fatihi Ali Sami Yende bağrına mı basacak sanki ! Ardından Serhat-Batista didişmesi ayakta devam edip bayrama bir hafta varken kurbanlık koç toslaşmasına dönüşünce, daha iyi tos vuran Batista kırmızı kartı gördü. Serhat, zaten aldığı darbeyle yere yıkılmış, Hakem Batistayı atsa da kalksam! diye bekliyordu. Aynı pozisyonda, yetmiyormuş gibi, bir de kel Hasan Şaşın kıskançlığı tuttu sanki... Yerde yatan Serhatı uzun ve yağlı saçlarından tuttu da tuttu... Bir kırmızı da Hasana, etti mi size 3 ihraç kartı... Böyle olaylı maçlarda en hırçın adam Bülent Korkmazdır.. Gözlerim onu arıyor, hayret o, olaylara bakıp bakıp gülmekte... Bir kasti hareket sonrası sarı, ardından alkış ve aynı alaycı gülüş... Yılların tecrübesine rağmen, Kaptan Bülent de derbinin stresini kaldıramadı (yıllardır hangi büyük stresi bir kaptan gibi davranıp kaldırabildi ki zaten?) bir kırmızı kart da onun payına... Alt tarafı iki haneli sayıdan tek haneli bir sayıyı çıkartacağım ama, iş derbi maçında hesap yapmaya gelince, bocalıyor insan. 11den 4ü çıkartıyorum: Zor zar 7 diyorum, içimden... Buraya kadar anlattıklarım gözlerimle gördüklerimden ibaret... Bence hepsinde haklıydı Ali Aydın. Bir tek Emrenin pozisyonunda direkt kırmızı yerine 2. sarıdan kırmızı gösterse (ne farkedecektiyse!?) daha doğru olurdu gibime geliyor. Serhat-Batista toslaşmasında Serhata hiç kart çıkmaması da doğru değildi... Yıllar önce, Fenerbahçe stadı yine, ne yapıp edilip, Galatasaray derbisine ilk kez bir gece maçı için yetiştirilmişti. O, ilk ışıklı Şükrü Saraçoğlu maçında hakem Oğuz Sarvandı. Arif ve Erdal Keser kırmızı kart görmüş, Galatasaray yine kaybetmişti (2-0) Maç sonunda bir Galatasaray taraftarının kısılmış sesle, feryat figan bağırdığını hatırlıyorum: Bu mu lan, Galatasaraylı olduğu söylenen Oğuz Sarvan!? Bu gece de Fener yönetimi ne yapıp edip stadın 52 bine çıkan kapasite artışını Galatasaray derbisine yetiştirdi. Gergin ortam yine Cimboma yaramadı. 4 kayıpla 3 puan verdiler. Bu kez da maç sonrasında telefonum çaldı, Galatasaraylı bir dost şaşkın ve isyankar bir ses tonuyla soruyordu: Bu mu lan, 2 sene önce, maçtan sonra Hakan Şükürün formasını isteyen hakem!? | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||