Home page
Haber Menüsü


Üst solunum yolları enfeksiyonu
El yıkamak, üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada çok önemli. Sümkürmek ise burundaki materyalin basınçla östakiden orta kulağa gitmesine ve orta kulak iltihabına neden oluyor. Fizyolojik olan çekip, yutmak.
NTV
8 Ocak — NTV’nin Sağlık Raporu programına konuk olan Marmara Üniversitesi Nöroloji Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alev Üneri, üst solunum yolları enfeksiyonu, sinüzit, orta kulak iltihabı ile ilgili bilgiler verdi.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Yaşadığımız kış mevsiminde soğuk algınlığı, farenjit, larenjit, nezle, grip, sinüzit, orta kulak iltihabı gibi sağlık sorunlarının görülme sıklığı artıyor.
       
ENFEKSİYONLARDAN SORUMLU OLAN FAKTÖRLER
       Kış mevsiminde üst solunum yolları enfeksiyonlarında önemli bir artış gözleniyor. Marmara Üniversitesi Nöroloji Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alev Üneri, bu enfeksiyonlardan sorumlu olan faktörler ile ilgili olarak şunları söyledi: “Üst solunum yolu enfeksiyonunda en çok etkin olan faktörler, virüsler... Ayrıca, virüslerin zayıf düşürdüğü bünyelerde, diğer bakterili enfeksiyonlara neden olabiliyor. En çok bildiğimiz, nezle, grip, daha sonra bunların neden olabileceği sinüzitler, bademcik iltihapları, orta kulak iltihapları, larenjitler, giderek aşağıya doğru yayılıyor.
       
KIŞ MEVSİMİNİN BULAŞMADAKİ ROLÜ
       Bulunduğumuz kış mevsimi bulaşmada önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Doç. Dr. Üneri, şunları söyledi: “Kapalı mekanlarda bulunulması, herkesin birarada olması, enfeksiyonu olan bir kişinin diğerlerine de enfeksiyonu bulaştırmasına neden oluyor. Ayrıca havalandırmalar, sigara içilmiş kapalı ortamlarda, toplu taşıma araçlarının daha sık kullanılması, bunlar da enfeksiyonun yayılmasını kolaylaştırıyor.”
       
RİSK GRUPLARI
       Doç. Dr. Üneri, risk grubunda bulunanları ise şöyle ifade etti: “Kişisel faktörler çok önemli. Bünyenizde doğuştan gelen bir takım özellikleriniz varsa, alerjik yapınız varsa, ya da anatomik bir takım özellikleriniz varsa, mesela burun kemiğinizde eğrilik gibi, devamlı ağızdan nefes alıp vermek gibi... Bunlar enfeksiyona yakalanmanızı kolaylaştırır. Ayrıca, eğer sigara içiyorsanız, düzensiz bir yaşantınız varsa, risk faktörleri artıyor. Uykunuz bozuksa, yemek düzeniniz bozuksa... Artı stres faktörü de üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanmayı son derece artıran olaylardan biri. Onu da gözardı etmemek lazım. Yani, stresi yüksek kişiler, diğer kişilere göre daha sık enfeksiyonlara yakalanabiliyor.
       
KORUNMA YOLLARI
       Nasıl korunmamaz gerektiğini ise Doç. Dr. Üneri, şöyle açıkladı: “Düzgün yaşam, iyi beslenme, iyi dinlenme, spor yapma, vitamin alma... Gerçi vitamin almanın bilimsel olarak ya da araştırmayla ispatlanmış bir koruyuculuğu yok, özellikle C vitamininin ama hepimiz inanıyoruz. Belki bunları kullanmak, bir de el yıkamak. Genellikle üst solunum enfeksiyonlarının hep solunum yoluyla bulaştığı düşünülür ama el yıkamak da bu tür enfeksiyonlardan korunmakta çok önemli, unutmamak lazım.”
       
NEZLE İLE GRİBİN FARKI
       Her zaman nezle ve grip karıştırıldığına değinen Doç. Dr. Üneri, ikisi arasındaki farkı şöyle açıkladı: ” Nezle ile gribin farkı, nezle, geniz yollarını tıkan virütik bir enfeksiyon. Bir de çok fazla ateş, kırıklık beklenmez. Grip daha geniş gruplu. Ona yolaçan virüsler farklı. Ama gripte öksürük gibi altsolunum yollarını ilgilendiren diğer semptomlar, ateş oluyor, halsizlik, kırıklık oluyor. Genel bir hastalık hali ortaya çıkıyor. Tehlikeli deyince, nezlede, altta bir takım yatkınlaştırıcı faktörler varsa, hastalık uzarsa, sinüzite ya da ortakulak iltihabına yolaçabilir. Gripte daha daha ziyade alt solunum yolu enfeksiyonları, zatürreye yolaçabilir. Tehlikeleri bunlar. Özellikle yaşlılarda tabi riskli.”
       Doç. Dr. Üneri, ayrıca griple ilgili olarak şu uyarılarda bulundu: “Kronik sağlık sorunları olanlar, daha ağır hastalığı olan veya belli bir yaşın üstünde olan kişilerin daha iyi korunması lazım. Hatta aşılanma önerilebilir, kronik sağlık sorunu olan kişilerde.”
       
BADEMCİKLERİN ALINMASI
       Bademciklerin alınması ile ilgili olarak ise Doç. Dr. Üneri, şu bilgileri verdi: “Yaşla alakalı değil. 2.5 yaşında da bademcik alınabilir. Önemli olan gerçekten olmasının gerekip gerekmediği. Beta mikrobunun çıkması ya da hergün anjin olması, bademcik ameliyatını gerekli kılmaz. Bir takım kriterler var. Mesela bir kış sezonu için eğer 4’ü 5’ü buluyorsa, beta enfeksiyonu, ameliyat önerebiliriz. Ya da beta mikrobu taşıyıcısıysa ameliyat önerebiliriz. Veya ek başka sorunu varsa, mesela konjental kalp hastalığı varsa, ya da bu bademcik enfeksiyonlarından biri sırasında bademcik apsesi geliştiyse, o zaman ameliyat önerilebilir. Ama her beta mikrobuyla bir ya da iki kere anjin geçirene ameliyat önermiyoruz. Bir de ailede tarama yapmak lazım. Belki anne baba, taşıyıcı olabilir. Onlara bakmak lazım. Ameliyattan önce yapılacak şeyler var. Önce tedavi, hiçbir çaresi kalmazsa, ameliyat...”
       
ERİŞKİNLERDEKİ SIK BOĞAZ ENFEKSİYONLARI
       “Erişkinlerde sık boğaz enfeksiyonu geçiriyorum dediği zaman birisi, ben biraz soru işaretiyle karşılıyorum” diyen Doç. Dr. Üneri, şöyle açıkladı: “Çünkü bir yığın boğaz enfeksiyonu zannediliyor. Mesela kronik faranjit diye bir tanı var. Aslında kronik farenjit bizim kitaplarımızda kronik farenjit enfeksiyon olarak geçmez. En sık konulan teşhislerden biridir, polikliniklerde. Erişkinlerde özellikle mide sorunları, kronik boğaz yangılarına sebep olabilir. Mesela çok fazla bilinmeyen bir şey, ama çok sık karşılaştığımız bir şey. Eğer mideyle yemek borusu arasındaki kapakçıkta bir gevşeklik olması gibi özel bir rahatsızlık var. Gece derin uykuduykan, yediğiniz şeyler, hazmolmuş gıdalar, yemek borusundan yukarıya doğru taşıyor. Akciğerlere kadar gidip kronik öksürüklere neden olabiliyor. Ağız kokularına neden olabiliyor. Ve siz ateşiniz olmadan da devamlı boğaz ağrısı, kırıklık, antibiyotik alıyorsunuz, düzeliyor gibi oluyor. Bir iki gün sonra tekrar boğazınız ağrıyor. Halbuki altındaki sorun farklı. Tabi, o zemin üzerinde enfeksiyon da gelişebilir, devamlı tahriş olmuş mukozanın üzerinde... Antibiyotik aldığınız zaman ona iyi geliyor. Ama esas sorun başka. Onu halletmeden problemden kurtulunmaz. Artı, burunda problem olabilir. Belki devam edince ağız solunumu yapıyor, onun için sık sık boğazı rahatsız oluyor. Ayrıntılı incelemek lazım.”
       
SİNÜZİTİN GÖRÜLME SIKLIĞI
       Sinüzitin görülme sıklığı ve kimlerin daha sık yakalandığı ile ilgili olarak ise Doç. Dr. Üneri, şu bilgileri verdi: “Sinüzitin görülme sıklığı çok fazla. Nezle olduğunuz zaman, diyelim ki üç-dört geçti, temiz ve duru akıntı, sarı ve yeşile döndüğü zaman, başınız da ağrıyorsa, siz sinüzitsiniz. Yani hepimiz sık sık sinüzit geçiririz. Burada önemli olan geçmemesi, akut fazını atlatamayıp, kronikleşmesi... Kimler oluyor? Eğer, doğuştan gelen anatomik bir yatkınlığımız varsa, burun kemiğimiz eğriyse, burun içindeki dokular biraz iriyse, alerjimiz varsa, sigara içiyorsanız, genel durumunuz düşükse, atlattığınız sinüzitlerden birini atlatamayıp, bilinen sinüzit enfeksiyonu haline dönebilirsiniz... Yoksa hepimiz defalarca geçiriyorsunuz.”
       Sinüzitte ağrı dışında da belirtiler olduğuna değinen Doç. Dr. Üneri, şunları söyledi: “Mesela, çocuklarda ağrı yapmaz sinüzit. Çocuklarda genellikle iyileşmeyen öksürükle kendini gösterir. Yani, alt solunum yolu enfeksiyonu, bronşit zannedilir. Antibiyotik verilir. Genellikle antibiyotiklerin süresi de kısa tutulduğu için, 5 gün, 1 hafta, iyileşiyor gibi olur. Arkadan tekrar öksürmeye başlar. Bir ay, bir buçuk ay öksürür çocuk. Başka hiçbir belirti yok. Bir de anne dikkatliyse, sabah ağız kokusu farkedebilir. Bu şekilde ortaya çıkabilir. İlla başağrısı yapması büyüklerde de şart değil. Devamlı geniz akıntısı, kokulu akıntı, renkli balgam, devamlı öksürük, sinüzitin belirtilerindendir.”
       
SİNÜZİTİN TEDAVİ YÖNTEMLERİ
       Cerrahinin her zaman medikal tedavinin cevap vermediği ya da zorlandığı yerlerde tercih edilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Üneri, sinüzitin tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler, ilaç tedavisi ve cerrahi ile ilgili bilgiler verdi: “Birkaç sinüsü birden ilgilendiren kistli filan kronikleşmiş bir hadise söz konusuysa o zaman cerrahi düşünülmeli. Ama önce medikal tedavi... Eğer kronik sinüzit söz konusu antibiyotik tedavisi... Üstelik sinüzitte antibiyotik tedavisi uzundur. Genellikle antibiyotiklerden korkulur ve çok kısa tutulmaya tedaviler ama 10-15 gün, hatta 20 gün süreyle antibiyotik kullanılması gerekir. Eğer eminseniz, tomografinizi çektiyseniz, enfeksiyonu görüyorsunuz, 20 gün süreyle antibiyotik kullanılması gerekir. Sadece antibiyotik değil, sinüzit tedavisinin özellikle son yıllarda ılık tuzlu su revaçta. Bunu evde kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Özel bir serum. Ben özellikle hastalarıma kendilerine hazırlatıyorum. Bu, bir bardak normal 200 cc içmesuyuna bir çay kaşığı tuz, bir çay kaşığı karbonat konarak hazırlanıyor. Tuz, eğer doğal tuz olursa daha tercih sebebi. Bu solüsyonu hazırladıktan sonra örneğin sabah akşam, ideali o ve 40-42 derece ısıda öneriliyor. Araştırmalarla bunun iyileşmeyi hızlandırdığı ispatlandı. Hakikaten antibiyotik kadar, ben buna değer veriyorum. Bununla sabah akşam burun ve geniz yollarını yıkatabiliyorsunuz. Eğer çok küçük çocuksa, müsaade etmiyorsa, burun spreylerinin içini boşaltıp, bu solusyonları doldurarak, bol miktarda kullandırabilirsiniz. Sinüzit tedavisinde antibiyotik buna da kıymet veriyorum.”
       
BEBEKLERDEKİ TIKANIKLIK
       Bebeklerdeki tıkanıklık ile ilgili olarak ise Doç. Dr. Üneri, şunları söyledi: “Şimdi kış mevsimi, büyük bir ihtimalle evin havası kurudur. O da bebeğin solunum problemini arttırır. Mümkün olduğu kadar odada rutubeti sağlamak lazım. Klasik yöntem buhar makinesiyle olabilir. Ama tabi her zaman bulunabilecek bir şey değil. Odada eğer soba varsa, sobanın üstünde mutlaka su olması lazım. Radyatör varsa üzerinde su bulunması lazım. Hatta tıkanıklığın fazla olduğu zaman, başka bir yerde, geniş ağızlı bir kapta kaynatacağınız suyu bebeğin odasında bulundurabilirsiniz. Yapabileceğiniz sadece serum fizyolojik damlatmak. Oda ısısında tuttuğunuz serumfizyolojiği bebeğin burnuna birer, ikişer damla damlatma. Başka bir şey yapmaya gerek yok.”
       
ORTA KULAK İLTİHABI
       Özellikle çocukların orta kulak iltihabında risk grubu içinde bulunduklarını belirten Doç. Dr. Üneri, orta kulak iltihabı ile ilgili şunları söyledi: “Orta kulak iltihabı genelde çocuk yaşta görülen bir rahatsızlık. O da çocuklardaki anatomik özelliklerden, östaki borusunun anatomik özelliğinden dolayı oluyor. Geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında, nezle sırasında orta kulak iltihabına yakalanmak da olası. Artı, eğer anne, baba, daha önce sık orta kulak iltihabına yakalanıyorsa, yine genetik yatkınlık söz konusu. Evde sigara içiliyorsa, bu riski arttırıyor. Yine çocuğun beslenmesi, normal yaşam düzeni, stresi, bunların hepsi etkin faktörler.”
       
ORTA KULAK İLTİHABININ BELİRTİLERİ
       Belirtilerin çocuklarda en fazla ağrı olduğunu belirten Doç. Dr. Üneri, konu ile ilgili olarak şöyle devam etti: “Ya da büyüklerde ağrı, dolgunluk. Bir de nezle sırasında çocuklar için, büyükler için de burun çok tıkandığı zaman genellikle sümkürür. Çocuklara sümkürmeyi öğretimiz. Çünkü normalde doğuşta hiç birimiz sümkürmeyi bilmeyiz. Onun için anne, baba, çocuğa, sümkür, hınkır, burnunu temizle, der. Aslında bu çok yanlış. Çünkü sümkürmekle o burun içindeki enfekte materyali basınçla östakiden orta kulağa gönderiyorsunuz. Yani, orta kulak iltihabı olması için davetiye çıkartıyorsunuz. Aslında fizyolojik olan çekip, yutma, her ne kadar kulağa hoş gelmese de... Çocukları bence sümkürmeyi öğretmemek lazım. Büyüklerin de eğer çok rahatsız oluyorsa, basınçla sümkürmemeleri lazım. Korunmak için yapılabilecek en mantıklı şey bu.”
       
ORTA KULAK İLTİHABININ TEDAVİSİ
       Orta kulak iltihabı tedavisinde uygulanan yöntemler ile ilgili olarak ise Doç. Dr. Üneri, şu bilgileri verdi: “Enfeksiyon, yani orta kulak iltihabı başladıysa, mutlaka antibiyotik kullanıyoruz. Virütük kökenli olduğuna inansak bile... Artı, bir takım sempotamik ilaçlar, ödemi azaltıcı, ağrıyı azaltıcı, burnu açıcı, östakiyi açıcı diğer ilaçlarla birlikte tam tedavi uyguluyoruz.”
       
TEDAVİ SÜRESİ
       Doç. Dr. Üneri, orta kulak iltihabının tedavi süresi ile ilgili olarak şu açıklamaları yaptı: “Genelde, eğer komplike bir vaka değilse, nezlenin hemen arkasından başladıysa, beş-altı günde toparlar. Bir hafta süreyle kullanırız ilaçları. Çocuklarda biraz daha dikkatli olmak lazım. Orta kulak iltihabının arkasından eğer yatkınlığı varsa, geniz eti biraz iriyse, sıvı toplaması gelişebilir. O serozotit medya dediğimiz orta kulakta su toplaması hadisesi gelişebilir. Ama bu çocukları biraz daha yakın kontrol edip, biraz daha tedavisini uzatabiliyoruz.”
       
GENİZ ETİ PROBLEMİ VE ENFEKSİYONLAR
       Çocuklardaki geniz eti probleminin, gelişimi de etkileyen bir etken olduğunu belirten Doç. Dr. Üneri, kış mevsiminde gelişen enfeksiyonlara bağlı olarak nasıl bir yol izlenmesi ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Geniz eti, aynı bademcik gibi bütün çocuklarda varolan bağışıklık sistemine ait bir doku. Önem o adenoitin, yani geniz etinin varlığı, yokluğu değil, çocuğun genzine oranla büyüklüğü ve problem çıkartıp çıkartmaması. Bir grup çocukta bunu hiç hissetmezseniz. Diğer grup çocukta, orta büyüklükte diyelim bir adenoit vardır. Her nezle, gripte tıkanır. Nezlesi, gribi uzun sürer ya da geçtikten sonra orta kulak iltihabı geçirdiyse o biraz uzun sürer. Ama eninde sonunda tedaviye cevap verir. Kış mevsiminde biraz zorlanır, baharda, yazda rahat eder. Şimdi böyle vakalarda çok fazla bir şey yapmaya gerek yok, eğer toparlayabiliyorsa... Üçüncü bir grup, adenoit, büyür ve büyük kalır. ”
       Doç. Dr. Üneri, söyle devam etti: “Buna bağlı olarak ikinci problemler gelişir. En sevmediğimiz şey, orta kulakta sıvı birikimi.. Eğer adenoit büyükse, beraberinde orta kulakta sıvı birikimi oluştuysa ve tedaviye cevap vermiyorsa, o zaman ameliyat olması lazım. Çünkü, orta kulak sıvı birikimine zamanında müdahale etmezseniz, ileride can sıkıcı bir takım sorunlara neden olabiliyor. Orada ameliyatı devreye sokmak lazım. İkinci bir grup, daha nadir olarak, sinüs enfeksiyonları. Adenoit büyükse, tedaviye cevap vermeyen sinüs enfeksiyonu varsa, yine adenoiti almak lazım. Eğer bademcik ameliyatı oluyorsa, beraberinde adenoit varsa, çocuk uyumuşken, adenoit de alınıyor. Birini alıp, birini bırakma söz konusu değil. Ama tek başına geniz etine, sadece büyük, kulakta, sinüste sorun yok. O daha nadir koyduğumuz bir endikasyon. Eğer çok aşırı derecede uyku bozukluğu varsa, uyku apnesi oluyorsa, çocuğun gelişmesi geriliyorsa... Büyüme hormonu biliyorsunuz uykuda salgılanır. Onun da sağlıklı bir uyku olması lazım. Bunu bozuyorsa, o zaman da tek başına adenoitin alınması düşünülebilir.”
       
ENFEKSİYONLARDAN KORUNMADA BESLENME
       Enfeksiyonlardan korunmada beslenme biçiminin etkisi ile ilgili olarak Doç. Dr. Üneri, şu bilgileri verdi: “Bir defa düzgün beslenmeye özen göstermeliyiz. Yani, saatinde, muntazam, vücut ritmini bozmadan beslenmek. Artı, mümkün olduğu kadar sağlıklı gıdalarla, katkı maddesi içermeyen, doğal sebze ve meyvalarla beslenmek, enfeksiyon riskini azaltır.”
       
TAVUK SUYU ÇORBASININ ROLÜ
       Enfeksiyonlarda, gripte, nezlede, önerilen tavuk suyu çorbasının bilimsel bir geçerliliği olduğunu belirten Doç. Dr. Üneri, şunları söyledi: “Uzun yıllardır bizim klasik yayınlarda özellikle balgam söktürücü olarak tavuk suyu geçer. İlk karşılaştığımda bana da çok şaşırtıcı gelmişti. Ama özellikle son yıllarda giderek artan oranda bununla ilgili yazılar var. Bir kaç şekilde etkili olduğu düşünülüyor. Birincisi, içindeki bir takım maddelerin öksürük şuruplarındaki balgam sökücü olduğu, ikincisi tuzlu ve sıvı veriyorsunuz hastaya... Özellikle gripte ateş olduğu zaman vücutta bir kuruma meydana geliyor. Tavuk suyu içirdiğiniz zaman kurumayı düzeltiyorsunuz. İçindeki bir takım mineraller, eklem ağırlığınızın ve kırıklıklarınızın geçmesine neden oluyor. Sonuçta ben öneriyorum hastalarıma, günde en az bir kupa tavuk suyu. Limonlu ve biberli, tavuğun herhangi bir yerinden kaynatılarak, illa çorba haline getirmek de şart değil, düz olarak içilebilir. Bir tek komplikasyonu var. Bir hafta içtiğiniz zaman, bir ay boyunca tavuk görmek istemiyorsunuz.”
       
BİTKİSEL BAŞKA YÖNTEMLER
       Bitki çayları ile ilgili olarak ise Doç. Dr. Üneri, şu açıklamaları yaptı: “Bilimselliği kanıtlanmış değil. Kış mevsiminde kullanılan bir şey. Şimdi yaygın olarak tüketiliyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiğine, direnci arttırdığına inanılıyor. Ben bunların hepsinin faydalı olduğuna inanıyorum. Hiçbir şey olmasa da, ılık sıvı bir defa, sıvı alımını arttırıyor. Artı, mutlaka içlerinde hepsinin bir takım maddeler var. Zaten ilaçlar da bitkilerden yapılıyor, biliyorsunuz. Sonra inanarak içiyorsanız, bir katkısı oluyor mutlaka...”
       
KORUNMAK İÇİN...
       Korunmak için nelere özen göstermemiz konusunda ise Doç. Dr. Üneri, şu noktalara değindi: “Korunmak için önce dinlenmek, iyi uyumak, iyi beslenmek, ellerimizi yıkamak kış mevsiminde, toplu yerlere girerken mümkün olduğu özenli olmak, sigara, alkol ve stresten mümkün olduğu kadar uzak kalmaya çalışmak.”
       
       
    TOP5 Sağlık için sevilmeyen yiyecekler tüketiliyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları