Home page

Haber Menüsü


 
Milano kökenli sorular...
 
Terim-Ancelotti duellosundan “biz-onlar” gerçeğine geçiyorum, içim buruk. Bir tarafta İmaparator’umuzu bile saran Avrupa sevdası diğer tarafta Avrupalı’nın küstah edası.
 
Tayfun Öneş
NTV-MSNBC
 
7 Kasım—  Tarih 5 Kasım 2001, haftalar öncesinden planlanmış ve futbolla kelalaka bir konuda bir eğitim semineri için İstanbul Swiss Otel’e doğru yol almaktayım. Birkaç gün önce gazetelerden birinde okuduğuma göre aynı gün Fatih Terim de aynı otelde “Takımdaşlık” üzerine başka bir seminere katılacakmış. Yıllar önce iki kez sohbet etme ve yakından görme fırsatı bulduğum İmparator’la yeniden karşılaşabilecek miydim acaba?

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Arabam otele doğru yol aldıkça, İstanbul’da kasvetli bir Kasım günü daha karanlıkta ağlar gibi son saatlerine yaklaşmakta, akşam olmakta. Radyom açık, Maçka’ya doğru ilerlerken kanallardan birinde Barış Manço’nun “Dağlar Dağlar” adlı şarkısı çalınıyor. O ölümsüz parçadan en çok şu sözler dilime dolanıyor... Mırıldanarak giriyorum otelden içeri.
       ... Git-ti-ğin yer-den ka-ra ha-ber var...
       “Takımdaşlık” seminerine rağbet büyük, bizi başka bir binaya alıyorlar. Fatih Terim’i görmek mümkün olmuyor. Saatler sonra çıkıyorum seminerden, eve dönerken yine radyom açık. Bir flaş haber: Terim’in Milan’daki görevine son verildi.
       İlkin kalleşçe bir saldırıya uğramış gibi oluyorum, mantığını ya da mantıksızlığını sorgulayamadan öylece kalakalıyorum. Aylar önce “Onun hırsı dağları deler” başlıklı bir yazı yazmış, bu yüzden eleştirilmiştim ama bu haber şimdi çok başka türlü üzmüştü beni.
       
SORULAR, SORULAR...
       
Ne olmuştu? Topu, topu 9 hafta geçmiş olmasına rağmen bir Torino mağlubiyetine kurban mı edilmişti? Edilmiştik? İtalyan medyası ve mafya tarzı futbol tayfası bizdekinin tersine mi işliyordu orada? Bizde yabancılara gösterilen tolerans yerli hocalara gösterilenin katbekat üzerindeyken, İtalya’da tam tersi mi söz konusuydu ve bu konuda Mussolini’nin doktrini mi şahlanıyordu macaroni ruhlarda? Bir derbi (Inter) maçında ve eski takımı Fiorentina’ya karşı, Serie A istatistikleri için oldukça şatafatlı sayılabilecek sonuçlarla alınmış galibiyetler özel ve güzel motivasyonlarla kazanılmıştı da onun dışındaki maçlar, yani sıradan maçlar mı Terim’i Terim yapan özelliklerinden alıkoymuştu?
       Azimle ilerletmeye çalıştığı İtalyancası birebir motivasyon için çok mu yetersiz kalmıştı? Politik ve idareten davranmasını engelleyen sivri kişiliği, İtalyan futbol mafyasını huzursuz mu etmişti? Galliani miydi ipi çeken, yoksa Ancelotti miydi medyayı ve Galliani’yi galeyana getiren? Son maçtan sonra “Beni sabote mi ediyosunuz?” diyerek üzerine yürüdüğü futbolcu(lar) gerçekten sabote mi etmişlerdi imparatorumuzu?
       Bir röportajında okumuştum, Schevichenko onu ne kadar sevip, güvendiğini anlatıyordu (İtalyan ve Türk olmayan) yabancı medya mensubuna. Son iki maçta Schevi oynasa sabotaj bir başka bahara mı kalacaktı? Hani futbol erkek oyunuydu? Terim Istanbul’dan Milano’ya dönmeyecek miydi ki yüzüne karşı söylemeye dahi cesaret edememişlerdi?
       Bu sorular gün ışığına çıkar mı bilemem ama önümüzdeki günlerde hem İtalyan hem de en alasından Türk senaryoları yazılacaktır nasıl olsa... Asıl sebep(ler) konusunda uzaktan atışlarla hedef tutturmaya çalıştıkça medyamız, biz de içlerinden aklımıza en çok yatanlarını gönlümüze göre olanlarla örtüştürerek bu İtalyan “puzzle”nda boş kalan yerlere dolduracağız sırasıyla. Herkes gibi ben de bekleyeceğim.
       
PEKİ YA BUNDAN SONRASI?
       Her biri “meçhul”e dolanmış bir sürü soru havalanıyor içimden... İlk aklıma gelen soru şu : Şimdi Fatih Terim ne yapacak? Bu sezon sonuna kadar hiçbir İtalyan takımını çalıştıramaz, kural gereği. Gurur ve inat yaparak ve “görürsünüz siz!” hışmıyla, önümüzdeki sezon için ona daha sabırlı davranacak bir “alt sıra” Seri A takımıyla temasa geçer mi? Yoksa, bekler ve inzivaya mı çekilir ona en uymayan olasılıkla...
       Serie A’nın canı cehenneme, dönüyorum Süper Lig’e, hemen aklıma Sadi Tekelioğlu’nun istifası geliyor (ki sonradan öğreniyorum Briegel kapmış o köşeyi de; halbuki ne güzel olurdu) ve Daum sancısından doğma Beşiktaş ihtimali geçiyor aklımdan. Her iki renk de bir başka hedefine, “Bir gün Galatasaray’ın Beckenbauer’ı olmak”tan olma, o en üst rafta duran hedefine ters düştüğü için imparatorun bu ihtimaller de yavan kalıyor hemen. Öyleyse ne olacak şimdi? (Ümit Davala bile geçiyor aklımdan, sevimsiz bir dudak bükümü konuyor yüzüme ister istemez.)
       Ve Lucescu geliyor gözlerimin önüne. Asıl bundan sonra ne kadar zor Lucescu’nun işi. Roma-Liverpool-Barcelona şeytan üçgeninde debelenmek ve Süper Lig’de “yerel efsane”nin nefesini ensesinde hissederek yaşamak yetmiyormuş gibi bir de İmparator’un nefesi savuracak, hiç taranmış göremediğimiz saçlarını. Medyamız o nefeslerle şişirecek değiş-tokuş rüzgarlarını artık her fırsatta. Sonra Okan, Emre ve Hakan Şükür’ü düşünüyorum.
       Etten, kemikten olmalarında sorumluluk sahibi değiliz de psikolojierinden hep birlikte sorumluyuz, görmezlikten gelsek de. Bu İt-alyan tavrından o talebelere çıkacak ruhsal fatura ne olacak şimdi? “Hocamıza yapılan bizi daha çok kamçılar” sözleri mi dolaşacak İnter’in yedek kulübesinde kulaktan kulağa; yoksa “biz buraya ait değiliz galiba”larla daha mı çok titreyecek o genç bacaklar?
       Dedim ya bir sürü soru geçiyor aklımdan; Mesela T-E-R-İ-M harfleri üzerinde yapılan animasyonla piyasaya sürülen görsel gsm reklamı geliyor gözlerimin önüne. “Sinyor Terim, Sinyor Terim” diye bağıran çocuk bu reklam için ne kadar aldı bilinmez ama duyduğuma göre 1 milyon dolara anlaşmış imparator. Şimdi ne olacak? Reklamdaki demir parmaklık bu kez farklı kapandı, yine de “uzan”abilecek mi imparator milyon dolara?
       Akşamın karanlığında bunları düşünmek fayda etmiyor, önümüzdeki günlerin ışığında aydınlanacak bu sorular. Son olarak Ancelotti geliyor gözlerimin önüne. Fenerbahçe yönetiminin birkaç sezon önce “anlaştık” diyerek İstanbul’a getirdiği ve son dakika manevrasıyla ülkesine dönen Ancelotti.
       Terim-Ancelotti duellosundan “biz-onlar” gerçeğine geçiyorum, içim buruk. Bir tarafta İmaparator’umuzu bile saran Avrupa sevdası diğer tarafta Avrupalı’nın küstah edası. Terim, bir telefonla gelen “şok son” mesajına tepkisini soran gazetecilerimize “biz ne ateşlerden geçtik” diye cevap verebiliyor da yalvara yakara Türkiye’ye getirilmeye çalışılan İt-alyan Angelotti’ler hangi ateşlerden geçiyorlar acaba?
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları