|
|
Arabam otele doğru yol aldıkça, İstanbulda kasvetli bir Kasım günü daha karanlıkta ağlar gibi son saatlerine yaklaşmakta, akşam olmakta. Radyom açık, Maçkaya doğru ilerlerken kanallardan birinde Barış Mançonun Dağlar Dağlar adlı şarkısı çalınıyor. O ölümsüz parçadan en çok şu sözler dilime dolanıyor... Mırıldanarak giriyorum otelden içeri. ... Git-ti-ğin yer-den ka-ra ha-ber var... Takımdaşlık seminerine rağbet büyük, bizi başka bir binaya alıyorlar. Fatih Terimi görmek mümkün olmuyor. Saatler sonra çıkıyorum seminerden, eve dönerken yine radyom açık. Bir flaş haber: Terimin Milandaki görevine son verildi. İlkin kalleşçe bir saldırıya uğramış gibi oluyorum, mantığını ya da mantıksızlığını sorgulayamadan öylece kalakalıyorum. Aylar önce Onun hırsı dağları deler başlıklı bir yazı yazmış, bu yüzden eleştirilmiştim ama bu haber şimdi çok başka türlü üzmüştü beni. SORULAR, SORULAR... Ne olmuştu? Topu, topu 9 hafta geçmiş olmasına rağmen bir Torino mağlubiyetine kurban mı edilmişti? Edilmiştik? İtalyan medyası ve mafya tarzı futbol tayfası bizdekinin tersine mi işliyordu orada? Bizde yabancılara gösterilen tolerans yerli hocalara gösterilenin katbekat üzerindeyken, İtalyada tam tersi mi söz konusuydu ve bu konuda Mussolininin doktrini mi şahlanıyordu macaroni ruhlarda? Bir derbi (Inter) maçında ve eski takımı Fiorentinaya karşı, Serie A istatistikleri için oldukça şatafatlı sayılabilecek sonuçlarla alınmış galibiyetler özel ve güzel motivasyonlarla kazanılmıştı da onun dışındaki maçlar, yani sıradan maçlar mı Terimi Terim yapan özelliklerinden alıkoymuştu? Azimle ilerletmeye çalıştığı İtalyancası birebir motivasyon için çok mu yetersiz kalmıştı? Politik ve idareten davranmasını engelleyen sivri kişiliği, İtalyan futbol mafyasını huzursuz mu etmişti? Galliani miydi ipi çeken, yoksa Ancelotti miydi medyayı ve Gallianiyi galeyana getiren? Son maçtan sonra Beni sabote mi ediyosunuz? diyerek üzerine yürüdüğü futbolcu(lar) gerçekten sabote mi etmişlerdi imparatorumuzu? Bir röportajında okumuştum, Schevichenko onu ne kadar sevip, güvendiğini anlatıyordu (İtalyan ve Türk olmayan) yabancı medya mensubuna. Son iki maçta Schevi oynasa sabotaj bir başka bahara mı kalacaktı? Hani futbol erkek oyunuydu? Terim Istanbuldan Milanoya dönmeyecek miydi ki yüzüne karşı söylemeye dahi cesaret edememişlerdi? Bu sorular gün ışığına çıkar mı bilemem ama önümüzdeki günlerde hem İtalyan hem de en alasından Türk senaryoları yazılacaktır nasıl olsa... Asıl sebep(ler) konusunda uzaktan atışlarla hedef tutturmaya çalıştıkça medyamız, biz de içlerinden aklımıza en çok yatanlarını gönlümüze göre olanlarla örtüştürerek bu İtalyan puzzlenda boş kalan yerlere dolduracağız sırasıyla. Herkes gibi ben de bekleyeceğim. PEKİ YA BUNDAN SONRASI? Her biri meçhule dolanmış bir sürü soru havalanıyor içimden... İlk aklıma gelen soru şu : Şimdi Fatih Terim ne yapacak? Bu sezon sonuna kadar hiçbir İtalyan takımını çalıştıramaz, kural gereği. Gurur ve inat yaparak ve görürsünüz siz! hışmıyla, önümüzdeki sezon için ona daha sabırlı davranacak bir alt sıra Seri A takımıyla temasa geçer mi? Yoksa, bekler ve inzivaya mı çekilir ona en uymayan olasılıkla... Serie Anın canı cehenneme, dönüyorum Süper Lige, hemen aklıma Sadi Tekelioğlunun istifası geliyor (ki sonradan öğreniyorum Briegel kapmış o köşeyi de; halbuki ne güzel olurdu) ve Daum sancısından doğma Beşiktaş ihtimali geçiyor aklımdan. Her iki renk de bir başka hedefine, Bir gün Galatasarayın Beckenbauerı olmaktan olma, o en üst rafta duran hedefine ters düştüğü için imparatorun bu ihtimaller de yavan kalıyor hemen. Öyleyse ne olacak şimdi? (Ümit Davala bile geçiyor aklımdan, sevimsiz bir dudak bükümü konuyor yüzüme ister istemez.) Ve Lucescu geliyor gözlerimin önüne. Asıl bundan sonra ne kadar zor Lucescunun işi. Roma-Liverpool-Barcelona şeytan üçgeninde debelenmek ve Süper Ligde yerel efsanenin nefesini ensesinde hissederek yaşamak yetmiyormuş gibi bir de İmparatorun nefesi savuracak, hiç taranmış göremediğimiz saçlarını. Medyamız o nefeslerle şişirecek değiş-tokuş rüzgarlarını artık her fırsatta. Sonra Okan, Emre ve Hakan Şükürü düşünüyorum. Etten, kemikten olmalarında sorumluluk sahibi değiliz de psikolojierinden hep birlikte sorumluyuz, görmezlikten gelsek de. Bu İt-alyan tavrından o talebelere çıkacak ruhsal fatura ne olacak şimdi? Hocamıza yapılan bizi daha çok kamçılar sözleri mi dolaşacak İnterin yedek kulübesinde kulaktan kulağa; yoksa biz buraya ait değiliz galibalarla daha mı çok titreyecek o genç bacaklar? Dedim ya bir sürü soru geçiyor aklımdan; Mesela T-E-R-İ-M harfleri üzerinde yapılan animasyonla piyasaya sürülen görsel gsm reklamı geliyor gözlerimin önüne. Sinyor Terim, Sinyor Terim diye bağıran çocuk bu reklam için ne kadar aldı bilinmez ama duyduğuma göre 1 milyon dolara anlaşmış imparator. Şimdi ne olacak? Reklamdaki demir parmaklık bu kez farklı kapandı, yine de uzanabilecek mi imparator milyon dolara? Akşamın karanlığında bunları düşünmek fayda etmiyor, önümüzdeki günlerin ışığında aydınlanacak bu sorular. Son olarak Ancelotti geliyor gözlerimin önüne. Fenerbahçe yönetiminin birkaç sezon önce anlaştık diyerek İstanbula getirdiği ve son dakika manevrasıyla ülkesine dönen Ancelotti. Terim-Ancelotti duellosundan biz-onlar gerçeğine geçiyorum, içim buruk. Bir tarafta İmaparatorumuzu bile saran Avrupa sevdası diğer tarafta Avrupalının küstah edası. Terim, bir telefonla gelen şok son mesajına tepkisini soran gazetecilerimize biz ne ateşlerden geçtik diye cevap verebiliyor da yalvara yakara Türkiyeye getirilmeye çalışılan İt-alyan Angelottiler hangi ateşlerden geçiyorlar acaba? | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||