|
|
Herkes bu skoru yeterince yorumladı. Galatasarayın şimdiye kadar Avrupa maçları ertesinde gazetelerde çıkan maç yorumlarını görmek bile istemeyen gözler dahi bu Cumartesi sabahı Bursa maçı yorumu için çaylarını, sigaralarını tellendirip çevirdiler spor sayfalarını. Onca yazılan, çizilenden sonra bana laf düşmez elbet. Ben Galatasarayın ŞLde bundan sonra karşılacağı rakiplerine ait bilgileri (Champions League Dergisinin son sayısından derleyerek) sizlere aktarmaya çalışmak isityorum. Yine de ille de ne taraf olduğumu merak eden bazı okuyucularımın Galatasarayın hezimete uğradığı bir maçı yorumlamak işinize gelmedi di mi? der gibi olduklarını görür gibiyim. Sırf onlar için birkaç cümlelik yorum da benden o zaman : Hem de PSV maçından 68 saat sonra oynadılar gibi geç kalınmış bir bahane ya da itiraza sığınmadan. Bence bu skor ve yenilgi tam zamanında geldi. Aslında son PSV maçı hariç, ŞLndeki maçlarında da 2 yıl önceki havasından uzak oynayan Galatasarayı boş bulununca nelerin beklediğini görmek açısından iyi oldu. Kimileri yine de Bursadan 5 yenir mi? diye düşünebilirler ama ben dünyanın gözleri önünde oynanan bir maçta bir İtalyan ya da İngiliz (özellikle İspanyol demiyorum ki derdimin başkalarına laf sokuşturmak olmadığı anlaşılsın) takımından yenilecek 3-4 gollük farka, Bursadan gelen 5-0lık farkı tercih edenlerdenim. Malum, hem dışarıya karşı onurumuz durumları, hem de ligimizin heyecanı bakımından... Fakat maç sonrası Bugün rakip Real Madrid de olsa farketmezdi diyen Nejat Bijediç Hocama orada olsaydım ve elime mikrofon verselerdi, doğrusu şu soruyu sormak isterdim : Hocam, bugün Yozgata ya da Siirte 5 atmış olsaydınız, yine de bu yorumu yapar mıydınız? (Neyse, tebrikler... Lamı, cimi yok. Bugün harikaydınız.) Geçelim rakiplere : Barcelona : İlk turda Fenerbahçemiz ile aynı gurupta olduğundan bu dünya markasıyla biraz daha yakından ilgilenmiştik zaten. Yine de hatırlatalım. Bütün guruplar içinde en fazla puan toplayan takım Barcelona oldu. Deplasmanda Bayer Leverkusene yenilmesinin haricinde bütün maçlarını kazandı. Barcelona için İspanyol otoriteler yeniden yapılanma içinde olduğunu söylüyorlar. Temelinde de iki sebep yatıyor : Birincisi, Avrupanın en zengin kulüplerinden biri olmasına rağmen mazisinde sadece bir tane (1992) Avrupa Şampiyonluğu bulunması. İkincisi, son birkaç sezondur İspanyadaki sükselerinden de eser kalmamış olması. Örneğin: Yalnızca Real Madride değil, son iki sezondur Deportivoya da geçiliyorlar. Yeniden yapılanma kendini teknik direktör seçimiyle de gösterdi. Carlos Rexach hem Barcelonanın eski bir oyuncusu hem de Cruyffun yardımcısıydı. Yine de 1945 yılından beri bir İspanyol Hoca ile hiç La Liga şampiyonluğu kazanamayan katalan takımının başına Rexachın getirilmesi bir takım değişimlerin ilk habercisi oldu. Ayrıca, Güney Amerika ağırlıklı genç oyunculara yatırım yaparak takımı gençleştirme kararı aldılar. Brezilyalı Geovanni ve Rochemback ve Fransız Christamval 20 yaş civarındaki genç isimlere örnekler. Arjantinden gelen Saviolayı ise bilmeyeniniz yoktur zaten. Bir de 21 yaşındaki Xavi var ama bunların hiçbirisi giden bir Ağabeyi aratmadan oynamalarına yetmiyor. O da Guardiola. Takımı toparlayan ve yöneten Guordiolanın eksikliği hala hissediliyor. En zayıf yerleri defansları. Ama ileride şu dönem dünyanın en komple forveti olarak görülen Rivaldo, onun yanında da Kluivert, Luis Enrique, Overmars, Saviola ve Dani varken defansın ne önemi var? denebilir. Yani Galatasarayın topu Barcelona defansını zorlayacak kadar ileriye taşımadan önce Rivaldo ve arkadaşlarına önlem alması gerekecek. Roma: Mastermind (Usta Zeka) Totti ve Batistuta ile coşan Romalı gladyatörler ilk tur maçlarında her türlü sonuçla tanıştılar. 2 galibiyete karşılık, 3 beraberlik aldılar bir kez de (kendi sahalarında Real Madridten) mağlubiyet. Romanın, geçen yıl Serie A şampiyonluğunda ve bu yılki ŞL başarısında teknik direktörleri Fabio Capellonun katkısı büyük. Capellonun kişisel kariyerindeki başarılar, Romanınkilerden fazla. Milanla gelen 4 İtalya şampiyonluğu, 1 ŞL şampiyonluğu, 1 Süper Kupa, Real Madridle 1997de bir La Liga şampiyonluğu ve Realin 1998, 2000 ŞL başarılarının temeline atılan imza. Bunca başarıdan sonra Avrupa futbol kulislerinde konuşulan o ki : Alex Fergussonun Manchester Uniteda veda ettiği gün Capello da İngiltereye uçak biletini almış olacak. Dolayısıyla Galatasarayın Romayla mücadelesinde Lucescunun Capelloyla mücadelesi başrol oynayacak gibi. Defanslarında Samuel ve Carlos iyi ancak Aldair 36 yaşında. Asıl korkulu bela sağ ve sol kanatları çok iyi kullanan Cafu ile Candela. Tabii onların getirdiği toplarla harikalar yaratan Batistuta. 9 sene Floransada şampiyonluk özlemi çeken Bati, Romaya geçer geçmez şampiyonlukla tanıştı. Şimdi hedefi hem Avrupada ŞL şampiyonluğunu tatmak hem de Dünya Kupası 2002de Arjantinle şampiyon olup ondan sonra emekli olmak. Bu yüzden de çok hırslı ve formda. Francesco Totti ile birlikte Batistutanın Roma için akıttığı terler Galatasaray seyircisi için ecel terlerine dönüşebilir. Liverpool: Onları bizim jenerasyon çok iyi biliyor. Son kez 1984de Avrupa Şampiyonu olmuşlardı. Belki arkası da gelecekti ama ertesi yıl yaşanan Heysel faciasıyla İngiliz takımları uzunca bir süre Avrupa kupalarına katılmaktan men edilince onlar da unutulur gibi oldular. Taa ki geçen sezon UEFA şampiyonu olarak tekrar ortaya çıkana kadar. İlk turdaki gurup maçlarında hep benzer skorlar aldılar ama hiç yenilmediler. Portekizin Boavistasıyla içeride dışarıda 1-1 berabere kaldılar, Dinamo Kievi de her iki maçta 1-0la geçtiler. Dortmundla deplasmanda golsüz bir maç, kendi sahalarında 2-0lık galibiyet. Yaşı nispeten genç olan, dolayısıyla Liverpoolun hızlı zamanlarını bilmeyen futbolseverlere bir hatırlatma yapalım: Onlar İngilterenin Premier Leaguende en fazla (18 kez) şampiyon olan takım. Ancak, 1990dan bu yana şampiyon olamıyorlar, bu yüzden de (kimilerine garip gelebilir ama) UEFA şampiyonluğunun üstüne bir İngiltere şampiyonluğu onlar için ŞL şampiyonluğundan daha önemli. Zaten son yıllarda bu konuda tekel oluşturan Manchester Unitedı en fazla yenebilen takım onlar. (Bu hafta da 3-1le devirmeyi başardılar) Dört sene önce takımın başına geçen Fransız direktör Gerard Houlier, bu sezon İngiltere Şampiyonluğu için de söz verdi o yüzden üç günde bir maç yapmak biraz canlarını sıkıyor. Forvetleri Owen, İngilterenin en sevilen oyuncularından (hele son Almanya zaferindeki payından sonra bu sevgi iyice arttı) ve sakatlığı tamamen geçmiş durumda. Yanında Heskey ve Fowler var. Litmanen de yabana atılmayacak bir yedek. Orta sahada genç Gerardın tecrübesizliğini Bayern Münihten aldıkları ve ŞL tecrübesine sahip Hamannla kapatmaya çalışıyorlar. İlk gurup maçlarını namağlup bitirmeleri hem güçlerini hem de geçen sezon yakaladıkları formu sürdürdüklerini gösteriyor. Galatasarayı Romadan ve Barcelonadan daha fazla zorlayacaklar gibi... Rakipler böyle, ya Galatasaray? Söylendiğine göre kendilerine o kadar güveniyorlarmış ki son resmi maçlarında ayların yedeği Faruku (hem de Faruku !) sağbek oynatmışlar! | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||