|
|
Birincisi, bu görüntülerle amaç edinilen karşı tarafı rahatsız etme tavrı, belki geçen sezonun sonlarında Kadıköye konuk(!) olan Galatasaraylı taraftarların maruz kaldığı çirkin şeyler kadar sevimsiz değildi ama Galatasaray Yönetimi de kendi taraftarına; yani günlerdir Kadıköydeki derbinin intikamını(!) almasından korkulan taraftara bir yerde sizin bir şey yapmanıza gerek yok, o işi biz hallederiz, hem de teknolojiyi kullanarak demiş olmuyor muydu? İkincisi ise : Yine skorbordda gözüme çarpan (aslında hiç unutamadığım) görüntüler yüzünden takıldı aklıma; dev ekran Yeşilköy havaalanında oyuncularına saldıran Fener taraftarını ve Dereağzında Rüştünün kendi arabasında tekme tokat dövülüşünü gösteriyordu. Bu görüntülere Fenerbahçeli taraftarlar kızmalı mıydı; yoksa utanmalı mıydı? Belki de bu görüntülerin sarı lacivertli fanatikler üzerinde nihayet çok farklı bir etkisi olacaktı ve ilk kez yaptıklarından dolayı adam akıllı pişman olabilecekler, bir daha böyle abuk ve üzücü şeylere kalkışmayacaklardı. Asıl bu açıdan bakınca, GSli yöneticilere aklınızla bin yaşayın diyesim geldi. İLK YARIDA TOP ORTA SAHADAKİ CURCUNAYA TAKILDI KALDI... Geçelim maça : Adam gibi bir derbi izleyecek miyiz diye düşünürken hemen gördük ki izleyeceğimiz maç tam adam adama bir derbi olacaktı. Bir tarafta iddiasız ve oyuncu değişikliklerini bile kimi zaman seyircinin isteği üzerine veya mecburiyetten yapan Lucescu diğer tarafta iddialı ve bırakın seyirciyi, bilirkişi(!) eleştirilerini bile kulak arkası ediveren Denizli. Barcelona maçından sonra medyadaki çoğunluk Denizliyi adam adama taktiğinden dolayı eleştireceğine hocam taktiğin mükemmel, aynen devam et! deseydi, Denizli yine takımı adam adama ile sahaya sürer miydi? Orasını Allah bilir? Denizlinin bu taktiğine karşılık Galatasarayın hocası ne yapmıştı? Kalabalık bir defans ve defans önü dizilişi, ileride de bir tek (Sergen beselemeli) Ümit Karan. Lucescunun tek adam adama tercihi vardı; o da ne zaman ne yapacağı belli olmayan Yusufu Bülent Akınla kilitlemek. İlk 45 dakika dolarken Rüştü ile Ümit Karan adeta tribünlerin havasına uyup, yok yere biribirileriyle didişiyorlardı ki o pozisyon da olmasa top orta sahadaki curcunayı terkedip kaleye yönelmeyecek gibiydi. İlk yarı bittiğinde işler Hocaların istediği gibi gidiyordu. Ali Sami Yen cehenneminden çıkartılacak bir beraberlik kötü müydü? Ya da en iyi zamanında bile Fenerden gol yemiş Galatasaray için Capone-Mondragon anlaşmazlığı dışında kalesinde hiç tehlike yaşamamış olmanın neresi kötüydü? Seyirci bununla yetinir miydi? Devre arasında bir Galatsaraylı üzgündü ve yanındakine dert yanıyordu. - Kötüyüz abi, böyle giderse yine yenileceğiz! Yanındaki cevap verdi : - Oğlum, şimdiye kadar Fener derbilerinde biz iyi oynuyorduk da ne oluyordu? Bırak bu sefer de biz kötü olalım! Göreceksin bu sefer yeneceğiz. U-A! Küçük Dev Adam Suat... Kaptan Bülent İnsanın kötü gitmesin işi, muhallebi yerken kırılır dişi hesabı, düz yolda lastiği patlayan kamyon şoförü gibi ağlamaklı olup, sedye ile dışarı alındı. Yerine yedekler arasında yanlış duyum alan Vedat hazırlanır gibi olunca, Galatasaraylı taraftarın yüzü o an Bülent Korkmazdan daha ağlamaklı oldu. Meğer çağrılan yedek, allahtan, U-A! Küçük Dev Adam, Suatmış. Oyuna bir girdi, pir girdi... Yalnız müdafa değil, hücumu da öğretti sahadakilere. Güzel bir orta yaptı, Aptullah bile hayran hayran(!) seyretti. Perez indirdi, Bülent Akın vurdu. Futbolun garip oyun olduğu bir kez daha kanıtlandı. Haftalardır taraftarın en tu kaka oyuncusu Bülent Akın, ilk resmi golünü Fenere atıyordu. Kimbilir, bu gol ona kaç hafta daha yuh!lanmadan oynama fırsatı verecekti? Golden sonra sahadaki oyuna bakılınca bu kez bir Fener klasiği olmayacağı açıkça gözüküyordu. Fakat yine bir Arif klasiğiyle yüz yüzeydik. Rüştü ile karşı karşıya kaldığında yine golden daha çok bildiği ve becerdiği yolu seçiyordu : Penaltı. Ben, hem canlı hem de TVden defalarca seyrettim, fifty-fiftyde kaldım durdum, karar veremedim. Metin Tokatın bile suçu yok, günahı Arifin boynuna. 40 derece ateşine rağmen kendisine bel bağlanan Revivonun maçın sonlarında çektiği ve direkte patlayan nefis şutuna rağmen 2-0lık sonuç değişmedi. BU KEZ GS DERBİSİ FBYE İLAÇ OLAMADI... Aslında bu derbi yine Fener için ilaç olacak bir zamana denk gelmişti. İstanbulspor ve Barcelona yenilgileri, normalde 2-4, 2-5 bitmesi gereken, kötü oyunlu o Yozgat galibiyetinden sonra ve Denizlinin başı üzerinde sevimsiz rüzgarlar estirilirken gelecek bir Galatasaray galibiyeti (ki o uğurda nice sezonlar bile heba olmuştu) herşeyi örtbas edecekti ama bu kez öyle olmadı. ŞLde ilk haftasını boş geçmiş ve 10 gündür İstanbul dışına çıkmamış Fener, Lazio ile başlayan bol deplasmanlı bir serüvenin tam ortasındaki Galatasaraya boyun eğmek zorunda kalıyordu. Hem de dişini bile gösteremeden. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||