|
Oğluma Avrupa Mektupları 1: "Sınırlar ve Avrupalı Horoz" Onların silahları var: Avrupa Ordusu |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Nice şehrini Foçadan Fransız Rivierasına giden koloniciler kurmuşlar zamanında. Şehrin adı Yunanca Nikeden geliyor, zafer demek. Avrupa Birliğinin geleceğini çizdiği söylenen anlaşma, 26 Şubat 2001de Nicede imzalandı. Anlaşma kimine göre zafer, kimine göre hezimet. İsteyenin istediği malzeme ile Nisuvaz yorumu yapması gibi birşey. Malzeme eksik, ama mönüde Nisuvaz yazıyor! Melekler Körfezinde rüzgar yumuşacık eser. Sahilde yakılan Avrupa mumunun titrek ışığını korumak içinse fanus gerekiyor. Nice, aslında kaçırılmış fırsat. Başlangıçta beyan edilen büyük hedeflerin küçük gölgesi. Geleceğin kalabalık Avrupa Birliğine bürokratik ve siyasi mekanizmalarını hızlandıracak araçları sunmayan bir anlaşma. Sonuç olarak bu salatanın içinde Avrupanın gelecekteki siyasi mimarisiyle ilgili temel sorulara cevap yok. Avrupanın sınırları ne olacak? sorusunun cevabı belirsiz. Ve belki de hepsinden de önemli olanın, yarının Avrupasının federal bir oluşuma yönelip yönelmeyeceğinin cevabı da yok. AVRUPA FEDERASYONU MU? Bizim buralardaki kimi hevesli arkadaşlara sorarsan hemen yarın federal yapıda bir Avrupa Birleşik Devletleri kurulacak. Bizim Nisuvaz salatanın federal tuzu eksik kaldı halbuki. Nice, yarının Avrupasının inşasında bir adım kuşkusuz. Fakat yine de herkesin kendi çıkarını sonuna kadar savunduğu bir zirve olarak geçecek tarihe: Melekler Körfezi, ulusal egoizmlerin dans pisti. Avrupa bir şantiye. Nice sonrası süreç tartışmaya açıldı bile. Avrupa Parlamentosundaki üye ülkelerin parlamenterleri belirli konularda benzer düşünenleri birarada toplayan inter-gruplar oluştururlar aralarında. Bu gruplar bazen güçbirliğine de giderler: SOS Demokrasi inter-grubu, Uluslar Avrupası Grubu ile Demokrasi ve Çeşitlilik Avrupası Grubu yanlarına İsveçli Yeşiller ile İngiliz muhafazakar milletvekillerini de alıp Nice Sonrası Süreçte Avrupa Tartışmasını başlattılar. Bu grubun amacı belli: Yarının Avrupası tartışmasında tekeli federalistlere bırakmamak. 15 üye ülkenin en az dördünün parlamentosunda kesin destek bulan bir görüşü temsil ediyor federalizm karşıtları. Bu gruba Euroseptics deniyor, Euro-kuşkucular diye çevirebilirsin Türkçeye. Federalistlere göre Avrupa, ego valsi yapan ülkeler yüzünden ruhunu yakmıştır Melekler Körfezinde. Yine Avrupa Parlamentosundan bir başka girişim: Fransız sosyalistlerinin başı çektiği Yeni Federalizm projesi. Bu hareketin öncülerine göre federasyon sözünü kullanırken aşırıya kaçıldı. Bunun bir ulus devletler federasyonu olacağı unutuldu. AVRUPAYA TEK ANAYASA Ulus devletlerden oluşan bir Avrupa mı, yoksa ortak anayasası olan milletlerüstü bir Avrupa mı? Avrupa Birliğinde saflar netleşiyor. Birinci akımın başında Fransa var, ikincisinin lideri ise İtalyanın desteğini alan Almanya. Aslında Avrupa Birliğinin kuruluşundan itibaren varolan bu iki akım, bugün her zamankinden fazla çekişme içinde. Bu tartışmada Fransa tarafında yer alan İngiltere, Avrupa Birliğinin karar mercii olan AB Bakanlar Konseyinin konumunun güçlenmesini istiyor. Her üye devletin eşit biçimde temsil edildiği AB Konseyi, Birliğin diğer kurumlarına da yön veriyor. Annene öyle geliyor ki önümüzdeki yıllarda İngiliz-Fransız yaklaşımı galip gelecek. Hükümetlerarası işbirliği temelinde yürüyecek Avrupa. Ancak Almanlar da boş durmuyor. Şansöliye Schroedere göre Avrupa Birliğinin bir anayasası olmalı... Üstelik aday ülkeler de en geç 2004e kadar anayasa etrafındaki tartışmaya katılmalı... Schroederin AB için bir tür temel yasa çağrısı, Brükselde de destek buldu. AB Komisyonunun Başkanı Prodi, Schroederin bu isteğini destekliyor. İngiltere Başbakanı Blair Avrupa Anayasası fikrine karşı çıksa da Schroederle buluştuğu bir nokta var; o da Avrupa ulusal hükümetlerinin net olarak sorumluluklarını belirlemeleri. Blair bu sorumlulukların bir İlkeler Bildirgesinde kodlanmasını istiyor. Muhalefetteki İngiliz muhafazakarları ise devletlerüstü bir Avrupaya atılan adım olarak gördükleri Avrupa Anayasası fikrine şiddetle karşılar. AB Komisyonu Başkanı Prodi, Paris ve Londranın kolay hazmedemeyeceği laflar ediyor: Prodiye göre ABnin anayasası olmalı. Şu anki hükümetlerarası sistemin bölük pörçük karar mekanizması güçlü bir Avrupanın temeli olamaz... Mevcut sistem bir güvensizlik sistemidir... Türkiye bu tartışmanın neresinde? Kaba çizgileriyle şimdiye kadar annenin görebildiği, Kürt/Türk federasyonu isteyenlerin federalistlerden yana oldukları. İstemeyenlerin ise karşı çıktıkları. Yine yanlış bir pencereden bakıyoruz Avrupadan içeri. Uzun vadede ve 90 milyon nüfuslu bir Türkiyenin egemenliğin paylaşıldığı bir Avrupadaki ağırlığının ne olacağına bakmamız gerekiyor. Türkiyenin Federal Avrupadaki ağırlığı, bugünkü sisteme göre daha büyük olabilir. TÜRKİYE NEREYE KAYBOLDU? |
|||
zeynepgogus@ superonline.com
YAZARA MAİL GÖNDERMEK İÇİN TIKLAYIN |
Nice Anlaşması bugüne dek görülmedik biçimde Avrupanın genişlemesini getiriyor gündeme. Anlaşmanın kararlaştırıldığı Aralık 2000deki Nice Zirvesine Türkiye de katıldı. O anı ölümsüzleştirilen fotoğraf karesi çok anlamlıydı, her açıdan. Ne olduysa oldu, Türk Başbakanı ile Türk Dışişleri Bakanı, genişlemiş aile fotoğrafı karelerinde arkalarda kalıp görünmediler. Var olup da yok olmak... Türkiyenin Avrupa ile ilişkisinin gelecekteki belirsizliği nasıl daha iyi simgeleşebilir? Kurgulasan elde edemezdin bu sonucu: Var ama yok... Yok ama var... Zarlar atıldı. Nice Anlaşmasının üye ülkeler parlamentolarında 2002 sonuna kadar onaylanacağı umuluyor. O tarihten itibaren de AB yeni üyeler almaya hazır hale gelecek. Yarının Avrupasında Türkiyenin yeri ne? Avrupa Birliği adaylık statüsünü ilelebet vermedi Türkiyeye. Türkiye bir kez daha, 79daki gibi AB ile ilişkilerinin kritik bir anında ekonomik krizde. Bütün duraksamalarına karşın Türkiye üç yıl öncesiyle kıyaslandığında AB ile ilişkilerinde daha ileri bir noktada. 97 Aralık ayındaki Lüksemburg zirvesinde Hıristiyan Demokrat liderler bizi Avrupadan dışladığında büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştık. İki yıl sonra adaylığımızın ilan edildiği Helsinki Zirvesinde de herşey silbaştan. En sert eleştiri oklarını gönderen Avrupa Parlamentosu bile Türkiyeye hibe yardımlarını onayladı iki hafta önce. Uzun lafın kısası küçüğüm, Avrupada inşaat devam ediyor. Gelecek on yılda kendi içinde bölgesel liderlerini yaratacak Avrupa. Çok vitesli bir Avrupa konuşurken, şimdi geleceğin Avrupasını lider ülkeler etrafında oluşmuş bölgeler halinde düşünmemizi öneriliyor. Şunu aklından çıkarmayacaksın: En kötü yönetimler bile Türkiyenin özgül ağırlığını azaltamaz. Türkiyenin bugün başına gelenler geçici. İstense de istenmese de Avrupa ile yollarımız kesişecek. O salatada biz de varız. Öyle günlerden geçiyoruz ki ekmek aslanın ağzında. Salatanın içindeki zeytini kapmaya bak. Bir yıldız kayarken diğeri parlar. | |||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||