|
Tayfun Öneş'in tüm yazıları -7- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -6- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -5- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -4- |
|||
EURO 2004ün detayına ilerleyen günlerde gireceğiz; ama önce, turnuvanın tarihine özellikle de finallerine ve şampiyonlarına bir göz atmak hoş olur diye düşünüyorum. Bu ilk EURO 2004 yazımın içeriği için World Soccer dergisine de teşekkürü borç bilirim. Kupa bugünkü statüsünü alana değin çeşitli evrelerden geçmiş. Avrupa genelinde organize edilecek bir uluslararası futbol turnuvası fikri ilk kez 1927de bir FİFA toplantısı sırasında, Fransız Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Henri Delaunay (dolunaydan aklınıza gelsin) tarafından ortaya atılmış. Ancak Delaunayın hayalinin somutlaşması için ta 1954e kadar (27 yıl) beklenmiş. UEFA 1954te kurulmuş çünkü. Ne yazık ki, üstat bu turnuvanın hayata geçişini görememiş. Delaunay, ilk organizasyonun hazırlıkları sırasında (1959-60) bu dünyadan göçünce turnuvanın kendi ülkesinde düzenlenen ilk ayağı ismen onun anısına oynanmış. FRANSA 1960 |
||||
Daha ben bile doğmamışım. O zamanki adı Avrupa Uluslar Kupası ama ulusların çoğu katılma konusunda pek nazlı. Sadece 17 ülke, evet demiş. Yokların arasında sonradan bu turnuvanın gediklilerinden olacak olan İngiltere, İtalya, Batı Almanya bile var. Soğuk savaş yıllarının gerginliği ile turnuvanın yarı finale kadar iki ayaklı eleme usulüyle oynanıyor olması çakışınca şampiyona neredeyse başladığı gibi son bulacakmış. Sovyetler Birliği ile İspanya çeyrek finalde eşleşmişler ama İspanya Diktatörü Franco, Ben komünistleri bu ülkeye sokmam diye tutturmuş. Maç oynanamamış ama, UEFA ağırlığını koyup kararını vermiş: Sovyetler finalde demiş. Final Parisin Parc de Prince Stadında ve Yugoslavya ile. Seyirci sayısı: 17,966. Sonuç: S.S.C.B.: 2 - Yugoslavya: 1 İSPANYA 1964 Zaman her derde deva. Sen misin, 4 sene önce Sovyetleri istemezük! diyen? Şimdi ev sahibisin ve turnuvanın favorisi Sovyetlerle yine karşılaşman lazım; hem de finalde! Sıkıysa oynama! Final Madridin Bernabeu Stadında ve tam 125,000 seyirci önünde oynanıyor. Sonuç bu kez SSCB için tam tersi: İspanya: 2 - S.S.C.B.: 1 İTALYA 1968 Turnuvaya rağbet artmakta; katılmak isteyen ülke sayısı artınca eleme grupları sistemi başlıyor. Örneğin ev sahibi İtalya finale kalabilmek için henüz içinde KKTCsi olmayan Kıbrısın da yer aldığı bir gruptan çıkıyor. Ve yine ev sahipliği finale kalma konusunda uğurlu geliyor. Diğer finalist ise yine Yugoslavya. Ancak o zamanlar altın gol, gümüş gol, uzatma penaltıları gibi uygulamalar icat olmamış. İlk maç 1-1 bitince final 2 gün sonra aynı yerde, Roma Olimpiyat Stadında 50,000 kişi önünde tekrar ediliyor. Ve İtalya turnuva tarihince (yani günümüze kadar) görüp göreceği tek şampiyonluğuna kavuşuyor. İtalya: 2-Yugoslavya: 0 BELÇİKA 1972 |
||||
Almanyanın turnuvaya ağırlığını koymaya başladığı ilk yıl. Almanlar 2 sene önceki Dünya Kupasında üçüncü olunca, Teknik Direktör Helmut Schön takımın iskeletini değiştirip gençleşme operasyonuna gidiyor. Ve ilk kez o yıl başlayan Turnuvanın Yıldızı statüsüyle dünyaya çağdaş libero formatında bir de star armağan ediyor: Franz Beckenbauer. Sovyetler 8 sene sonra yine finaldeler ama Brükselin Heysel Stadında 50,000 futbolsever önünde, Almanya karşısında hiç varlık gösteremiyorlar. Böylece turnuva tarihinin en farklı final sonucu ortaya çıkmış oluyor: B. Almanya: 3 - S.S.C.B.: 0 YUGOSLAVYA 1976 Belki de çoğunluk o sene, finalin turnuvanın favorilerinden olan S.S.C.B ile ev sahibi Yugoslavya arasında oynanacağını düşünüyordu. Ancak ikisi de yoktu finalde. Bir başka Doğu Avrupa temsilcisi, Çekoslovakya sürpriz yaparak finale çıkıyordu. Hem de ne sürpriz! Antrenör Vaclav Jezek ve yardımcısı (tanıdık bir isim) Venglos ile Çekler turnuva boyunca mükemmel bir takım oyunu sergileyerek Sovyetleri de, 2 yıl öncesinin Dünya Kupası finalisti Hollandayı da yenmeyi başarıyorlar. Finaldeki rakipleri ise artık hem son Avrupa Şampiyonu hem de son Dünya Şampiyonu Batı Almanyadır. İlk kez penaltılarla belirlenen final sonucuna geçmeden önce, 76da Turnuvanın Yıldızının da bir Çek olduğunu hatırlatıp kaleci İvo Viktoru belirtelim. Belgradın Crvena Zvezda Stadında 33,000 kişi önünde alınan sonuç: Çekoslovakya: 5 - B.Almanya: 3 İTALYA 1980 Katılımcı sayısı giderek artıyor. Ev sahiplerine elemelerden geçmeden, direkt katılma hakkı bu yıl doğuyor. İtalya ikinci kez ev sahibi. Yugoslavyadaki heyecanı yüksek turnuvadan 4 yıl sonra maçların çok golsüz (toplamda sadece 22 gol) geçmesini uzmanlar (futbolda uzman nasıl olunur? Ya da uzman olmayan var mı ki?) yeni maç statüsüne bağlıyorlar. Bu arada Almanya ekolü üst düzeyde. İlk maçta, Çeklerden son finalin acısını çıkartıp onları eliyorlar ve finalde Belçika gibi bir sürpriz takımla oynuyorlar. Kaptanları Karl-Heinz Rummenigge aynı zamanda Turnuvanın Yıldızı seçiliyor. Roma Olimpiyat Stadında 48,000 seyirci önünde kim tutar Hrusbeschi; 2 gol birden, ondan. B.Almanya: 2 - Belçika: 1 FRANSA 1984 |
||||
22 yıl sonra yine bir ev sahibine şampiyonluk nasip olacak. Bu şampiyonlukta en büyük pay da aynı zamanda Turnuvanın Yıldızı seçilen Platininin. Bu turnuvadaki yarı final maçı kendisinden bahsedilmeyi final kadar hak ediyor. Fransa ile Portekiz oynuyorlar. Normal süre 1-1. Uzatmada 2-1 öne geçen taraf Portekiz. 120. dakikaya sadece 6 dakika var (belki de finale önümüzdeki günlerde ev sahibiyken bile o kadar yaklaşamayacaklar) ve 1 gol ardından 119. dakikada 1 gol daha yiyerek veda ediyorlar. Final tabii ki Parc de Princete, seyirci sayısı 47,368. Fransa: 2 - İspanya: 0 B.ALMANYA 1988 Bu kupa Hollandanın ve Gullit, Rijkaard, Van Bastenın parladığı kupa oldu. 1974te ve 78de Dünya Kupasında final oynayıp kaybeden Hollanda, uluslararası ilk şampiyonluğuna nihayet o yıl ulaşmıştı. Turnuvanın Yıldızı Marco Van Basten seçilmişti. Ve ben, tüm Avrupa Futbol Şampiyonaları içerisinde en fazla ve en güzel hatırlayacağım golü (Hakan Şükürün 2000de Belçikaya attığı o, olmayacak golü de kolay unutamam ama, estetik açıdan birazdan anlatacağım golün yerini asla tutamaz) bu finalde Van Basten attı. Çınarcıkta, hemen her akşam top oynayabildiğim yılların yazlarından birine yeni girilmişti. Bir çay bahçesinde futbol tutkunu bir dolu arkadaşla birlikte seyrediyordum finali. Van Basten ikinci yarınının başlarında sağ çaprazdan o harikulade voleyi vurduğunda ve top ağlarla kucaklaştığında Hollanda, şampiyonluğunu ben de futbola olan aşkımı bir kez daha ilan ediyordum adeta. Eminim, Münih Olimpiyat Stadındaki 72,300 kişi, o golü yerinde görmekle turnuva tarihinin en şanslı final seyircileri oluyorlardı. Hollanda: 2 - S.S.C.B.: 0 İSVEÇ 1992 |
||||
Bende nazar da yoktur ama... Aynı Van Basten 4 sene sonra yarı finalde penaltı kaçırarak turnuvanın sonradan geleni Danimarkayı finalist yapacaktı. Eleme Grubu Maçlarında çok başarılı olan Yugoslavya, Danimarkayı da geride bırakmış ve grup lideri olarak finallere katılmaya hak kazanmıştı. Ancak ülkedeki iç savaş, Yugoslavya Ulusal Takımının turnuvaya katılmasına engel olunca grup ikincisi Danimarkaya gel çağrısında bulunulmuştu. Sonrasını hatırlarsınız; ta finale kadar çıktı Danimarka. Gothenburgdaki 37,000 seyircili finalde Turnuvanın Yıldızı unvanına sahip Thomas Hassler bile Almanyayı kurtaramadı. Danimarka: 2 - Almanya: 0 İNGİLTERE 1996 Finalist sayısı artık 16ya çıkmıştı. Bizim imparatorun ilk parladığı yıllardı ve biz de finallerdeydik ama ilk 3 maç sonunda veda ettik. Gruptan Hırvatistan ve Portekiz çıktı. İngilizler de turnuvaya Futbolun Eve Dönüşü sloganıyla hazırlanmışlardı ama onlar da finale kalamadılar. Finali eski bir şampiyonun tamamı ile eski bir başka şampiyonun yarısı oynayacaktı. Batısı ile Doğusu birleşmiş Almanya ile, Slovakyası ayrılmış Çek Cumhuriyeti, sizin anlayacağınız. Bu arada turnuvanın Yıldızı Matthias Sammer oldu. Yer elbette Wembley, seyirci sayısı 76,000 Almanya: 2 - Çek Cumhuriyeti: 1 HOLLANDA/BELÇİKA - EURO 2000 |
||||
Avrupa Birliği, daha fazla paylaşım vesaire derken turnuva da milenyuma ilk kez çifte ev sahibiyle girmiş oldu. Biz ikinci katılışımızda ne yapacağımızı merak ederken dünya futbolseverleri de 1974te Almanyanın yaptığını (art arda hem Dünya hem de Avrupa şampiyonluğu) Fransanın da yapıp yapamayacağını merak ediyordu. Turnuvanın Yıldızı iki yıl öncesinin Dünya Şampiyonu Fransadan Zinedine Zidane oldu. Hiç kuşkusuz, turnuvanın en trajik maçı İtalyanın Hollandayı 3-1le elediği yarı final maçı oldu. Hollandalı oyuncular o maçta adeta penaltı kaçırma ve topu direğe nişanlama yarışına girmişlerdi. İyi oynayan kaybetmiş, sinir edici taktiğiyle İtalya finalde Fransanın karşısına çıkmıştı. Rotterdam De Kuip Stadında 50,000 seyirci vardı. Skor 40 yıllık turnuva tarihinin en çok elde edilen skoru oluyordu. Fransa: 2-İtalya: 1 Bakalım 2004te neler olacak... Lisedeki edebiyat hocam kusura bakmasın ama, bizim yokluğumuz içimi kemirdikçe, ben de keşke demeden edemiyorum işte. | ||||
Tayfun Öneş'in tüm yazıları -3- Tayfun Öneş'in tüm yazıları -2- Tayfun Öneş'in tüm yazıları |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||