Home page

Haber Menüsü


 
“Zulümpiyat Stadı!”
 
Bütün bunları yazarken, dün aynı zamanda, İkitelli ve civarında outran vatandaşlarımızın da yaşamları alt üst oldu. Sanırım. Devletin biz vatandaşlarına ciddi bir özür borcu var. Bu işe alet olduğu için tabiiki Galatasaray’ın da…
 
Tuğrul AKŞAR
NTV-MSNBC
 
1 Ağustos—  Bu başlık Hürriyet gazetesi spor yazarı Kanat Atkaya’ya ait. 31 Temmuz 2002 Çarşamba akşamı Galatasaray ile Olimpiakos futbol takımları arasında oynanan dostluk maçına ev sahipliği yapan Olimpiyat stadı ile ilgili yaşanan tüm altyapı yetersizlikleri nedeniyle geceleri rezil, sinirleri harap olan, vefakar ve çilekar Türk Futbolseverinin dün uğradığı mağduriyeti ve resmi açıklaması “Stadın Test edilmesi”, pratikteki anlamı ise 80.000 belki de 100.000 bin kişinin nasıl kobay olarak kullanıldığı olan, yaşanılmadıkça, anlatılması olanaksız zulümü tek kelime ile anlatan vurucu bir başlık.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bu başlığa konu gelişmeleri bire bir yaşayan bir Türk vatandaşı olarak, bu konuyu yazmaktan kendimi alamadım. Yazılanlar kesinlikle abartı değildir ve hepsi gerçektir. Ben de 31 temmuz’daki maç öncesi Olimpiyat Stadımızla ilgili aşağıdaki özellikleri okuyunca, tüm futbolseverler gibi, bir an önce bu eşsiz eseri görmek için sizler gibi can attım. Olimpiyat Stadımızın özelliklerine kısaca bir göz atalım.
       Mimarlığını Michel Macary ve Aymeric Zublena’nın yaptığı dünyanın en modern statlarından birisi olarak gösterilen Atatürk Olimpiyat Stadının; Türkiye’nin en fazla seyirci kapasiteli, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu (IAAF) ve Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) kural ve koşullarını karşılayan Türkiye’nin ilk ve tek stadı olması; toplam kapasitesinin 80 bin 597 kişiye ulaşması, karşılıklı 2 kapalı tribünü bulunan stadın içinde özürlü seyirciler için 400 kişilik bölüm, medya mensupları için de 2 bin koltuk ayrılmış olması; 134 giriş, 148 de çıkış kapısına sahip bulunması; bu devasa stadın hiç te alışık olmadığımız, sadece Avrupa’da gördüğümüz duyduğumuz stadlar gibi, 12 dakikada tamamıyla boşaltılabilmesi;
       bünyesinde açık ve kapalı olmak üzere toplam 18 bin 900 araçlık otopark alanın bulunması; erkekler için 100 tuvalet, 100 lavabo, bayanlar için 90 tuvalet, 60 lavabonun yanı sıra, özürlü erkek ve bayanlar için de tuvalet ve lavabolar yer verilmesi; kısacası seyircinin rahatı için her şeyin düşünüldüğü, stada gelecek seyircinin rahat edebilmesi için en küçük ayrıntıların bile göz önünde bulundurulduğu bir stada çocukları, eşimi götürmeyipte kimleri götürecektim. Yıllardır Ali Sami Yen’de çektiğimiz tüm sıkıntıların sona eriyişiydi, bu bir bakıma.
       
       Tüm hazırlıklar bu yönde yapıldı. Haftalardır Galatasaray’ın yeni takımını, Fatih Hocayı ve bir peri masalı gibi anlatılan olağanüstü Olimpiyat Stadını görmenin sabırsızlığıyla, günleri hayıflanarak geçiriyordum. Eşime, ve iki küçük kızıma, bu olağanüstü dostluk şölenine de götürmeye söz vermiştim. Eee onlar da doğal olarak, Avrupalıların yaptığı gibi ailece, çoluk çocuk bir maça, hem de yer sıkıntısı olmaksızın ve saatler önce de gitmeden, eğlenceye gider gibi maça gideceklerdi. Siz yukarıda anlatılan özellijklere sahip böyle bir stadı görmek için neler vermezdiniz. Bir de, Fatih Terim’in yeni Galatasaray’ını izlemek, işin kremasıydı.
       İşte tüm bu ulvi amaçlar uğruna döküldük yollara. Eşim ve iki kızımla saat 18.45’te Kadıköy Evlendirme dairesinin önünden Biletix’in otobüsüyle çıktık yola. Heyecen dorukta çocuklar ilk defa GS’ı ve müthiş stadı izleyecekler...Sabırsızlıktan yerlerinde duramıyorlar.
       Fatih Sultan Mehmet Boğaz Köprüsünü geçtiğimizde saat 19.45’i gösteriyordu. Nasıl olsa maç saat 20.30’da başlayacağı için, hergün köprüyü geçmek durumunda kalan ben deniz bu yoğunluğa alışıktı. Köprüde bakım çalışması vardı. Biz toplum olarak böyle vakalara alışığız. Aslında köprüde kanalizasyon çalışması da yapılsa bizim için normaldir. Daha hem maçın başlamasına da 45 dakika var. Sinirleri bozmayalım. Enseyi karartmayalım.
       İki telli öncesi TEM oto yolundaki Milliyet Binası önüne geldiğimizde saat 20.25 olmuştu. “Yahu bari şu maçı 21.00’da başlatsalardı ya, hafta içi 20.30 çok erken. Ne ise ilk 15 dakikayı seyretmeyiz olur biter”diye düşünürken; İkitelli ayrımına geldiğimizde akrep yelkovan kanatlanmıştı adeta. Saat 21.10. “Allah kahretsin bu trafikte, maçın ancak ikinci yarısını seyrederiz. Olsun yine de stadı ve Galatasaray’ı göreceğiz. Buna katlanmak lazım.” deyip,
       İkitelliden stad dönüşü olan ana yola geldiğimizde ümitlerimiz henüz tükenmemeişti. Saat 21.45. Oleee. Stadın ışıkları göründü. O da ne, uzaktan görüldüğü gibi ise stad doluuu. Eee biz nereye oturacağız? Hem çocuklar da var. Bunu geçelim, maçın son yarım saatine yetişirsek, yine sorun yok... Çocuklar mızıklanmayın. Birazdan staddayız...”
       
       Saatimiz 22.00’ı gösterdiğinde, otobüsümüz tam stadın ana giriş yoluna dönmek üzereydi ki, görevli polis, “Yolun kapalı olduğunu, stadın dolduğunu, araç tarafiğindeki yoğunluktan dolayı, aracımızı içeriye alamayacağını”ifade edince, can havliyle ileri atılıp, resmi görevlimizi hakarete maruz bırakmayan sözcüklerle; “Olur mu. 3 saattir buraya gelmeye çalışıyoruz. Bırakın da geçelim lütfen”diyerek, geçiş vizesi almaya çalışırken, 7 yaşındaki büyük kızım, “Baba polis amcalar bizi maça almayacaksa neden geldik buralara” diye yanıtsız bir soru sorunca, anlamsız tartışmayı kestim...
       Bir tur daha atıp, yeniden girişi denediğimizde saat 10.30’du ve herhalde maçın uzatmaları oynanıyordu. Bu kez eşim, “ yahu bu çocuklar akşamda bir şey yemediler. Stadda yeriz diye... acıktılar...Şimdi ne yapacağız dediğinde, artık eve dönmekten başka bir çaremiz kalmamıştı. Maça girememek, stadı görememekten daha çok, eve nasıl ulaşacağımızın derdine düşmüştük. Nihayet, eve hareket etmeye niyetlendiğimizde, İkitelliden çıkış 23.00 olmuştu.
       Çocukları teselli amacıyla, “Üzülmeyin çocuklar, sizi ASY’deki Samsun maçına götüreceğim”dediğimde 5 yaşındaki küçük kızım, “Amann baba bana bir daha maçtan kesinlikle söz etme”diye uykulu ve yorgun gözlerle, sersefil bir halde bana bakıyordu.
       
       Eve varış 24.30. Çoluk çocuk rezil bir vaziyette. Eşime ve onlara karşı bir sorumluluk mahcubiyeti içinde; Haftalardır büyük bir hevesle beklediğimiz bir maç hülyası ve Olimpiyat Stadı’nı görme rüyası, dramatik bir şekilde sonlanırken; içimden, bildiğim bütün iyilik dualarını, bu stadı yapıp da yolunu, belini yapmayanlara, bizleri 5.5 saat yolda rezil edenlere, gecenin bir vakti İkitelli turu attıranlara okudum ve düşünmeye başladım.
       Altyapı ve yolları yeterli olmayan bir stada 100.000’in üzerinde insan toplamaya çalışan ve bunu bir aymazlık içinde ve dalga geçercesine “Bu bir test maçıydı. Eksikliklerimizi görelim diye yapmıştık”şeklinde açıklama yapan, sorumsuz yöneticilerimizin, bu tuzağına Galatasaray gibi Avraupalı bir kulüp ve yöneticileri naslı alet olmuşlardı, onu anlayamadım.
       Tek tesellim, otobüsümüzde ve maçta hiç bir kimsenin rahatsızlanmamış olması. Yüzbinde bir bile olsa bir kişi rahatsızlık hissedip, ambülansla hastaneye kaldırıması sözkonusu olsaydı, o insanımızı bugün belki de kaybetmiş olacaktık.
       Bütün bunları yazarken, dün aynı zamanda, İkitelli ve civarında outran vatandaşlarımızın da yaşamları alt üst oldu. Sanırım. Devletin biz vatandaşlarına ciddi bir özür borcu var. Bu işe alet olduğu için tabiiki Galatasaray’ın da…
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları