|
|
Haz durumunda kişi hayatın değerini deneyimler, hayatın yaşamaya ve savaş vermeye değer olduğu duygusunu hisseder. Yaşamak için de değerlere ulaşmak için çabalamak gerekir. Zevk veya haz olarak adlandırılabilecek memnuniyet duygusu, hem başarılı bir eylemin duygusal anlamda karşılığının alınması hem de yapılmakta olan işin devam etmesi için bir teşviktir. Dahası, memnuniyet duygusu insanın başarılı olmasının doğrudan bir deneyimi, gerçeklerle başa çıkma yolunda verdiği gayret ve değer verdiği şeylere ulaşıyor olduğunun belirtileridir. Aslında varlığımın kontrolü benim elinde diyebilmenin belirtisidir. Keder deneyimi ise ben zayıfım, çaresizim duygusunu içerir. Memnuniyet duygusu, istenen sonuca erişebilme yeteneğini belirtir. Keder ise yetersizlik duygusunun sonucudur. Yani kişiye, hayatın ve kendisinin de bir değer olduğu deneyimini yaşama izni verilirse, memnuniyet, varolmanın duygusal yakıtı işlevini görecektir. Memnuniyet-keder mekanizması vücudun sağlıklı veya yaralanmış halini gösteren bir barometre olarak düşünülebilir. Demek ki bu mekanizma neyin kendisi için iyi, neyin ise kötü olduğunu gösterecek bir barometre olarak da kullanılabilir. Ancak insan bilinci iradeye bağlıdır, doğuştan fikirleri veya yaşamını üzerine kurabileceği otomatik ve yanılmaz bilgisi yoktur. Eylemlerine rehberlik edecek değerleri seçmeli ve hedeflerini koymalıdır. Duygusal mekanizması, seçtiği değerlere göre hareket edecektir.Neyin kendi yararına neyinse zararına olacağını seçtiği değerler belirleyecektir. YANLIŞLARI DUYGUSAL MEKANİZMA DÜZELTMEZ Değer seçiminde bir yanlışlık yaparsa, duygusal mekanizması onu düzeltmez. Bu duygusal mekanizmanın kendi iradesi yoktur. Eğer insanın yaptığı seçim onu yıkıma götürüyorsa, duygusal mekanizması onu kurtarmayacaktır. Bu mekanizma, gerçeğe aykırı yaptığı seçimlerle hayatını yoketmeye kadar götürebilir. Bu mekanizma bir bilgisayara benzetilebilir, insan onunla program yazabilir ancak bilgisayarın çalışma doğasını değiştiremez. Yani programı yanlış kodlarsa sonuçlarının yıkıcılığından kendini kurtaramaz. Programı ancak kendi değerlerini değiştirerek değiştirebilir. İnsanın temel değerleri, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendisine ve varlığına bakış açısını yansıtır. (a) Özsaygının varlığı veya yokluğunu (b) Kendi kavrama gücüne açık olan dünyayı yorumlama ve anlama derecesini gösterir. Yani kendi varlığına ve dünyaya bakış açısının iyicil mi kötücül mü olduğunu gösterir.İnsanın memnuniyet ve haz aradığı şeylerdir aslında psikolojik olarak onun karakter ve ruhunun (bilinç ve temel dürtüleri anlamında) göstergeleridir. Geniş anlamda insanın hayattan zevk almasını sağlayacak, birbiri ile bağlantılı 5 alan vardır:verimli çalışma, insan ilişkileri, eğlence, sanat ve cinsellik. Bütün bu alanların hepsinin en temeli, verimli çalışmadır.Bunun sayesinde insan, varlığı üzerinde temel kontrol duygusunu kazanır ve bu duygu diğer değerler için gerekli temeli oluşturur. Hayatı belli bir yön veya amaçtan yoksun kişinin yaratıcı bir hedef sahibi olamaz, bıunun sonucunda da kendini çaresiz, kontrolü kaybetmiş olarak görür. Çaresiz ve kontrolü kaybetmiş olarak görmek, yetersizlik ve uyumsuzluk duygusunu getirir ve kendini yetersiz, uyumsuz hisseden biri de o durumdan memnun olma becerisine sahip değildir. Özsaygı işaretlerinden biri, doğayı kendi çabası ile şekillendirebileceğine inanan insanın, beyninin verimli çalışmasından aldığı zevktir. Yaşamdan aldığı zevk, yeni bilgi ve beceriler ile beslenip daha öteye erişme, yeni koşullarla baş etme ve yaptığı işin sonunda gurur duyma ile desteklenir. Ve bu sürekli gelişerek daha büyük miktarlarda yaşanabilir. DEĞERLERE ERİŞMEK İÇİN Rasyonel ve kendine güvenen insan, değerlere olan sevgisi ve onlara erişmek amacı ile hareket eder. Nevrotik bir insan ise onlara karşı korku ve onlardan kaçınma arzusu ile yaşar. Davranışlara yansıyan bu fark, sadece mutlu aramada değil yaşayacaklarında da kendini gösterir. Rasyonel için psikolojik açıdan sağlıklı bir insan, gerçek üzerindeki kontrolü ile mutluluğu ararken, nevrotik kişi mutluluğu arama eylemi, gerçeklerden mümkün olduğunca kaçınmaktır. Aynı şey eğlence için de geçerlidir. Rasyonel insan, bir eğlence partisinden o parti sadece hoşa giden aktivitelerden oluşuyorsa zevk alır. Görmek, birlikte olmak istediği insanlarla, konuşulmaya değer konular konuşmak, dinlemek gibi. Ancak nevrotik insan ancak gerçeklikten uzak aktivitelerle dolu ise kendisi için eğlenceli olacaktır. Sarhoş olmanın verdiği zevk aslında bilinçli olma sorumluluğundan kaçışın verdiği zevktir. Hayatın insana sunduğu zevklerden biri de sanatla uğraşmaktır. En üst düzeyinde sanat, nesnelerin olabileceği ve olması gereken hallerinin yansımasıdır. Ve bu, insana paha biçilmez duygusal yakıt sağlar. Ancak bu durumda da sanat, kişinin en derin değer ve önceliklerine dayanmaktadır. Kişi sanatın sunduğu bu yansımada destansı, zeki, verimli, çarpıcı, bir amaca yönelmiş, bir üslup sahibi, usta işi, daha büyük değerleri ortaya çıkartan işlerin beğenisini arar. Bunu yapmıyorsa dedikodu programları ile, kendisinden herhangi bir şey istemeyen, bildik konuları tekrarlayan ürünlerle, kendini daha yakın hissedeceği sanat eserleri ile de vakit geçirebilir. Veya insani değerleri küçültücü veya korkutucu, kendisinin yaratmadığı, insanın kötü, gerçeğin bilinemez olduğu bir dünyada duyduğu korkuların aslında normal olduğunu kendisine hissettireceksanat eserleri ile eğlendiğini zannedebilir. EN BÜYÜK HEDİYE: GURUR Sanat, insanın varlığına bakış açısının bir yansımasıdır. Bu bağlamda İlhan Şeşenin Neler Oluyor Bize veya Fikret Kızılokun Bu Kalp Seni Unutur mu? şarkısını beğenen insanla, sevdiği kadın için ya benimsin ya toprağın şarkısını kendine yakın bulan kişi arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. İnsanın kendisine sunabileceği zevklerden biri, ve en büyüğü gururdur. Gurur, bir şeyleri başarma ve bu başarıda kendi karakterinin yardımından duyduğu zevktir. Bu duyguyu bir başkasında yaşamasının adı ise hayranlıktır. İşte bu iki tepkinin - gurur ve hayranlık- birleşiminin en güçlü ifadesi ise romantik aşk, bunun kutlaması ise cinselliktir. Kişi kendi değerlerini başkasında gördüğü zaman aşık olur ve onu cinsel açıdan arzular. Bu Satırların Yazarı (BSY) bu konuya daha fazla girmek istemiyor, daha detaylı bilgi isteyenler Ahmet Altan ve Can Dündarın yazılarına başvurabilir. BSY, konuyu rasyonelite açıdan incelenmesi adına şu kadarını söylemek istiyor: Aşk ve sevgiye olan ihtiyaç, insanın doğasında vardır. Ancak eğer kişi bu sevgiye ulaşmak veya bu sevgiyi kazanmak için gerekli özsaygıdan yoksunsa bu sefer bunu taklit etmeye çalışır, ve kendisi ile birlikte taklit edebilecek bir eş seçer. Bu eş, sahip olmadığı bu değer ve gerçekte hissetmediği mutluluğu yaşıyormuş aldatmacasını ona sağlar. Mutluluk peşinde koşanlar, sadece varolan anın değerini çıkartmaya çalışan, sadece iyi vakit geçirmek peşinde olanlar, aynı zamanda mutluluğu yaşama yeteneğinden aciz insanlardır. Özsaygısı eksik insanlar mutluluğu arayıp onun peşinde koşarken, ihanet ederek kaçtığını düşündüğü şeylerin arasında aslında hiç kaçamayacağı iki şey vardır: gerçeklik ve kendi zekası. MUTLULUK REÇETELERİ İŞE YARAMAZ Mutluluk fonksiyonu, insana kendi isteklerine erişme yeteneğini sağlamakken nevrotik insan ölümcül bir zıtlaşmaya düşmektedir. Doğası gereği mutluluğa erişme ihtiyacı içindedir ancak mutluluğu sadece gerçeklikten kaçarak bulmaya çalışmaktadır. Mutluluk sadece gerçekliğe karşı hakimiyetinin onaylanması ile mümkündür. İşte bu yüzden bulduğu mutluluk reçeteleri işe yaramayacaktır. Yaptığı eylemler ona gurur, tatmin, ilham değil, suçluluk duygusu, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve utanç getirecektir. Özsaygı sahibi insanın mutluluğunun etkisi bir ödül ve onaylanma iken onunki endişeden kaynaklanan korku ve kendi sahte öz-değerlerinin şüpheli temellerinin sallanmasıdır. Bunun devamında da yarattığı sahte duvarların çökeceği ve acımasız, mutlak, bilinmez ve kimseyi affetmeyen gerçekle yüzyüze kalacağı korkusudur. Ki bu korku kendisinde her zaman varolacaktır. Psikoterapi gören kişilerin en sık yakındığı şey, kendilerine hiçbir şeyin zevk vermediği ve gerçek mutluluğun onlar için imkansız olduğudur. Bu, mutluluğu kaçarak arama politikasının çıkmaz sokağıdır. Yaygın kanının aksine mutluluğa ahlaki ve psikolojik açıdan erişmek, hiçbir şeye aldırış etmemek değildir.Tam tersine gerçeği idrak etmek ve entellektüel bütünlüğe titiz bir bağlılık gerektirmektedir.Bu özsaygının ödülüdür. Sevgi, saygı, ağaç dikerek bayram kutlayan bir Türkiye. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||